Almanların patates yemeye nasıl alıştırıldıklarına dair bir hikâyeleri var, bilmem bilir misiniz?  Bilmeyenlere anlatıyorum:
Patates hikâyesi
Patates, Amerika’dan Almanya’ya getirildiği zaman halk “kumpir mi yiyeceğiz?” anlamında burun kıvırmış. Hükümet ve yerli makamlar halkı patates yemeye alıştırmak için şöyle bir taktik uygulamış. Patates tarlalarının etrafına çit çekilmiş, silahlı sopalı bekçi dikilmiş. Bekçilere “giren girsin, çalan çalsın, görmezden gelin!” talimatı verilmiş.

Dr. Nedim Birinci
Dr. Nedim Birinci

Bekçilerle patates toplayıcılar sabah akşam ocak yakar, patates kaynatır, elma dilimi “ponfri” kızartır, köz (kor) altına küle gömer ve doya doya yerken, burun delen koku köylülerin ağızını öyle sulandırmış ki, ikide bir kiti atlayıp tarlarından patates çıkarıp çalmaya, onlarda kaynatıp kızartıp yemeye başlamışlar. Yedikçe de iştahları açılmış, git gide Alman milleti patatese adeta sevdalanmış. Sofrada patates ekmeğin yerini almış. Şimdi Avrupa’da en çok patates üreten ve tüketen millet Almanlardır. Derken “Kartoffelbauch” Türkçesi, “Patates göbekli”  gibi soyadları bile türemiştir.
Bu hikâyede bugün Bulgaristan Parlamentosunda baş gösteren bazı gelişmeler arasında büyük bir benzerlik görüyorum:
Muhalefetin temsilcileri parlamento komisyonuna davet edildi.
25 günden beri Sofya’da meclis binasının demir çitleri ardında slogan atan ve hükümetin gitmesinde ve yeni seçimler yapılmasında direnen 20 binlik kalabalıkla en sonunda DİYALOK kuruldu. Ve şu oldu. Düne kadar kendini Bakanlar Kurulu’na kapayan hükümet üyeleri ile meclisten çıkmayan milletvekilleri tahsiline, ırkına, dinine, etnitesine ve cinsine bakmaksızın her vatandaşla ve onların oluşturduğu sivil toplum örgütlerinin, derneklerin ve kulüplerin temsilcileriyle temas kurmayı, görüşmeyi kabul etmek zorunda kaldılar. Bu hamle, demokratik adalet ve iletişim yolunda atılan önemli bir adımdır. Parlamento içinde ve dışındakilerin birbirine düşmanca bakmaları şu anda önlenebilmiş yani aşılmıştır. Hiç kimse, hiç birimiz Bulgaristan’ın vatanımızın saraylardan, gizli merkezlerden yönetilmesini istemiyor. Mafya oyunlarına son.  Mayfa ile örülmüş olan ve bir kanser kütlesi oluşturan oluşumlar kesilip atılmalıdır. Bu illetlerden mutlaka kurtulmak zorundayız.
Protestocular arasından 100 temsilci meclise davet edildi. Seçim Yasası’nı değiştirme komisyonu geniş bir oturum yaptı. Göstericilerin hem ORANTILI hem de ÇOĞULCU olmak üzere, iki sisteminde birlikte (KARMA) uygulanacağı bir seçimden yana olduklarını açıkladılar.
İktidar, protestocu temsilcilerinin demir çiti aşmalarına, meclise girip çıkmalarına izin vermekle sanki insanımızı demokrasiye alıştırıyor. Aslında göstericiler, hükümet temsilcilerini ve “seçilmişleri” demokrasiye alışmaya zorladı. Almanların patates hikayesinde olduğu gibi, belki gün gelecek, her kes DEMOKRAT, her yer DEMOKRASİ  olacak ama, yıllar, yüzyıllar gerekli belki de… Almanya’ya ilk patates tohumu 1722’de germiş. Bize demokrasimizin sulandırılmış mayası 23 yıl önce geldi. O hoo!!!
Meclis komisyonunda yapılan şu ilk görüşmede, hem Bulgar sivil toplum örgütleri hem de soydaş ve yerli Türklerin, Pomakların ve Romların temsilcilerinin bir tarafta yani Hak ve Özgürlükler Partisi yetkililerinin karşısına oturması, çok,  çok büyük anlam taşıyor. Birbirini reddeden, yadsıyan, olumsuzlaysan iki taraf ilk kez karşı karşıyadır. Kuşkusuz bu masadan bu taraflardan birisi mağlup durumda kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırıp kalkacaktır ve bu HÖH parti yönetimi, mayfa uzantıları olacaktır.  Her gün, HÖH partisi, halkla bağları kopmuş, demokratik ilkeleri olmayan, diktacı, mafyotik bir oluşum gibi hareket etmekte, halka ters tavır içine düşmüştür. Bu bir gerçektir ve biz buna inanıyoruz. Bu durumda, yeni seçimlerde bu mayfotik-zorbacı-toplumca dışlanan bir politik kütlenin sosyal yaşamımızdan yeni seçim ameliyatında kesip atılması isabetli olacaktır. Hayırlı olsun.
Geleceğin yolu:
Ortak geleceğimizin yolunu açan Sofya ve diğer illerimizdeki protesto eylemcileridir. Onlar yarın ufkumuzu açarken mafya şeflerinin, gizli hükümetlerin, derin devletlerin, A. Doğan ve çetesinin yolumuzdan çekilmesinde kesin ısrarlı ve kararlıdır.
Gösterilere katılanlar bütün toplumu devrimci ruhla dönüşüyor, kendini ve çevrelerini sürekli etkiliyor ve  dönüştürüyor. Topluma çağdaş olumlu enerji veren bir politik potansiyel oluşturmaları çok isabetli oldu. Bu enerjide şu anda bize karşı düşmanlık yoktur.  Geleceğimizin demokrasi kapısını açan meydanlardan çekilmeyen halk kitlesidir. Direniş saflarında biz de yerimizi alalım!
Dr.Nedim BİRİNCİ

Reklamlar