İbrahim SOYTÜRK
Tarih: 05 Mart 2017
Konu: İri komünistlerin torunları iktidar kapısında
Seçim listelerine dikkatle bakanlar görmüştür. Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Merkez Komitesi (MK) Politik Büro üyelerinin torunları değişik siyasi partilerin listelerinden erken genel seçime katılıyor. Bu defa seçilemezlerse bir sonraki seçimlerde meclise girmeleri artık garantili gibi… Meclis sandalyelerinden de bakanlıklar ve devlet yönetimi yolu açılıyor. Bulgaristan nostalji stresi yaşıyor. Dibe vurmayan çöküş döneminde eskiden olmuş olana büyük özlem duyuluyor. Seçim afişlerinden gülümseyen iri komünistlerin torunları durumlarından memnun, “hadi bakalım oyunuzu verin de ödeşelim, dedelerimize olan borcunuzu kapatalım” selamı gönderiyorlar.
***
Bide bu durumun bir de fıkrası var.
Yaşlılar lokantaya gitmişler. Ceplerindeki para emekli maaşı olduğundan yetmez diye çekinerek, siparişleri kısadan veriyorlarmış. Lokanta müdürü yanlarına gelerek, çekinmeyin yiyin için hesabı torunlarınız öder, demiş.
Onlar da bol keseden yemiş içmişler ve kapıdan çıkarken durdurulmuşlar.
- Hesabı ödemediniz, diyen garson şefine.
- Torunlarımız bu işi hal eder, cevabını verseler de, şef ırar etmiş.
- Bu sisin hesabınız değil, dedelerinizin hesabıdır demiş.
Bizdeki durum da aynı, torunlar dedelerine borçlu olanlardan veresiyeleri topluyor. Zamanlar değişti diyebilirim.
***
Kırmızı gelincikler devrinin geri dönüşü Sofya’da ve diğer büyük şehirlerde tepki uyandırmıyor. Resimlerdeki gençler kravatsız, spor giyimli, hafif sakallı, dedelerinden çok farklı… Todor Jivkov ve etrafındakiler halka sürekli el sallarken, torunları hafiften el açmış ve sanki “oyunuzu verin de bitirelim şu oyunu” diyorlar. 26 Mart öncesi biri büyük ve diğeri de küçük olmak üzere memleket iki cepheye parçalandı.
Önce küçük (iç) cepheleşmeye bakalım:
Şubat başında üçüncü kuşak komünistler Sofya’da bir anti-faşist gösteri düzenledi. Topluma “korkmayın” biz varız ve saf düzüyoruz haberi verdi. Burada üçüncü kuşak dendiğinde Todor Jivkov kuşağının torunları anlaşılmalıdır. Çünkü Bulgaristan’da sosyalist ve komünist hareketin Dimitır Blagoev (ata) tarafından 1895’te kurulan Bulgaristan Sosyal Demokrat İşçi Partisinden sonra gelen 7–8 kuşak var. Ne ki, konu ettiğimiz hareketin başat temsilcisi Todor Jivkov’un torunu Todor Slavkov’tur. Siyasetten pay, ya da siyasi alan istiyoruz sloganıyla sokağa çıkan gençlerin gerekçesi bir anti-faşist cephede toplanmak oldu.
1933–1945 Alman Nazi gençlik örgütleri örneğince 1934’ten sonra Bulgaristan’da kükreyen Genel Lukov hareketi bu Şubat da “Lukov Fener Alayı” yaptı. General Lukov 1942’de Bulgar Çar Ordularının Hitler sürüleriyle birlikte Sovyetler Birliği’ne karşı savaşa katılmasında ısrar eden Çarın faşist Savunma Bakanıydı. 1945–1989 döneminde bu faşist gençlik örgütü yasaklanmıştı. 1990’dan sonra sokak-meydan eylemleriyle yeniden endişe uyandıran görkemli boy göstermeye başladı. Sofya’daki son nümayiş kalabalık olduğu kadar dehşet vericiydi. Zamanını dolduran komünist önderlerin torunları işte bu faşizan hortlamaya karşı boy göstererek sıra düzmeye başladılar. Ve Bulgar toplumundaki öze yakın olan ilk çember: komünist – faşist yüzleşmesi ya da anti-faşist, anti-komünist cepheleşme 72 yıldan sonra yeniden geçen ay biçimlendi.
Kuşkusuz bu yeni ortamda, hem 1944 öncesi faşist diktatörlüğe, baskı ve teröre dayanan III. Boris rejimine; ayrıca azınlık topluluğu olarak hak ve özgürlüklerimizi yasaklayan, “soya dönüş” saçmalığıyla Bulgaristan Müslüman Türklerine eziyet eden, zulüm uygulayan, dil ve dinlerini yasaklayıp isimlerini değiştiren Todor Jivkov totaliter – komünizmine karşı dik durmak var. Geleneklerimize sadık kalarak, amansız mücadele verip 1989 Mayısında ayaklanan insanlarımız, onların genç kuşağı bu çatışmada nasıl tavır alacaktır? İki ucu keskin bıçak olan bu gelişmelerde konum almak, lehimize olan bir şeyler görebilmek son derece zordur. HÖH, DOST ve HŞHP vb. siyasi örgütlerin her olana seyirci kalma alışkanlığı da siyasi duyarlılığımızda körelticidir. Ne ki bir gün başımıza yeniden buz yağarsa şaşmamak gerek.
İkinci cephe – Büyük cepheleşme BSP ile GERP partileri arasındadır.
Derin seçim aritmetiğine dalmış Bulgaristan Sosyalist Partisi de (BSP) memleketimizdeki faşizan gelişmelere öteden beri seyirci kalıyor. Öte yandansa seçimden sonra ne olur ne olmaz hayallerinden kurtulamayan GERB partisi de aşırı sağ güçlerin meclis desteğine ihtiyacım olur varsayımına gönül vermiş. İşte bu ortamda BSP ile GERB partileri birbirinden iyice uzaklaştılar ve arasında geniş bir siyasi boşluk belirdi. Günümüz koşullarında sivrilen ve iktidar hevesi kabaran VMRO, “Ataka” ve “Yurtsever Cephe” gibi aşırı milliyetçi güçler, sağ kanadın ucunda bulunsalar da, onlar siyaseti bir satranç tahtası olarak gördüklerinden, kendilerini at ya da top yerine koyup orta alana ya da hatta sola geçmeleri problem sayılmaz. Çünkü izledikleri siyasette ilke yoktur. Hareket gücü iktidar hırsıdır.
Şu da var, Halk ve Özgürlükler Partisi (DPS) 1990’lı yıllarda ve 2000’li yılların ilk 7 yılında Bulgar siyasetinde oynadığı dengeleyen rolünü kaybetti. Şimdi ancak BSP partisine iktidar yolunda “koltuk değneği” olabilir. Yeni durumda yakın gelecekte bugünkü siyasi orta boşlukta yeni bir siyasi orta direğin oluşması olanakların gün gibi ortadadır. Günümüzde bunun için ideolojiye gerek yoktur. Bulgar bankalarında birikmiş ve halen kullanılmayan 44 milyar leva var. İzlediği siyasetle BSP ve GERB partilerinin dokunamadığı bu milli yedek pek tabii ki herhangi bir yatırıma akmak isteyecektir.
Statükocular, 27 yıldan beri yaşatılan totalitarizmi yok edemez.
10 Kasım 1989’da iktidardan düşen fakat toplumsal yaşamdan sökülmeyen komünist kalıta basan ana güçler –BSP ile GERB partileridir. 6 Kasım 2017’de yapılan halk oylamasında (referandum) 2.5 (iki buçuk) milyon seçmen siyasi değişiklikler yapılmasını istedi. Önce partilerin seçimden çekilmesi, partilere verilen çuval dolusu seçim paralarının fakire fukaraya dağıtılması gündeme geldi. Bulgaristan’da siyasi partilerin hazırladıkları listelerle seçime katılamaması bu partilerin merkez siyasetten çekilmesi ve ancak bölgeseli yerel siyasete katılması anlamındadır ki, daha sonra Belediye Başkanları ile Poliş Amirlerinin de halk tarafından direk oylamayla seçilmesine geçilirse, siyasi partilerin kendi mezarlarını kendi elleriyle kazması gerekecektir. Referandum sonuçları 26 Mart erken seçimlerinde uygulanamasa da, seçim ortamını tamamen etkiledi, hiç kimse parti liderlerinin ağzından çıkan ya da gece karanlığında yazılan parti programlarına işlenen vaatlerin yerine getirileceğine inanmıyor. Bizim memlekette politikacıların ağzından çıkan sözlerin ve program yazan kalemlerin sırtında yük yok. Her şey palavra! Yeni kurulan DOST-Birliği bile yemekli toplantılarında salon dolduramıyor.
İşte bu ortamda biz, bir ağacın kendi kökünü kendisinin kurutamadığı, bir doktorun kendi kalbini kendisi ameliyat edemediği vs gibi, Bulgar toplumuna gömülü olan ve BSP ve GERB gibi siyasi subyeler doğuran totalitarizmin de aynı güçler tarafından yok edilemeyeceğine inanıyoruz. İnsanlık tarihinde insanın insana verdiği en ağır ceza belki de Yahudilerin ölüm cezası mahkûmlarına midelerini ve barsallarını çıkarıp mezara kadar sırtlarında taşıtmalarıdır.
Ne var ki, günümüz Bulgaristan’ında totalitarizm dönemi suççulularının, katillerinin suçlarını sırtına yükleyip kabristan yolunu gösterecek güç yoktur. Boynuzlarını ilk kez faşist hortlamaya karşı gösteren yeni güçler, BSP ve GERB partileri arasında seçim yapmadan ve her ikisine de yaklaşmadan siyasetin odağında kendilerine alan açmaya çalışıyorlar. Kuşkusuz bu, hala ayakta olan köylü anti-faşist, sıkı Rusofiller, komünist dönemde parti il ve ilçe merkezlerinde sekreterlik ve kadro şefi gibi görevlerde bulunanlar BSP bünyesindedir. Öte yandan, ordudan ve polisten sorumlu BKP Merkez Komitesi üyelerinin torunlarının da GERP yönetiminde ve Birinci ve İkinci Borisov hükümeti bakanlıklarında görev aldığını görmemezlikten gelemeyiz. Fakat yeni beliren üçüncü kuşak onların payından pay istemeden, kendine yeni bir siyasi alan arıyor.
Politik Büro üyeleri torunlarının “demokratik” siyasetteki rolü ne olabilir.
1.Bu kadrolar dedelerinin hayat hakkı tanımadığı VMRO, “Yurtsever Cephe”, Ataka,
Çingene ve Türk partileri gibi siyasi fenomenleri yasaklayıp yeni ve rengi belli olmayan tüketici toplum gençliğine dayanan bir orta direk oluşturmak isteyebilir mi?
2.Toplam, komünizmden sonra gizli paranın 125 milyar US Dolar olduğu söyleyen ve
TV tartışmalarına da konu olan BKP paralarının bir kısmıyla toplum sulandırılarak, bu yıl Almanya’da yapılacak Bundestag seçimlerinde sol güçlerin – sosyal-demokrat ve komünistlerin – iktidara gelmesi beklenirken, Bulgaristan’da gerçekten sulandırılmamış bir komünist mayalanma başlatılabilir mi. “Üst akıl” dediğimiz güç, Bulgaristan’ın geleceği üstüne acaba ne düşünüyor?
- Avrupa Birliğinde “breksit” – kopma – dalgası kabardığında, üçüncü çember ülkeleri
olmaları düşünülen Bulgaristan ile Romanya’da seçmen bir şey beceremediniz deyip BSP ve GERP gibi partileri seçim sandığına, gömerek yerine yeni güçleri hayata çağırabilir mi? Ve Politik Büro üyeleri torunlarının seçim afişi kahramanı olmalarını “halkı alıştırma” olarak mı anlayalım.
***
Şu gerçek unutulmamalıdır ki, 27 yıldan beri süren ve halka “Geçiş Dönemi” adıyla tanıtılan “totaliter komünist durumu koruma” yıllarında “üst akıl”, komünizmden en fazla zulüm gören Müslüman Türkleri ve Pomakları dış ülkelere çıkmaya zorlayarak ve HÖH partisinin “Bulgar Etnik Modeli” gibi tuzaklarıyla etkisizleştirmeyi, yeniden bezgin duruma getirip uyutmayı başarıldı.
İki, 1990’ların başında Demokratik Güçler (CDC) dalgasıyla şahlanan Bulgarlar da artık birbiriyle konuşmaz duruma geldi. II. Borisov hükümetinde Reformcu Blok bakanlarının rezilliğini görmeyen kalmadı. Bu durumda, derin uykudan uyanıp ayı ininden baş göstermek isteyen üçüncü kuşak komünistlerin sol ve sağ milliyetçi faşizan güçlere iktidar kaptıracağına inanmak da yanlış olur.
2017’de yapılacak olan 2. erken genel seçimlerin yüzde yüz majoriter sisteme göre yapılması kararlaştırılırsa, meclise ancak halkın oyunu alan, fakat bunun bir anlamı da, parası olan kazanacaktır. Anlaşılan 1989’da Bulgar Bankalarındaki sıcak paranın Üçte birini ellerinde bulunduran Bulgaristanlı Türkler günümüzde sefil durumdadır. Mojariter sistem uygulandığında kendi seçtikleri milletvekili adaylarından ancak birkaçını meclise gönderebilir. Bu yeni ortamda onların iradesi büyük para babalarının, tekellerin, mafyanın, oligarşi hademelerinin parasıyla seçilenlerin baskısı altında ezilecektir. Belki de 5 milyon Bulgaristan vatandaşının 2 milyonunu 200 leva emekli maaşıyla kendi içine ve eski evine kapayanların aklındaki ince fikir buydu. Aynı şeyi iş yapacak genç kuşağın dış ülkelere kovulmasında da görüyoruz. Şu da bir gerçektir, bugün Türkiye’de yaşayan ve derneklerde örgütlenmiş olan 720 bin yurttaşımızın da birbirinin dilinden anlamayan bir ortama itilmesi ve bu anlaşmazlık ve uzlaşmazlık ortamının körüklenmesindeki son hedef de budur.
Şimdi de 2017 baharıyla siyasi sahneye çıkmak isteyenlerin ve artık yaprak çatlatan üçüncü kuşak komünist siyasetçileri görelim. Seçim listelerinde onların toplam sayısı 10 kişidir.
Hepsi, meclise girince birleşmek koşuluyla halen birbirinden ayrı ve bağımsız hareket ediyorlar:
Bir. Todor Jivkov’un torunu Todor Slavkov. O, babası Ivan Slavkov’un kurduğu “Halkın Çıkarları” partisinin Sofya ve Plovdiv’te liste başıdır. Sofya 24. seçim bölgesinde BSP lideri Kurnelya Ninova ile GERB lideri Boyko Borisov ile yarışacaktır. Bu boy ölçmenin sonuçları büyük bir ilgiyle bekleniyor.
İki. BKP MK Politik Büro üyelerinden Peko Takov’un torunları Yanço Takov ile İvan Takov 2 ayrı partiden milletvekili adayı gösterildi. Reklâm olmasın diye diğerlerinin isimlerini sıralamak istemesem de, bu işin iyi planlanmış olduğu dikkati çekiyor. Çünkü BKP MK Politik Büro üyeleri torunlarının her biri 13 X 13, 10 X 10 vs gibi tercihli seçim sistemine göre ayarlanmış pozisyonlara yerleştirilmiştir.
20 gün kalan seçimde liste sıralamaları açısından analiz edildiğinde dikkati çeken bir başka özellik ise, devlet ve parti hiyerarşisinde yüksek görevlerde bulunanların torunlarından bir başka grubun (30 kişi) ise müzisyen ve sanatçı, sporcu ve ressam gibi meslekleri bir yana bırakıp yasama organı kapısı önünde sıraya durmuş olmalarıdır. Bu gençlerin meclise doldurulmasıyla güdülen hedefin ise, çalışabilmesi mümkün olmayan bir meclis bileşimi oluşturularak, siyasi bunalımı yeniden körükleyerek meclisi kilitlemektir.
Yazımda, Bulgar siyasetindeki son gruplaşma eğilimlerine ve meclise yerleştirilmeye çalışan siyaset püsküllerine işaret etmek istedim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.