Günümüzdeki demokrasi anlayışı ve ters işleyişi:

İlk başta demokraside hakem olmadan olmaz, dedik. Kuşkusuz toplumsal hakem rolü derken, ombudsmanlığı (toplum hakemi) düşünmedim,  Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi haklarından ve yükümlülüklerinden söz etmek istiyorum.

Belediye erkinin hakları ilk başta önleyici ve uygulayıcıdır.

Rafet Ulutürk
Rafet Ulutürk

Örneklersek, Sofya Belediye Başkanı Yordanka Fındıkova faşizan ATAKA Partisinin Suriyeli savaş kaçaklarının Bulgaristan’a sığınmasına karşı öfkeli ve düşmanca bir protesti yürüyüşü düzenlemesini, Başkan sıfatıyla, toplumsal nizama aykırı bulup, yasaklama suretiyle engelleyebilir. Fakat aynı ırkçı güçlerce 2011’de Sofya merkezinde “Banya Başı” camiinde Cuma namazı esnasında ansızın başlatılan taşlı sopalı saldırısını önleyemedi. Bu durumda toplumsal düzen sağlamada hakemlik görevi Belediye Başkanı’ndan çıkıp, adalet organı olan mahkemeye intikal etmek zorundadır.

 

Milattan önce, ne Hıristiyanlık ne de İslam dini vardı. Toplumun milli mensubiyet esasında uluslara ve halk topluluklarına, milli azınlıklara ayrılmamıştı. O yüzden Belediye başkanlarının milliyetçilikle, ırkçılıkla, yabancı düşmanlığı ile mücadele etme gibi bir sorunu da yoktu.  Irkçılık öfkeli patlamaların barutu değildi. Örneğimizdeki “devlet şehir” olan klasik ana kentin çözüm bekleyen sorunları farklıydı.

 

Ne yazık ki, modern dünyada ırkçı hortlamaları sıklaştı ve toplumu sıkıyor, aynı zamanda bu düşmanlık olgularına Belediye Başkanı, Belediye Meclisi bakmaz oldu. Olaylar ulusal adalet sistemine intikal ediyor. Bu, “Banya Başı Cami” olayı da Sofya Şehir Mahkemesi’nde görüldü. Saldırıyı başlatanlar, namaz kılanları çiğneyenler, yaralayanlar cep telefonları ve TV kamaraları tarafından defalarca görüntülenmiş ve isim ve soy atları dosyaya eklenmiş olsa da, savcılık “bilinmeyen saldırgana” karşı dava açtı ve kimse ceza almadan dosya kapandı.

Son yıllarda Bulgaristan’da düşmanca başkaldırıya, düşmanca dil uzatanlara, ırkçı öfkeye karşı açılan davalardan sonuç alınamadı.

Toplumu kin ve öfkeyle karıştırıp birbirine düşürmeye son verilmesi ve tarih tarafından ret edilen bir faşizan ideolojinin temsilciliğini yapan Volen Siderov’la tartışmaya giren tanınmış toplum adamlarından sosyolog Andrey Rayçev ve gazeteci Nikolay Barekov hakaret davası açtı ama kaybettiler.

Üstelik mahkeme onları en yüksek para cezalarına çarptırdı. Özellikle ırkçılığın elebaşılığını yapan V. Siderov’un öfke kusan dili, sanki adaletin koruması altında bulunuyor. Halen, onun,  Bulgaristan Türkleri ve Müslümanların partisi olan Hak ve Özgürlükler Hareketi ile ortak hükümette olması hepimizi incitiyor.

 

V. Siderov’un iğrençliğini örnekleyelim:

Sofya Bölge Mahkemesi 21 Temmuz 2006 günkü duruşmasında, “ATAKA” partisi liderinin bir basın açıklamasına karşı açılan davaya baktı. Dava dilekçesinden: “En nihayet Bulgarların parlamentoda kendi temsilciliği olacak. Orada artık yalnız ibneler, Çingeneler, Türkler, yabancılar, Yahudiler ve başkaları olmayacak, yalnız ve bir tek Bulgar olacak.” Mahkeme heyeti Siderov’tan özür dilemesini bile istemedi.

Öyle ki, Çingeneleri “sabun yapmak istediğini” meydan mitinglerinde bağırarak beyan eden bu faşistin gerçeği yüzüne söyleyene, Bulgar mahkemesi azami para cezası kesiyor.

 

Önemle vurguluyorum, 2006’da görülen faşist hortlamaya karşı davadan gerçekçi bir karar çıksaydı, 2011’de Sofya “Banya Başı Cami” saldırı olmayabilirdi.

 

Ve yeni ortamda şöyle bir özellik var:

İki sene önce namaz kılanlara saldıranlar ki, bu hep aynı gözü dönmüş haydut çetesidir ve “demokratik bir toplumda ötekilerin haklarına tecavüz” ilkesinden hareketle yasalarca yolları kesilebilir, fakat kudurmuşların kıllarına bile dokunulmuyor, ölümcül virüs gibi üreyip yayılıyorlar.

 

Reklamlar