Rafet ULUTURK

 

Bir dil bir insan, iki dil iki insan, demişler.

Bir dil konuşan dünyaya bir pencereden, iki dil konuşan iki pencereden bakar, dört dil konuşan aydınlık içinde kalır, demişler.

Son günlerde, Sofya parlamentosunda, 25 Mayıs 2014 günü yapılacak olan

AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSU SEÇİMLERİYLE İLGİLİ PROPAGANDAMIZI ANA DİLİMİZDE YAPMAMIZA İZİN VERMEYEN BULGAR PARLAMENTOSUNDA daha önce görülmemiş sertlikte tartışmalar ve kınamalar oldu.

Hak ve Özgürlük Partisi milletvekili Sayın Hüseyin Hafızov’un ateşli konuşması esnasında GERB ve ATAKA vekilleri salondan çıktı. Hepimiz için yaşamsal öneme sahip ana dilde propaganda konusuna değinirken MİLLETVEKİLİ HAFIZOV PARLAMENTOYU AYAĞA KALDIRAN KONUŞMASINDA ŞÖYLE DEDİ:

 

                “Demokrasi konusuna yaklaşımınızı asla önemsemeden özgür ve demokratik bir Bulgaristan’da yaşama özlemime bir gün mutlaka ulaşacağım. Bulgar milletvekillerinden bir kısmının zalim fikirlerine karşı oy kullanıyorum.

 

Özgür olmak istiyorum ve özgür olacağım. Emel ettiğim özgürlük için hapiste yatmış, kurşuna dizilmiş Bulgaristan yurttaşları var, eğer siz şu kanunla beni korkutabileceğinizi düşünüyorsanız, hepinize peşin olarak beyan ediyorum:

 

–          Her adımımı her an izleyin, çünkü ben hürriyetlerimin bedelini ödemeye hazırım

ve özgürlüğümden asla vazgeçmeyeceğim.

 

Sizin sınırlandırıcı eylemlerinize karşın ben özgür olacağım. Ben Osman Kılıç, İskra köyünden Ahmet Davutoğlu’nun yolundan, Nuri Adalı’nın yolundan yürümeye devam edeceğim. Ben demokrasiden yanayım ve demokrasi taraftarı olmaya devam edeceğim. Bunu yaparken, sizin demokrasiye ve ülkemizdeki azınlıklarla ilgili düşüncelerinizin hiçbir önemi olmayacaktır.”

 

Sayın milletvekili Hüseyin Hafızov’un ana dilde propaganda konusunda kayda değer görüşlerini kesin ve inandırıcı dille açıklamasından sonra, GERB ve “ATAKA” milletvekilleri genel kurulu terk etti. Basın, Sofya televizyonları, bütün radyolar, kamuoyu bu konuyu konuşmaya başladı. 5-6-7 Şubat günleri konuşma en az 20 defa tekrar edildi. Büyük sayıda yorumcu diyecek söz bulamadı. Fakat bütün kollardan, yaşlardan, cinslerden ve partilerden Bulgar milliyetçileri YENİ SEÇİM YASASINA bu denli sert ve esaslı bir tepki beklemediklerinden dolayı, birçoğu dilini yuttu. Anadilimizi evde, okulda, toplantıda, radyoda, TV yayınlarında, ruhumuzda ve sanatımızda yasaklama yüzsüzlüğünü ve küstahlığını gösteren Bulgar ırkçı milliyetçiliğine bu defa HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan da beklenmedik sertlikte bir tepkide bulundu.

 

HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan, HÖH milletvekili Hüseyin Hafızov’u savunurken parlamento kürsüsünden söyle dedi:

 

“Hüseyin Hafızov’un konuşması, Avrupai Bulgaristan’ın “Bulgarlaştırma süreci” ile onlarca yıl devam eden ayırım gözetme ve eritme politikasının ağır kalıtlarının artık aşılmasına heyecanlı bir çağrıdır.”

 

“Hafızov tarafından isimleri ve soyadları dile getirilen birkaç kişi, bu arada Bulgaristan Türklerinin Nelsın Mandelası olan Nuri Adalı ve diğer kahramanlar sayıları binler aşan zülüm görenlerden yalnızca birkaçıdır.”

 

“Nuri Adalı köydeşimdir. Ada Köyde evlerimiz yan yanadır. 24 yıl zindanda kalan Nuri Adalı, hapislerde en uzun zaman çürütülenler sırasında Nelsan Mandela’dan hemen sonra yer alır.”

 

HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan, Bulgaristan Cumhuriyeti Halk Meclisinden doğrudan doğruya ayırım gözetmeden başka hiç bir anlamı olmayan, Bulgarcanın dışında başka bir dilde, ana dilde seçim konuşması yapmayı ve seçim propagandası yürütmesi yasaklayan kararını yeniden gözden geçirip değerlendirmesini talep etti.

 

Mitinglerde Türkçe konuştu diye bir defa cezalanan ve ardından mahkemelik olan Lütfü Mestan, konuşmalarını Türkçe yapmaya devam edeceğini bildirdi.

 

Olay son derece gergin bir ortam yaratırken, GERB partisi erken seçim istedi.

Hüseyin Hafızov Bulgar parlamentosunda bu konuşmasını yaparken 3 bin ırkçı ve aşırı milliyetçi Bulgaristan Cumhuriyeti Baş Müftülüğü’nün vakıf mallarının yasal yolca mahkeme kararına dayanılarak geri verilmesine karşı Plovdiv kentinde kanlı saldırılar düzenledi.

2014 yılında her gün tırmandırılan ırkçı ve aşırı milliyetçi şiddet ortamı sertleştirdi. Bulgaristan makamlarının ülkede duruma hakim olamadıkları, yerel idarelerin merkez erkle uyum içinde çalışmadığı ortaya çıktı. Karlovo şehrindeki tarihi “Kurşun cami”nin iade edilmesi kararına itirazda olduğu gibi, adalet makamları geri adam atmaya ve karar bozmaya zorlanıyor. Bu gelişmeler, Bulgar toplumunun demokrasi için olgunlaşmadığına kanıt sunuyor. Örgütlenen şiddet olaylarıyla Türklere, Pomaklara ve Müslüman Çingenelere gözdağı verilmek isteniyor. Ülkede korku ve sindirme ortamı yaratılıyor. Sayıları 1800 (bin sekiz yüz) olan Baş Müftülük ve İslam vakıfları taşınmazlarına zorla el konularak, Müslüman kurumları gelirsiz bırakılmaya çalışılıyor. Neredeyse Bulgaristan vatandaşı Türk ve Müslümanlara yeniden sınır kapısı yolu gösterildiği dikkati çekerken olaylar sert ve kesin tepkilere neden oluyor.

 

HÖH partisi yönetimi, şiddetin tırmanmasına tepki olarak,  hükümet ortaklığından ayrılma ve genel seçim hazırlığı konularında son kararını henüz açıklamamıştır.

 

Son haberlere göre, 25 Şubat 2014’te kadar, Bulgaristan’da politik krizin aşılması yollarından biri olan ERKEN SEÇİM yapılması konusunda, karar açıklanması bekleniyor.

Reklamlar