Rafet ULUTÜRK

Ayaklanma çağı yaşadık.

29 yıl sonra bugün, ne kadar soğuksa hava, ne kadar buzluysa üzerine bastığımız toprak ve ne kadar acımasızca yalıyorsa rüzgâr yüzümüzü, o sabah da, şairin dediği gibi, HAVA KURŞUN GİBİ AĞIRDI!

Ve yemin etmiştik hepimiz dondurucu soğukta yanmaya, çünkü inanıyorduk bizlerden birimiz yanmadan karanlıktan çıkışamayacağına. Sanki bulutların buz tutmadığını, güneşin balçıkla sıvanmadığını bilmiyorlardı! Yüz yıl olgunlaşmıştı bu sabah. Ne kadar uzanmıştık göklere, bulutlar alçalmış, tutalım diye. Ayaklanma çağının başladığını hiçbir kitap yazmamıştı.

 

İsyan alayı öyle bir çekildi ki!

Gelecek açmaya, tarihi geleceğe taşımaya yürüdü..

Silahla yol kesmek dedelerinin ustalığı olanlar, hepimizden öyle korktular ki, bizi Türkleri durduramayınca, annesinin sırtındaki TÜRKKAN bebeyi bile vurdular. Ogün, o yerde, Türkkan kızımız şehit düşerken, KİMLİK İSYANIMIZ kutsandı. Ayaklanmamız dünyaya müjdelendi.

Büyük devrimlerin büyük kahramanları vardır. Bizim olanı ise kundaktaki bebeğimizdi.

Adını yazacak altın suyundan önce, ölümsüzlüğünü yer ve gök kabul etti.

Türkan ismi hafızalarımıza kazındı, Türklüğümüzün ebedi sembolü oldu.

Bugün senin için buradayız. En güzel çiçekler çeleklerimizdir. Türkan Çeşmeden dökülen suda kimlik melodimizi dinlemeye geldik. Konuşuyorlar çeşme başında tatlıya tuz katan sözlerle. Kaymak bağlayamadı davamız. Farklı yaprak ve farklı kap şu dökülenler. Türk kimliğimizi sınarken, gurur tazeliyoruz. Onurumuzu kamçılıyor güneş, hafıza zarlarımızda benliğimizi ararken.

 

Devrimlerin safları bencillerle doldu.

Şu gördüğünüz etraf tarlaların tütünleri katransız olmadığı gibi, bencilsiz ve hainsiz devrim de olamazdı.

O gün bu gün, bizim egoistler, hainler, şahsiyetsizler ve benciller o günlerin havasını koklamadan yalnız kendini düşünenler, kendi çıkarlarının herkesinkinden daha üstün olduğunu sananlar isyan ettiğimizden hala utanıyorlar.

Ayaklanmasaydık, işte biz Türkleri yatıştırdık gelin diyeceklerdi ve kahraman olacaklarını zannederlerdi. Amma diyemediler, gerçek kahraman olamadılar.

İsyan kahramanlarıyla yüzleşmede hala bugün de utanıyorlar. Ayrıca her zamankinden bugün daha fazla korkuyorlar. Rodop sefillerinden, “çendilli” dediklerinin, devlet makamlarında insan haysiyeti olmayanlardan, isim ve kimliklerini tüm kayıtlarda silinenlerden bugün de korkuyorlar.

Kendilerine mezar yeri bile verilmeyenlerden korkuyorlar.

Korkacaklar tabii, çünkü tanklı, zırhlı, tepeden tırnağa silahlı totalitarizm karşısına nasırlı ellerle ve bükülmeyen bir iradesiyle çıkıp İSYAN ZAFERİ kutlayanlardan daha güçlüsü var mı dır?

Yaşıyor adalet uğruna isyan korkusu, bu topraklarda insanoğlu İNSAN olana kadar herkesi titreterek,  rüyalardan çıkmayacak. Dağlarımızda İSYAN GELENEKLERİ uğurluyor.

Rodop halkı kölelik prangalarını bu tepelerde kırdı.

Bugün, isimlerimizi değiştirenlerle, anadilimizi, dinimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü, Türk olarak geleceğimizi ebediyen yasaklamaya yeltenenlerle sarmaş dolaş öpüşenler, bizim adımıza ve hesabımıza ilkesiz beraberliklere girenler, karşınızdayız! Her zamanda karşılarında olmaya devam edeceğiz.

Bu mitinge gelen HÖH’çüler bu sizin mitinginiz değil.

Her şeyimizi gasp edebilirsiniz, hatta anma törenlerimizi bile, fakat dokunamazsınız ruhumuzla yaşayan yüce benliğimize!

Siz o kadar bencilsiniz ki, imkân bulsanız, yıldönümünü kutladığımız isyanımızla birlikte, şehit Türkkan’ı da hanenize geçireceksiniz…

Siz, ey saray sevdalıları, aç susuzlardan lokma kıskananlarsınız!.

Unuttuğunuz çok önemli bir şey var.

Hatırlatıyorum: İNSAN EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ BAŞKALARINA DEĞİL, KENDİNE YAPAR!

O gün uzak mı sandınız?

Toprağı üzerinde durduğunuz, havasını soluduğunuz, kürsülerinde böbürlendiğiniz açların, sefillerin, hor görülenlerin, ana dillerinde konuşma hakkından mahrum bırakılanların tüm hakları bugün de kutsaldır.

Öz davamızı defalarca pazarlayıp satmaya çalışan HAİNLER, şu toprakta ölümsüzlük kokusu olduğundan, alıcı bulamadılar. Bulamayacaklar da!

Devrimlere fiyat biçilmez! 1984 ile 1990 arası Bulgaristan Türkleri kesintisiz devrim dalgası yaşattı. Gorno Prahovo, Benkovski, Momçilgrat, Yablanovo, Novi Pazar, Razgrat, Şumen, Tolbuhin, Silistra, Ezerçe, Medovets, tıka basa dopdolu hapishaneler, “Belene” ölüm kampı, sürgünler, işkenceler vs. vs.şu Balkan Dağalarında alevlenen devrim ateşinde sönmeyen alevleridir.

Ruhumuzda yaşayan, totaliter sistemin kullandığı devlet gücü bile başa çıkamadığı ve her şeyi allak bullak eden Türklüğümüz ve Müslümanlığımızdır.

İsyan dalgamız, Türk ve Müslüman düşmanlığını, adaletsizliği, baskı ve terörü bir devlet politikası haline getiren rejimi çökertendir. Komünist partisini iktidardan indirendir, Anayasayı değiştiren ve demokratikleşme kapısını aralayandır.

Bulgar halkını uyandıran ve demokratikleşme yoluna sürükleyendir. İşte şu tarlada, şu köyün kenarında, işte şu yolda kendilerine dayatılmak istenen hiçbir şeye asla boyun eğmeyenlerin DEV ZAFERİDİR.

Ne yazık ki şu asil yola açılırken hainlerin gizli tuzağına düştüğümüzü zamanında fark edemedik, gafil avlandık, oyalanırken enerjimizi kaybettik. Yeniden şahlanma yoluna ancak 2013’te girebildik.

 

Anma tören ihanetçilerin başkaldırı mitingi oldu.

Aramıza sızan ve bizi çekemeyenlerden, bundan böyle de suyumuzu çıkarmaya ve benliğimizi boğmaya nasıl devam edeceklerini düşünenlerden, davamıza hiçbir katkıları olmadan politika dizginlerini ele geçirenlerden yıllar yılı kurtulamadık. Bugün de yakamızdan düşmüyorlar.

Onlar bizi işimiz olmayan işlere, boyumuzdan büyük oyunlara alet edip hep üzdüler.

Parçalandık, dağıldık, cahil kaldık, kıt kanaat geçinirken, yoksulduk sefil olduk.

En kötüsü “İNANCIMIZI KAYBETTİK” “NASILSINIZ?” diye soranımız bile yok.

Nerde hak ettiğimiz haklarımız, nerde gonca bağlamış serpilip açacak özgürlüklerimiz, nerde bizim temel haklarımız, nerede gele gele gelemeyen demokrasimiz, özgürlüğümüz…

 

Çok egoistsiniz çoook! Siz şişe suyu içenler, bize pınar suyunu çok gördünüz!

Katranlı tütünümüzü bile çok gördünüz, elimizden aldınız!

Bizi hayvanlarımızın sıcaklığıyla yaşadığımız için bizleri kıskandınız!

Çocuklarımızı emzirmemizi, sözde onları mikroplardan korumak için, ağzımızda çiğneyerek verdiğimiz mamalarını bile çok gördünüz. Allah’la bütünleştiğimiz camilerimize el koymaya devam ediyorsunuz. İbadethanelerimizin iadesi konusunda lehimizde çıkan mahkeme kararlarının uygulanmasını bile görmekten geliyorsunuz.

Parlamento ne yatakhane ne de yemekhanedir, ne de vurgun vurma yeridir, siz işinize neden bakmıyorsunuz?

Sizi oralara gönderenlerin şerefini ayaklar altına almaya hakkınız yok. Evet, biz alelade insanlar olarak kaldık, ama içimiz öfke dolu. Kudretimiz, 1980’ler isyanından çok daha büyük bir ateş yakabilir. Yeni ateşte hiçbir haine kurtuluş yoktur. Hedefimiz tek başına iktidar olmak değil, devlet makamında namusumuzla temsil olmak, haklarımızla namusluca yaşamak, özgürlüklerimizle kanatlanarak uçmaktır. Kısacası adam olmaktır.

Sizden istediğimiz başka hiçbir şey de yoktur.

 

Özümüzde olanı, 2013’ün daha ilk aylarında, hainlerin bizi temsil etmesini asla istemediğimizi HÖH Kurultayında gösterdik. Genel Başkanlıkta kokuşan ve cinlerle perilerle konuşmaya başlayan, hafiyeler hafiyesi Ahmet Doğan’ı kürsüden indirirken, ruhumuzdaki isyan ateşini tüm dünya gördü.

Değişim isteğimiz yılın olayı oldu. Hainlikten kurtulmaya ayaklananlar maalesef yine hapisleri boyladı.

 

Biz 2013’te hak ve özgürlükler davamızın aynı ateşle yandığını dört mevsim gösterdik.

Dolup taşan meydanlar bizimdi. Biz,  Bulgaristan Türk-Müslümanları yerli yabancı para babalarıyla, dolandırıcı ve soyguncularla, oligarşi ve tekeller sofrasında işimiz olmadığını açıkça beyan ettik.

Ocak ayından sonra süt dökmüş kedi havalarına giren HÖH yönetiminin yeni tavrını tasvip etmiyoruz.

Gizli servislerle oyun ardından oyun çevirmesini, kalın enseli dolandırıcı çeteleriyle ortaklığını, ızbandut gür ruhuyla kardeşliğini, faizci-işkencesi ekiplere seyirci kalmasını, sabıkalılara çadır açmasını, Bulgar meclisini hapis cezalılar için dokunulmazlık bekleme salonu haline getirmelerini istemedik. Buraları kara para aklayıcılarla içli dışlı olmasını, dolandırıcıları partinin üst kademelerinde barındırmasını kesinlikle ve kesinlikle kınıyoruz.

Biz Türk-Müslüman halkı namus ve dürüstlüğümüze gölge düşüren hiçbir yerde yokuz ve olmak istemiyoruz.

 

Bu kadarını beklememiştik:

2. dönem HÖH milletvekili ve ızbandutlar başı olan D. Peevski”nin Bulgar gizli servisi DANS başına atanması önerisinin Ahmet Doğan’dan (Rusya destekli) gelmesi; HÖH Genel Başkan Yardımcısı Hr. Biserov’un uluslalar arası kara para aklama operasyonlarına karışmış olması;  bir de Bulgar devlet gümrüklerini ele geçirip kaçakçılara devretme planları, ekmeğini yediğiniz ve nimetlerinden faydalandığınız Bulgar devletine ihanettir.

Biz bu işlerde yokuz! Olmak da istemiyoruz biz Atalarımızdan bunları böyle öğrenmedik.

Bulgaristan’ı bir sömürge durumuna düşürmek isteyenlere alet olmak bize yakışmaz.

 

Benzer olayların uzayan dizisi hepimizi ürkütmüştür.

Sayın “liderler” politikanızı tasvip etmiyoruz.

Dipten tepeye tüm kadroların gözden geçirmenizde ısrarlıyız!

Bizim adımıza karıştığınız işleri öğrendikçe haysiyetimiz kırılıyor. HÖH sizin değil, hepimizindi. Siz bizden, bu partiyi kurmak için isyan edenlerden, partili olmamızı bile kıskanıyorsunuz. Sizlere hiç birinize bizim Türk halkının borcu yok. Türklüğümüz alın yazımız, öz irademizle kurduğumuz partimizin temel kuruluş ilkelerine bağlı kalmak kaderimizdir. Yol ayrımlarında siz gider, biz kalırız.

 

Değişiklik yapmak zorundasınız veya yok olmaya mahkümsünüz:

HÖH’ten ve bu gün yöneticilerinden utanıyoruz! Biz, Hak ve Özgürlükler Partisini bir ızbandut partisi olsun diye kurmadık. Ne yapıp yapıp, HÖH Genel Başkanlığını, Merkez Yönetim Kurulunu, İl yönetimlerini devlet ve halk düşmanlığıyla ün salan, hafiye dosyalarında bile adı “dönek” olan Ahmet Doğan etkisinden tamamen kurtarmalıyız. Genel Başkan Lütfü Mestan’ın ajan başı ve oligarşi uşağı Ahmet Doğan gölgesinden uzaklaşmasında ısrarlıyız. Ya uzaklaşacak yada kendisi çıktığı köyüne geri dönecektir.

 

Türkan Çeşme 2013 anma mitinginin gerçek anlamı budur.

HÖH partisinin Türk halk topluluğuna ve İslam’a ihanet zincirlerini kırmaktır. Her sözümüz bir ihtardır.

Bu dünyada kahramanlarımızın aziz hatırasından başka kalıcı bir şey yoktur. “Liderlik”, “genel başkanlık”, “milletvekilliği” süresi olan işlerdir. Ebedi olan halkımızın öz davasına sadakat, bağlılıktır.

 

HÖH yönetiminin yakın ödevleri:

BSP partisine teslim olma politikasına yeni ayar verilmeli; Hükümet ortaklığı sözleşmeye dökülmeli; yeni koalisyondan yıllardır alamadığımız haklarımızı elde etmemiz garantilenmeli;

İslam Türk mirasımızı ve vakıf mallarımızı geri almamız güvence altına alınmalı;

Karma bölgelerde gençlere iş yeri açılması programa alınmalı;

Ahmet Doğan prangaları kırılması, ruh hastası olduğu belgelenen bu kişiden HÖH’ü kurtarma yolları genişletilmeli;

HÖH politikası bağımsız raylara geçmeli; Uşaklık ve ihanet politikalarına kesin son verilmelidir.

Şerefli ve fedakâr insanlarımızın bilge sesine kulak verme zamanı gelmiştir.

Soydaşlarımızın problemlerini dinleme zamanıdır.

Hepimizi ezen 1984–1990 zulmünden suçlu olanlar pişmanlık duyduklarını beyan etmelidir.

Onlar tövbe edene kadar başımız dimdik durmak zorundadır. Bizi hor görmeye hazırlananlara fırsat vermemeliyiz. Bugün burada olduğu gibi kararlı mücadelemize her zaman ve her yerde devam edeceğiz. Geçmişimizi unutursak, yarınlarımızı göremeyiz.

 

İsteklerimizi hatırlayalım:

Biz, Hak ve Özgürlükler Partisi’nin başka partilerden farklı bir parti olması gerektiğine inanıyoruz. Varlığımızı sürdürebilmemiz için Sosyalist Parti stratejisine tamı tamamına uyup bağlanmamız gereğine inanmıyoruz. HÖH partisinde toplumumuzun en dinamik ve çalışkan, dürüst ve namuslu kesimini örgütlemiştir. Davamızı sürdürebilmemiz için onun ya da bunun kulağımıza bir şeyler fısıldamasına gerek yoktur.

 

Bu arada HÖH yönetiminin Vatanımızda başkaldıran aşırı milliyetçi hareket ve partilere karşı suskun kalmasını eleştiriyoruz. Bazı nüveleri artık bütün ülkede örgütlenen milliyetçi partilerin halkı kışkırtmasına, Türk ve Müslüman düşmanlığı körüklemesine, dini haklarımıza karşı kitle eylemleri düzenlemelerine, ibadet yerlerimizi geri almamıza haklarımızı tanıyan mahkeme kararlarına karşın arasız direnmelerine, vakıf taşınmazlarımıza el atmalarına, ırkçı çizgide buluşup kitleleşmelerine seyirci kalınamaz.

Birkaç TV yayını ve günlük ve haftalık gazetelerle Türk ve Müslüman varlığına saldıran, tarihimizi ve geleceğimizi karalayan, bizi inciten ve hor gören, kötüleyen yayınlar yapılırken, HÖH partisinin kimliksiz propagandaya saplanıp kalması, ızbandutlar başı D. Peevski yayınlarından medet umması, hem üzücü hem de gülünçtür. Bu propagandaya temel açan düşünceler günümüz ruhunda değildir.

Günümüz Bulgaristan ortamında Rusya ile bizim çıkar ve bakış açımız örtüşmeye bilir.

Biz kendi fikirlerimizi halkımıza iletme yolları bulmak ve propagandamızı öz kaynaklarımıza dayanarak zorundayız. Anadilimizle olduğu gibi vatan dilimizle de insanlarımıza ulaşmalıyız. Yaşamın akışını yansıtmayanlar değişim süreçlerinde etkin olamazlar.

 

Pomak kardeşlerimizle aynı çileli yüzyılda kenetlenmemiz dikkate alındığında, birlik ve beraberliğimizi koruma davamızın ortak olduğu ortadadır. Politik netlik içinde herkesin hepimize sahip çıkma zamanında bulunduğumuza işaret ederiz.

 

2013 bir şeylerin bitmesi ve başka bir şeylerin başlaması açısından önemli bir yıl oldu.

Bulgaristan halkına hiçbir şey getirmeyen ama hepimizi bir lokma ekmeğe muhtaç eden sözde demokrasiye geçiş, ilk dönem olarak sona erdi ve umarız yeni bir aşama başladı.

Son 23 yılda, geri vites ilerlerken, ellerimizle yarattığımız devlet mülkü zenginler arasında gizlice paylaşılırken,  Bulgaristan’da yaşayan halk lehinde hiçbir şey yapılmadı. Aldatılanlar emek insanları oldu.  Yoksulluktan başka bir şey getirmeyen GEÇİŞ DÖNEMİ trajedisini bundan öte yaşamak istemiyoruz.

 

Yeniden başlamak üzere, gelin 1990 ruhuna geri dönelim.

Yeniden başlayalım. Büyük Halk Meclisi seçelim! Anayasamızı yeni baştan değiştirip gerçekten yenileyelim, temel hak ve özgürlüklerimizin anayasal haklarımız olarak tanınmasını sağlayalım. İnsan haklarımızı teker teker yasallaştıralım. Milletvekillerimizi kendimiz gösterelim ve kendimiz seçelim.

Artık tanımadığımız ve tepeden inen hiç kimseye oy vermeyelim.  Toplum düzenimizi demokratikleştirerek yenileyelim. Adalet ve eğitim sistemlerimizi AB kıstaslarına göre değiştirelim. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemimizi halka hizmet edecek raylara çekelim.  Devlet soyucuların her şeyine el koyup kendilerini adalete teslim edelim. Hak ve özgürlüklerimizi elde etmemize engel olanları politikadan dışlayalım. HÖH partisinin veya yeni GERÇEK TÜRK Partisinin yönetim kadrolarını kendimiz atayalım.

Dalkavukluk yapmaktan başka hiçbir işe bilmeyenlerden kurtulalım. Parti yönetim organlarında emeklilik bekleyen kadrolarla vedalaşalım. Sosyalist Parti (BSP)  ile ilkesiz işbirliğinden vazgeçelim. HÖH yönetiminden hesap sorma yollarını açalım. HÖH denetim organlarını göreve çağıralım vs.

Biz öz davamızın şerefli devamcılarıyız. Dünümüzden ve bugünümüzden utanmadan ilerlemek istiyoruz. Namuslu ve onurlu olduğumuz için gururluyuz.

Türkan Çeşme anma mitingini bu duygularla bir daha selamlıyoruz.

Reklamlar