BGSAM
Konu: Bir Arap gazetecinin gözüyle DEAŞ’la Savaşın bazı özellikleri.
Türkiye’nin Yakın Doğu’da rolü artıyor.
Yakı Doğu Araştırma Enstitüsü’nden Iraklı gazeteci Mohamet Halav, DEAŞ’ın yok edilmesinden sonra küllerinden daha büyük tehlike doğabilir diyor. 27 Kasım – 3 Aralık 2015 tarihli haftalık “168 Saat” gazetesinde çıkan söyleşide aynen şu görüşlere yer verilmiştir.
Soru: DAEŞ yenilebilir mi?
Yanıt: DAEŞ’in Suriye ve Irak mevzilerini 1 yıldan beri 64 devletten oluşan koalisyonlar bombalıyor. Hedefi Suriye Özgürlükçü Muhalefet Hareketi’nin mevzileri olsa da 2 aydan beri Rusya da DAEŞ’in bombaladığını iddia ediyor. Tüm bunlara rağmen, biz DAEŞ’İN bir yıl önce kontrol ettiği konumları bugün de kontrol ettiğini görüyoruz. Üstüne yeni mevzilerde ele geçiriyor. İlk dönemde olduğu gibi DEAŞ yalnız Suriye ve Irak’ta mevzilenmiyor. DAEŞ’e bağlı örgütler Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da değişik devletlerde var olduklarını gizlemiyorlar.
Bununla birlikte DAEŞ’in Paris’te terör eylemi gerçekleştirdiğini, Rus uçağı indirdiğini, Türkiye, Irak ve Libya’da terör eylemleri yaptığını hepimiz görüyoruz. DAEŞ bir devletin elindeki tüm olanaklara sahip bir örgüttür.
IRAK İLE SURİYE ESKİ SINIRLARINA ARTIK ASLA DÖNEMEZ.
SORUNUN ÇÖZÜMÜ EN AZ 50-60 YIL ALABİLİR.
Soru: DAEŞ hangi silahla, nasıl bir orduyla yenilebilir?
Yanıt: Bu çok zor bir iş değil aslında. DAEŞ’i yenmek için dünyanın tüm silahlı güçlerine gerek yok. İstese, Türkiye kendi başına bile DAEŞ’i yok edebilir. Fakat DAEŞ külünden doğacak olan ne olacaktır? Daha da korkunç bir savaşçı örgüt dirilecektir. Savaş sorunlara getirmediği gibi, onları daha da derinleştiriyor. Dünya “Al Kayda” ile 15 senede başa çıkabildi. Şimdi onun DAEŞ adıyla daha büyük bir güç olarak döndüğünü görüyoruz. DAEŞ, “Al Kayda”dan kopan, ayrılan, siyaseti ve hedefe ulaşma araç ve yöntemleriyle hemfikir olmayanlar tarafından kuruldu. Bu iki örgütün ideolojileri birbirinden farklı değildir. DAEŞ’in yenilebilmesi için bölge sorunlarının çözülmesi gerekir.
Afganistan’da savaş 16 sene sürdü. NATO angaje oldu. Geri çekilirken Amerikalıları 5 000 askerle bıraktı. Olan ortadadır. Talibanlar döndü. Afganistan’da daha güçlü bir DAEŞ beliriyor.
Soru: DAEŞ’i doğuran nedenler hangileridir?
Yanıt: Farklı bölgelerde değişik nedenler görüyoruz. Mesela Avrupa ülkelerinde bu nedenler, 40 yıldan beri çöken entegrasyon siyaseti ve eğitim öğretim sistemlerinde gizleniyor. Terör olaylarını gerçekleştirenlerin profili, onların bu ülkelerde dünyaya geldiğine, aynı devletlerde eğitim ve öğrenim aldığına, aynı devletlerin okul ve üniversitelerinde okuduklarına işaret ediyor.
BU İNSANLARIN YAŞADIKLARI TOPLUMDAN BİR OLUŞTURUCU PARÇA OLMASINI ENGELLEYEN DURUMLAR, SEBEPLER OLDUĞUNU KABUL ETMELİYİZ. İKTİDAR EKSİKLERİ VE YANLIŞLAR OLDUĞU ORTADADIR.
Nüfusunun bir kısmı hakkında paçavra ve tortu diyemezsiniz.
Pakistan’da, Afganistan’da ve birçok Kuzey Afrika ülkesinde DAEŞ gibi örgütlerin belirmesi nedenleri arasında toplumun aşırı uçlara kaymasında ve nüfusun bir kısmının hor görülmesinde gizlendiğini görebiliyoruz.
Bazı yerlerde daha büyük bir etnik ya da dinsel grup, başka yerlerde ise etnik azınlık ve dini bir oluşum İKTİDARI ELİNDE BULUNDURURKEN diğer nüfusa baskı uyguluyor.
Suriye’de bu ALAUYİT azınlığı, Irak’ta ise Şii çoğunluktur. İnsanların iktidar tarafından baskı altında bulundurulduğu ezildiği her yerde DAEŞ gibi örgütlerin belirmesine ortam vardır. Onlar bu ortamda belirip, iktidara karşı olan tüm ezilen, baskı altında tutulan azınlık katmanlarının hak ve çıkarlarının savunucusu olarak ortada beliriyorlar. BU NEDENLE, İKTİDARIN, EKONOMİK GELİRLERİN PAYLAŞILMASINDA, TÜM ETNİK VE DİNSEL GRUPLAR, AZINMLIKLAR ARASINDA EŞİTLİK OLMALIDIR. Bu arada kimlik sorunu asla ikinci plana bırakılmamalıdır, globalleşme döneminde etnik ve dini kimlik ön plana çıkan sorunlardan biridir.
Soru: DAEŞ’in ele geçirdiği toprakları geri almak mümkün olabilir mi?
Yanıt: Bu asla ve hiçbir zaman olamaz. Ne Irak, ne de Suriye eski sınırları içinde kalamaz artık. Fransız istihbarat şefi birkaç gün önce şöyle demişti: “ Bildiğimiz, tanıdığımız Yakın Doğu bundan sonra aynı olmayacak.”
Soru: Öyleyse ne yapmalı. Dünya DAEŞ’i tanımak zorunda mı kalacak?
Yanıt: Hayır ama Başer Esat iktidarda kaldıkça ve Irak Şiiler tarafından yönetildikçe DAEŞ güçlü bir örgüt olmaya devam edecektir.
SURİYE, IRAK VE YEMEN SAVAŞLARI ARTIK BU ÜLKELERİN İÇ İŞİ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR.
Burada söz konusu olan, bölgede ve bu bölge dışında değişik devletler arasında farklı çelişkilerin patlamasıdır. Yakın Doğu dışındaki büyük güçler bölgedeki grupları, onları silahlandırıyorlar ve ellerine sıcak para veriyorlar. Savaşları taşeron ve aracılar vasıtasında ve onları kullanarak yürütüyorlar.
Soru: Türkiye’nin SU 24 Rus savaş uçağını düşürmesi bölgedeki gergin duruma nasıl yansıdı?
Yanıt: Yakın Doğu’daki durumu daha karmaşık hale getirdi. DAEŞ konumlarını daha da güçlendirdi. Fransa’nın DAEÇ’e karşı oluşturmaya çalıştığı koalisyon ise kurulamayacak. Rusya ile Türkiye’nin bir araya gelmesi artık mümkün olamaz. Başkasının (taşeron) eliyle yürütülen savaşlar kızışacaktır. Rusya NATO ve Ankara ile savaşa girmeyecek, fakat PKK ile PYD olmak üzere Suriye asilerini silahlandırıp kışkırtacaktır.
Rusya’nın Kürtleri kışkırtması TÜRKİYE’DE BİR İÇ SAVAŞA NEDEN OLACAKTIR.
Suriye’de etnik ve dinsel topluluklar arası savaş devam edecektir. Bir yandan İran “Hizbullah” örgütünü destekledikçe, Şam ve Bağdar rejimlerine, Yemen asilerine, Irak’taki Şii milislere ekonomik ve askeri yardım göstermeye devam ettikçe, öte yandan Suudi Arabistan, askeri yapılanmalarda Şii güçlere karşı savaşmaları için sunileri desteklemeye, onların savaş örgütlerini silahlandırmaya devam edecektir. Tüm bunlar bölgede terör örgütlerinin rolünü daha da arttıracaktır.
Soru: DAEŞ ile barışçı uzlaşma yoluyla hesaplaşma ne kadar zaman gerektirir?
Yanıt. En iyimser tahmine göre 50-60 yıl. Eğer Rusya Başer Esat ve İran’a verdiği desteği durdurursa, diğerleri de DAEŞ’e arka çıkmaktan vazgeçerse, durumun durulması süreci başlayabilir.
BÖLGEDE SİYASİ İSTİKRARDAN VE EKONOMİK KALKINMADAN SÖZ ETMEK TAMAMEN YANLIŞ OLUR.
Yakın Doğu bunalımı on yıllarca sürmeye gebedir.
Bölgenin huzuru, güvenliği ve barışı büyük ölçüde Türkiye’nin rolünün artmasına ve güçlenmesine bağlı bulunuyor.