Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı kadınlar ve DPS’nin seçimlerde kendi adayının olması.
Bulgaristan, demokrasi tarihi boyunca ilk defa “ikisi bir arada” seçimlerin eşinde. 14 Kasım’da hem Parlamento hem de Cumhurbaşkanı seçimlerinin düzenlenecek olması, en önemli güç merkezlerinden birinin adaylarından ikisinde bir dizi beklentiler doğuruyor. Başarı ne pahasına olacak? İki kampanyadan hangisi ülkede biriken sorunlar hakkında gerçek ve seçmenlerin beklediği tartışmayı masaya yatıracak?
Siyaset bilimci Tatyana Burucieva, milletvekili adaylarının ülkemizde meydana gelenler hakkında aralarında konuşmak istememesini şu sözlerle yorumladı:
“Partiler arasında ne kadar daha az diyalog olursa, Cumhubaşkanı seçim kampanyası da o kadar daha fazla keskinleşecek. İster arzulu olsunlar, ister arzusuz, bu rolü Cumhurbaşkanı adayları oynamak zorunda kalacak.”
Cumhurbaşkanı görevi için rekabet diğer iki faktörden dolayı büyük ihtimal daha heyecanlı olacak. Bir yandan Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayları arasında kadınların çoğunluk olması, diğer taraftan da Bulgaristan’ın yeni tarihinde bir etnik Türk’ün, HÖH partisinden Mustafa Karadayı’nın Cumhurbaşkanı adayı olması.
Sosyolog Andrey Rayçev, HÖH partisinin bu hareketi ve (editörün açıklaması: ABD tarafından “Magnitsky” yasası kapsamında yaptırım uygulanan kişilerden biri olan) Delyan Peevski’yi 47. Halk Meclisi için milletvekili adayı olarak kabul etmeleri belirli bir amaç taşıdığını, ancak HÖH partisi için de tipik olmadığını söyledi ve şöyle devam etti:
“Bütün bunların nasıl bir spesifik fon arkasında olduğunu da hatırlatmak isterim. HÖH partisinin seçmenleri azalıyor. Şimdiye kadar genellikle “seçmenlerinin” yaklaşık yüzde 50’sinin oyunu alabiliyorlardı. Bu yüzde 50 yaklaşık 300 bin kişi eder. Andrey Rayçev, diğer partilerin HÖH partisi ile ilişkiler sıradan bir parti ile ilişkiler gibi olamaz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: Bu bizim etnik partimiz ve bizler mutlu olmalıyız, çünkü DPS şimdiye kadar hiç “seçmenlerini” “Müslümanlaştırmayı” ve “Türkleştirmeyi” denemedi. Ancak jestler partinin radikalleşmeye başladığını gösteriyor. Bu ise siyasi arenadaki bütün diğer partilere HÖH’ü damgalamayı ve “şeytanlaştırmayı” bırakıp çok dikkatli olmaları gerektiğinin işaretidir.”
Cumhurbaşkanı seçimlerinde ikinci fenomen ise aniden cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcısı görevine birçok kadın adayın çıkması
Sosyolog Mira Radeva, bu da hem siyasi konuşmayı sakinleştirme arayışı ile, hem de bir evrimsel işaret olduğu açıklamasında bulundu ve devam etti:
“Kadınların toplu halde siyasete girmesi, toplumumuzun bütün olarak modernleşmesi sürecinin bir parçası. Ancak dünya çapında bakacak olursak, çok daha muhafazakar görüşlü ülkelerde artık kadın cumhurbaşkanı olduğunu göreceğiz. Burada Bulgaristan’daki kadınların oy verme hakkı 1937 yılında verildiğini hatırlatmak istiyorum, bu ise o kadar da uzak geçmiş sayılmaz.”
Ancak Mira Radeva’ya göre, “Bulgaristan’da cumhurbaşkanı görevine bir kadının seçileceği zaman henüz gelmedi”.
Bunun sebeplerinden birini hala “ataerkil atmosferin” ağır basıyor olmasında arayabiliriz. Bu durum, kadının rolünün büyük şehirlerde yaşayan kadınların rolüne kıyasla farklı olduğu görüşü yaygın olan küçük yerleşim yerlerinde daha belirgin.
Adaylar arasında 14 Kasım’da Cumhurbaşkanı seçimlerinde kazanan kişi, ülke siyasetinde net bir biçimde rolünü siyasi partilerden ayırmalı, çünkü iki seçim kampanyasının aynı anda olması aralarındaki farkı sanki sildi gibi.
Medya uzmanı Georgi Lozanov ise şu görüşünü paylaştı:
“Cumhurbaşkanının görevlerinden biri, partilerin çıkarları ne olursa olsun toplum için önemli konuları ön plana taşımaktır. Diğer yandan partiler ise aralarında istişare ve tartışma yapmalı, her parti de kendi seçmenlerinin çıkarlarını savunmalı. Bunlar iki ayrı görev, ancak bunların karıştırılması hem partiler hem de bazı cumhurbaşkanı adayları için uygun olacak.”
Derleyen: Yoan Kolev
Çeviri: Özlem Tefikova