Stratejik Araştırma Merkezimiz Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin çözülme dağılma aşamasına girdiğini bir buçuk yıl önce yazmıştı. Bu süreç artık gerçek oldu. 5 Ekim 2014 parlamento seçimlerinden önce, HÖH Merkez Yürütme Kurulu üyelerinden Fuad Cafer ile Arif Aguş’un da diğer politik partilerle gizli görüşmeler halinde olduğu ortaya çıktı ve Türkler partisinden ayrıldıklarını açıkladılar. Bundan bir buçuk yıl önce yaptığımız öngörüye o zaman katılmayan arkadaşlarımız “kına yakın” demeye acele etmesinler. Bulgaristan Türk azınlığının diğer etnik halk topluluklarıyla omuz omuza vererek adalet, hürriyet ve insan haklarını savunmak için 100 yıl devam eden çok ağır ve zorlu bir mücadeleden sonra kurduğu partiyle zulme kalkan olma davasını kimse küçümseyemez ve bir kılının bile kopmasını istemez. Bu dava büyük sayıda kurban almış ve Bulgar totaliter toplumunu dönüştürerek demokratikleştirme gibi bir misyonla bayrak açmıştır.
Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP’den ayrılan “ABV” hizbinden Haskovo ilinden liste ikincisi olmak milletvekili gösterilmek sevdasıyla HÖH MYK üyeliğinden ayrılan
Fuad Cafer adını 1912 yılında Hristo Dimov adıyla değiştirmiştir. Biz, bu kişileri iki grup olarak görüyoruz. Birinci grup: Türk olup Türklüğünü ve Müslümanlığını unutmuş, kimliğine ihanet etmiş kişilerdir. Fuad Cafer bunlardan biridir. Aslına bakılırsa, HÖH MYK toplantılarında konuşulanları kimse görmeden gidip gizli polise anlatmakla yine gözden kulaktan uzak bir ortamda bazı Bulgar partilerine sızdırmak, aynı tip hainliktir. Hainliğin cezası da birdir, tektir ve tarih boyu değişmemiştir. Öz partisini ele veren, halkımızın kutsal davasını ele vermiştir ki, bundan büyük alçaklık olamaz. Cafer’in yaptığı budur. Milletvekili olup olmaması hiç önemli değildir. Çünkü hainlerin ciğerini kediler bile yemez.
İkinci gruptakiler hain değil aramıza sızmış ajanlardır.
Hak ve Özgürlük davamızın omurga ruhunun taşıyıcıları olarak, MYK üyeliğine çekilmiş, lanse edilmiş, yüreklendirilerek ödüllendirilmiş, seçmenlerimize “önemli kadro” olarak tanıtılan “ölü canlılar” grubudur bu ikinci grup. Biz onlara Bulgaristan Türk ve Müslümanları davasına hizmet sunma açısından her zaman “pas” olduklarından “ölü canlılar” diyoruz. Ancak onlar rüşvet ve dalavere, dolandırıcılık, maymunculuk işlerinde “büyük usta” rütbesindedirler. Etnik olarak Türk partisine ekilmiş Bulgar partililerdir. Mecliste bizim milletvekillerimiz olarak küflenen bu kadrolardan kumarhane kadrosu Yordan Tsonev ile dalkavukluktan başka hiçbir şey bilmeyen Şumenli Kamen Kostadinov, dalaverecilerin başı olmaya aday, en büyük Bulgar bankalarından “BTK” bankasının çökmesine neden olan Delyan Peevski’yi hepiniz bilirsiniz. Geçen sene bu grubun önemli üyelerinden biri olan Meclis Başkan Yardımcısı, Ahmet Doğan’ın gözdesi Biser Kirov tutuklandı. Halen yargılanamıyor, çünkü işlediği suçlar uluslar arası nitelikli olduğundan ve Bulgar kanunlarında bu gibi suçlara ceza öngörülmediğinden (para aklama işinde yakalandı) hala yargılanamıyor. Halen, onun önemli yeri boş kalmasın diye son hükümette Maliye Bakanı olan ve Devlet Bütçesinden yalnız Ahmet Doğan’ın telefonda bildirdiği şirketlere ödeme yapan Petrır Çobanov HÖH milletvekili olacak ve böylece kısmetse dalavere devam edecek. Petır Çobanov’un HÖH milletvekilliğini, yukarıdaki üçlü bandonun HÖH üyeliği, HÖH MYK üyeliği ve milletvekilliği kadar yanlış, yararsız ve bize zararlı buluyorum. Üstelik idesel politik arılık, dava köklerimize bağlılık, davamızdaki devamlılık, davamızın sivil toplum örgütleriyle örülüp bağlanması, halkımızın her an her yerde kucaklaması açısından tamamen yanlış buluyorum. Bu kadroların HÖH yönetimine alınması ve hemen çok önemli ödevlere tayin edilmeleri Parti yönetimi ile Türk kitle arasındaki bağları koparmıştır. Partideki çözülme ve dağılma nedenlerinden biri de budur. Başka bir değişle, bir sarıca arı kovanına dönen HÖH yönetiminde çelişkiler çok keskinleştiğinden dağılma süreci derinleşmiştir.
Arif Aguş, iki dönem HÖH Smolyan milletvekili idi. Reformcu Blok hareketiyle gizli görüşmelerde bulunduğu ve 43. millet meclisine aynı ilden liste başı aday gösterilmesine karşı HÖH yönetiminden ayrıldığını ilan etmiştir. Arif Aguş zengin Pomak soylarından olup, bölgede Demokratik Güçler Birliği (SDS) hareketinin kurucularındandır. SDS eriyip bittiğinde HÖH-DPS saflarına geçen Aguş, ben bir “tavuk gibiyim” nerede “çöplük varsa orasını eşelerim” mantıyla hareket ediyor. İdeolojik ve politik dünya görüşü olarak sıfır olan ve zenginliğine zenginlik katma anlayışına köle olan bu kadrolar da HÖH hareketine ilk günden zarar verdikleri gibi, hareketin ne omurgası ne de kökleriyle bağlı kişiler değildir. Bu kişiliksiz ve kimliksizlerin HÖH yönetimine toplanması da hareketi dağılarak çökertme eğiliminden bir aşamadır.
HÖH kadrolarından çok önemli bir kayma da GERB partisi yönünde gözleniyor.
Yine Rodop bölgesi Gırmen’den Asım Ademov ile Şumen’e bağlı Venets’ten okul müdiresi Selime Kırcalieva da GERB partisinden milletvekili adayı yükseltildi.
Türkiye’den gelecek oylarla Bulgaristan Türk ve Müslümanları arasından bir grup milletvekili adayının da parlamentoya gitmesi ve GERB partisi içinde büyükçe bir Türk parlamenter grubu oluşması öngörülmektedir. Bundan dolayı Bulgaristan Türklerinde bir yandan HÖH yönetiminde dağılma ve çözülme, seçmenin HÖH’e oy vermeme eğilimi güçlenirken, Türklerin ülkenin sorunlarına uzak ve yabancı kalmak istemediği ve aktif çalışma azmi yeniden biçimlenmeye başlamıştır.
BG – SAM