Osman BÜLBÜL

Tarih: 09 Haziran 2017

Konu:  Havada Büyük Halk Meclisi kokusu belirdi.

Bu sene önce bahar gecikti. Haziran başındayız ıhlamurlar henüz açmadı. Kazanlık ovasında gül toplama işi yeni yeni  kızıştı. Cevizler ceviz kadar olurken, kestane kapları henüz kadife tüylü. Kuşburnu yeni yeni aştı.

Bulgar Turizm Bakanı Angelkovaya  göre, bu sene Rus turistler de gecikiyor. Geçen yıl ülkemizi 580 bin turist ziyaret etmiş, Karadeniz sayfiyelerinde ve diğer tatil köylerinde Ruslar artık 300 bin daire ve yazlık satın almışlar ve bu ziyaretler “turistik” olarak sayılmıyormuş, çünkü adamlar kendi evlerine geliyorlar.  Rus dairelerinin toptan sayısı 500 bin olsa ve her dairede 3 kişi kaydı yapılmış olsa, ülkemizdeki uydurma istatistiklere göre, Bulgaristan’daki rusların sayısı 1.5 milyon gözükecek. Ne ki bizim tarla ve fabrikalarımızda çalışan Rus kadın kız yok. Onlar da gecikiyor. Ter dökmediğin yere kök salamazsın.

Doğa gerçekten gecikiyor. Fakat Bulgar vatandaşlığı alan Ruslar kendilerini toparlar ve Bulgaristan Sosyalist Partisi’ye (BSP) oy verirlerse birinci parti olur. “Ataka”ya oy atsalar Bulgar Faşist Hükümeti kurur.

Faşizmin de iki türü varmış: Nazi faşizmi ve Stalin faşizmi. İkisinin arasında pek fark yok. Çünkü ikisi de 2. Dünya Sabaşında 25’er bin kurban vermiş. Al birini vur ötekine.

Bunun sebebini buzulların erimesiyle havanın ısınmasıyla açıklamaya çalışanlar da şaşkınlık içinde çünkü buzulların erimesiyle havaların daha erken ısınması beklenirken, baharında 20 gün gecikmeli değil, 2 hafta erken gelmesini beklemek anlaşılır olurdu.

Yüzde on kapasiteyle çalışan yeni 44. Meclis işe 10 milyar borçla başladı. İş allah4 yıl ayakta kalırsa 6 milyar levaya daha ihtiyacı olacakmış. Hemodialize  /makinaya/ bahlı böbrek hastaları gibiyiz. Makine dursa, ceryan kesilse ya da hemşirenin işi çıksa, kaçırılsa vs gelmese bittik. 16 milyar borç öde ödeyebilirsen!  Yunan 300 milyar Euro borçla başa çıkabiliyor ama biz 16 milyar borçla ezilip sürünüp gideriz. Borçlarımızı ödeme işinde çok geç kalıyoruz, eskileri ödemeden yenisini alıyoruz. Alınan borçlardan bizim payımıza kırıntı bile düşmüyor…

Bizdeki “hır mır” 44. Mecliste “hav hav” oldu. Eskiden faşistlerle komünistlerin arasındaki amasız çatışma her 2 taraftan da 150’er bin kurban almıştı. Bu unutulabilir mi bilmiyorum. Her iki tarafında aynı hızla yaşlandığını ve yok olma yolunu seçtiğini izledikçe, doğru olduğuna inandığım değerlendirme bulunmaktan çekiniyorum. Bulgar halkının kendi içinde bütünleşmesi yolları kapalı!

Zaten her şey ters gidiyor. 1989’da “demokratikleşme yoluna giriyoruz” dedik, 2017’de yolumuz faşizme çıktı. III. defa başbakan olan Boyko Borisov faşistlere sarıldı. Bu hafta Berlin ve Paris turuna çıktı. Başbakan ve koltuğuna birkaç günlüğüne de olsa Avrupa Konseyi’nin özel bir kararla “aşırı milliyetçi” ve “faşist” dediği VMRO – İş Makedon Devrim Hareketi başkanı, Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Krasimir Karakaçanov oturdu. Bu çok acı bir gerçek!

Bulgaristan radyo ve televizyonu siyasi sahne rolleri “yurtseverlik” veya “Birleşik Yurtseverlik” kılıflı olan bu itici ve iğrenç güçlerin “ne kadar iyi ve hoşgörülü” insanlar olduğunu, “yurtsever” sözünün bizdeki anlamı ile diğer dünyadaki anlamının örtüşmediğini vb vb anlatmaya çalışıyor. Şimdi Başbakan Borisov da Avrupa liderlerine “bizim faşistlerin klasik faşistlerden farklı olduğunu,  kurt köpeği olsalar da yalnız havladıklarını, asla ısırmadıklarını anlatmaya çalışıyor.  Çingenelere, Türklere ve diğer azınlıklara karşı yazdıkları kitaplar, Nazilerin gaz kamaralı “toplama kampları” için yok böyle bir şey,  bu kamaralarda 6,5 milyon Yahudi ile 640 bin Çingenenin yakılmasına da yalandır, demelerini, nasıl açıklayacak bilemiyorum. Üçüncü kez iktidar olacağım diye Borisov’un faşistlerle ortaklaşması halkın iktidara güvenini sarstı.

Bu olayın iç politika açısından gerginleşmesine neden ile öncelikle hem Bulgaristan ve hem de Avrupa Birliği’nin dış sınırı olan Türkiye ile kara sınırımız ve gerilen dikenli tel örgü oldu. Bir defa bu sınırdaki işlerin Başbakan Yardımcısı ve faşistlerin başı olan Valeri Simyonov çevresinden şirketlere verilmiş olması, 1 km tel duvar için 250 bin leva ödenmesi gerekirken, 1 milyon leva ödenmesi, gözetleme kamaralarının çalışmaması gibi örnekler gerginliği meclise taşıdı. Sosyalist parti BSP meclis grubunun yeni denetim istemesiyle olaya Baş Savcılık el koydu.

Bu arada “tel örgü gerilince sığınmacı sürüleri durduruldu” propagandası şişirilirken, Plovdiv- Sofya yolunda bir trafik kazasında Afganistanlı 10 sığınmacının ölmesi ve Sırbistan’a geçen sığınmacıların her geçen günle artması siyasi kavgayı körükledi. Bu arada Sofya’da “Aslan Köprü” çevresinde sınırdan insan kaçakçılığını ve Bulgaristan üzerinden geçirilmelerini örgütleyen ve yöneten bir Afganistanlılar ofisi olduğu açıklandı. Olayların arkasında rüşvet makinası çalıştığı ve ardında kaçakçılıktan para kazanan Bulgar faşistlerin bulunduğu kamuoyunu daha da gerginleştirdi.  Özellikle dikkati çeken ve meclis kürsüsüne taşınan nokta ise, “Kapitan Andreovo” (Kapı Kule)  ile “Lesovo” (Hamza Beyliği) sınır kapıları arasındaki kesimde 2 yıl önce ödenen ve hala çalışmayan kamaralar oldu. Başbakan Yardımcısı bu işlerin Türkiye’de Bulgarca ve Türkçe bilen ve bütün olayları izleyen Bulgaristan vatandaşları tarafından yürütüldüğünü ve bu kişilerin artık Bulgaristan’a giremeyeceklerini söyledi. Bu sorunun ardındaki gerçek ise, birbirine paralel iki kat dikenli tel duvar gerilmesi için para ödenmesi ve tek duvar çekilmesi bulunuyor. Bu gerçekleri açıklayan BSP milletvekili “Elena Yonçeva’ya”  ulusal hain denmesi ise, gerginlik kadehini iyice taşırdı.

Bu gerçekler sert dille tartışılırken HÖH-DPS partisi meclise bir yasa önerisi sunarak “Türkçenin –tercüme edilerek de olsa- seçim dili olmasını istedi. Bulgar milletvekilleri arasında kudurmayan kalmadı. Onlar bu gerçek hamursa da köpürse de yemek zorunda kalacaklardır. Mücadele devam ediyor. Çoğulcu bir toplumda dil engeli olamaz. Anadil insan kutsalıdır.

Bu gelişmelerin paralelinde, Büyük Millet Meclisi seçimine gidilmesi ve Anayasa’nın yeniden işlenip değiştirilmesini gündeme taşıyan iki olay oldu. Birincisinde Yüksek Temyiz Mahkemesi Başkan Lozan Panov Cumhurbaşkanı R. Radev’i ziyaret ederek, yargıda adalet sağlanabilmesi için Savcılık Kurumunun mahkemeden çıkarılmasını istedi. Ardından Başsavcı Tsatsarov da Cumhurbaşkanı makamını ziyaret ederek “buna izin verilmemesini” istedi. Bu iki olay, 7,2 milyar levası çalınınca iflas eden Bulgar Kooperatif ve Ticaret Bankası (BTK) olayı ile bağlıdır. Bu bankanın iflasından sonra, Bulgaristan Bankalar Kanunu gereği şahsi hesaplarında 100 Euro (200 bin leva) olan banka hesabı sahiplerinin kayıplarının ödenmesi için devlet bütçesinden (ya da dış borç alınarak) 3.6milyar leva ödeme yapıldı.  Olayın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra, bu konuda Cumhurbaşkanlığı ve Merkez Bankası katında yapılan görüşmelerde, çalınan 7,2 milyar levanın hepsinin hesap sahiplerine iade edilmesi, yükün halk yüklenmesi ve olayın kapanmasını isteyenler olduğu ve bu için içinde Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) partisinin çok önemli aktiflik gösterdiği ortaya çıktı. .Şimdi artık 4 yıldan sonra BTK Bankasının iflası olayı mahkemeye taşınıyor ve duruşmalar başlayacak. Gerginlik hat safhadadır.

Siyasi gözlemciler, DPS partisi “fahri” başkanı ve her konuda son söz sahibi olmaya çalışan Ahmet Doğan’ın birden bire susmasını ve parti işlerinden el çekip, “ne olursa olsun bana ne” gibi bir havaya girerek sanki kaçmaya yer araması da duruşmaların başlamasına bağlanıyor. Çünkü bu bankadaki “Oman Fonu” paralarını yönlendiren merkez Doğan “sarayı” idi. Olayı daha da alevlendiren ise DPS milletvekili kılığına gizlenen ama ana işi oligarşinin Bulgaristan dalaverelerini çeviren Delyan Peevski’nin ansızın Katar’a kaçması ve sığınması oldu. Aynı zamanda, Katar krizinin patlak vermesiyle Oman Emirliği’nin Sofya Büyük Elçisi görevini Doğan’ın “Multi-Grup”yan dostu, “Kütüphaneci Enstitüsü” sahibi Stoyan Dençev oldu gün ışığına çıktı. DPS’nin körfez bölgesine Metin Kazak’ı Büyükelçi gönderdiği de biliniyor. Öyle ki bu gelişmelerin Bulgaristan’da gerginliği daha da tırmandırması doğaldır, çünkü BSP-DPS ortaklığı olan Plamen Oreşarski hükümetini 6 Ağustos 2014’te düşüren olay olmuştu.

Bulgar halkının karakter çizgileri arasında en belirgin olan meydana gelen olumsuz ve kötü olaylardan sorumlu olarak hep başkasını görmesi, kötümser bakması, gerçeklerden uzaklaşması ve kendinden saymadıklarını ötekileştirmesidir. Örneğin geçen hafta parlamento başkanı düşürülmek istendi. Nedeni çalışmayan ya da % 10 kapasiteyle çalışan kurumun, yerinde sayma nedeni olarak meclis başkanının bileşimi iyi yönetememesi gösterilirken, sol ve sağ kanat birbirini “faşizm” ile suçladı. Başkanın istifasını isteyen muhalefet oylamayı yalnız 4 oyla kaybetti. Görülüyor ki, sosyalistlerin 22 Mart 2017 seçimlerinde 40 milletvekilli fazla çıkarması, mecliste havayı değiştirdi. Her şeyden başkası suçlu olduğu tezi artık tutmuyor, çünkü Avrupa’nın en yoksul olmamızın nedenini kendimizde aramalıyız, büyük suçların, haydutların, rüşvetçilerin açıklanmadan gölgede yaşaması da bundan böyle süremez, sürmemeli görüşü üstün geliyor, toplum duyarlı olmaya başladı. Bu olmazsa devletin ana kurumlarının art arda çökmesi sıradadır. Bulgaristan’da uygarlık eksikliği hissediliyor. Öte yandan kısa adı DANS olan Ulusal Güvenlik Devlet Ajansı geçen hafta birkaç kurumu basarak tutuklamalarda bulundu.  Örneğin Sofya Şehir Mahkemesinde savcı  Dimitır Nikolov Zahariev cinayet örgütüne üyelikten tutuklandı. Devlet Vergi Ajansında her tasdik için rüşvet p isteyen ve her gün 10 bin leva üzerinde rüşvet toplayan bir grup yakalandı. Sürücü ehliyeti sınavlarını düzenleyen (KAT) merkezinde yine kanıtlanmış rüşvetçilikten 7kişi tutuklandı vs. Bu olaylar devletin yüksek katlarında içsel çürüme olduğunu doğruluyor. Son gelişmeler iktidarda olanların değişiklik, reform ve ilerleme kaydetmeye çalışmayıp kendilerini beğendirmekle uğraştıklarına örnekler veriyor. Meclisin yeni seçilen bileşimi uzmanlık ve bilgi yükü bakımından çok düşük seviyede olduğundan seçmen umudu sıfırlandı ve herkes yeniden seçim sisteminin değiştirilmesinden ve Büyük Halk Meclisi seçilmesinden, kokuşmuş particiliğin siyaset dışı bırakılmasını istiyor.

Bu yıl ülkemizde baharla birlikte pek çok şey gecikiyor.

Seçim vaatleri 3 ayda unutuldu. Umut Büyük Halk Meclisidir.

Reklamlar