Ömer ÖZKAYA

Amerikalılar, 2. Dünya Savaşı yıllarında, Türk İstihbaratı’nın, Mısır üzerinden gelen yolcu ve kargoları “ciddiye almadığını” tespit eder. Bunun üzerine ülkemizde görev yapacak elemanlarını ve kullanacakları cihazları, Türkiye’ye Mısır üzerinden sokar.

Bizim için istihb aratın simgesi, beldeki silahtır, oysa bu, basit tetikçiliktir, örtülü faaliyetler akılla yürütülür. Ciddi işler, gösterişsiz, nümayişsiz ve sessiz yapılır. Ayrıca ülkemizde her türlü bölücü faaliyetin silahlı kişilerce yapıldığı kanaati hakimdir. Oysa yabancı güçler, projelerini, çok şık ve saygın isimlerle, o ülkede en çok sevilen ideoloji ve değer yargıları üzerine inşa ederler. Ayrıca büyük devletler, hedeflerini, çaya şeker katar gibi, hedef ülkelerde seçtikleri acentaların şahsi menfaatlerinin içine şırınga etmede mahirdirler.
Dünyanın gidişatını güncel gelişmelere bakarak değerlendirmek, yönlendirme maksatlı olabileceğini de düşünmeden, söylenenleri doğru kabul edip yapılanlardan sonuç çıkarmak yerine, dünyayı idare etme kabiliyetine sahip büyük güçlerin, bölgesel ve küresel temel politikalarının ne olduğunu anlamaya çalışmak, global gelişmeleri doğru anlamanın temelidir.
Bize bakış
Türkiye’nin, tarihi, coğrafi ve siyasi mevkii onu ister istemez, milletlerarası büyük ihtilafların buluştuğu yol ağzına koymuş bulunmaktadır.
Kanaatlerimizin oluşum sürecinin ne kadarının bizim kontrolümüzde olup olmadığına bakmadan, toptancı bir yaklaşımla, “eski” olan tüm yapı ve şahısları, statükocu olarak değerlendirmek, kurumsal hafıza kaybına yol açar ve köksüzlüğü doğurur. Bu da devlette donukluğa ve zayıflamaya sebebiyet verir. Yaklaşık 200 yıldır, hayatımızın tüm alanlarına Batı Ayarı verme çabamıza rağmen, Fransızların Uzakdoğu mütehassısı Dr. A. Legendre, 1920’de yazdığı “Avrupa Nereye Gidiyor” adlı eserinde “Dünyada Bolşevikler değil, step kavimleri olan Türk ve Moğollar medeniyet için tehlike teşkil ediyorlar” der. Çünkü mevcut küresel düzenin kurucusu olan Hıristiyan ideolojisi, “Hıristiyan Devleti”ne sızan kafirleri, yani bizi, yeniden Doğu’ya, geldikleri yere sürmek üstüne kuruludur.
Bu planın bir aşaması olarak, bazı güçler, üst ucu Rusya’ya, alt ucu İran’a (Hint Okyanusu’na) dayanacak şekilde, Türkiye ile Türk dünyasının arasına Şii duvarı ve Ermeni duvarının yanısıra bunlara paralel bir de Kürt duvarı inşaası için en az 120 yıldır çalışmaktadır.
Allah’tan ki bu millet, irrasyoneldir ve Türkiye’nin reaksiyonları daima ani ve hayret verici olmuş ve bu reaksiyonlar daima Avrupa başkentleri arasında nüfuz düellolarına sebebiyet vermiştir. 1918 harbinin hemen akabinde İngiliz-Fransız ittifakının hüküm  sürmesi beklendiği bir sırada, Fransa ile İngiltere, Türk-Yunan ihtilafı yüzünden birbirleriyle çatışmışlardır.
Önceden planlanmış gelişmeler, önceden planlanmış sonuçlar doğurur.
Günübirlik gelişmelere cevap yetiştirmekle bir yere varamayız. Dünyanın temel gidişatına tesir edecek çalışmalar içinde olmalıyız.
Kürt kardeşim, 1915-20’lerin “bölücü”sü Araplar’dı, akıbetleri ortada, 100 yıl sonra bugün, bu yüzyılın “bölücü”sü sen olmayasın!

Alıntı Guneş gazetesinden

Reklamlar