ertass Ertaş ÇAKIR

Konu: Cumhurbaşkanı seçimlerinde dengeyi korumak bizim elimizdedir.

Hiç bir iş adamsız olmaz, desek de, asıl zor olan işe göre adam bulmak. Bir Batıya bir Doğuya bakan ve yaz sıcakları bastıkça Ege ve Ak Deniz kumsallarını aklından çıkaramayan Bulgarlar’in işi, hele bu seçim yılında, hakikatken çok zor. Bizim işimiz de hiç kolay değil, çünkü bu seçimlere mutlaka katılmak zorundayız. Beklenen Cumhurbaşkanı adayı henüz gösterilemedi. Bizim için iyi bir Cumbaşkanı olan Rosen Plevneliev’in ardından konuşanlar çoğalıyor. Konuşanlar Putinci siyasete saha açmaya çalışıyor. Onlardan biri de A. Doğan ve Peevski’den kalan basındır.

Biz, yazıp çizenler, taraf tutmamalıyız. Taraflardan her birinin görüşlerine yer verip halkı serbest seçime götürmeliyiz. Fakat hayat tam da öyle değil. Ölü köpeğin üstüne işemek kolay. İşte öyle bir örnek:

Kalemi ince yazan Bulgar gazetecilerden Valentin Haciyski, ses getiren bir yorum yayınladı.

Plevneliev Hangi Amerika’ya Yaranmaya Çalışıyor?

Başbakan Borisov’u bir barışsever olarak gözde büyütmek aptallık olur. O hep yalan söylüyor. Ardından söylediklerinden cayıyor. Her ne zaman dış siyaset konusunda bir şeycik söylese,  devletçi düşünmeye başladığından değil tabii, bunu korktuğundan ve alçaldığından yapıyor.

Başbakan “onayıyla” seçilen Başsavcı Tsatsarov’un birkaç gün önce uyuşturucu savaşı adıyla tanıttığı olaya, Başbakan “mahalle kavgası” dedi.  Çatışmada kurşungeçirmez yelekleri delen kurşunların birçok can almasından sonra Borisov’un istifası beklendi.

8 Haziran günü Avrupa Parlamentosunun boş salonunda Cumhurbaşkanı Plevneliev’in okuduğu raporu kimin yazdığını öğrenemedik. Bu işi bilenler, Viyana’dan akıl veren İvan Krıstev ile Sofya’daki Amerikan Büyükelçisi arasında kaldılar.

Öteyandan, AB Genel kurulunda kürsüye çıkan Plevneliev’in, Bizdeki ruh halini yansıtmadığı gibi, Amerikan ve Avrupa geleneklerine de uymayan konuşmasını kimin yazdığını söylemek zor. O, zamanı dolan ve Oval Salonu boşaltmaya hazırlanan B. Obama’nın zamansız  fikirlerine destek sunmaya çalışırken, Avrupa’da, özellikle de Amerika’daki sağ siyasi güçler arasında ve amerikan geniş kamuoyunda olgunlaşa süreçleri sanki göremedi.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı gerçekten de bu kadar dar görüşlü ve bu kadar bağımlı bir durumda mıdır?  Nasıl oldu da onu böyle kıskıvrak bağlaya bildiler?

Plevneliev’in Rumanya ile büyük oyunu:

Bakış açısı olarak Rusya ile mukayese edildiğinde, haritada üzerinde bile Bulgaristan Romanya’dan farklı bir yer alıyor.  Versqy (1919) Anlaşmasında, Romanya sınırları, diğer devletlerden talebi olan Almanya’ya karşı olduğu kadar, Rusya’ya da karşı çizilmişti. XIX yy ortalarında Tuna boyu Prensliklerinin birleşmesinden oluşan ve yeni adı da çok tartışmalı olan Romanya’nın tarihi, derin Latin kökleri olan Ulah ve Moldav halk yaşantısı ile İslav elit arasındaki mücadelenin tarihidir.

Rusya ile olan toprak kavgalarının közleri bugün de kızarıyor. Romanya’nın geleneksel RUS düşmanlığı derindir. Roman dilindeki “Transnistru” (Dnepır’ın Batısı) eski Moldova Sovyet Cumhuriyeti’nden bir parçaydı. Bugün Rusya’nın elindedir. Bu toprak parçası İkinci Dünya Savaşı’nda anakenti Odesa olan ve Transilvanya’nın Macaristan’a geri verilmesinden sonra Hitlerin Bükreş’te tazminat olarak verdiği ve “yeni topraklar” denen bölgedir.

Rusya, 1940’ta olduğu gibi bugün de, 1878’de Romanya’yı nasıl bir Karadeniz devleti yaptığını, önce Moldova Besarabyası’na karşı değiştirmek istemediği, sonra Bulgar Kuzey Dobrucası’na nasıl sahip çıktığını iyi hatırlıyor.  “Dikey Rusya” dışında, 1940’ta olduğu gibi, politik Rusya’nın Baltık ülkeleri, Galiziya, Voliniya ve Beserabya topraklarının daha büyük kesimiyle genişlemesi, Rusya’nın başına yarardan fazla dert açtı. Üstelik bir defa Rusya toprakları sınırlarına alınan ve  “dikey Rusya”dan bir parça olan herhangi bir toprak parçasının geri alınması için yürütülen savaş sonuç vermeden kalmıştır. (Yazar Rusya’nın ilhak siyasetini haklı göstermek istiyor.)

Rusya topraklarının “Dikey Rusya” sınırlarına kadar yeniden birleştirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Öz görevi ilhak siyasetini de engellemek olan NATO artık topallayarak yürüyen bir canlı ölüye benziyor. Avrupa Futbol Birinciliğinden, Uluslar arası Olimpiyat Komitesine kadar akla gelen her alanda Başkan Obama’nın Putin üzerindeki sinirli ve gizlenmesi mümkün olmayan totaliter baskıları, can çekişen ölüyü diriltemedi. Brüksel Rusya’ya karşı sonuç vermeyen yaptırımlarını sürdürse de, bu iş giderek daha zor olacaktır. (Bulgaristan’da Rusofil kesim AB yaptırımlarına karşıdır.)

Plevneliev,  AB Genel Kurulu’nda hemen hemen boş salonda konuştu. Rusya’ya karşı kilise bayrağı kaldırdı.

Fakat o bu işte fazla geç kaldı. Daha önce, NATO hakkında vurguladığım ve dönüşü olmayan sona işaret eden yazılarımı okurlarım hatırlayacaktır. 2013 yılının sonunda hezimetle sonuçlanan 13 yıllık Afganistan görevinden dönerken iktidarı Talibanlara bırakan NATO gündemini tamamen bitirmişti. Ardından Avrupa Birliği ve Birleşik Amerika tarafından kışkırtılan Ukrayna krizi geldi. 2014 Eylülünde toplanan NATO konseyi kilerden Rusofobi çıkardı. Fakat bu siyaset çağdaş Avrupa ekonomi ve güvenliğine taban tabana zıt olduğu için askeri blok saflarında bölünmeye neden oldu.

Örneğin bundan 12 yıl önce,  Bulgaristan NATO’ya üye alınırken, yeni durumun Bulgaristan ile Rusya’yı birbirine düşman etmeyeceği, hatta “NATO + 1” formatında yakın işbirliği geliştireceğimiz ve terörizmle mücadele gibi konularda ve daha da ileri giderek gelecekte Moskova’nın da NATO’ya üye olmasına kadar birçok konuda ikili işbirliği yapacağımız görüşleri üyeliğimize temel olmuştu.

2007’de Sofya ziyareti günlerinde II. Bush, Bulgaristan Washington ile Moskova arasında seçim yapmak zorunda değildir, dedi.  Fakat Birleşik Amerika’nın bugünkü Sofya Büyük Elçisi Kongre’de,  “Ödevim Bulgaristan’daki Rus etkisiyle savaşmaktır” dedi. Biz II. Bush ile o zaman böyle bir mücadele yürüteceğimize anlaşmamıştık ve durum kökten değişti. NATO üyesi Avrupa ülkelerinin hepsinde benzer sorunlar yaşandı.

Kısa bir süre önce Obama’nın kendisi tarafınsan shit show  (çöpçü işi) olarak nitelenen NATO’nun Libya serüveni ve “NATO ve dostları” olarak yayılan NATO’nun Suriye koalisyonunun başarısızlığı 2015’te savaş kaçağı ve sığınmacı dalgasını büyüttü. NATO sığınmacı selini durduramadı, çaresizlik yaşadı ve ardından gelen Avrupa terör olaylarını da önleyemedi. Yeniden donatılan, savaş deneyimi biriktiren ve Yakın Doğuya konuşlanan Rus ordusu karşısında NATO Avrupa müttefik güçlerinin değersiz olduğunu herkes gördü.

Türkiye ile Rusya arasında beliren bunalımda NATO eli kolu bağlı kaldı. Üyelerinden olan Türkiye’nin güvenliğine güvence veremedi. Batı liderleri Erdoğan’a güvensiz baktı. NATO için daha da kötü sonuçlar doğurabilecek olaysa, Baltık devletleri, Polonya ve Romanya ile Moskova arasında çıkacak bir çatışmada taraf olmak olacaktır. NATO’nun Eski Kıtada bir güvensizlik faktörü haline geldiğinin farkına varan Avrupalıların sayısı git gide artıyor.

“NATO Birleşik Amerika işin pahalı ve risk içeren bir yüktür,” diyen Cumhuriyetçilerin Başkan adayı Troum ile aynı görüşte olan geleneksel Amerikan sağına katılanların sayısı artıyor. NATO’nun sonu gerçek bir olasılık olarak kabul edilirken tartışmalar da sürüyor. ABD’nin NATO’dan ayrılması gerektiği görüşünde birleşen emekli subaylar arasında Cumhuriyetçi Başkan adayının saygınlığı güç topluyor.

Google’de “ABD NATO’dan çıkmalı” sayfası 26 milyon sonuç veriyor.

Eski muhafazakârlardan Pat Bükenoun, aynı Troump gibi, savaşın sona ermesinden 70 yıl ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından da 25 yıl sonra, Avrupa savunma harcamalarından dörtte üçünün Birleşik Amerika tarafından karşılanması bir hırsızlıktır, dedi. NATO ilk Baş Komutanı ve daha sonra Birleşik Amerika Başkanı olan Eyzenhauer daha 1951’de şöyle demişti: “Milli savunma hedefleri için Avrupa’ya üslendirilen Amerikan askerlerinin hepsi 10 yıla kadar geri dönmezse, bu tasarımın suya düştüğü anlamına gelir.”

Bill Clinton savaş ve barışın kırmızıçizgisini San Peterburg’un birkaç kilometre uzağından geçirmişti. II. Bush ve Obama ise, Rusya eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin hangi kısmında olursa olsun eski hegemonyasını yeniden kurmaya yeltenirse, bu, Birleşik Amerika ile savaş anlamına gelecektir, demişlerdi. Makkeyn Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya alınmasını istedi.

Baltık Cumhuriyetlerini, Romanya ve Bulgaristan’ı idare eden Rusya ile Birleşik Amerika’nın başı neden derttedir?  Ne zamandan beri, bu devletlerin egemenliği ABD ulusal çıkarları için bu kadar önemli oldu?  Soğuk Savaş döneminde Amerikan Başkanlarından hiç biri ülkesini nükleer riske sokarak, böyle bir riski göze almamıştı. 1956’da ABD Macaristan işlerine karışmamıştı. 1968’de Çekoslovakya ve 1981’de Polonya iç işlerine de müdahale etmediler. O zaman onlar ilk planda amerikanın menfaatlerini tutuyordu.

1940’larda Sovyetler Birliğini “durdurma stratejisini” geliştiren, amerikan jeo-strateji uzmanlarından G. Kenan şöyle demişti:

Soğuk Savaş devrinden sonra amerikan dış politikasındaki en büyük yanlış NATO’nun genişletilmesi olacaktır.

NATO’nun genişlemesi Rusya’yı bambaşka bir yöne yönlendirebilir ve bu bizim hoşumuza gitmeyecektir.” Bu oldu. “Leninizm’den kopan diğer eski sosyalist ülkeler gibi kabul edilmeyen Rusya’da, olmasını istemediğimiz yeni bir Rusya meydana geldi. Bu sözler Bükenoun’a aittir: Rusya yeniden silahlandıç Kin, nefret kaynıyor. Putin’e resmi kapı açan Birleşik Amerika oldu.

Eski Başkanlarından Ronald Reagan’a özel danışmanlık yapmış, “Katon” adlı Sağ Liberal Enstitü kıdemli bilim adamı Dıg Bandau yukarıdakilerer benzer delillerle ortaya çıktı: “Avrupa’daki Amerikan askeri New York’ polisinden daha az sayıdadır. Fakat dünya Gayrı Safi Milli Hâsılatının % 40’ını üreten ve nüfus olarak Birleşik Amerika’dan daha kalabalık olan Avrupa kendini neden savunamıyor?”

Büyük etki sahibi, Kara Kuvvetleri Askeri Kolej Komutanı General Robırt Skeys gibi kıdemli subaylar ve Boston Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Profesörü Albay Andrü Baseviç, Kara Dağ gibi askeri açıdan önemsiz ülkelerin üye alındığı ve neredeyse bir “sosyal kulp” halini alan NATO ‘un bir askeri örgüt olarak anlam taşımadığı görüşünde birleştiler.

Özetlersek, amerikan muhafazakar sağcılar, sağ libertariyancılar  ve Pentagon’daki çoğunluk Cumhurbaşkanı Plevneliev’i, Amerikalı vergi mükellefleri hesabına, eli bol bir aptal olarak kabul ediyor.

Avrupa Parlamentosunda Plevneliev  Avrupa ile Amerika arasında serbest ticaret – TTİP programını destekleyici konuştu. Konuşmasının bu bölümünde de tamamen hazırlıksızdı.

CNN televizyonu Mayıs başında şu haberi verdi:

“Avrupa ile serbest ticaret yapmayı öngören amerikan programı can çekişiyor.”

3 yıldan beri okyanusun 2 yakasından uzmanların arasında yapılan 13 gizli görüşmeden sonra bu anlaşmanın imzalanmasına karşı olanlar genel saldırıya geçtiler. Bu anlaşma Obama Oval Ofiste iken imzalanmazsa, yeni başkanla her şey yeniden başlar.

Birleşik Amerika ile AB arasında serbest ticaret yapılmasını öngören TTİP projesi Avrupa’da anti-globalcıların, yeşillerin, sendikaların, tüketici savunucularının, irili ufaklı iş sahiplerinin, yerel üretime bağlı olan tüketicilerin amerikan aleyhtarlığını kükretti. TTİP hayat hakkı kazandığında sağlık sektörünün, eğitimin, ulaşım ve diğer sosyal sektörlerin özelleştirileceğinden korkuluyor. Avrupa STK’ları bu anlaşmaya karşı artık 3.5 milyon imza topladı. Yüzlerce protesto gösterisi yapıldı. Temmuzda bütün AB ülkelerinde yeni protestolar düzenlenecek.

Birleşik Amerika ile ABD arasında gerginlik yaşanıyor. Tarım, tüketicilerin korunması, şarapların ve diğer ürünlerin üretildiği yerlerin işaretlenmesi, serbest bölgeler vb üzerinde son söz henüz söylenmedi. Bazı amerikan ürünlerinin alınmayacağı üye ülkelere bildirildi. Plevneliev de bunu biliyordu.

Yine CNN haberine göre, Fransa Ticaret Bakanı Matias Fekl, TTİP kötü bir ticaret deneyi olacağını ve bloke edilmesi gerektiğini açıkladı. Benzer haberler Berlin’den de geliyor. “Politico” yayınına göre, Obama idaresi “AB’de olup bitenlerden çok endişelidir”. İngiltere’nin topluluktan ayrılma kararı bütün dünyayı etkilemiştir.

Bu analizden sonra, Cumhurbaşkanı Plevneliev’in yanlış Amerika’ya yağcılık yaptığını tekrar ediyorum.

Obama Amerikan dış siyasetini kör sokağa itti. Oval Ofise kim gelirse gelsin önce çok geniş bir cephede köklü değişiklikler5 yapmak zorunda kalacaktır. Rusya, Avrupa Birliği ve Çin’le ilgili dengeli ve uyum arayan bir Amerikan politikası çok verimli olabilir. Sonunda, ikinci dönem Cumhurbaşkanı olmayı kişisel gerekçelerle kabul etmeyen Rosen Plevneliev’in Batı’da sıcacık bir yerde çok konforlu bir ortamda iş bulup vatandan uzakta özgürlüğün tadını çıkarma şansı buharlaşmış gibi görünüyor.

NOT: Avrupa Atlantik siyasetinden yana çıkan ve barış ve güvenliği savunan Rosen Plevneliev’i  5 yıldan beri eleştirenler görev süresi sonunda da boş durmuyorlar. Onun, Rusya’nın Balkanlara çöreklenme planlarına, siber saldırılara tepkisi büyük yankı getirmişti. Bulgaristan Müslüman Türkleri, İslam dinine, yasal haklarımızın tanınmasına olumlu yanaşan Plevneliev bizim oylarımızla da seçilmişti ve saygımızı hak etti. O, bizim hatıramızda 2016 ramazanında Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülüğü katında 138 yıldan beri ilk kez ilk kez bizimle beraber oruç açan Cumhurbaşkanı olarak kalacaktır. Onun sayesinde ve yardımlarından güç alarak Sofya’da bir Müslüman Türk Akademisi açma planımızı gerçekleştiremesek de, umutlarımız yaşıyor. XXI. yüzyıl olayları Bulgaristan gibi karma nüfuslu, farkı dil ve dinli ülkelerde Cumhurbaşkanı seçimlerinin çok büyük önem taşıdığına işaret ediyor. Yukarıdaki yazı, Rusçu siyasetçilere cesaret vermek için yazılmış olsa da, politikanın dümeni halkların elindedir.

 

Reklamlar