Tarih: 19 Eylül 2018

Yazan: Rafet ULUTÜRK

Konu:  Formülü kendimiz bulmak zorundayız.

 

Yazımın birinci bölümünde açmaya çalıştığım politik yapı ve yürütme sistemi üzerindeki değişiklik yapılabilmesine gerekli üçte iki çoğunlukla ilgili tabloya şunları da ilave etmek gerekir. Yürürlükteki Bulgar Anayasasına göre, Anayasa değişikliği yapmak için Büyük Millet Meclisi (BMM) çağırmak şarttır. Bunun için de üçte iki parlamenter çoğunluk oyu gereklidir ki, bu 1991’den beri sağlanamadığı gibi, şu dönemde bunu sağlamak tamamen olanak dışıdır.

Kısacası, Bulgar totaliter– komünist bataklığından süzülen politik sınıf– mafya nakışlı oligarşi– Anayasa değişikliği– devlet biçimi ve yürütme sistemi yenileme gibi konularda eşeği sağlam kazığa sımsıkı bağlamış, olayı bir futbol karşılaşması ile karşılaştırırsak, top stadyum dışına çakmıştır.

Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi 1991 Anayasası Bulgaristan’ın 4.Anayasasıdır. Birincisi 1879’da toplanan (Büyük Millet Meclisinde) BMM’de kabul edildi ve Bulgaristan Prensliğini ilan etti. 1909’da değiştirildi ve Bulgar Çarlığı anayasası oldu. 1948’de kabul edilen 2.Anayasa ile Bulgaristan’da monarşi– Çarlık rejimi yıkıldı ve Halk Cumhuriyeti ilan edildi. 1973’te kabul edilen 3.Anayasa ile Bulgaristan’da komünist partisinin devlet yönetimindeki tek tabanca öncülüğü yasallaştı ve totalitarizm uygulanmaya kondu. 1990’da seçilen BMM’de hazırlanan 4.Anayasa, monarşi ve komünist partisi öncülüğünü rafa kaldırdı ve parlamenter demokrasiye dayanan cumhuriyet düzenini yönetime davet etti.

İkinci anayasa monarşi-faşist diktatörlüğün işçi-köylü sınıfına uyguladığı baskılardan doğduğundan dolayı demokratik nitelikli olarak kabul görmüştü. 4.Anayasa totaliter komünist düzenin etnik, din, dil azınlıklarına, devlet terörüne karşı mücadeleden doğduğu için çok etnikli, çok kültürlü, uzlaşıcı, barışçı olması bekleniyordu. Totaliter diktatörlüğü deviren azınlıkların öncüsü olan Müslüman Türklerin hak ve özgürlükleri, kültürel otonomi hakkının mutlaka tanınması gerekiyordu. Bunların tanınması 28 yıl geçmesine rağmen hala mümkün olmadı. Anayasal değişiklikler üzerindeki vesaireler bugünkü çabaları da hep kısır bıraktı…

BSP Anayasa değişikliğinden ne anlıyor?

2009’dan beri ana muhalefet partisi olan ve aldığı oylar %19-22 arasında, bugün 79 milletvekili ile politika sahnesinde gövde gösterisi yapan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) siyasi sistem değişikliğinden ancak mali işlerde siyaset değişikliği anladığını gizlemiyor.

Bu parti, mali sistem değişikliğinden ise, 2008’den beri yürürlükte olan %10‘luk gelir vergisinin, gelir oranında artan (progresif) vergilendirme sistemiyle değiştirilmesini, dolayısıyla zenginlerden (varlıklılardan) daha fazla vergi alınmasını, yani yeni bir vergilendirme politikası ve devlet bütçesinin giderler kısmına da (daha adaletli dağıtım gibi) yenilikler getirmek istiyor.

Bu kavram, Parti tarafından 2018’de hazırlanan, BSP internet sayfasına asılan, “Bulgaristan Vizyonu” adlı programda, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en yoksul, en cahil, en çaresiz olmamızla, sağlık ve eğitim sistemlerindeki çöküşle, silahlı kuvvetlerimizde havalanabilecek durumda yalnızca 2 uçak olmasıyla vs vs…vs gerekçeler esas alınmıştır. AB’nin 5 yıldan beri bunalımlar yaşadığına vurgu yapılıyor.

Bu yeni program saf belgede, sosyal demokrat bir modelden, daha doğrusu BSP’nin gelenekselleşen demokratik sosyalizm modelinden, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın savunduğu, özellikle sığınmacılar ve Rusya’ya karşı yaptırım yapılmaması gibi konservatif (tutucu) politik sıçrama yapma denemesi dikkati çekiyor. Bu yaklaşım, BSP Başkanı Korneliya Ninova’nın Polonya, Macaristan, Slovenya ve Çek Cumhuriyeti liderleriyle son görüşmesinden sonra iyice et-kemiğe bürünmeye başladı.

Bu gelişmeler, BSP içinde bazı değişiklikler mayalandığına işaret ederken, bunların Bulgar devletinin parlamenter demokrasi ve yönetim sistemiyle ilişkili olmadığını açıkça ortaya koydu.

Bu nedenle olacak, Cumhurbaşkanı Rumen Radev, 2016 Kasımında BSP ve Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) oy çoğunluğuyla seçilmiş olsa da, son demeçlerinden birinde, “BSP partisi yönetime alternatif değildir” dedi. Onun ardından, Parti yönetim ekibinden Rus-çu Prof. Zahari Zahariev, BSP’nin tutuculuğa yönelmesini değerlendirirken, Başkan Korneliya Ninova’yı parti içi “diktatörlük” ile itham etti. Söylenenler bir yana, geçen hafta AB parlamentosunda “Orban’ın sığınmacılara karşı tutucu siyasetini cezalandırmak için yapılan oylamaya Bulgar sosyalist milletvekilleri katılmadı.

Bu yeni gelişmeler, BSP’nin anası ve babası olduğu bugünkü Anayasa’yı asla değiştirmek istemediği gün gibi ortadayken, son derece önemli yeni bir adım daha attığı da dikkati çekti.

Sosyalist parti yönetimi gelecek seçimler ile ilgili– 2019 yılında Bulgaristan’da AB parlamento seçimleri ve yerel (belediye) seçimleri olmak üzere 2 olağan seçim yapılacak. Bunlara, 19 Mayıstaki AB milletvekili seçimleriyle birlikte erken genel seçim de ilave edilmesi kamuoyunda sert tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bu politik gelişmelere giderken, BSP partisi meclisteki 79 milletvekilinden 60’ını memleketin dört bir yanına seçmenler arasına gönderirken, 19’unu da meclis muhalefetinin demirbaşı olarak parlamentoda ve komisyonlarda bırakma kararı aldı. 20 günden beri gerçekleştirilemeyen 3 bakan değişikliği oylamasının 20 Eylül bileşiminde sonuçlanmasından sonra K.Ninova planı uygulamaya konacak ve milletvekilleri çil yavruları gibi dört yana dağılarak, Bulgar seçmen tabanını bilgilendirme süreci başlayacaktır. Halka taşınan fikir, övgü, niyet, eleştiri ve vaat çuvalında ana paket olan “Bulgaristan Vizyonu” açılacak ve madde madde anlatılıp tartışılacaktır.

Parlamenter cumhuriyet sistemine bağlı kalmak şartıyla BSP’nin vaat etmeyi planladığı değişiklikler arasında “ekonomiyi ve maliyeyi devlet denetimine ve yönetimine alma” gibi bir temel ilke daha var. Bu ilke, Putin Rusya’sından çalınmıştır. Orada yapılacak olan ekonomik ve mali değişim programında, zengin tekel, holding ve oligarşi temsilcilerinin malına mülküne, taşınmazlarına ve bankadaki paralarına el konması, ardından da küçük ve orta ölçekli ekonomik girişimin desteklenmesi öngörülüyor. Devletin ekonomide ana itici ve denetleyici faktör durumuna getirilmesi planları tasarlanıyor. Anlaşılan BSP milletvekilleri “vizyon” paketiyle bu fikirleri halka taşımak, seçmeni oligarşiye karşı kışkırtmak ve seçim kazanmayı kurguluyor.

Bu gelişme, yüzde yüz bir halk oylaması ya da (nasıl olacaksa) bir Anayasa değişikliğine dayanarak para– pulunun kaynak ve hesabını veremeyen, vergi kaçakçılığı, dalavere ve rüşvet zenginlerinin boğazını sıkma yoluna gizlice yönelerek nabız yoklaması da yapabilir. Bu adımlar, Bulgaristan’ı gözetleyen Rusya merkezinden– Raşetnikov– onay almışsa, destek de sağlayabilir. Bu yöndeki ilk adımları, BSP siyasi yönetiminden, Raşetnikov dostlarından oluşan bir grubun Ağustos sonu Eylül başında Kırım’ı ziyaretinde ve “Kırım ebedi Rus toprağı kalacaktır” türünden demeç ve basın açıklamalarında da yer aldı. Bu havayı 2 ay önce “Ataka” lideri V.Siderov yine Kırım’da estirmişti. Moskova’nın emrine uyup, bu 2 parti yaklaşan seçimlerde ortaklık kapısı açabilirse, memleketteki hava milliyetçi liberalizmden sol liberalizme doğru rota değiştirebilir.

Uzun bir süredir plan-program hazırlayıp kendi radyo ve TV programını yayına hazırlayan, fakat bir türlü şampanya tapasını patlatıp köpüklü şarap içemeyen BSP yönetiminin bir yerlerden iktidar kokusu mu aldığı sorusu beyin karıştırmaya başladı.  Partinin kurucu ideologlarından ve yeni para kaynaklarının açılması için ne gibi ödünler verilip, hangi konularda geri kaç adım atılacağını iyi bilenler, “Borisov’un miladı doldu, o artık halktan koptu!” havasına takıldılar.

Tabii “iktidardan ineceksem, kendim inerim, insem de yumuşak iniş yapar, yine kalkarım” demekten çekinmeyen ve tonunu sertleştiren Başbakan Borisov Başkan Trump’un elini öpmeye ABD’ye gidiyor. Beyaz Saray’da yapacağı görüşmeden fazla, ne gibi vaatlerde bulunup, ne gibi yeni ödünler vereceği nefes keser oldu.

Böyle düşünenler haklıdır, çünkü Trump kendisi de söylevini yumuşattı, hatta “Kuzey Akım -2” gaz boru hattı yapımına engel olmayacağını resmen açıkladı. Borisov şimdiye kadar yeni Amerikan Başkanıyla görüşmedi. Fakat 2009’dan beri ülkemizde Amerikan askeri hava alanları, askeri eğitim-talim merkezleri, hatta Kaliakra’da bir askeri üs kuruldu. Amerika Bulgaristan’a çöreklenirken, NATO Batı Balkanlara daha geniş üslenme planları yapıyor. Bu sene Rusya ülkemizi nükleer saldırı hedefleri listesinden çıkardı. Yani o cepheden de bir gerileme geldi. Bu olayları yorumlama çok zor. Sonu hepimize hayırlı olsun.

İlk şekillenmesi kaç yıl önceye dayanır bilinmez bu gelişmelerin yeni halkaları Başbakan Borisov’un önüne kalaylı bir tepside sunulacak bu da bilinmez!…

Fakat Amerikan Başkanı “Batı’dan aldığın paraları Doğu’ya akıtıyorsun, biliyoruz”…. Dediğinde cevap ne olur, bunu da bilemeyiz.

Siyaset hep eski kurallarla işliyor.

Hangi mıknatısın gücü daha fazlaysa ibre oraya kayıyor. Tek kutuplu dünya değişirken arada kalmak da var. AB’ye girmeye 2000’lerden başlayarak çok merak sarmıştık. Beş yıldan beri eski kıtanın yaşadığı ekonomik ve mali bunalımların yükü altında biz de iyice ezildik, hatta en fazla ezilen olduk. Tüketici fiyatları gelirde 2 kat hızlı yükseliyor. AB’nin AVM-leri gelirimize giderimize ortak oldu.

Karta oyununda deste her dağıtımda yeniden karışır.

70 yıl önce Rus bölgesine düştük. 30 yıl önce Batı bölgesine kaydık. Kutup değişti. Şimdi sanki iki arada bir deredeyiz. Türkiye’yi görmek istemeyenlerden 10 bin kişi her hafta sonu Edirne pazarında…

Memleketimiz gibi küçük ülkelerin çok büyük işler becermesi hayal olur. Kaderimizde hep tuzağa düşmek, yol şaşırmak, yön değiştirmek var. Kader değiştirmek elimizde değil.  Bunalımdan bunalıma çekirge misali sıçradık, yüzümüz hiç gülmedi. İyi günlerin çekileri hep bize yüklendi.

Amerika çok uzakta! Oradan baktığında problemsiz bir devletçikmişiz, rengârenk açmış bir memleketmişiz gibi görünüyormuş. Orada bizden habersizler, varlığımızı bilmeyenler de iyi yaşıyormuş.  Gün boyu şikâyet eden bir ülkecik olduğumuzu nasıl bilsinler.

Bir defa uzak bir ülkede dostlar arasında samimi bir sohbet esnasında,

  • Bize Bulgaristan’da herkesin bildiği bir atasözü anlatsana, dediler.

Fazla düşünmeden, “Düğünde damadın ayakları birbirine dolaşırsa, gelin davulcuya kaçar!” dedim. Gülmekten kırıldılar.

Hepimiz öyle bir düğünde gibiyiz. Davullar çalıyor, gelin evini gösteren yok.

Sonu hayırlı olsun!

Konumuzun 3.Bölümünde Bulgaristan’daki Türk partilerinin yeni yol kavşağındaki tavrını analiz edeceğiz.

Oku ve okut! Paylaşmayı unutmayınız.

Gerçekleri öğrenmek isteyenler bizi izlemeye devam etsinler.

Davamız ortaktır. Mutluluğun vatanı yok!

Kendi vatanımızda mutlu yaşamak hakkımızdır.

Teşekkür ederim.

Reklamlar