Sofya Cami müze olsun…

Tarih: 11 Ocak 2018

Yazan:  Osman BÜLBÜL

Konu:   Parayı verenin düdüğünü çalan İbrahim Karahasan Çınar.

Yıllardan beri Sofya Türk aydınlarının arasına sokulmayan “Konovitsa” mahallesi Çingene çocuklarının tarih öğretmeni İbrahim Karahasan Çınar bütün manevi ahlak sınırlarını aştı ve Bulgar Mili Radyosu yayınında Türk ve Müslüman düşmanlığını döktü. Soyuna, diline, dinine, Türklük ve Müslümanlığa ihanet edenlerin saflarında yer aldığını gün ışığına çıkardı.

Türkçe konuşmayan, camiye uğramayan, Bulgaristan Türklerinin şanlı tarihini reddeden bu zat, işi başımıza dert açmak olanların tuzağına düşmüş ve düşman “üst aklın”  sözcüsü olmuştur. Çingene öğrencilerin beynine Türk ve Müslüman düşmanlığı akıtma işinde başarılı olunca görevinde yükseltilmiş, maaşına 3 kat zam yapılarak ve hatta bilim doktoru ilan edilerek siyasi polisin yeni ajanlarının eğitildiği Kütüphaneci ve Bilgi Teknolojileri Üniversitesi’ne (UniBİT) düşman eğitim ocağına atanmış ve yarının gizli polislerini nallıyor.

1950’de başlayan halk evleri ve kütüphanecilik geleneklerini sözde sürdürmek amacıyla önce yüksek enstitüsü ardından da üniversite olan bu kurum artık 15 yaşındadır. Kütüphaneci maskesi ardında gizli polis eğiten, kısa adı UniBİT olan bu ajan merkezini oluşturulmasında en büyük rolü HÖH-DPS şefi Ahmet Doğan, 1989’a kadar Altıncı Şube adıyla bilinen Bulgar politik polisinin Sovyet dış istihbaratı KGB ile bağlarını düzenleyen Altıncı Amirliği’in Amiri Albay Dimitır İvanov ve Moskova’nın Bulgaristan’da komünizm katillerinin cezalandırılmasını önlemek amacıyla kurduğu “Multigrup” şirket paraları ve yönetimi tarafından kuruldu. Bu oluşumun etkin olmasında aralarında Önal Lütfi, Ramadan Atalay, Lütfi Mestan gibi HÖH içinden siyasetçilerin ve HÖH dışından da Vejdi Raşidov gibi “multakların” (Multigrup’ta özel hizmetleri olan şahıslara verilen isim) önemli rolü olmuştur.

UniBİT kurucusu ve rektörü ise “Multigrub” şirketinin Yürütme Müdürü Stoyan Dençev’tir. 2017’den sonra mali kaynak olarak Avrupa Birliği Eğitim Öğretim Fonları kullanılmış ve paraların UniBİT’e su gibi akmasında Ahmet Doğan  en büyük rol oynamıştır. Başlıca Türklere ve Müslüman nüfusa karşı çalışan gizli polis eğiten bu eğitim kurumundaki burslar en yüksek, eğitim olanakları tamamen elektronikleştirilmiş, kampuslar lükstür…

UniBİT’te İbrahim Çınar’dan daha önce ders okumaya başlayan kayıtlı ve kayıtsız Türk hocalar var.  2010 yılından sonra UniBİT’e Türk isimleri konusunda bir uzman olarak davet edilen, eski sivil polis Mümün Tahir çok kısa bir süre içinde Profesör ilan edildi. Onun, “isim değiştirme sürecinde” olağanüstü hizmetleri Altıncı Şube’nin Altıncı Amirliği Şefi Dimitır İvanov  tarafından yüksek değerlendirildi. Dimitır İvanov, Rusya Dış Casusluk Örgütü (KGB) tarafından ödüllendirilen tek Bulgar subayıdır. Türkler ve Müslümanlar arasındaki çalışmaları daha derin örgütleyebilmek ve bu işler için ardında iz bırakmayan kadrolar eğitmek için Türk hocalara ihtiyaç vardır. Bu hocalar ancak Türk ve Müslüman toplum tarafından atılmış, dışlanmış lişiler olabilir. Bunlardan biri de Sofya “Banyabaşı” Cami’nin anakentin başat ibadet merkezi olarak kapatılarak bir müzeye dönüştürülmesini isteyen İbrahim Çinar’dır. O, daha 1991’de Bulgaristan Türk öncü aydınları tarafından kurulan ve “Kaynak” dergisini çıkaran  “XXI. Yüzyıl Bulgaristan Türkleri Kültür Derneği” den mahkeme kararıyla atıldı. Bulgaristan Türkleri Kültürel Etkileşim Derneğine alınmadı. Türk kimliğimizi çarpıtan yazılarından dolayı Bulgaristan Türk yazarlar tarafından lanetlendi. Yeni durumda

Türklüğümüze saldıran “üst akla” hizmet etmeyi kabul etti, kullanılmaya başlandı ve Sofya’da Avrupa Birliği Konseyi’nin 6 aylık dönem başkanlığının başlamasından 2 gün önce, sanki başkentimizin, Bulgaristan Türklerimizin ve Müslümanların çözüm bekleyen hiçbir sorunu yokmuş gibi en kutsal ibadet merkezlerimizden biri olan Sofya Camimizin temeline kibrit suyu ekmeyi seçti. Unutmayınız lütfen, İbrahim Çınar Bulgaristan Türk-Müslüman cemaati dışında olan ve ruhunu birkaç levaya satmış bir soytarıdır.

Sofya’nın en büyük ve halen tek Müslüman ibadet merkezi olan “Banyabaşı Cami” nin kapatılıp bir Müze olarak işletilmesini isteyen bu şişirme balon bir hain ağzıyla konuşuyor. Arkasından çökmüş komünist dönemin birkaç albayını ve ajanlık parasıyla yaşayan birkaç dinsiz görünce tüylenen bu bilim adamı süprüntüsüne söz verip Milli Radyo (BNR) de konuşma hakkı tanıyanların da bu işlerde büyük suçu olduğuna inanıyorum. 1978’de Bulgaristan topraklarında kalan ve her biri yüksek mimarlığın birer şah eseri olan 2 353 cami ve mescidimizi koruyup, onarıp, halka açık kapılı kullanmayı başaramadı. Her medeniyet ocağından bir ışık ve aydınlık ocağı olarak faydalanma görevi olan Bulgar devleti de, anlaşılmayan nedenlerle Türk ve Müslüman düşmanlığı kokusundan kendini arıtamadı. Dost ve kardeşlik kokan ulusal bahçemize bir türlü çiçek aştıramadı. Hiçbir konuda işe yaramayan, kendi itirazları içinde kokuşmuşları Türklüğümüzün parlayan güneşini gölgelemek için ön plana sürmeye devam ediyor.

1978 yılında Rus askerleri Sofya’ya girerken 72 cami olduğu herkesçe bilinir. Bu camilerden % 99’u ya kiliseye dönüştürülmüş, Sofya Büyük Cami örneği eski eserler müzesi haline getirilmiş veya yıkılmıştır. Kala kala ayakta kalan ve ibadete açık bir tek Banyabaşı Camimiz kalmıştır.  Bugün Sofya’da 25 bin Müslüman yaşıyor. İbadete açık bir tek o vardır. 1566’da kurulmuş, 2012’de onarılmıştır. Molla Efendi Kadı Seyfullah tarafından kurdurulduğu için onun ölümsüz adıyla da anılır. Cuma günleri en az 700, Bayramlarda da 1200 üzerinde cemaat toplar.

Molla Efendi Kadı Seyfullah cami geçen yüzyıl pek çok saldırılara uğradı. Komünizm yıllarında karanlık güçlerin maskeli komandolarının sopalı gece saldırılarına uğrayan imam, müezzin ve müftülerimiz minareye tırmanarak, şerefeye çıkarak kurtuluş yolu aramışlar dinsel kimliğimizi korumak için ölüm kalım savaşı vermişlerdir. Bu mücadelede gösterdiği kahramanlık dolayısıyla din adamlarımızdan, bugünkü Sofya Müslümanları cami encümenliği başkanı Basri Pehlivan beyin ismini anmadan geçemeyiz.

2005’te  “Multigrup” – HÖH-DPS şefi Ahmet Doğan’ın emri ve sekreter Ahmet Emin imzalı bir ödeme emriyle aşırı sağcı faşizan, Moskovcu güçlerin siyasi öncüsü Volen Siderov’a verilen 1 600 000 (bir milyon altı yüz bin ) leva ile kurulan ve 2006 yılında ilk büyük eli sopalılar kanlı saldırısını “Banyabaşı” cami” ne “Ataka” ” saldırısı asla unutulamaz. Bu saldırı Bulgar 21. yüzyılın ilk faşizan hortlamasıdır. “Ataka” saldırısının kararı da bugün İbrahim Çınarı Bulgar radyosunda konuşturan – Rektör Stoyan Dençev, Albay Dimitır İvanov, hainler başı Ahmet Doğan – gibiler tarafından alınmıştı.

Biz bu saldırıların ilkini daha 1928 – 1936 yıllarında  Başmüftü Kaymakamı ve Başmüftü olarak kullanılan, Bulgaristan’da Atatürkçü Türk aydınlarına, Alfave devrimine, halkımızın aydınlanmasına karşı çıkan Hüseyin Hüsnü Efendi  döneminde yaşadık. O zaman radyo falan yoktu. Polisin verdiği paralarla çıkarılan “Medeniyet” gazetesi Türklük düşmanı fikirler yayıyordu.

1970 – 1980’li yıllarda saldırılar, dini kimliğimize paralel olarak Türk kimlimizi hedef aldı. Saldırılar yine Türk “aydınlar” ağzı ve kalemiyle yapıldı. Bunlardan biri olan Şukrü Tahir (Orlin Zagorov) “Türk dili diye bir dil yoktur” teziyle öne sürüldü. İyi ki, Bulgar Bilimler Akademisi (BAN) konuya akılcı yanaştı ve “susturun şu sapıkları” dedi. Bu konularda kitaplar yazılabilir.

1990’dan beri Türk düşmanı “üst aklın” işleri başından aşırıydı. Bir defa Türklerin “kültürel otonomi” – hak ve özgürlük isteklerini kadro kıyımı ile ezerken, aynı zamanda  güya “soya dönüş süreci” katillerini korumak, onlara kanat açmak, onları ve çevrelerini gizlemek, ödeşme davaları açılmasını ve hesaplaşmayı önlemekti. Bu emir de Moskova’dan gelmiş ve parasal kaynaklar da oradan sağlanmıştı. Bu işte Başarılı olduğu hesap edilen Albay Dimitır İvanov Kremlin’de “KGB Yıldızı” ile ödüllendirilirken, Ahmet Doğan’a da UNİBİT – en yüksek ödülü verildi. Her şey ortadadır. Anlaşılan İbrahim Karahasan gibi bir suratsız ve kimliksiz zavallıyı Milli Radyo mikrofonlarına çıkararak, Türklere, Müslüman kimliğimize, tarihi mirasımıza ve İslam’a karşı mücadelelerinde yeni bir sayfa açmak istiyorlar. Bu defa da  başarıya ulaşamayacaklardır.

Böyle saçma bir teklifi İstanbul’da “Demir Kilise” açılış törenlerinde Türkiye Bulgaristan dostluğunda yeni kapıların açıldığı günlerde yapılması akıl alacak gibi değildir.

İslam Türklüğümüzün alınmaz kalesidir. Bulgaristan Türk halkının vuslat yolu Müslümanlığı yaşatma ve güçlendirme kavgamızdır. Zafer bizimdir.

Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

Bizi izleyiniz.

Paylaştınız mı!?

Reklamlar