Nedim AKIN
Her toplumun varlığını sürdürebilmesi, gelişebilmesi ve geleceğini garanti altına alabilmesi, çalışmaya, üretmeye ve ortak bir sorumluluk bilincine dayanır. Ancak ne yazık ki tarih boyunca, çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat bir yaşam sürmek isteyen topluluklar, bunun bedelini ağır bir şekilde ödemiştir. Bu bedel, önce hassasiyetlerinin, sonra özgürlüklerinin ve nihayetinde bağımsızlıklarının ellerinden alınmasıdır.
Hassasiyetlerin Kaybı: Toplumsal Duyarsızlık
Bir toplum çalışmayı ve üretmeyi terk ettiğinde, ilk kaybedilen şey o toplumun kendi değerlerine ve sorunlarına olan hassasiyetidir. Çalışmadan kazanmayı ya da hazır kaynaklarla yaşamayı seçen bir toplum, zamanla sadece bireysel çıkarlarıyla ilgilenmeye başlar. Bu da ortak değerlerin, kültürün ve dayanışmanın zayıflamasına yol açar.
Hassasiyetlerini kaybeden bir topluluk, adaletsizliklere karşı sessiz kalır. Ekonomik eşitsizlik, yozlaşma ve ahlaki çöküş karşısında duyarsızlaşır. Böyle bir topluluk, kendi kaderini başkalarının ellerine teslim eder ve bu durum, daha büyük bir kaybın ilk adımıdır.
Hürriyetlerin Kaybı: Çalışmanın Yerini Bağımlılık Alır
Hassasiyetlerini kaybeden bir toplum, bir süre sonra kendi ayakları üzerinde duramaz hale gelir. Çalışmadan rahat bir yaşam sürme arzusu, dışa bağımlılığı artırır. Ekonomik ve teknolojik bağımlılık, zamanla siyasi bağımlılığı da beraberinde getirir. Tarih boyunca birçok millet, kendi üretim gücünü kaybettiği anda başka ülkelerin ya da güçlerin boyunduruğu altına girmiştir.
Hürriyet, yalnızca bir milletin bağımsızlığı değil, aynı zamanda bireyin düşünce, ifade ve yaşam özgürlüğüdür. Ancak çalışmayan ve üretmeyen birey, önce ekonomik olarak bağımlı hale gelir ve ardından düşünsel özgürlüğünü kaybeder. Bu, toplumun genelinde bir irade zayıflığına yol açar ve hürriyetin yavaş yavaş yok olmasına sebep olur.
İstiklal ve İstikbalin Kaybı: Geleceksiz Bir Toplum
Bir toplum çalışmayı, üretmeyi ve değerlerine sahip çıkmayı bıraktığında, sadece bugünü değil, yarını da kaybeder. İstiklal ve istikbal, ancak emekle ve çabayla korunabilir. Bugün çalışmayan bir toplum, yarın kaynaklarını tüketecek, diğer toplumların insafına mahkum olacaktır. Bağımsızlığını kaybeden bir toplum, geleceğini de kaybetmeye mahkumdur.
Bir milletin gençleri çalışmayı bir değer olarak değil, bir külfet olarak görmeye başladığında, tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Çünkü istikbal, gençlerin omuzlarında yükselir. Eğer bir toplum gençlerine üretmenin, sorumluluk almanın ve çalışmanın önemini aşılayamazsa, o toplumun geleceği karanlık olacaktır.
Çözüm: Çalışmanın Erdemini Hatırlamak
Tarih, bize çalışmadan yaşamak isteyen toplulukların yok oluş hikayeleriyle dolu dersler sunar. Ancak aynı tarih, çalışkan, üretken ve dayanışma içinde olan toplumların yükselişini de anlatır. Çözüm, bireyden topluma uzanan bir değişimle mümkündür:
1. Eğitim ve Çalışma Ahlakı: Eğitim sistemleri, gençlere sadece bilgi değil, aynı zamanda çalışma ahlakı ve üretkenlik bilinci kazandırmalıdır. Çalışmayı bir zorunluluk değil, bir erdem olarak görmek, toplumun geleceğini şekillendirecektir.
2. Dayanışma ve Ortak Sorumluluk: Toplumun her bireyi, kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Herkesin katkıda bulunduğu bir toplum, sağlam bir yapı inşa edebilir.
3. Özgürlüklerin Kıymeti: Hürriyetin yalnızca bir hak değil, aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu unutmamak gerekir. Özgürlük, çalışmak ve üretmekle korunabilir.
4. Bağımsızlık Ruhu: Toplumun her bireyi, bağımsızlık için çalışmanın ve üretmenin önemini içselleştirmelidir. Ekonomik, kültürel ve siyasi bağımsızlık ancak bu şekilde sürdürülebilir.
Sonuç: Emek, Özgürlük ve Gelecek
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden yaşamak isteyen topluluklar, kısa vadeli rahatlık uğruna uzun vadede her şeylerini kaybederler. Bu bir milletin değerlerini, özgürlüğünü ve geleceğini kaybetmesi anlamına gelir. Oysa emek, bir toplumun en büyük gücüdür.
Hassasiyetlerini koruyan, özgürlüğüne sahip çıkan ve geleceğine inanan toplumlar, zorlukları aşabilir. Geçmişten aldığımız derslerle, geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemeliyiz. Çünkü çalışmak sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Emek, istiklal ve istikbalin tek gerçek anahtarıdır.