Tarih:24 Mayıs2018
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Başkalarının dilini, yazıp okumasını yasaklayan bir halkın alfabesi kutsal olamaz.
Dünya insanları ve halkları arasındaki ilişkilerde temel ilkeler vardır. Bunların başında her insanın kimliğine, şerefine saygı, eşitlik ve eşit haklılık gelir. Bu sözde eşitlik ya da yasalara geçmiş ama uygulanmayan, kâh tanınan kah rafa kaldırılan eşitlik ve onu karşıtı ayrımcılık tarih yazdı. Eşitliğin karşıtı bir insan ve ırkın başkalarından üstünlüğüdür. Siyasi anlamında Nazilik ve faşizm gizler.
***
Bugün günlerden 24 Mayıs 2018. Bulgaristan’da “Kiril Alfabesi”, yazı ve Slav Kültürü günü kutlandı. Bu, çok anlamlı bir gündür. Kiril ve Metodiy yarattıkları Kiril Alfabesi, yaptıkları tercümelerle Slav kilise dilini, edebiyatını ve gramerini yaratan aydınlardır. Bu 2 kardeş din sahnesine çıkmazdan önce kilise ayinleri yalnızca3 dilde (İbranice, Yunanca ve Latince) yapılıyor, kitaplar da ancak bu 3 dilde basılıyordu. Kiril, Venedik’e gidip dillerin ve alfabelerin eşit olduğunu savunan kişidir. Ne ki, bugünkü Bulgar yönetimi bu gerçeği çoktan unutmuştur. Bulgaristan’da yaşayan Türk, Makedon, Ulah, Çingene, Tatar, Gagavuz, Pomak vb. etnik azınlıkların tümüne anadillerinde konuşmalarının yasaklamış olduğundan başka, kendi alfabeleriyle yazıp okumaları, sanat ve kültür yaşatıp geliştirmeleri kapıları kapanmıştır. AB yönetiminin tek yanlı siyasetlerle buna göz yumması anlaşılır gibi değildir. Türkçe konuşanlara kesilen cezalara ne demeli? Ülkede yaşayan ve nüfusun yarısını oluşturan azınlıkları manevi karanlığa itmeye hemen son verilmelidir. Irksal üstünlük, tek dilli, tek uluslu, tek kültürlü devlet rejimini zorla yaşatma inatçılığı Bulgar olayını bitirebilir. Oysa, görüldüğü üzere, Türklükten çıkan Bulgar ırkının insanlığın kültür tarihine taşıdığı birçok edinim var. Her şeyi tepe takla ederek tarih yazılamaz.
***
24 Mayıs bayramı Osmanlı devrinde, ilk kez 1803’te Şumen’de kutlamıştır. Bu Deliorman şehrindeki Bulgar öğrenciler, aydılar, esnaf haneleri bir araya gelip bir kutlama yapmıştır. Bugün de Bulgar okullarında öğretilen “24 Mayıs Aydınlık Günü” marşı – “Uyanan Halk, İleri!” 1892’de yazılmıştı ve bu gün de defalarca söylendi. Bu ülke okullarında yüz yıllarca başka alfabelerin harfleriyle yazan divitlerin batırıldığı okkalarda mürekkebin kuruması (devlet yasakları sonucu kurutulması) Bulgar alfabesini daha büyük yapmıyor. Bugün 293 milyon insan Kiril Alfabesi kullanıyor. Bulgaristan’ı 2007’de AB üyesi olmasından sonra, bu alfabe Brüksel diller hazinesine alındı, hatta internet yazı dili oldu. Her dilin kendi alfabesini aradığı bir gerçektir. 1917’den sonra Sovyet iktidarı tarafından Orta Asya Müslüman halklarına dayatılan Kiril Alfabesinden 1990’dan sonra bu devletler egemenliğini ve bağımsızlığını elde edince vazgeçildi ve Latin Alfabesi benimsendi.
***
Osmanlının hoşgörü ortamında 100 yılda biçimlenen Bulgar uyanış ve dirilişin ilk kıvılcımını “Bulgar-Slav Tarihi” (1760-1762) eserini yazan Payisiy Hilendarski çaktı (1722-1773). Hiledarski eserinde, Osmanlı tebaası olan, fakat daha Osmanlı ümmetine girmezden önce, Birinci ve İkinci Bulgar Çarlıkları arasında Bizans esaretinde alfabesi, yazı dili, dini, kültürü, gelenekleri olduğunu unutan Bulgar ırkına öz tarihini anlatmıştır. Bu, Osmanlı İmparatorluğu toprakları içinde, bugünkü 60 devletin, 100’den fazla etnik grubun ve büyük sayıda dil ve lehçenin konuşulduğu bir ortamda olmuştur. O zaman yaşanan uyanış devrinde Bulgarların asırlar önce Ten gri adında bir tanrısı olduğu, 862’de Birinci Boris’in devlet dini olarak Hıristiyanlığı kabul ettiği, 5 yıl sonra Anadolu’dan gelen Kiril ve Metodiy kardeşlerin yazı dilini başlatan “Kiril Alfabesini” getirdikleri ve yaydıkları anlatılmıştır. Uzun zaman bugünkü Makedonya’da bulunan Ohri Manastırında çalıştıkları ve eski kitapları Bulgar diline yeni alfabeyle tercüme ettikleri bilinir. O devirde kâğıt, baskı makinesi vb olmadığı, bu çevirilerin işlenmiş deri üzerine yazıldığı hatırlandığında, olayı önemi anlaşılır. Okuryazarların ancak kilise ibadetlerini yöneteler olduğu da unutulmamalıdır. Günümüzde Kiril Alfabesiyle Bulgarca yazılmış birçok kitabın çöp tenekelerine atılması yürek sızlatan bir gerçektir. Başkalarının kedi anadillerinde kendi alfabeleriyle yazıp okumasına izin vermeyenleri yüce adalet sanki cezalandırıyor… Bulgaristan Çingenelerinin henüz Alfabesi yoktur. 1878’de toplam sayısı 2 700 olan Türklerin okulları ise yarım asır önce kapatılmıştır. Bu gelişmeler sonucu olarak günümüzde Bulgaristan nüfusunu % 52’si okuryazar değil, %8o’i ise manevi konularda yetersi ve güçsüzdür.
***
Bulgarların tarih eserlerinde ve bilimsel yazılarda “Osmanlı olmasaydı Bulgarlar yok olurdu”, “Bulgarları yok olmaktan Osmanlı kurtardı”, “Osmanlı hiçbir zaman Bulgarları esaret altına almadı” gibi cümlelere değişik vesilelerle sık sık yer verilmeye başlandı. Osmanlı döneminde hiçbir halk dilini ve dinini kaybetmemiş olması günümüzde konferans konusu oluyor. Avrupa Birliği’nde 35 dilin” yok olacak diller” listesinde bulunması endişe uyandırıyor. 80 etniğin yaşadığı Balkanlarda yalnı2-3alfabe kullanılması da bir uyarıdır. Sofya ve Filibe (Plovdiv) gibi şehirlerindeki İngiliz, Fransız, Alman ve başka Batı dilinde eğitim veren liselerde Bulgar tarihi okutulmaması dikkat çekerken, tarih okutulan liselerde Bulgaristan Türkleri etnik azınlık tarihiden, sanat ve edebiyatından söz edilmemesi de düşündürücüdür. Bulgaristan Türk aydınlarını Eğitim ve Teknoloji Bakanlığında anadilimizin, din ve geleneklerimizin ve tarihimizin Müslüman nüfusun yaşadığı yerleşim merkezlerinde ders programlarına alınmasına ilgi gösterilmiyor. Örneğin İslam dini dersi ancak 5 bin Müslüman hanenin yaşadığı Sofya yakınındaki “Botunets” belediye okulunda okutuluyor. 3 bin Türkün yaşadığı Sofya’nın “Orlandovtsi” semtinde bu yönde başarılı bir adım atılamamış, bir mescit kurulmasına, anadillerinin ders programı kapsamına alınmasına izin verilmemiştir.
Türk Alfabesinin kullanılması, anadilde eğitim, Türkçe yasağı Bulgaristan’da çok ciddi problem oluşturmaya devam ederken, faşizan siyasi kesimin meclise sunduğu son yasa önerisinde, cami ve mescitlerde Türkçe konuşma yasağı getirilmesi isteniyor.
***
Bulgaristan Türklerinin anadil problemleri geleceklerini karartan büyük bir tehlikedir. Yaşadıkları topraklarda daha önce benzer bir trajedi yani çocukların okulsuz ve geleceksiz bırakılması yaşamadığı için giderek daha da bocalıyorlar. 2017’de 49 bin okul yaşında çocuk gurbetçi ana babaları tarafından dış ülkelere çıkarılmış ki, bunları büyük kısmı Müslüman ailelerin çocuklarıdır. Yine geçen yıl, T.C. Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu tarafından açıklanan ve dış ülkelerdeki Türklerin lise bitiren çocuklarına T.C. Üniversite ve Yüksek Okullarında devlet bursuyla öğrenim alma olanakları çok önemli kazanım oldu. Filibe Yüksek eğitim kurumlarının bazılarında Türk dili öğreniminin öncelik kazanması çok önemli bir değişiklik getirdi. 24 Mayıs Slav Alfabesi ve Bulgar Kültürü Günü dolayısıyla Eğitim Bakanı Vılçev mesajında “Topluluğumuzun gelişmesinde eğitimden daha önemli bir faktör yoktur” dese de, o yalıca Kiril Alfabesi temelinde eğitim ve öğretim kastediyor. Bu eğitim bizi sakatlıyor. İstikbalimizi karartıyor. Çünkü temelleri anadilimizden farklıdır.
Aynı sözler kültürümüz için de geçerlidir. Kültürümüz, temelindeki İslam ahlakı yerleşmemiş ve Bulgar halkı tarafından benimsenmemiş olan Hıristiyan ahlakından yeni, üşütün ve farklıdır. Bulgar bencilliği Müslümanlıktaki farklılıkları nitelik ve vasıf olarak kabul etmiyor. Yeni medeniyetin farklılıklardan demet olacağını da kabul etmediğinden dolayı, tek dilli ve tek kültürlü bir dünya görüşü dayatmaya çalışırken, esasız olanı temel alıyor. Bulgar edebiyat dili yabancı dillerken dolarken, anlaşılma bir dil keşmekeşi içinde kalıyoruz. Makedonya ve Moldova’dan insan toplayıp Bulgar vatandaşı yapmaya çalışanlar, memleketimizi Bulgarca bilmeyenler diyarı haline getiriyor.
Öte yandan, Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşlarının AB vatandaşlığını sürdürebilmeleri, seçime katılmaları vs için ise Bulgarca bilmeleri şart koşuluyor.
Şu dönemde Bulgaristan Türkleri içi esas olan azınlık statüsünü yeniden elde etme davasıdır. 1950’li yıllarda yaşadıkları kültürel otonomi ortamına gerine dönebilmektir. Bunu kabul etmeyen Bulgaristan Türklüğüne yön veremez, önder olamaz ve topluluğumuz tarafından dışlanmayı kabul etmek zorundadır. Cebel bayramında gördünüz. Meydanı dolduran kitle L. Mestan,M.Karadayı ikilisini kabul etmedi. Cemaatin arkasında duran imam namaz kıldıramaz. Kürsüye çıkan Belediye Başkanı B. Ömer’e ise aynı kitle sırt döndü. Bu büyük bir buhrandır. Kitle liderden geçinenleri, dayatılmak istenen ahlakı, uydurma kuralları kabul etmek istemiyor. Yeni durumda, Bulgaristan Türklerinin azınlık olarak tanınamayacağı ve kendilerine “kültürel otonomi” tanınamayacağı tezi kabul edilemez. Birleşme ve ilerleme yolumuz kültürel otonomiden geçiyor. Bunu kabul etmeyen yolumuzdan çekilsin ve engel olmasın.
Kültürel otonomi en doğal hakkımızdır.
Türkler Osmanlı devletinde ilk Türkçe gazeteyi 1828’de Kahire’de çıkarırken, Bulgar dilinde ilk gazete İzmir’de daha öce basıldı. Osmanlının “Kiril Alfabesine” hoşgörülü yaklaşımı ve özgürce kullanımına olanak sunması ve destek vermesi, Orta Çağlarda Roma Başpiskoposu 3. Loeve’in bu yazının kullanımına izin vermesinden ve XX. Yy’ın sonunda Papa II. Yoğa Pavel’in aynı izni yasallaştırmasından çok daha önemlidir. Kiril Alfabesinin Doğu Ortodoks kiliselerinde ayin ve kilise okullarında eğitim amaçlı kullanılması ise, 1872’de Sultan Fermanıyla gerçekleşmiş ve olayın Bulgar milli kimliğinin oluşmasındaki önemi çok büyüktür.
Harfler diğer harflerle birlikte yaşar.
Yazılar diğer dillerdeki yazılarla birlikte var olmak için vardır. Edebiyatlar da öyle, Kültürler de…
Bu gerçeği kabul etmeyenler manevi-kültürel çöküşü asla durduramaz. Sevimli olmayanların dilini konuşanlar, yazısını yazan ve okuyanlar azalır, kitapları çöp tenekelerine dolar, şarkıları dinlemez… Sözlerine kulak veren olmaz. Bu dünyada üstü dil, üstün alfabe vs yoktur.
Bize inen OKU! dur ve neyi okuyacağımızı seçme bize kalmıştır… Devlet yasakları kaldırılmalıdır!
Oku ve paylaş.