Musa VATANSEVER
1990 yılında Bulgaristan’ın nüfusu 9 milyondu, bugün ise bu rakam 5 milyonun altına düştü. Bu dramatik azalma sadece sayısal bir düşüş değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısının çöküşünün de bir göstergesidir.
Ancak, burada bahsettiğimiz nüfus kaybı, yalnızca sayı ile ilgili değil. Gittiği yerlerde hayat kuran ve kendini geliştiren insanlar, nitelikli bireylerdi. Bu insanların büyük kısmı, ülkenin sunduğu imkânlardan tatmin olmadıkları ve daha iyi bir gelecek arayışında oldukları için Bulgaristan’ı terk etti.
Peki, neden bu kadar değerli insanlar bu topraklardan ayrıldı?
Bu sorunun yanıtı oldukça açık:
Burada, gerçekten çalışkan, yaratıcı ve üretken olan insanlara değer verilmedi. Her parti başkanı, kalan nüfusun oylarını toplamak ve kendi kişisel çıkarlarını gözetmek için sadece popülist yaklaşımlar sergiledi. Ülkenin geleceği ile ilgilenmek yerine, siyasi liderler yalnızca kendi partisel çıkarlarını korumayı tercih ettiler. Bu yaklaşım, en yetenekli, en eğitimli, en yaratıcı bireylerin bu ülkeden göç etmesine yol açtı. Ve bu süreç, sadece ekonomik çöküşü hızlandırmakla kalmadı, aynı zamanda ülkenin insan kaynağını da yok etti.
Ekonomik çöküş, kalifiye elemanların yurt dışına gitmesinin temel sebeplerinden biridir. Ekonomik fırsatlar yok, iş gücü piyasası ise sadece düşük ücretli işlere ve sıradan işlere odaklanmış durumda. Yetenekli bireyler, bu şartlar altında kendi potansiyellerini burada gerçekleştiremeyeceklerini biliyor ve başka ülkelere gitmek, daha iyi bir yaşam kurmak için yollarını arıyorlar. Bugün, maalesef kalifiye insan gücü kalmamış durumda.
1989’daki büyük göç, Bulgaristan’ın ekonomisini büyük ölçüde çökertti. O günden sonra, ülke bir türlü ayağa kalkamadı. Sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde yapılan büyük yıkımlar, Bulgaristan’ı yıllarca sürecek bir ekonomik krizle baş başa bıraktı. Bugün bile, ekonomik yeniden yapılanma ve toparlanma için gerekli adımlar atılmadı.
Bu durumda, ekonominin yeniden güçlenmesi ve bu topraklarda kaliteli iş gücünün kalması bir hayal olmaktan öteye gidemiyor.
Ancak, daha büyük bir sorun var: Bugün Bulgaristan’daki siyasi liderler hala halkı ayırmaya devam ediyor. Halkın, siyasilerin izlediği bu ayrımcı politikalar karşısında birleştirici bir duruş sergilemesi gerekiyor. Ne yazık ki, bu durumda siyasi partiler sadece kendi güçlerini artırmak için halkı bölmeye devam ediyorlar. Hâlâ bir umut var mı? Bulgaristan, yok oluşa doğru sürükleniyor ve bu gidişata dur demek için harekete geçmek artık bir zorunluluk.
Bulgaristan halkı gerçekten savaşa hazır mı? Bu halk, yaşadığı bu derin krizin farkında mı? Ayağa kalkmak, tüm bu acıların son bulması için gereklidir. Eğer halk doğru liderleri seçmezse, bu devletin yok olmasına ve daha fazla insanın bu toprakları terk etmesine neden olacak. Bu süreçte, Türk ve Bulgar halkları birlikte hareket etmeli, ülkenin tek bir çatı altında birleşmesi için çaba göstermelidir.
Siyasi partiler, çıkarlarını bir kenara bırakmalı ve halkın gerçek ihtiyaçlarına odaklanmalıdır. Bugün, Bulgaristan’da halkın karşısında duracak kimse yok. Bu ülkenin kaderini değiştirecek olan, halkın iradesi ve bu iradeyi doğru şekilde kullanacak liderlerdir. Eğer birleşir, ortak bir amaca yönelirsek, Bulgaristan’ı yeniden ayağa kaldırabiliriz.
Unutmayalım ki, ülkenin geleceği sadece siyasetçilerin elinde değil, aynı zamanda halkın da elindedir. Birlikte güçlü bir Bulgaristan inşa edebiliriz!