Yazan: Prof. İvan İLÇEV
Bulgaristan gazetelerinde çıkan yazı
Tercüme: Raziye Çakır

“Almanyanın Seli” /Deutsche Welle/
Sofya’da çıkan “Dnevnig” gazetesinden alınmıştır.

Prof. İvan İlçev: Bizim Siyasetçilerimizi Komşuların Politikacıları ile Karşılaştırırken, Rezil Kişilerden Söz Ediyorum.
(Olay Bulgaristan’da ciddi tartışmaya yol açmıştır.)

Bu sözler Bulgaristan Milli Radyosundan (BNT) işitildi. Ağızından kaçıran Prof. İvan İLÇEV mikrofonların açık olduğunu bilmiyormuş. Profesör pot mu kırmıştı yoksa gerçekten böyle mi düşünüyor?

Soru: Prof. İlçev, Halk Meclisi Başkanı Bayan Tsveta Karayançeva hakkında söylediğiniz bu sözler bir pot muydu yoksa gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?

 

“Bulgaristan’ı yönetenler ne rezil insanlar, Allah’ım!” Sözleriniz Milli Radyoda yayınlandı. Siz mikrofonların açık olduğunu bilmiyorsunuz. Bu bir pot, benim değil, rejisörün yanlışıdır. Ben bu fikrimi yalnız rejisör Viktor Bojinov ile paylaşmak istemiştim. Stüdyoda beraberdik. Söylediklerim, düşüncelerimin aynısı mıdır? Evet, böyle düşünüyorum. Bu görüşüm, eğitim öğrenim düzeyi ve kabiliyet mukayesesi olarak, ülkemizin yöneticilerini komşu ülkelerin başında olanlarla karşılaştırdığımızda ortaya çıkıyor ve gerçektir.

 

Soru: Bu fikirleriniz yalnız Bulgaristan yönetiminde görev alanlarla mı ilgilidir yoksa ülkemizin politik sınıfı bir bütün olarak bu kabuk içinde midir?

Bulgar politik sınıfının büyük bir kısmı bu kabuk içindedir.
Yanılmıyorsam, sorumlu devlet görevlerinden üçte ikisi Ordulular tarafından kapatılmış olan tek Avrupa ülkesi biziz. Bu ise devletimiz için iyi bir şey değildir.  Aforizm ustası Vladimir Bulatoviç – Vib şöyle demişti: “Çizme düşünmeye başladığında, beyinin arş etmesi gerekir.”

Bu kişilerden üçte ikisi yabancı dil bilmez ve Zahari Stoyanov’un dediği üzere “kendilerini Avrupa’da nasıl iyi hissedebilirler?”, hiç biri Avrupa’yı avlu duvarı ardında bile görmemiştir. Bu insanlar Avrupa’ya gidip Bulgaristan menfaatlerini nasıl savunsunlar?

Soru: Politikacılarımıza karşı bu kadar sert durmamızın nedenlerinin başında, çizme ve onların yabancı dil bilmemesi midir bu kadar şiddetli tepkinize neden olan?

 

Bu söylediklerime, dile getirdikleri görüşleri kesin ve kanıtlı olarak savunamamalarını da eklemek gerekir. Kuşkusuz, seçimler uzakken, bir partiden başka bir partiye geçme veya “bağımsız” milletvekili olma akıllarına gelinceye kadar, dikte altında parti fikirlerini savunma çabalarına yatkındırlar.  Anılar üzerine yazan mükemmel şairlerimizden biri olan Kiril Hristov’un 1944’te yazdığı son dizelerinden birini anımsayalım:

 

“Etrafımdaki şu cüceler!
Bir gün için de olsa!
Bir saat için de olsa!
İktidar için deliriyorlar.”

Hatırlayabildiğim kadar, Sırbistan ve Kosovo’ya yapılan Amerikan müdahalesi ile ilgili partisinin aldığı karara yalnız Andrey Pantev karşı oy vermişti.

Son 30 yılda politikaya girmeye defalarca hayır dedim. Ben beyaza siyah diyemem, en fazla “gri” diyebilirim ve kararımı açıklamaya çalışırım. Parti emirlerine boyun eğemem. Bu korkak olduğumdan değil tabii.

Soru: Tarihimizde örnek olarak gösterebileceğiniz siyasetçilerimiz var mı?

 

Ne yazık ki siyasetçiler de insan ve bizim koşullarımızda hayatlarının tertemiz kalmış olması zor. Temiz kalmak biraz da kişisel tercihtir. Bulgarlar kuvvet kullanarak yükselmiş siyasetçileri sever. Ele geçirdikten sonra, “Sredets” şehrinin sakinlerini kılıçtan geçirmiş olan Han Krum’a Sofya’da bir anıt dikilmesi çığlıklarını işitmiyor musunuz? Alfabe ile Hıristiyanlığı kabul ederek bizi Avrupalı yapan Kral Boris’e Sofya’da anıt dikilmesini isteyen yok… Yeni zamanlarda bile, bana göre, kaba Stefan Stanbolov ve  demokrasiyi devletle ilgili eski Yunan anlayışına iten Aleksandır Stanboliyski’den çok daha sempatik olan Petko Karavelov’tur.

 

Soru: Tarihsel emsale bağlı kalan bir politikacı örneği verebilir misiniz?

Tarihsel emsallerle ilgili sorunlar, onların çok esnek olmalarıyla başlar ve dış etkiler altında kolayca kalmışlardır.  Örneğin, Vasil Levski, sol güçler tarafından, Bulgar milli lejyonu, Yahudiler ve Türkler ve başkaları tarafından işbirliğine davet edilmiştir. Zor zamanda, herkes kendisine uygun bir örnek şahsiyet bulabilir ve menfaatleri lehinde kullanabilir.

Soru: Tarihçiler ve halk arasında günümüz hesabına geçmişi soyutlama eğilimi beliriyor mu?

“Balkanların Gülü” 1. Cilt. XIX yüzyılın sonlarına kadar Bulgaristan. Yazar: İvan İlçev. İlgilenen Bulgar okurlar için Kısa Bulgar Tarihi.

Alman yazar Bertolt Breht “zayıf bellek bize güç veriyor” demişti, haklıdır. Geçmişi hatırlarken gerçeklerin yerini efsaneler alıveriyor.

 

Soru: Sizin görüşünüze göre, “Geçiş Dönemi” siyasetçilerinden hangileri tarihte kalacak ve kitaplara işlenecektir?

 

Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’i çocukluk yıllarından yakından tanırım (babamın yakın dostuydu), benim onun kişiliğine karşı yedeklerim olsa da, onun tarihte kalacağına inanıyorum.  Aynı şeyi İvan Kostov için de söyleyebilirim. Ne yazık ki, Bulgar sonu parlayan bir lider çıkaramadı.

Soru: Politikacılar genelde milli çıkarları savunduklarını iddia ediyorlar. Bulgaristan’ın günümüz milli menfaatleri nedir?

NATO ve AB üyesi olunca, Bulgaristan milli menfaatlerinin birçoğundan gönüllü olarak vaz geçse de, ben “Bulgaristan milli bağımsızlığını kutlamaya hazırlanıyor” deyip alay ediyordum. Milli menfaatler nedir sorusuna Bulgar politikacılarından hiç biri gerektiği gibi anlamlı bir yanıt veremediği gibi, bizim ki de artık genel Avrupa milli çıkarlarına karışmış ve onlarla örtüşmüş bulunuyor ki, o da bir oksimoron’dur yan, eski Elen devlet anlayışının güncelleştirilmiş şeklidir.

Soru: Bulgar milli menfaatleri her defasında yabancı milli çıkarlarla düşman olarak mı savunulmalıdır? Bu konuda Kuzey Makedonyalılarla tartışma ve kavgalarımız sizde ne gibi duyumsama uyandırıyor?

 

“Balkanların Gülü” 2. Cilt. XX yüzyılda Bulgaristan. Yazar: İvan İlçev. İlgilenen Bulgar okurlar için Kısa Bulgar Tarihi.

 

İstesem de istemesem de bu kavganın tama ortasında buldum kendimi. Bu kavganın Batı komşumuzdaki tarihçiler tarafından başlatıldığını söylemek zorundayım. İki yıl öncesine kadar Bulgarlar Makedonları tamamen unutmuşlardı. “Ohri” gölüne geziye gidiyor “kebabçini” yiyor, “jolta” rakı içiyor ve “Kutsal Naum” manastırından anmalık alıp dönüyorlardı.
Üstü küllenmiş de olsa, milliyetçilik kurbanları közlerinin canlı olduğu artık anlaşıldı. Ocağı biraz eşince alevlendi.

Ben daha ilk günden, Kuzey Makedonya ile tüm öteki komşularımıza nasıl davranırsak aynı şekilde ve şerefli davranmamız gerektiğini, kardeşliği falan unutmamız, Makedon bilincinin ancak ve yalnız Komünist Enternasyonal etkinliklerinin sonucu olduğunu tamamen unutmamız gerektiğini ikaz ettim. Makedonlarda olduğu gibi, bizde de ve tüm öteki çağdaş milli devletlerde halkın geçmişinden ne hatırlaması gerektiğinin milli çıkarlar süzgecinden geçerek oluştuğunu söyledim.  Dinleyen olmadı.

__________________

Prof. İvan İlçev 4 yıl Sofya Üniversitesi Tarih Fakültesi dekanı ve aynı üniversitenin 8 yıl boyunca Rektörü idi. Halen Bulgaristan – KMC Tarih Komisyonunda görevlidir.

Reklamlar