Bulgaristan’da 45 yıl iktidarda kalan komünist rejimin ülkedeki Türk ve diğer Müslümanlara uyguladığı kampanya, 29 yıl aradan sonra bugün de üzüntüyle anımsanıyor.
Bulgaristan’da 1944’te darbeyle iktidara gelen komünist rejimin uyguladığı asimilasyon politikaları sonucu 500 bin Türk göçe zorlandı, isimleri değiştirildi, ibadetlerini yerine getirmeleri yasaklandı. Dönemin komünist diktatörü Todor Jivkov liderliğindeki rejimin uyguladığı zorunlu göç nedeniyle Türk ve Müslüman köyleri boşaldı.
GEÇMİŞİ ÜZÜNTÜYLE ANIYORLAR
Boşalan köylerdeki yaşam mücadelesi, bugün de devam ediyor. Bulgaristan’da kalan yaşlılar, geçmişi hüzünle anıyor. Ülkenin güneydoğusunda Yunanistan sınırına yakın Adaköy’de (Ostrovetz) yaşayan emekli öğretmen Mestan Adalı, o dönem uygulanan asimilasyonun, köyü ölüme mahkum ettiğini söyledi. Önceleri 240 hanede bin 300 nüfusa sahip köyün asimilasyon politikaları sonrası boşaldığını anlatan Adalı, köyde artık doğum olmadığını, ölümlerin ise çok olduğunu ifade etti.
Karaman Türklerinin kurduğu 600 yıllık Adaköy’de huzurun da kalmadığını kaydeden Adalı, “Komünist rejim, 1956’da aldığı kararla asimilasyon kampanyası başlattığında milletimizin boynu bükülmeye, kalbi kırılmaya başladı. Okullarda Türkçe öğretimi yasaklandı. Camiler kapatıldı. Özgün kıyafet yasağı getirildi. Evde, sokakta Türkçe konuşmamız engellendi.” ifadelerini kullandı. Adalı, oğullarının İngiltere ve Belçika’da yaşadığını belirterek yıllar geçtikçe işlerin kötüye gittiğini, tarla ve fabrikaların boşaldığını, ekonominin çöktüğünü aktardı.
3 KİŞİLİK KÖY
Aynı bölgedeki Cebel şehri yakınında bulunan Gölcük (Lebed) köyü de zorunlu göç nedeniyle ıssız kalan Türk köylerinden biri. Daha önce 500 nüfusa sahip köyde bugün sadece 3 kişi yaşıyor. Köy sakinlerinden traktör şoförü Emin Mestan Mustafa, 120 haneli köyde bugün sadece 3 hane bulunduğunu söyledi.
Zorunlu isim değiştirme kampanyasının başlamasıyla Bulgar güvenlik güçlerinin 1984’te önce Gölcük köyüne geldiğini anımsatan Mustafa, “İsmini değiştirmek istemeyenleri sopalarla dövdüler, sürgün ettiler. Benim adım Emin Mestan Mustafa iken Emil Mitov Vodeniçarov oldu. Eşim Ayten Mehmet Mustafa ise Ana Mitova Vodeniçarova oldu.”diye konuştu. Dehşet içinde kaçan köy halkının Türkiye ve Avrupa ülkelerine sığındığını anlatan Mustafa, 1989’daki zorunlu göçün ardından rekoltenin tarlada kaldığını, sahipsiz kalan hayvanların dağıldığını, terk edilen evlerin yağmacıların eline geçtiğini söyledi.
ASİMİLASYONUN TARİHİ
Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) desteğiyle 1944’te hükümeti devirerek yönetimi ele geçiren Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), iktidarda kaldığı 45 yıllık dönemin son yıllarında ülkedeki Türk ve diğer Müslümanları asimile etmeye çalıştı. Tek milletli bir devlet yaratma çabasındaki komünistler, ibadet yasağı getirdi, Türk ve Müslümanların isimlerini değiştirdi. “Bulgarlaştırma” girişimleri sonucu 1985 sonuna dek 310 bin kişinin isimleri değiştirildi. O dönem 8,5 milyon nüfusu olan ülkede Müslümanların asimilasyon kampanyasına karşı direnişinde 24 kişi hayatını kaybetti.
Cebel şehri civarında başlayan direniş, tüm ülkeye yayıldı. 1989’da devrilen komünist rejimin başındaki Todor Jivkov, amacına ulaşamayınca Türkiye ile sınırları açtı. Yaklaşık 500 bin Türk, Türkiye’ye göç etti. Bunların 150 bini, 10 Kasım 1989’da Jivkov rejiminin düşmesinin ardından Bulgaristan’a geri döndü. Asimilasyon kampanyası ile ilgili 1991’de açılan dava zaman aşımına uğradı. Davanın sanıkları Jivkov, dönemin İçişleri Bakanı Dimitar Stoyanov, Dışişleri Bakanı Patar Mladenov ve Politbüro Üyesi Penço Kubadinski ise artık hayatta değil.
AA