Tarih: 02 Aralık 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Savcı diktatörlüğünden doğan korku büyüyor.
Kasım’da Sofya’da Bulgaristan Başsavcısı seçildi. 7 yıl için yapılan bu yeni seçimle Başsavcı olan İvan Geşev’in adaylığına karşı Ekim 2019’da başlayan protesto eylemleri, seçimden sonra da dinmedi. Aralık ayının ilk günlerinde Sofya’da kar atıştırsa da tepki volkanı kaynamaya devam ediyor.
Son 7 yılda Başsavcı olan Sotir Tzatsarov’a karşı protesto eylemi yoktu. O, başsavcı olmazdan önce birkaç defa Bulgaristan’ın en iyi yargıcı seçilmiş ve halkın güvenini kazanmıştı. Yeni seçilen Başsavcı İv. Geşev Polis Akademisi’nden ve İç İşleri bakanlığı sisteminden, başarısız ve takıntılı bir geçmişten geldiği için “bağımsız” olacağına ve “hukukun üstünlüğünü sağlayabileceğine” inanan vatandaş sanki yok.
12 yıl önce Avrupa Birliği Bulgaristan’a dolandırıcılık ve rüşvet konularında kısıtlama ve yaptırımlar uygulamış ve bunların kaldırılmaması “Shengen devletleri” grubuna katılma yolunu kesmişti. Bu dönemde Bulgaristan yolsuzluklarla başa çıkamamıştır.
Bulgar Anayasasına göre, Başsavcılığın yargı sistemindeki rolü ve yeri ile ilgili anayasal tartışma başlatacağını bildiren Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in girişimde bulunmaması güvensizlik doğurdu. Fakat şu iyi bilinmeli ki, Bulgaristan’da 25 yıldan beri Başsavcılığın yargı sistemindeki yeri üstüne ciddi bir tartışma zaten yürütülüyor.
Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadan İv. Gaşev’in adaylığını onayladı. Olayı analiz eden ve önerilerde bulunanların tahminleri bu defa boşa çıktı ve Bulgaristan’da Başsavcılık diktatörlüğü 1 Aralık 2019 tarihinden başlayarak kabarmaya başladı. Boyun eğmeyi seçen Cumhurbaşkanı hayal kırıklığı uğrattı.
Başkan Radev, bundan 30 yıl önce “fırtına geliyor eğilelim, hemen yere yatalım” diyen T. Jivkov gibi hareket etmiş oldu. Bir askeri pilot, General olan Radev’ten cesaretli davranıp Cumhurbaşkanına sınırsız ve denetimsiz hak tanınmasını engelleyip Anayasa Mahkemesi yardımıyla önlemesi beklenirken, baskılara dayanamayıp boyun eğmesi, Cumhurbaşkanlığı makamına da koyu gölge düşürdü. İlkeli davranarak kulis pazarlıklarına karşı koyması ve adalet, hakka net, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinden yana tavır alması beklenirken, boyun eğmeyi seçmesi, üzüntü yarattı.
Sofya’da Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis arasındaki “Bağımsızlık” meydanında her akşam saat 18’de başlayan protesto gösterilerinde SAVCILIK HAKLARI konusunda ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ isteyenler “HERKES İÇİN ADALET sloganı yükseltiyor.
Göstericiler İvan Geşev’in Başsavcı seçilmesine karşı oldukları gibi, eski başsavcı Sotir Tzasarov’un RÜŞVETÇİLİKLE MÜCADELE KOMİSTONU BAŞKANI atanmasına karşı olduklarını haykırıyorlar.
Başsavcının demokratik düzenin ana ilkesi olan yasama, yürütme ve yargının birbirinde ayrı ve bağımsız olması ilkesini kabul etmemesi kınanıyor.
Tzasarova karşı olanlar ise, son 7 yılda iktidarın yüksek katlarında hiçbir kişinin hileden, dolandırıcılık ve daşevere yapmaktan ve rüşvet almaktan yargı önüne çıkarılmaması, Bulgar savcılığının 7 yılda devleti talan edenlerden hiç olmasa birini dikiş tutan deliller toplayıp içeri atmayışına işaret ediliyor ve “bu adam işine ‘iyi bakmaya’ devam ederse, biz devlet olarak çökeriz” diye tempo tutuyorlar.
Anayasa değişikliği yapıp Başsavcıyı meclise bağlamak için değişik öneriler basında yorumlanmaya devam ediyor. Bunlardan birinde bundan 10 yıl önce, (5 Kasım 2009 tarihinde) Avrupa İnsan Hakları Mahekmesi (AİHM) “Kolevler’in Bulgaristan’a karşı açtığı davada” şöyle bir tespit yapılmıştı. “Bulgaristan’da, insan öldürme suçu işlenmiş olsa bile, Başsavcının işlediği bir suçu ve onun işlerini hiçbir kimse ve hiçbir makam araştırıp sorgulayamadığından dolayı, Bulgaristan Başsavcı statüsü Avrupa İnsan Hakları Anlaşmasına ters düşer.”
Bu böyledir, çünkü Bulgaristan’da Başsavcı soruşturma yapan organın tepeden dibe piramidal yapıdaki savcılardan her birinin belirli bir soruşturma konusunda vardığı sonucu Başsavcı bozabilir ve kabul etmeyebilir. Çünkü hiçbir kimse Başsavcının sözüne, önerisine ve kararına karşı çıkamaz. Bu durumda suçlu biri hakkında soruşturma yürütülemediği gibi katil tutuklanamaz. BULGARİSTAN ANAYASASINDA BÖYLE BİR MADDE YOKTUR. Anayasa’da Başsavcının öteki savcılar ve Bulgaristan savcılıkları üzerinde metodik yönetim uygulayabilir tümcesi ver almaktadır.
Buradaki diktatörlük kapısı açan durum, birkaç kanun maddesinde değişiklik yapılarak düzeltilebilir. Yargı idaresi Yasası (ZSV) ile Ceza Yasası (NK) maddelerine göre, bir üst savcı bir alt savcının hazırladığı evrakları geçersiz ilan edebilir ve soruşturmayı kendisi üstlenebilir. Bu 4-5 madde Anayasa Mahkemesi tarafından değiştirilebilir. Ve Başsavcı yetkileri yeniden düzenlenebilir. Başsavcı yetkileri sınırlanmalı ve kısıtlanmalıdır ve bu Büyük Halk Meclisi çağrılmadan ve Anayasa değişkliğine de gidilmeden Anayasa Mahkemesi tarafından yapılabilir.
Bulgaristan’da günümüzdeki Başsavcı hakları, Ortaçağlardaki Başpapaz haklarından veya totaliter düzende diktatör T. Jivkov’un haklarından farksızdır. Jivkov devlet terörü uyguladı, soykırım denemesi yaptı, insan haklarımızı kıydı, dilimizi yasakladı, yaşam tarzımızı bozdu.
Bugün ise Bulgar Başsavcısı Ceza Kanunu üstündedir. Bundan dolayı onun şimdiki yetkileri, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Antlaşmasına ters düştüğü gibi, hukuk devleti ilkelerine de tamamen aykırıdır. Ayrıca Bulgaristan Anayasaya ve Bulgaristan’ın imzaladığı ve uygulanması öncelikli uluslar arası anlaşmalarla da bağdaşmaz, çünkü uygulanmalarına engeldir. İşte bu nedenle Cumhurbaşkanı Radev’in konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıması bekleniyordu.
Seçilen Başsavcı İvan Geşev’e gelince, o takıntılı ve kinli bir kişi olup hedeflerini kendisi belirlemek istiyor, Bulgaristan vatandaşlarından kimin “iyi”, kimin ise “kötü” adam olduğunu kendi belirlemek ve sahte delillerle belgeleyerek saptamak istiyor. Bu çok tehlikeli bir gidiştir. Totaliter zulüm dönemini anımsatıyor. Belene ölüm adasında kalan 517 Türk hakkında tutuklama kararı, mahkeme kararı, hatta açılmış dava yoktu. Sürgün edilenler için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Zulmü savcılarla parti sekreterleri yönetiyordu. Sivil toplum düzeni kurulmasında direnen vatandaşlar Başsavcılığa sınırsız yetki tanınmasından korkuyorlar. 1990’dan beri Türklerin zulüm rejimine karşı açtığı davalardan hiç birinden sonuç alınmaması dikkat çekmiyor mu?
Getirilen örneklerde, Başsavcı Geşev, ABD Başkanı C. Kenedy’nin öldürülmesinden beni ya da sizi suçlu bulma hakkı elde ediyor. Mahkemeye çıkarılmazdan önce, Kenedy’nin siz doğmazdan önce öldürüldüğünü ve haklı olduğunuzu kanıtlayacak bir yargı merci yoktur. Aynı şekilde savcı olarak KTB – Bulgar Ticaret ve Kooperatif Bankası davası’na yıllardan beri Başsavcı Yardımcısı olarak bakan İvan Geşev, hissedarlığı, ortaklığı, bağları ve bankayı çökerttiği ortada olan Delyan Peevski’yi tanık ve sanık dosyalarından çıkarıp buharlaştırdığı gibi, artık aklamış bulunuyor. 7.2 milyar leva çalınarak çökertilen KTB Davası, bir kararla sonuçlandırılmak için değil, hırsızların suçlarını ve soygunu hasıraltı eetmek için süründürüyor. Hırsızlar savunuluyor. Yargıdan kaçırılıyor. Adalet isteyenler bu nedenle soğuk Sofya akşamlarında Başsavcı İvan Geşev’le ölüm kalım savaşına devam ediyorlar. Bu, totaliter faşizme ve Savcılık diktatörlüğüne karşı verilen bir mücadeledir.
Gerçekleri öğrenmek isteyenler bizi izlesinler.
Paylaşmaya unutmayınız.