Ertaş ÇAKIR

Bir gece vakti kapılar çalındı,
Karanlık çöktü köyün üzerine.
Evler yandı, dualar sustu,
Ana kucağında, çocuk titredi.
Kaçmak mıydı çare, kalmak mı?
Toprak bizimdi, ama yol bizim değil…

Bir taş düştü mezara, adı silindi,
Bir isim verildi, kimlik değiştirildi.
Ama kalp susar mı?
Dil tutulsa bile…
Akşam karanlığında cenazeler,
Gözlerden ırak, toprağa sarılırdı.

Okulda sorular, korku içinde,
“Evde hangi dilde konuşuyorsun?”
“Kiminle namaz kılıyorsun?”
Çocuk yaşta öğrenildi yalan,
Gözleri ağlamaklı,
Ama diller susardı…

Bir gün batımıydı, Kırcaali ayağa kalktı,
Köy köy, şehir şehir yayıldı ses.
“Yeter!” dedik zulme,
Ama o zulüm, yüzümüzü görmedi.
Bir yumruk oldu Türkler,
Bir umut oldu sessiz çığlıklar.

Ve şimdi bak, o topraklara,
Yıkık mezarlar, taşsız hatıralar,
Bize ait ama bizsiz kalan tarlalar.
Unutulur mu? Asla…
Bu zulüm, bir yaranın izi,
Bir milletin hatırası…

Ey toprak! Sen anlat derdimizi,
Rüzgâr fısıldasın bizim türkümüzü.
İsimlerimiz silinse bile,
Kalbimizde o ateş hiç sönmedi.
Çünkü bir millet,
Hatıralarına sahip çıktıkça yaşar.

Karanlık gecelere inat,
Bir gün güneş doğacak elbet…
Ve o gün,
Bu acıların hesabı,
Sessiz çığlıklarla sorulacak.

Reklamlar