Ahmet COLAK
Seçim kampanyası boyunca Bulgaristan’daki siyasi manzara, adeta bir tiyatro sahnesine dönüşmüştü. İktidar mücadelesi veren birkaç çocuksu ve rastgele politikacı, birbirlerini aklamak için şaşırtıcı derecede umutsuzca çaba harcadılar. Tüm bu karmaşa, sıradan bir vatandaş için oldukça kafa karıştırıcıydı. Ancak seçimler geride kaldı ve bu gariplikler, yerini daha da derinleşen bir çılgınlığa bıraktı. Mektuplar yazılıyor, bildiriler yayınlanıyor, televizyon stüdyolarında tişörtler giyiliyor ve akıl almaz söylemlerle kamuoyuna mesajlar veriliyor. Peki, bu insanların tüm bu çabalarının arkasında ne yatıyor? Bunun cevabı aslında çok açık: Seçimlerde kazandıkları 300.000 oy kaybını kabullenememek.
Birçok kişi, politikacıların kendilerini neden Kiki, Niki-Miki, Asenka ve Naseto gibi küçültmelerle adlandırarak bu tür karikatürlere girmeyi tercih ettiğini soruyor. Ancak, bu sorunun cevabını anlamak için biraz geriye gitmek gerekiyor. Tüm bu çabaların altında yatan asıl mesele, Boyko Borisov’un siyaset sahnesinden çekilmesi istenen bir figür haline gelmesi. Oysa bir zamanlar, bu isimlerin Borisov’a karşı birleşebilmesi için beni ve diğerlerini arayarak ittifak kurmak için her yolu denemiştik. Çünkü onlar, Borisov’un karşısında bir şansları olabilmesi için benim desteğimi istiyorlardı. Ne yazık ki, onların bu tekliflerini kabul etmedim ve her zaman reddettim. Bu noktada gurur duydum, çünkü siyasetin aslında sadece bir güç savaşı değil, aynı zamanda onurlu bir duruş gerektirdiğini biliyorum.
Şimdi ise, bu insanlar kabinemde neyi başarmak istediklerini görmek için birkaç adım geriye gidip biraz daha dikkatle bakmalıyım. Sonunda ne konuşuyorlar? İçişleri Bakanı, Başsavcı, KONPI başkanı, SAC başkanı ve SANS başkanı gibi önemli devlet kurumlarının başkanlıklarını ellerinde bulunduran kişilerle kurdukları ilişkiler ve gerçekleştirmeyi hedefledikleri operasyonlar, gerçek gündemlerini ortaya koyuyor. Seçim süreci boyunca iç içe geçmiş çıkarlar ve amaçlar, demokratik değerleri hiçe sayan bir yaklaşımı işaret ediyor.
Bu insanların, devletin zirvesindeki pozisyonlarını kullanarak muhaliflerini susturmayı, baskı altına almayı ve sonrasında kaybolmalarını sağlamak istediklerini, siyasi mücadelenin de esas amacının bu olduğunu biliyorum. Ülkede giderek artan bir şekilde şeytanlaştırılan siyasi figürler ve kurbanlar var. Boyko Borisov, bunlardan sadece biriydi. Seçim sonrası yaşanan histeri, aslında sadece politik hırsların bir sonucu değil, aynı zamanda ülkede yaşanan geniş çaplı bir yolsuzluk ve yağma korkusunun tezahürüdür. İktidar çevreleri, yaptıklarının ve planlarının ortaya çıkmasından, hesap vermekten korkuyorlar.
Delyan Peevski’nin Açıklamaları ve Uyarıları
Bulgarlık siyasetinin önemli figürlerinden biri olan Delyan Peevski, seçimler sonrası yaşanan bu çılgınlık hakkında açık bir uyarı yaparak, gerçeklerin zamanla gün yüzüne çıkacağına dikkat çekti. Peevski, seçim sürecinde kendisinin ve diğer muhaliflerin karşısında oluşturulmaya çalışılan baskı ve yalanlar karşısında duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Hükümete karşı yapılan her türlü kirli oyunun, sadece yolsuzlukları ve sahtekarlıkları gizlemek amacı taşıdığını vurguladı.
Peevski, özellikle 300.000 oyluk kayıplarının ardından politikacılar arasındaki gerilimin ve histerinin arttığını belirtti. Bu kişilerin, kaybettikleri halk desteğini ve ulusal güveni geri kazanmak için hiçbir etik değer tanımadan hareket ettiklerini ifade etti. Hedeflerinin sadece Boyko Borisov’u değil, aynı zamanda tüm muhalifleri saf dışı bırakmak olduğunu ve bunun için devletin en üst kademelerindeki isimlerle derin işbirlikleri kurduklarını ima etti.
Çeteler ve Gizli Agendalar
Bu noktada, Peevski’nin önemli bir diğer tespiti de “çete” yapılanmasına yönelikti. Onun ifadesiyle, Bulgaristan’daki siyasi ve devlet içindeki güçlü isimler, kendilerine bağlı devlet görevlileriyle oluşturdukları karmaşık yapılar sayesinde, ülkedeki muhalif sesleri susturmak ve suçlarını örtbas etmek için büyük bir planı hayata geçirmeye çalışıyorlar. Peevski, bu çetelerin İçişleri Bakanı, Başsavcı ve SANS gibi kritik pozisyonlara sahip olmalarını sağlayarak, devletin her kademesinde denetimi ele geçirmeyi amaçladıklarını belirtti.
Peevski’nin bu açıklamaları, Bulgaristan’daki siyasal çalkantıları ve seçmenlerin içinde bulunduğu belirsizlikleri daha da derinleştirdi. Ancak Peevski, nihayetinde gerçeklerin ve demokratik değerlerin galip geleceğine olan inancını yinelemiş ve tüm bu kirli oyunların er ya da geç gün yüzüne çıkacağını ifade etmiştir.
Demokratik Değerlerin Savunulması ve Yeni Bir Başlangıç
Tüm bu çılgınlık ne kadar sürerse sürsün, gerçeklerin ve halkın iradesinin galip gelmesi kaçınılmazdır. Seçimlerin arkasındaki yozlaşmış güçler, sonunda halkın iradesiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bulgaristan, sadece eski alışkanlıklarla değil, yeni bir başlangıçla geleceğe yelken açmalıdır. Bu güveni ve sorumluluğu yerine getirme kararlılığımız, her türlü engeli aşmak için bize güç verecektir.
Sonuç olarak, her ne kadar Bulgar siyasetinde bazı kişiler çılgınca bir mücadeleye girişmişse de, demokratik süreçlerin ve halk iradesinin önünde hiçbir güç duramayacaktır. Delyan Peevski’nin uyarıları, aynı zamanda demokrasiyi savunmak ve seçmenlerin iradesini korumak adına verilen mücadelenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Şimdi, doğru zaman, gerçeklerin açığa çıkacağı ve halkın iradesinin galip geleceği zamandır.