Bulgaristan Türklerinin ilk düğmesi 1934 yılında ters iliklenmişti.
O döneme kadar İstanbul’dan seçilen Başmüftü, artık Bulgar devleti tarafından atanmaya başlanmıştı maaşlarını da Sofya verecekti. İşte İlk düğme Bulgar’ın eline geçmiş oldu. Artık ne yaparsak yapalım iki yakamız bir araya gelmeyecekti. Bu halkın üzerinde çok sosyolojik çalışmalar yapıldı. Bizim Türkçe gazetelerimizi bir sayfa Bulgarca olsun ne olur diyerek başlandı ve sonunda Türkçe sayfa kalmadı. Bizden evlerden eski kitaplarımızı öğretmenlerimize toplatırdılar. Öğretmenler evde Türkçe kitapları getirin okula toplayalım arkadaşlarınız da okusun diyerek evlerimizden Türkçe kitaplar toplandı Ardından kitapları gören olmadı. Böyle bizlere kendi kendimizi yok ettirdiler. Bizim öğretmenlerimiz öğretmenlik dışında istihbarat işleri için okullardaydı. Evlerde annen, baban, deden namaz kılıyor mu, Türkçe radyo dinleniyor mu, yani hepsini o küçücük çocuklara soruluyordu. Bizler kafalarımıza vura vura biz törelerimizi unutmadan bu günlere gelebildik. Bu zavallı insanlarımız çaresiz bıraktılar. Türkiye de göç almaktan başka bir şey yapamadı maalesef. O dönemlerde öyleydi. Şimdi her şey değişti, eskisi bitti yeni metotlar geliştirmeliler eskilerin alıcısı pek kalmadı.
Bulgaristan’da 1944-1989 yılları arasında
köyden kente taşınmak izine tabi idi.
Şehirlerde Türk semtleri kurup Müslüman geleneklerimize göre yaşamamız yasaktı. Köylerine kapanan Türklerin medeniyet ve edebiyat yaratma, aydınlanma yolunu bulamayacaklarını hayal etmişlerdi. Onlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türkiye halkının ve Türk Dünyası’nın Bulgaristan Müslümanları üzerindeki etkisini dikkate almak istemiyorlardı.
Bulgaristan Türklerinin Türkiye ile ilişkileri koparılmak istendi
Türkiye’deki akrabaları ile ilişkilerini koparmaya çalışırken, hatta devlet işine giren bir Bulgaristan Türküne Türkiye’de akrabam yok belgesi imzalatmalarına rağmen, Türklerin birlik ve beraberlik ruhunu sürekli pekiştirmelerine ve güç toplamalarına şaşırmışlardı.
Bugün açıkça yazabilirim ki, bu işlerde birçok ajan kullanmasına il, ilçelerde ve Bulgaristan Bilimler Akademisi şubelerinde birçok uzman çalıştırmalarına rağmen, Bulgar görevliler Müslümanların yaşayış biçimindeki anlamları bilmiyorlardı.
Onlar, Türklerin bayramlarda, mevlitte, çocuk doğduğunda, düğünde, ölüm halinde, ziyaretlerde birlikte yemek yemesine de anlam verememişlerdi.
Onlara, Türklerin birlikte yemek yemesi Türklüklerinin ifadesidir ihbarını ileten olmamıştı. Bu birlikteliğin, yediden yetmişe birlikte savaşmaya hazırız anlamı taşıdığı bir kutsallıktı.
Sembollü yoktu, fakat asla eleştirilmeyen ve yorumlanmayan bir kutsallıktı.
72 bin kişinin 21 Mayıs 1989’da bir Mübarek Ramazan Gününde birlikte Büyük Ayaklanmaya kalkışması çok anlamlı oldu.
İlk günlerde hiç kimse bayrak açmadı ve pankart taşımadı.
Düşmanı susarak yenmek de kutsaldı!
Ayaklanmamızın hak ve özgürlük şiarı din esaslı bir açıklamaydı. Yüce Tanrının bize verdiğinden fazlasını istemiyoruz, haklarımız ve özgürlüklerimiz kutsalımızdır, anlamı yayıldı.
Birlikte dualar eden, birlikte mevlit dinleyen, birlikte şerbet içen, birlikte oduna, çalıya giden, birlikte çalışan, oynayan, türkü söyleyen, yemek yiyen insanlarımız birlikte baş kaldırmış savaşa kalkmıştı.
Devlet akılla yönetilir. Azınlıkların kendi liderlerini yükseltmelerine olanak vermeyen devlet zorbacıdır. Devletlerin temelinde kültür ve medeniyet var. Kültür ve medeniyetin ana unsuru inanç sistemidir. İnanç sistemi o toplumun dini değerleri bunların kültüre yansımasıdır.
Bulgaristan’da, bayrak sembolü zeytin dalı olan Türklerdir, Müslümanlardır.
Tüm etniklerin gül demetini değerleyen ve Bulgaristan kokmasını sağlayan ve sağlık veren de Türk ve Müslümanlardır.
Bulgaristan’da Türkler kendi Liderini kendileri seçmeliydi.
Fakat 1989 yılında herkes göç yollarına düşmüş ve kimse bu konuyu düşünemedi bile. Böylece bizler 30 yıl boşa geçirmiş olduk. Türkiye de bu konuda maalesef yol gösterici olamadı. Burada bulunan Büyükelçilik ve konsolosluklar vize vermekten başka bir şey yap(a)madılar. AB’ye girdik ve vizelerde kalktı derken herkes buralardan kaçtı uzaklara yerleştiler.
Bu sebeple bizler beklemekten vaz geçip artık kendi aramızdan başkalarına uşaklık yapmayan birilerini bulup toplumuna hizmet edecek her bölgede Liderimizi seçmeliyiz.
Ne yazık ki işveren, hiçbir zaman, çalışanların hakkını kendiliğinden vermez. Bu yüzden, çalışanların haklarını aramaları ve istemeleri gerekir. Artık kendimize gelmeli ve hakkın peşinden gitmeliyiz, geleceğimizi bize yabancı örflerimizden adetlerimizden uzak insanların eline bırakmamalıyız. Kendimiz çocuklarımıza yeni gelecekler inşasına bizler başlamalı gençlerimiz ardımızdan gelecektir.
1989 yılındaki konjektür yine önümüzde 2022 yılı içerisinde yapılacak erken genel seçimlerde de bunun zamanı geldiğini düşünüyoruz.
Türkiye bunca yıldır HÖH partisini desteklemekle aslında Bulgaristan Türklerinin asimilasyonunu desteklemiş oldu.
Bu son 2022’de Cumhurbaşkanı seçimlerinde bizim BULTÜRK’ün HÖH adayı Mustafa KARADAYI’yı desteklememiz onlara benzemediğimizi göstermek içindi. Burada Bosna Hersek’in kurucu lideri Aliya İzzetbegoviç’in sözlerini bir daha hatırlayalım. “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.” sözleri çok anlamlıdır.
TÜRK PARTİSİ 2011 YILINDA TÜRK ADAYINI DESTEKLEMEDİ
Çünkü onlar 2011 yılında bizim ilk defa Bulgaristan’da çıkartmış olduğumuz Türk Cumhurbaşkanını desteklememeleri bir yana, HÖH’lüler gittiler BSP eski BKP BULGAR KOMUNİST PARTİSİNİN adayını desteklediler. İşte bunu biz dünyada kimseye anlatamadık.
Bizi dövdüler, hapislere attılar, ismimizi bile değiştirdiler dediğimiz partinin peşine takılıp Türk halkına o partiden Cumhurbaşkanı seçtirdiler. Bunlar daha o zaman kendilerinin ne olduklarını kime çalıştıklarını göstermiş oldular.
Bu kadar ahlaksız ve vefasız olacaklarını idrak edemedik. Her şeye rağmen bizler bizden oy dahi istemeyen Bulgar Cumhurbaşkanı adaylarına oy vermekten ise sadece ismi Türk olan birini desteklemekten yine de gurur duyuyoruz.
Bizim davamız var onlar bunu anlamaz anlayamazlar. Bizim davamız Türk-İslam davasını yaşatmaktır. Bulgarlar bizden karşılıksız oy istiyorlar bu olmaz, olamaz.
Bulgaristan’daki gelişmelere biz Bulgaristan Türkleri dışında kimse çözüm bulamaz ve cevap veremeyeceği ortaya çıkmış oldu. Bize biz yeteriz, yeter ki ayağı kalkalım biz varız diyelim. İnsanlık görevimizi yapalım yeterli olur.
Bulgaristan’da 1990 yılından beri “Demokrasi-Demokrasiya, Eşitlik-Ravenstvo, Kardeşlik-Bratstvo, Tolerantnost-Bir birine tahammül” konuşulmakta amma hiçbir zaman bunlar yapılamadı.
Sadece sloganlarda kaldı, çünkü Bulgarlar Türk siyasetçilerini Bulgarlaşmasını istemelerine devam ettiler. Onlarla birlikte çalışmak değil onların onlara benzemelerini istediler.
BULGARLAR BULGARİSTAN’I TÜRKLERLE BİRLİKTE YÖNETMEK PAYLAŞMAK İSTEMİYORLAR. BULGAR PARTİLERİ TÜRK ADAYA YER VERMİYORLAR ve PARTİLERİNE TÜRK YÖNETİCİ ALMIYORLAR.
Düşünebiliyor musunuz Türklerin yoğun olarak yaşadıkları hatta %70 olan Kırca Ali de bile 30 yıl içerisinde Bulgar partilerinden bir belediye başkanı adayı dahi gösteremediler. Bundan daha büyük bir örnek olur mu, bir parti bunu nasıl yapabilir. Seçilemeyeceğini bile bile buna devam ettiler.
Bizim çabamızla İlk defa GERB Kırca Ali’den milletvekili adayı 1.sıradan Türk isimli Vejdi RAŞİDOV’u (o da ödül olarak Türk tiyatrosunu kapattı) gösterdi ve o da milletvekili adayı seçildi fakat arkası gelmedi.
Yani Bulgar devleti ve Bulgar partilerinin tamamı HÖH-DPS ile birlikte çalıştıklarını göstermiş oldular. Çünkü bu devam etseydi Sözde “Türk” partisi HÖH’ün sonu gelecekti.
Bulgar partileri Türk bölgelerden temiz Türk adayları çıkarmadıkları sürece halk HÖH’e oy vermeye devam edeceklerdir.
İşte bunun için bizler alternatifler üretmeliyiz.
Fakat Bulgarlar, bilmedikleri şu ki, Türkler olmadan Bulgaristan’a demokrasinin gelmeyeceğini hala öğrenmiş değiller.
İşte bunun için önümüzdeki 2022 yılı içerisinde yapılacak erken genel seçimler çok önemli olacaktır.
Ya Bulgarlar kendilerine gelerek Türk oylarını almaları için Türklere değer verecek ve gelin Bulgaristan’ı beraber yönetelim diyecekler ya da Bulgar devleti AB’nin içinde kaybolup gidecektir.
Bildiğiniz gibi önümüzde 10 yıl içerisinde dünyada çok devlet tabelaları değişecek yani yok olacaktır. İşte bunun için Bulgarlar bunu iyi anlamaları devletlerini korumak isterlerse Bulgaristan’da Türklerle birlikte sadece yaşamak değil paylaşmayı da örenmelidirler.
Yoksa yazık olacak bu gidişle devletin ayakta kalması çok zor…
Ayrıca yeni parlamentoya giren partiler bu gidişatı değiştirebilirler. İlk önce çift vatandaşların seçme yolu açılması, Bulgaristan dışında olanlar daha rahat ve herkes oy kullanabilmesi için sandıkları artırmak, zorluk değil kolay yollar aramak veya posta ile oy kullanmalarının yolu sağlanmalıdır. Bulgaristan’da bağımsız adayların yolu açılmalıdır, Bulgaristan’a demokrasinin yolu buradan açılacaktır.
Sadece Türkler değil Bulgarlardan da temiz dürüst olanlar siyasetin ve yönetimin dışında kalmaktalar, bu seçim sistemi değiştirilmelidir. Hak ve hakkaniyet, adaletin kuralları uygulanmalıdır.
Bunun yolu tüm seçmenlerine eşit mesafede olmak, ırk renk, dil din bakılmaksızın.
Artık Bulgar partileri şunu çok iyi öğrenmelidirler: Türklerin içerisinden ajan-muhbir olmayan kişileri partilerine almaları gerekir. Bulgar Partileri yönetimlerine Başkan yrd. gibi görevlerde Türklere de yer vermelidirler. Bunlar 30 yıldır yapılmadı. Partiler başkan yardımcıları almalıdırlar ve bunlar siyasete bulaşmamış temiz genç Türklerden almaları gerektiğini öğrenmelidirler.
Öncelikle HÖH’te siyaset yapanlardan uzak durmaları gerekir. Hatta uşak zihniyetinde olanları devlet kademelerinden uzaklaştırmaları iyi olacaktır.
Yeni siyasette yeni ve genç kişiler olmalı, kendi toplumunu seven, düşünen kişiler olması gerekir. Bulgar partileri Türk bölgelerinden Türkleri vekil listelerinde ilk sıralara koymaları gerekir. Belediye başkanlıklarında da bunu yapabilmelidirler.
Yok bunu da yapmazlarsa artık bu seçimlerde Türkler kendi bağımsız adaylarını çıkartmaları gerekir ve her bölgeden bir aday olmalı. Bu adayın ahlaklı merhametli, vicdanlı ve dürüst olması yeterlidir. Kendi Toplumuna faydalı olmayan birinin devlete yardımı olmaz olamaz… Bu böyle biline…
Bulgaristan’da Türk partilerine güven olmadığı apaçık ortadadır.
Bunun için iki önümüzde iki seçenek vardır;
– ya bağımsız aday olmak
– ya da Bulgar partileri ile birlikte seçime girmek. Bulgaristan’ı birlikte yönetmek için.
- Bölgelerden Bağımsız 15 milletvekili çok rahat çıkacağı kanaatindeyiz. Sadece bu adayların geçmişte ve ailesinde muhbirlik ve ajanlık olmamalıdır. Artık gerçek TÜRK ve MÜSLÜMANLARIN yönetimi devralma zamanı gelmiştir. Zaten Türk milletine bir milletvekili yeterlidir. Bu milletvekili parlamentoda Türk ve Müslümanların sözcüsü olmalıdır bu gün eksik olan budur.
BULGARİSTAN’DA TÜRK DÜŞMANLIĞI SON BULMALI
Bulgaristan’da demokrasinin yer bulmasını isterseniz yol belli.
Dış güçlerin zihinlerinize yerleştirdiği Türk düşmanlığı ile hayatınızı sürdüremezsiniz. Bulgaristan’da bu zihniyetin var olduğu sürece ülkenin geleceği karanlıktır. Bu iki toplum ülkenin gelişmesi refahın artırılması huzurlu güvenli bir gelecek için aralarındaki kin nefret sözlerinden uzaklaşmalıdırlar. Ortak gelecek konusunda özverili çalışmalar yapılmalıdır.
PARLAMENTODA YENİ PARTİLER DEĞİŞİMİ YAPABİLİRLER
İşte bunun için bu yeni kurulan ve parlamentoya giren partilere yol göstermeye hazır olduğumuzu ve tüm Bulgaristan’ı Türklerle birlikte nasıl yöneteceklerinin yol haritasını çizebiliriz. Yeter ki samimi olsunlar. Bizler herkesle görüşmeye hazırız ve tüm görüşmelerimizi halkımızın gözü önünde yapmaya hazırız.
Türklerde yalan yoktur, halkımızın karşısında ne konuşursak odur.
Kapalı kapılar ardında siyaset yapma dönemi kapanıyor.
Bizler her zaman sözümüzde duranlarız, dün ne dediysek bugünde aynısını söyleyenlerdeniz. Bizler dünyaya güzel ahlakı tamamlamak için gelenleriz.
İçimizdeki hain-ajanlar sizlere bizi yanlış anlatmışlardır.
Bu işi ya Bulgarlarla beraber yapacağız ya da bizler kendi başımıza bunu yapacağız. Bunun başka yolu yok.
Türk halkına da şunu söylüyorum en azından hainler-muhbirler kadar sizlerde cesaretli olmalısınız ve bu yolda mücadele etmelisiniz. Çocuklarımız için çalışıyoruz nutukları atmaktansa sahada çalışmalara katılmalıyız, yeni tarihi bizler yazacağız bundan hiç kimsenin şüphesi dahi olmasın. Bu gün yaptığımız her şey yarının tarihidir. Bunu idrak edip ona göre davranmalıyız.
Hiç bir şey hazıra verilmez hazıra sadece uşaklık verilir…
Yeni tarih yapılıyor herkes yerini almalıdır, herkes kendine yakışanı yapmalıdır.
TÜRKLERİN BULGARLARDAN VE BATIDAN FARKLILIKLARI…
Türklerde huzurun sahibi KALP’tir. Nefis değildir. Bizler için kazancın helali önemlidir, haramdan kar olmaz, haramdan hiç kimse adam da olamaz.
Nesillerini yok ediyorlar farkında değiller. Kendi kendine yapıyorlar farkında bile değiller. Sadece bizim değil tüm dünyada problemler var ekonomi kötü ve sancılı geçiyor. Afrika’ya göre çok az Almanya’ya göre fazla. En kritik zaman aşıldı dünya tarihi değişiyor. Dünya yeniden yapılanıyor, önümüzde 10 yıl içerisinde çok devletler yok olup gidecek bunları iyi görelim kendimizi hazırlayalım. Dünya’da yeni sistem dünyayı köle olmaya hazırlıyor. Bu prangadan kurtulamayan ulus devletlerin sonu diyebiliriz. Bunlar çok kısa zamanda olacaktır.
İmanın kime ne zaman verileceği insanın gayreti ile beraber Allahın rahmetidir.
İşte bu gün bunun farkına varamaz isek bizler dünyayı yine arkasından bakmak zorunda kalırız. Bu sefer her şey farklı olacak, Türkler derinden geliyorlar ilmek ilmek yeni dünyayı ördüklerinden emin olun. Allah yar ve yardımcıları olsun…
Gençlerimize şunu hatırlatmak isterim:
Değerli gençler; Batı akılla karar verir onlar için akıl padişahtır son sözü o söyler. Bizde Türklerde padişah kalptir, akıl ise onun veziridir.
Bu kararlar dinin ve ahlakın süzgecinden geçmez ise bunu en akıllı adam karar verse bile eğer o süzgeçten geçmediyse o pekala katil de olabilir, namussuz da olabilir, o hırsız da olabilir.
Hatta bunları yalancı elekten geçiriyorsa yine aynı şeyler olur.
Hani ben imanlıyım deyip de imansızca davranıyorsa, artık günümüzde bu moda oldu.
Mesele cevheri İman’ı kaybetmemek
Burada en önemli nokta iman yönüdür. Yoksa hiç birinin bir anlamı yoktur.
Hani ne diyorlar; Eğer bir kişide iman varsa bir yaz diyor, dürüst ise yanına bir sıfır yaz, cesaretliyse daha bir sıfır yaz, Ahlaklıysa yanına bir sıfır daha yaz diyor. Ve devam ediyor şöyleyse yanına bir sıfır daha yaz vsy.
Amma eğer o iman giderse o bir oradan kaldırdığında sadece sıfırlar kalıyor.
O sıfırlar da hiçbir işe yaramıyor. İstediğin kadar eğitimli, dürüst çalışkan da olsa hiçbir anlamı yok. Bunu çok iyi idrak etmelisiniz.
Mesele cevheri kaybetmemek yoksa bu devletin zenginleşmesi kendi başına hiçbir şey çözmeyecek.
Devletin insanlığın huzur bulabilmesi için kalbin huzur bulması lazım beyin huzur bulmaz. Kalp huzur bulursa bütün vücut organize olarak huzur bulur. İnsanlarımız zaten hep burada karıştırıyorlar. Bunu çok iyi idrak etmelisiniz, bundan sonrası zaten kendiliğinden yerini bulacaktır. Amaç adam olabilmektir.
Bizim hepimizin ortak noktamız Osmanlı şimdi ise onun yerine kurulan Türkiye Cumhuriyetidir. Ortak noktamız Osmanlı, tespihin imamesidir.
Bunu iyi kavrayınız bu imameye bu sefer dağılmamalı bu sefer bu imameye birlik ve beraberliğe davet ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Türk Dünyasını ve İslam dünyasını bir araya getirdi. Afrika’yı hatta Dünya’da tüm mazlumları bir araya getiriyor.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti ayağı kalktı, imamiye imamiyelik görevini yapmaya başladı.
Bizler hep geri çekildik, Türkiye biz Bulgaristan Türklerine göç almaktan başka bir şey yap(a)madı. Şu ana kadar oturdunuz her masada kaybetmek için oturduk. Türkiye ilk defa uluslararası alanda masa kuruyor kazanmak için, artık kendisi strateji üretiyor, teknolojide dünya ile savaşıyor, sahada kendini gösteriyor ve kazanıyor. Daha ne yapsın…
Halk özellikle gençler hemen ekonomik getirisi anında olmasını bekliyor. Evet, Türkiye zenginleşecek ve bu çok kısa bir zamanda olacak. İşte en büyük sınav aslında bundan sonra başlayacak. İnsanlar bu zenginliği zannediyorlar ki kendilerine huzur getirecektir. Bu gün AB ülkelerinde en zengin bölgelerde kendi hayatına kıyan insan en çok bu bölgelerde oluyor. Bir düşünün neden niçin, yani para zenginlik her şey değil hatta hiç bir şey değil. İmanlı, ahlaklı, dürüst, davası olan gençler yetiştirmeliyiz. Bizim davamız dünyada insan olmak adam olabilmektir. Bizler yaşadığımız yerde çevremize iyilik saçan, hayat verenlerden olmalıyız. Bizim davamız bu dünyada iyiliklerin güzelliklerin efendisi olmak kısaca adam olmaktır.
Bulgaristan’ın geleceği Türklerin iman ve azmine bağlıdır.
Halkımızın yükselteceği liderimizin iradesinden güç alacaktır.
Hayırlısı! Amerika’nın yerini Türkiye almıştır, çok yakında dünya da bunu kabul edecektir. Bulgar partilerden hangisi Türkleri yanına alırsa o parti devleti yönetecektir bu böyle biline…
Saygılarımla
Okuyanlara sağlıklı günler ve teşekkürler
Paylaşınız.