Gülten RAYİMOĞLU

Osmanlı-Rus Savaşı’nı 1877-1878 yıllarında kaybeden Türkler, 1908’de tam bağımsız bir krallık hâline gelen Bulgaristan, 1944-1989 yılları arasında sosyalist yönetim ile idare edilmiştir ve 1989’dan itibaren demokratik bir yönetime geçmiştir. Ancak bu süreçte, Bulgaristan’da özellikle Türkler, Pomaklar ve Romanlara yönelik çeşitli kültürel asimilasyon, ayrımcılık, dışlama, kimlik değiştirme, etnik soykırım ve sınır dışı etme gibi uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Buna rağmen, Bulgaristan, azınlıkların kültürel haklarını koruyacağına dair birçok uluslararası sözleşmeye imza atmıştır.

1947-1970 Dönemi: Sosyalist Rejim ve Anayasalar
Bulgaristan’da sosyalist rejimin ilk anayasası olan 1947 Anayasası, ulusal azınlıklara yönelik bazı haklar tanımıştır. Bu anayasanın 79. maddesinde, “Ulusal azınlıkların Bulgar dilini öğrenmeleri zorunlu olmakla birlikte, kendi ana dillerinde eğitim alma ve ulusal kültürlerini geliştirme hakkı da vardır” ifadesi yer almıştır. Ancak, 1971’de kabul edilen yeni anayasa olan “Jivkov Anayasası” ile 1947 Anayasası’ndaki “ulusal azınlık” ifadesi kaldırılmış ve yerine “Bulgar olmayan soydan olan vatandaşlar” ifadesi getirilmiştir. Bu anayasanın 45. maddesinin 7. fıkrasında, “Bulgar olmayan soydan olan vatandaşlar, Bulgar dilini öğrenme zorunluluğunun yanı sıra, kendi dillerini öğrenme hakkına da sahiptir” denilmiştir.

1980’ler: Etnik Soykırım ve Kültür Kırımının Zirveye Ulaşması
1980’li yıllarda Bulgaristan’da, “Soya dönüş” adı verilen resmi teze dayalı olarak Türkler üzerinde yoğun bir kültürel soykırım uygulandı. Bu tez, Türkçe konuşanların Osmanlı döneminde zorla Türkleştirilen Bulgarlardan ibaret olduğu ve bu kişilerin, tarihsel farkındalıkla gönüllü olarak Bulgar soylarına dönmek istedikleri iddiasına dayanıyordu. 1984-1989 yılları arasında, Türkler üzerinde uygulanan etnik soykırım, kültür-kırım ve etnik temizlik politikaları, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nde Türk varlığını silmeye yönelik baskıcı bir sürece dönüştü. Bu dönemde, Türk kültürünün ve kimliğinin yok edilmesi amacıyla çeşitli devlet politikaları uygulandı.

Yeniden Doğuş Süreci ve Kültürel Soykırımın Hızlanması
1980’lerin sonlarına doğru, Doğu Avrupa’daki sosyalist rejimlerin çöküşüyle birlikte, Bulgaristan’da kültürel soykırım süreci hız kazandı. Bu dönemde uygulamaya konulan “Yeniden doğuş süreci”, Bulgar hükümetinin Türk kimliğini ve kültürünü silme amacı güden en sert uygulamalardan biri oldu. Sosyalist rejimin son yıllarında, Türkler ve Pomaklar üzerinde büyük bir kültürel baskı uygulandı, zorla isim değiştirme ve din değiştirme uygulamaları başlatıldı. 1989 yılına gelindiğinde, bu politikaların etnik temizliğe dönüştüğü ve binlerce Türk’ün zorla sınır dışı edildiği bir süreç başladı.

1991’de Demokrasiye Geçiş ve Yeni Anayasa
Sosyalist rejimin yıkılmasından sonra, 1991 yılında kabul edilen yeni anayasa ile Bulgaristan Cumhuriyeti kuruldu. Bu yeni anayasa, tüm vatandaşlar için “Bulgar vatandaşı” ifadesini kullandı ve etnik kökenine bakılmaksızın her birey için eşit haklar tanındı. Ancak, Bulgaristan Cumhuriyeti’nin anayasasında, eski sosyalist dönemdeki gibi “Türk” ifadesi geçmemekte, bunun yerine “ana dili Bulgarca olmayan vatandaşlar” ifadesi kullanılmaktadır. Bu durum, Bulgaristan’da Türk kimliğinin tanınmaması ve bu kimliğin reddedilmesi anlamına gelmektedir.
Sonuç
Bulgaristan’da, özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren uygulanan kültürel soykırım ve etnik temizlik politikaları, Türkler ve diğer etnik grupların kimliklerini silme amacı güderek, ülke tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu süreç, yalnızca fiziksel varlıkları değil, kültürel ve toplumsal kimlikleri hedef almıştır. Yeni demokratik dönemde, etnik grupların hakları tanınmaya çalışılmakla birlikte, geçmişteki kültürel soykırımın izleri hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir.

Reklamlar