Bulgaristan‘da 1989’da çöken komünist diktatörlüğün kurduğu Belene Toplama Kampı’nda bir araya gelen mağdurlar ve yakınları, eski rejimin zulümlerini kınadı.
Ülkenin Romanya ile ortak sınırının büyük bölümünü oluşturan Tuna Nehri’nde Belene kasabasının karşısında yer alan Persin Adası’nda 1949’da kurulan toplama kampından kapatıldığı 1987’ye kadar 15 bini aşkın rejim karşıtı geçti, yüzlercesi işkence edilerek öldürüldü.
Eski diktatör Todor Jivkov’un 1989’da devrilmesinden sonra 1990’dan bu yana kampta her yıl anma törenleri düzenleniyor. Mağdurlar, Bulgar devletinden hala adaletin yerine getirilmesini bekliyor.
İktidarının son yıllarında, 1984-1989 döneminde milliyetçiliğe sarılan Jivkov rejimi, ülkedeki Türk ve Müslümanlara yönelik asimilasyon kampanyası başlattı.
Asimilasyon kampanyası sonucu Türkiye’ye göçe zorlanan 700 bini aşkın Bulgaristan Türkü ve Müslüman, her yıl ülkenin “en korkunç toplama kampı” olarak anılan Belene’ye gelerek diğer mağdurlar ve yakınlarıyla geçmişin acılarını paylaşıyor.
Eski Komünist Partinin izinde siyaset yürüten, parlamentoda grubu bulunan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve bu partinin adayı olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı Rumen Radev, bugüne dek Belene’deki törenlere katılmadı.
Bu yıl Bulgaristan Ulusal Marşı ve Avrupa Birliği (AB) Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören, ülkedeki başlıca dinlerin temsilcilerinin dua merasimiyle devam etti.
Törenin şeref konuğu eski Cumhurbaşkanı Petar Stoyanov, yaptığı konuşmada, komünist rejimin zulüm ve acımasızlığına anlam vermenin mümkün olmadığını söyledi.
“İlginçtir ki içgüdüsüyle hareket eden bir hayvan, kendi türünden başka bir hayvanı öldürebilir ancak asla aşağılayıcı şiddet uygulamaz.” diyen Stoyanov, şunları kaydetti:
“Oysa gördük ki bir insan başka bir insana karşı o kadar acımasız olabiliyor. Acımasızlık, komünist rejimin son derece karakteristik bir özelliğiydi. Belene’nin anısını ve komünist rejimin tüm korkunç olaylarını ulusal hafızamıza dahil etmemek, affedilmez bir günah olur.”
“Tek suçum Türk olmaktı”
Zamanında kendi dini, kültürü, dili ve isimlerinden vazgeçmek istemedikleri için Belene’ye “siyasi suçlu” olarak sürülen çok sayıdaki göçmen, otobüslerle Türkiye’den gelerek anma törenine katıldı.
Katılımcılar, suçlularının hala cezalandırılmaması ve kampon bu zulümleri gelecek nesillere anlatacak şekilde müzeye dönüştürülmemesine karşı tepkilerini AA muhabiriyle paylaştı.
Belene’ye 1985’te getirilen ve suçsuz yere bir yıl yatan 74 yaşındaki Hasan Halil, “Tek suçum Türk, milliyetçi, Atatürkçü olmaktı. Devlet bize dedi ki: ‘Biz, sizi bunun için mi okuttuk?'” şeklinde konuştu.
Halil, kendi döneminde kampta bulunan 520 kişinin sadece 8’inin Bulgar olduğunu söyledi.
Direnişlere katılmaktan dolayı 1984’de okuduğu üniversiteden alınarak Belene’ye gönderilen 65 yaşındaki Rıfat Yağcı da şunları dile getirdi:
“Soykırımın 40’ıncı yılı dolayısıyla bugün buraya geldik. 2,5 yıl burada kaldık, 2,5 yıl sürgüne yollandık. Dava arkadaşlarımızla buradayız. Adalet önünde suçlularının yargılanması için 40 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz ama sonuç alamadık. İnşallah demokratik Bulgaristan, bu konuda çözüm bulur.”
Törene Bursa’dan katıan Nurettin Yılmaz da “1985’te buraya geldim ve 13 ay kaldım. Çok işkence gördüm. 40 senedir davamızı sürdürmeye çalışıyoruz. Suçluların ceza almasını istiyoruz. Hala tek bir suçlu bile cezalandırılmadı.” diye konuştu.
Kamp arkadaşlarının birçoğunun vefat ettiğini anlatan Yılmaz, “Bizlere de sıra geliyor. Ölmeden suçluların cezalandırılmalarını görmek istiyoruz.” dedi.
Saydalı Alişahgün de evinden alınıp emniyette 3,5 ay soruşturulduğunu belirterek, “Her türlü işkence, psikolojik baskı, ayrımcılık, korku egemenliğine maruz kalıp ölümle burun buruna geldik. 5 yıl siyasi suçlu olarak ceza yedim.” ifadelerini kullandı.
İzmir Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Abdurrahim Nursoy, asimilasyon sürecinin yarattığı derin travmalara değinerek, “Amacımız, sürecin unutulmaması. Hiçbir insanın dili, dini, ırkı, inancı ne olursa olsun, bunların bir daha asla yaşatılmamasıdır ve bunu nesillerimize aktarmak, görevimizdir.” ifadelerini kullandı.
Nursoy, geçmişin unutulmaması adına Belene Toplama Kampı’nın müzeye dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı.
Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Gülten Yerbasan da “Bu acıları hak etmediğimizi düşünüyorum.” diyerek, şu ifadeleri kullandı:
“Türk ve Müslümanlar olarak Bulgaristan’da hiçbir zaman ne isyankar ne de devlete karşı en ufak bir savaşımız ve karşı koyuşumuz oldu. Olmayacak da. Jivkov rejiminin Türkler ve Müslümanlar üzerinde yapmış olduğu asimilasyon işkencelerini ve ölümle sonuçlanan bu acıları hiç unutmadık, unutmayacağız ama bu demek değildir ki biz kin ve nefret içinde yaşıyoruz.”
Bulgaristan’ın güneydoğusundaki Mestanlı kentinden göç eden ve Bursa’da Mestanlılar Derneğinin başkanlığını yapan Mestaniye Efe, “Burada acılar o kadar çok yaşanmış ki onları ileriye aktarmanın tek yolu buraya sahip çıkmaktır, burada yaşanan acıların ve mağdurların yanında olmak.” değerlendirmesinde bulundu.
Mağdurların çocuklarının bu misyonun bayrağını devraldıklarına işaret eden Efe, “Belene’de 550’ye yakın bizim mahkumumuz, kardeşimiz, ağabeyimiz yatmış. Bu, bizim sorunumuz değil Bulgaristan rejimin sorunuydu ama sahip çıkmak bizim görevimiz.” ifadelerini kullandı.
Yazarlar da komünist rejimin baskılarını kınadı
Belene’deki mağdurların gerçek anılarına dayanan “Göçtürk” romanının yazarı Ayten Öztürk, büyük acıların yaşatıldığı bu toplama kampının hala müzeye dönüştürülmemesinden dolayı üzüntüsünü paylaştı.
Kamptaki binaların yıkılmaya bırakıldığını, kendi kaderine terk edilmiş olduğunu belirten Öztürk, “Buranın insanlığın ‘utanç yeri olarak’ müzeye dönüştürülmesi ve tüm dünyaya soykırımın ne kadar yanlış bir politika olduğunun gösterilmesi gerekiyor.” dedi.
Tören arifesinde Belene’de kamptaki mağdurların hayatını anlatan “Sizi Tanımıyorum” romanının tanıtımını yapan Bulgar yazar Teodora Dimova da binlerce insanın aşağılandığı, acı çektiği mekandaki anıtın bakımının sadece sıradan birkaç insanın çabasıyla oldukça özenilerek yapıldığını söyledi.
Eski komünistlere ait Bulgaristan’daki her türlü anıta daima finansman bulunduğunu dile getiren Dimova, “Biz, herhalde eski Doğu Bloku ülkelerinin arasında ibadet ve saygı görmesi gereken bu gibi yerleri ihmal eden tek ülkeyiz.” dedi.
Bulgar mağdurların anıları
Törene Belene’de katledilen babasının ölüm belgeleriyle gelen Jelyü Bıçvarov, “Komünistler, burada mahkemeye çıkarmadan, hüküm giydirmeden işkence edip 1960’ta öldürdükleri babam için iki ayrı ölüm belgesi düzenlemiş ve ikisinde de ölüm sebebi olarak ‘güneş çarpması’ diye yazmışlar.” ifadelerini kullandı.
Komünist Partisine muhalif çiftçi partisine üye olmaktan dolayı çarptırıldığı 8 yıllık hapis cezasının 6 yılını Belene’de geçiren 93 yaşındaki Dimitar Burlaşki, kendilerine verilen yemeklerden kirli kumaş parçaları dahi çıktığı için zamanında açlık grevi yaptıklarını anlattı.
Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Uyanık da törene katıldı
Belene Kampı Anıtı’na çelenk koyan Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Mehmet Sait Uyanık, göreve başlamasının birinci ayında çok anlamlı bir gün yaşadığını söyledi.
Büyükelçi Uyanık, “Belene’de ilk kez soydaşlarımızda toplu bir etkinlikte bir araya gelme fırsatı buldum.” dedi.
Belene’de 1984-1989 döneminde ülkenin eski komünist rejiminin asimilasyon politikasına karşı çıkan kahraman soydaşlarının dillerini, dinlerini, kültürlerini koruyabilmek adına büyük baskı ve zorluk gördüğünü belirten Uyanık, şu ifadeleri kullandı:
“Burada 550 vatandaşımız işkence gördü, aileleri büyük acılar çekti. Hepsini rahmetle anmak istiyorum. Soydaşlarımız burada sadece asimilasyona karşı gelip kendi kültürlerini yaşatmadılar, aynı zamanda Bulgaristan’ın demokrasiye geçiş sürecine de büyük katkıda bulundular.”
Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) gibi Belene mağdurlarının haklarını koruyan Türkiye’deki derneklerin çalışmalarına değinen Uyanık, “BAHAD Derneğimizin temsilcilerini önceki gün Büyükelçiliğimizde ağırlama fırsatı buldum. Çok değerli, çok kıymetli bir çalışma yürütüyorlar. 2022 Aralık ayında Sofya İstinaf Mahkemesi, Sofya Bölge Askeri Savcılığının dosya kapatma kararının iptaline hükmetti.” ifadelerini kullandı.
Bu girişimin, adaletin tecelli etmesi yönünde çok önemli bir adım olduğunu vurgulayan Uyanık, “Umarım en kısa sürede bu adli süreçler sonuçlanır.” dedi.
Büyükelçi Uyanık, hayatını kaybeden soydaşlara ve tüm Belene mağdurlarına Allah’tan rahmet diledi.
Bulgaristan’ın eski komünist Devlet Lideri Georgi Dimitrov’un özel kararnamesiyle 1949’da kurulan Belene Toplama Kampı, kısa aralıklarla 1987’ye kadar faaliyet gösterip ülkenin en uzun süre işletilen toplama kampı olmuştu.
AA