Tarih: 07 Şubat 2019
Yazan: Rafet ULUTÜRK
Konu: GETTO kanunları açıklandı: Çiftleşmek Yasak!
Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Karakaçanov zehrini kustu. Bir “Çingene Sorunu Çözme Programını” açıkladı.
1972’de Müslüman Pomakları ve 1984’te Türkleri yok etme programını Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Bürosu (BKP MK PB) adına hazırlanıp açıklanmadan uygulanmıştı. Yıllarca dünyamız kasıp kavruldu. Trajedimiz dillere destan, şehitlerimiz toprak oldu. Asla yok olmayan Türk Kimliğimizi yaşatma davamızdır. Gönül bayrağımız dalgalandıkça dalgalanıyor. Vuslat yolunda Çingene (Romen)- Milletten bildiğimiz her bir kardeşimizle – son nefesimize kadar dayanışma halindeyiz. Davamız ortaktır.
Pomak kardeşlerimiz Bulgarlaştırılıp Hıristiyanlaştırılarak, biz Türkler kör kurşunlara hedef edilerek, karanlık zindanlarda çürütülerek, karakollarda dövülerek, sürgün edilerek, “Belene” ölüm kampında domuz etiyle zehirleyerek, ata toprağımızdan sökülüp atılarak, göçe zorlanarak yok edilmeye çalışıldık. Çingene (Roman) – milletten – vatandaşların “çiftleşmesi yasaklanarak” ocakları söndürülmek isteniyor. Çingene (Roman) gelinlerin iki çocuktan fazla doğum yapmasına izin verilmeyecekmiş. Yaşadıkları mahalleler yıkılarak, hepsi en kör yerlere sürgün edilerek, dağıtılıp soyları kurutulmak isteniyor. Avrupa ülkelerine dağılmalarına kolaylık sağlamak isteyen fikirler de dolaşıyor. Hedeflerinde Çingenesiz (Roman) Bulgaristan var.
Vatan bildikleri topraklarda yaşayan azınlıkların yok edilmesini amaçlayan ilk Program daha 1878’de yürürlüğe konmuştu. İlk yılda 261 bin Müslüman yok edilmiştir. Batı kaynaklarında, Rusların “kurtardığı” topraklarda 1877-1878’de Müslüman nüfusun % 17’si yok edilmiş, % 34’u de göçe zorlanıp yurtlarından kovulmuştur.
Müslümanlara karşı 1913 saldırıları, isim ve din değiştirme zorbalığı, 250 bin kişinin zorla Hristiyanlaştırılması, Batı Rodoplar’ın bütün köylerde minarelerin yıkılması, camilerin kiliseye dönüştürülmesi, feslerin yakılması ve erkeklerin kafasına kalpak geçirilmesi asla unutulamaz. Kuranı Kerim’in toplatılması, Osmanlıca kitapların yakılması, Pomakların Karasu (Mesta) Irmağı boyundan Ege boyuna kaçmaya zorlanması Bulgaristan’da azınlık politikasının tamamen yanlış mayalandığında kesin kanıtlardan ancak birkaçıdır.
Milli azınlıklarla hesaplaşmayı hedefleyen 2. Program Çar III. Boris (1918-1943) döneminde hazırlanıp uygulanmıştır.
Bu programla Ulah ve Pomaklar isimleri değiştirilip Hristiyan dinini kabul etmeye zorlanırken, Türklerin okulları yıkılıp yakılmış, kültür ocaklarımız dağıtılmış, Hizmet dernekleri yasaklanmış ve Türk aydınlar tutuklanıp içeri atılmış, katledilmiş veya Türkiye’ye kovulmuşlardır. Makedonlar da Bulgar ilan edilmiş ve hepsine Bulgar ismi ve kimliği dağıtılmış, okul programları Bulgarlaştırılmıştır. Çingene (Romen) ve Yahudi düşmanlığının zirvesi, bu iki azınlıktan 20 bine yakın erkek, kadın ve çocuğun hayvan vagonlarına doldurulup yakılmak üzere Polonya’daki “Treplika” adlı Nazi kampına yakılmak üzere gönderilmesi olmuştur. Geri dönen ise hiç olmamıştır.
O dönemde “bizden olmayanları yok etme” kampanyalarını Sovyetler Dış İstihbarat Komitesi (KGB) ajanı, “Zveno” partisi önderi, askeri cunta albayı, darbeci Başbakan Kimon Gergiev yönetmiştir.
1946-1948 döneminde KGB’nin Bulgaristan istasyon şefi olmaya devam eden Kimon Georgiev, 3 defa geçici hükümet başkanı olmuş ve “Çar çevresindeki faşist kodamanlarından” toplam 30 bin kişinin idam edilmesine seyirci kalmıştır.
21.yüzyılın başında Bulgaristan’da yaşayan Çingeneleri yok etme programı hazırlayan K. Karakaçanov’un VMRO –İç Makedon Devrim Örgütü 1925’ten Kremlin merkezli Komintern üyesidir. Kadroları Moskova’da bilenir, emirleri, parayı ve silahı Kremlinden alır.
VMRO çetecileri, vatanımızda faşistler ve totaliter-komünist rejim kadar suçsuz insan öldürmüş, katliam yapmış, her zaman aşırı saldırgan güçlerden yana olmuş, köy basıp soygundan geçinmiştir. VMRO bu devlette tetikçilik ve haydutluk yapmıştır. Bu asi örgütsel güç iki savaş arasında Bulgaristan çapında silahlı teşkilatlanmayı başarmış, hem Çar III. Boris hem de Komünist iktidar tarafından “terör” örgütü ilan edilmiş ve yasaklanmıştır.
Tüm bu önlemlere rağmen, 1990 yılından sonra Bulgaristan’da yaşayan Müslüman etnik azınlıklara hiçbir konuda nefes aldırmama vazifesini seve seve üstlenerek, azınlık düşmanlığı konusunda BKP MK PB’nin 10 Kasım 1989’da yarım kalan ödevlerini “demokrasi koşullarında tamamlama” vazifesiyle Moskova’nın ilaç ve iğneleriyle dirilmiş ve zehirli dikenlerini sivrilterek büyütmeyi başarmıştır.
Bu arada ikiyüzlü ve küstahlığı çok ileri gitmiştir. Çingene nüfusu tapusuz evlerde kayıtsız yaşamakla suçlayıp Filibe’de (Plovdiv), Voyvodino’da, Eskiz Zara (Stara Zagora), Varna’da ve daha birçok yerde GETTO evlerini yıkanlar, Makedon tebaalı 100 bin yabancıya para karşılığı Bulgar tebaası, vatandaşlığı, kimlik ve pasaportu satarken, binlerce kişinin adres kaydını köylerdeki elektrik trafolarına, samanlıklara, ahırlara ve spor sahalarına yapmışlardır.
Bu memlekette adres kaydı suçundan tutuklanıp yargılanarak içeri atılması gereken birileri varsa onlar VMRO yöneticileridir.
Dikkati çeken şudur: VMRO – yönetimi ilk işbirliği sözleşmesini daha 1992’de Türk partisiyle değil, Ahmet Doğan’la gizli imzalamıştır.
HAİNLİĞİN ALTIN ÖDÜLÜNÜ DOĞANIN GÖĞSÜNE PEŞİN TAKAN VMRO- dur. DAHA SONRAKİ YILLARDA DOĞAN’IN KORUNMASINI VMRO – HAYDUTLARI ÖRGÜTLEMİŞ VE SAĞLANMIŞTIR. AYRICA DOĞAN’IN BAZI DEVLET KURUMLARI İLE TEMASLARI VMRO KOMİTACILARI TARAFINDAN DÜZENLENMİŞTİR.
1944 yılının 9 Eylül sabahı güneş doğduğunda Bulgaristan’da 786 bin köylü ve kentli, Türk ve Bulgar, Çingene, Ulah ve Tatar vatandaş BEN HALK ÇİFTÇİ PARTİLİYİM diye haykırmıştı. Parti kaydını çıkarmış ve sahneye çıkmıştı. 140 yıllık Bulgaristan tarihinde BKP de aralarında hiçbir parti 786 bin üye örgütleyememiş ve tek yumrukta birleşememiştir.
Onlar, 1944’ten sonra VMRO katil örgütünün yasaklanmasını istemişler ve iktidar ortağı olarak 1990’a kadar muvaffak olmuşlardır. Günümüzde Bulgaristan’da Çiftçi partililer ile VMRO aşırı milliyetçi faşizan yönetimi arasındaki kavga şiddetinden yitirmemiştir.
Ancak ne yazık ki, Bulgar faşist ve komünistleri tarihten ders almak istemedikleri için bugün halk kitlelerine “geleceği unutun” diyorlar.
Toplumun temizlenmesi, arınması ve zihin değişikliği yapılabilmesi için Sofya’nın göbeğine, iyi ve kötü günlerde herkesin toplandığı bir meydana, 10 metre yüksek bir anıt dikilmelidir.
Bu görkemli abide, kellesi VMRO-komitacı faşistleri tarafından gözleri kızgın demirle çıkarılan, kellesi kör bıçakla kesilen, iki kolu ve bacakları küflü testere ile kesilen Bulgaristan Halk Çiftçi Partisi lideri, Başbakan, HALK ÖNDERİ ALEKSANDIR STANBOLİYSKİ ANITI olmalıdır. Kör testere ve küflü bıçak ile gözleri çıkarılmış Aleksandır Stanboliyski’nin kafası bu ibret anıtının dibinde durmalı ve gelene geçene bizim etrafımızdaki vahşilerin cinayetlerinden ders çıkarmadan geleceği görebilmemiz olanaksızdır diye susarak haykırmalıdır.
Bu sabah “Fakti.bg”yi açtım ve feylesof İvaylo Diçev’in şu satırlarını okurken, Karaçanov’un programıyla düşülen durumdan ve kaleme aldığı yürek acısı şu sözlerden utandım:
“Salın üzerlerine tankları ve Çingene sorunu diye bir problem kalmasın. Bulgarların “Bulgarlığı” bu kadar dibe mi düştü? Ben kendimizden utanıyorum. O kadar mı sefil ve zavallı bir duruma düştük ki, aç köpek gibi başkasının azından lokmasını almaya çalışıyoruz?”
Bulgar ırkı 1978’de Berlin Kongresi’nde kendilerine verilen devlet modelini yönetemiyor. Çok acı bir gerçek. Devlet yönetmek maharet gerektiren bir iş…
Dönelim Hitler devrine: 08 Şubat 2019 sabahı Bulgar TV ve Radyo programlarının Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı, VMRO şefi Krasimir Karakaçanov’un “Çingene Problemini Çözme Programı’nı” 100 milyon insanın ölümüne neden olan, ırkçılığın temelini oluşturan ve modern hukuk tarafından 1000 (bin) defa yasaklanmış bulunan Adolf Hitler’in “Mein Kampf” (Kavgam) kitabından kopya ettiği iddialarıyla başlamasıdır, sizi Hitler devrine dönmeye davet etmemin sebebi…
Sabah sabah şöyle bir olay da yaşandı. Irkçı zehrinin daha şiddetli olmasıyla övünen sözde “yurtsever cephe” Başkanı, milletvekili Valeri Simyonov, Çingeneleri yok etme konusunda Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanının bu defa kendisinden bir adım öne geçmesini çok kıskanmış olacak, “Karakaçanov Çingeneleri-Romenleri Eritme Programını Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe” partisi tezlerinden kopyalamış, açıklamasında bulundu.
Bulgaristan Türklerini ocaklarından söküp atmak için hain planların (1984-1989) 2 yıl önceden yapıldığı ve yoğun hazırlık görüldüğü artık gün ışığına çıktığına göre, Çingenelerle hesaplaşma programının 2019’da kağıt üstüne dökülmesi ve Başbakan Yardımcısı ağzından resmen açıklanmasından sonra olayın ciddiliğinden kimse kuşkulanmıyor.
Bizde her taşın altında bir yılan yatıyor. Hepsinin gözleri dik kesik – hepsi zehirli ve çatal dilleri insan haklarına, azınlık haklarına, mal mülk sahibi olma hakkımıza, anadilimize, dinimize, evimize, mahallemize, kültürümüze, adalet ve demokrasimize uzanmıştır…
1942 yılında Nazi Almanya’sında “Yahudi ve Çingene Sorununa Kesin Çözüm Bulma” konferansı Vansee’de toplanmıştı. Bugünün faşisti Karakaçanov gibi o zamanın Nazileri bir hayalet düşman yaratmışlar ve insanlık tarihinin en büyük barbarlığını işlemeye yönelmişlerdi. 7 milyon Yahudi ve Çingene-Romen yakıldı.
VMRO Bulgaristan’da ırkçılık körüklüyor. Boğaz boğaza gelmiş yalancı “yurtseverleri” yaklaşan AB seçimlerinden birleştirebilmek ve birkaç gözü kanlı hayduttu Brüksel’e gönderebilmek için hayalet hedef yaratıyor. GETTO Kanunu yazmış, Çingenelerin çiftleşmesini ve çocuk doğurmasını yasaklamaya çalışıyor.
Bulgar GETTO’sunun ne olduğunu bilen var mı? İçinde polis dolaşan kulübecikler mahallesi. Müzik salınsa motorlu ve yaya “gönüllüler” gelip düzen ve nizam kurmaya çalışıyor. Bütün çabaları boşa. Her şey yasaklansa Türk filmleri seyretmek serbest, yasal ve çekirdek soymaya da ceza kesen yok. Olay bu!
Karakaçanov, 18. Yüzyılda kurulan ilk Yahudi kamplarının tarihini bilmiyor olabilir. Çiftleşmek ve doğurmak için özel izin alınıyormuş. Girip çıkmak izine tabiiymiş. Yahudilere toprak işleme hakkı tanınmıyormuş. Bizde memleketin yarısı boş, tarlalar 30 yıldan beri nadas. Ama milliyetçiler Çingenelerin toprak kokusunu sevmesinden korkuyor. Bağ bahçe sevmesine tahammülleri yok.
Çingeneleri ve öteki Müslümanları silah askeri yapmaktan da korkuyor. Tüfek kullanmayı öğrenirler ve silahı bana çevirirler diye korkuyorlar. Meslek öğrenmelerinden de korkuyorlar, ellerine para geçer diye korkuyorlar. Çingenelerin zenginleşmesinden rahatsızlar. Örgütlenmelerinden de korkuyorlar. Uyanıp bilinçlenmelerinden korkuyorlar. Korkuyorlar da korkuyorlar…
Bu defa gerekçesi, Savunma Bakanlığı yıllarında okuma yazması olmayan, Bulgarca da konuşamayan Çingene gençlerin bir polisi ve bir de mavi bereli komandoyu eşek sudan gelene kadar dövmeleri. Cahil Çingene gençlerin okumuş, eğitilmiş, Afganistan’da, Kosova’da defalarca görev yapmış bir Bulgar’ı yere yatırıp bordür taşı boyuna uzatmaları ve hak ettiğini bol bol vermeleri, yenir yutulur gibi değil…
Memleket nüfusu içinde okuma yazma bilmeyenlerin ortalama oranı % 52’iken, bu oran Çingene nüfusun oranı % 80’dir. Bunu bilen devletin, Karakaçanov’tan GETTO kanunu yazmasını istediğine inanmıyorum. Her GETTO kapısına mavi boya ile yazılmış ve “Burada GETTO Kanunları Geçerlidir!” yazısı para etmiyor besbelli. Milli Faşistlerden biri olan Karakaçanov’un 100 yıldan beri izlenen kanlı vahşetlerle, katliamlarla dolu VMRO politikasından vaz geçeceğine kimse inanmıyor. Son icatları faşist ruhunu dünyaya gösterdi. Kesin amacı Çingene ailelere sosyal yardımları durdurmaktır. Bir market, bir okul, anaokulu ve sağlık ocağı olmayan Çingeneleri açlıktan kırılmaya alıştırmak ve giderek işi bitirmektir.
Karakaçanov’un içindeki korku onu her an kemiriyor. Çingeneleri-Romenleri Bulgarlaştırmak için AB fonlarından alınan ve çalınan paraları geri isterlerse ne yaparız sıkıntısına yenik düşmüş olacak, eli titriyor.
Avrupalılar, Bulgaristan’daki GETTO-ları yıkıp, memleket nüfusunun % 35’ini oluşturan Çingene ahaliyi toplama kamplarına tıkarak, karılarınıza ve çocuklarınıza su ve yemek veriyoruz gerekçesiyle bedava çalıştırmayı hayal ediyorlar. 1948-1989 arası ülkemizdeki inşatlar – konutlar, kara yolları, demir yolları, barajlar, fabrikalar, kültür ve idare tesisleri vb – ayda 1.5 levaya (iki kutu sigara parası) 2 yıl inşaat erlerinde çalıştırılan Çingene, Türk, Pomak, Tatar ve Gagavuz gençler tarafından bina edilmiştir. Bu birinci Dünya Savaşında yenik düşen Bulgarlara Neully Antlaşmasına göre tanınan “inşaat erleri” kurma hakkına göre yapılmıştı. 1945’te İmzalanan ve İkinci Dünya Savaşı sonrası kuralları belirleyen Paris Antlaşması Neully Anlaşmasını geçersiz kılmıştı, buna rağmen Bulgar komünistler 1989 yılının sonuna kadar ülkemizdeki azınlıkların gençlerini inşaatlarda amansızca, köle gibi sömürdüler. İnşaat Erleri kamplarında, Müslüman azınlıklardan çocukları cinsel olarak sakatlamak amacıyla her sabah içtikleri çaya born tozu ilave ediliyor, Müslüman azıklıkların nüfus artışı durdurulmaya çalışılıyordu.
Karakaçanov’un “sosyal yardımların kesilmesi” isteğine cevap veren GETTO-larda sokağa çıkan kadınlar 2025 yılında Cumhurbaşkanı ve Başbakan bizden olacak, Çingene olacak şiarıyla parladılar.
“Allah’ın cezası size!” “Bildiğimiz gibi, geleneklerimize göre yaşamak istiyoruz!” sloganları her yerde duyuldu.
Bulgaristan bir “Vanzee” kararı uygulayıp Çingeneleri evsiz barksız, cahil, işsiz ve aç bırakıp kamplara toplayıp sıkıştırarak yurdu terk etmeye zorlamayı düşünebilirler. Avrupa onları kabul etmeye razı olursa, yerlerine başka etniklerle doldurmak ister. Bu daha önce birçok yerde uygulanmıştır. Ölüm korkusu insana ne yaptırmaz ki? Yahudilerden kaçabilenler Amerika’yı, Türkiye’yi, İskandinavya devletlerini boylamışlardı. Naziler, Yahudileri Yahudilere kırdırmayı seçmişti. Çingeneler arasından bir hain ordusu eğitip, onları polise, kurumlara ve kuruluşlara işe alarak, meclise sokarak Çingene problemini sözde “kesin ve nihai” çözme yolu denenebilir.
Bulgarlar 140 yıldan beri etnikleri yok etmekle meşgul oldular. İki devletleri çökmüş, 7 defa kırılma yaşamışlar, geçen yüzyıl katıldıkları bütün savaşlarda yenik düşmüşler ve birkaç defa iflas etmişlerdir. Azınlıklarla ilgili eritme veya sahtece davranıp sözde asimile etme siyaseti artık geri tepmeye başladı. Çingene isyanları yaşanıyor. Tamamen cahil ve işsiz olduklarını gizlemeyen Kuzey Batı Bulgaristan’ın Vidin, Montana ve Vratsa illerinde nüfus hukuksal olarak Romanya devletine bağlanmak istediğini imza toplayarak kamuya duyurdu. Girişimlerde bulundu.
Şu dönem çok derin bir suskunluk içine dalan Karasu (Struma) ve Pirin Makedonları, Makedon devleti ve Batı Balkanlardaki olayları çok ince bir hassasiyetle izliyor. Herkesi düşündüren Güney Batı Bulgaristan iki yönlü Bulgaristan anayollarında art arda baş gösteren zincirleme kazalar düşündürücü olmaya başladı. Sanki Pirin kış tesislerinde kayak yapanların, araçlarla yollarından geçenlerin hayatı için güvence kalmamış, halkta huzur yok. Ortalıkda tehlikesi bir suskunluk var.
Çingenelerle durum ortada: Onlar 2025’te siyasi iktidara tırmanmak istediklerini ve 2050’de Bulgaristan nüfusunun % 50’den fazlası olmak istediklerini gizlemiyorlar. Bu amaca ulaşabilmek için kanun tanımaz, resmi dili tanımaz olmuşlar. Aralarında 3 kuşak iş başı yapmamışlar ve hayat hakkı isteyen niyeti değişmeyen bir ana kitle var. İkinci Dünya Savaşı yıllarından beri topladıkları cesaret hareket yönleri belirlemeye başladı. Evleri yıkılanlar, sudan sebeplerle 5 – 10 yıl ceza alanlar gözleri kırpmadan içeri giriyorlar. Devlete ve hukuka inanmadıkları için adalet aramıyor ve boş sözlere inanmıyorlar.
Bundan 30 yıl önce “tanklar gelsin” diyen Cumhurbaşkanı Petır Mladenov, onun bu talebini halk işitince, istifa etmek zorunda kalmıştı. Başbakan Yardımcılarından ırkçı Valeri Stoyanov engelli çocuk sahibi olan annelere hakaret ettiğinde 2018 sonunda görevinden çekilmeye zorlandı. Bugün demokratik Bulgar kamuoyu, siyasi muhalefetle birlikte Çingene azınlık topluluğuna yasa dışı yollardan, milliyetçi kuzgunları kışkırtarak şekil verme planlarına ve saldırılarına son verilmesinde ısrarlıdır. Bu olup bitenler Avrupa Birliği Bulgaristan’a yakışmıyor.
TV çıkıp Çingeneler şöyle yaptı, böyle yaptı suçlama ve abartıları Çingenelerin hepsini incitiyor. Onların gönlünde baş eğmeyen Müslümanlık var. Onlar Müslüman bayramlarını kutluyor, evde Türkçe konuşuyor. Ceza yememek için sokakta yarım yamalak Bulgarca konuşmaya gayret ediyorlar. Avrupa’da yetişen yeni bir kuşak var. Avrupa aileleri etkiliyor. Hürriyet nefes ediyorlar. Bakışları, yürüyüşleri, konuşmaları ve davranışları değişmiş dönüyorlar, başları dik. Türkiye’ye gidenler ise büyüleniyor. Aslında Çingenelerin-Romenlerin Tek suçları va o da TÜRK, Türkçe müzik dinlemeleri ve Türküz demeleri.
Bizi izlemeye devam ediniz paylaşmayı da unutmayınız.