BGSAM
Tarih: 27 Aralık 2021
Önceki bölümde, Bulgaristan’da azınlıkların çoğunluk olma sürecinin gerçekleştiğini, doğan çocuklardan % 52’sinin azınlıklardan olduğunu ve niteliksel değişimin devleti etkilediğini anlattık. Yeni durumda devlet ortaklığı isteklerinin maddeler olarak anayasaya işlenmesi gereği güncelleşti. Çünkü azınlığın çoğunluk üzerindeki zulmü diktatörlüktür. Yasa dışı yönetim – diktatörlüktür. XXI. yüzyılda siyasette yeri olmaması gereken bir siyasi yönetim biçimidir. Bulgaristan’da azınlıklar çoğunluk olmuştur ve seçimlerden sonraki yasal düzenlemelerde yeni durum yasalara işlenmelidir.
Özellikle de, 2021’de Avrupa Birliği ülkelerinde, 27 devlette birden nüfus sayımı yapılacağına, nüfus sayımında gerçek sorunların ortaya çıkması için, özellikli Bulgaristan gibi çok milletli ülkelerde azınlık oranı ve mutlak sayısının ortaya çıkarılması gerektiğine işaret ettik.
2020 Bulgaristan çok ağır bir sosyal ve demografik çöküş yaşıyor.
Halen Bulgaristan’da yaşanan olağan bir bunalım (kriz) değil, geri dönüşü olmayan bir batma ve çöküştür. Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in demeçlerinden “Bulgaristan bataklığı” dediği trajik olay, Bulgar etniğini yok oluşu geri dönüşü olmayan bir süreç olarak niteleniyor ve hızını kaybetmeden derinleşmeye devam ediyor.
2017’de kurulan son Sofya hükümetine alınan Makedon asılı Bulgar aşırı milliyetçileri nüfus sorununu üslenip bakanlıklara oturdu. Başbakan Yardımcısı sıfatıyla Nüfus ve Etnik Sorunlar Genel Müdürlüğü makamını ele geçirdiler. Önce nüfusun azalması sorununa çözüm anahtarı olarak dış ülkelerde yaşayan sözde “Bulgarlara”, öncelikli ve beklemeden Bulgar vatandaşlığı vaat ettiler ve evrak vermeyi devlet siyaseti haline getirdiler.
150 bin Makedon “Bulgar soylu olduğuna” imza attı, kendilerine Bulgar vatandaşlığı, kimliği ve AB Kırmızı Pasaportu verdiler. Pasaport alan Batı ülkelerine işe gitti. Gidenlerden geri dönen yok. Bu yeni sahte vatandaşlar şimdi Bulgar pasaportlarını yakmak istediklerini ve çifte vatandaşlıktan vaz geçtiklerini bildiriyorlar.
Bununla paralel olmak üzere, ikinci bir nüfus arttırma yöntemi uygulamasını da Besarabya (Moldova) ve Ukrayna’daki Bulgar nüfustan gençlerin turistik sezonda Bulgar Karadeniz tesislerine işe davet edilmesinde izledik. Gelip çalışanlar Bulgaristan’a kalıcı yerleşmeyi kabul etmediler.
Bulgaristan, Yakın Doğu’dan, Afrika’dan ve diğer yakın ve uzak bölge ülkelerinin hiçbirinden sığınmacı, savaş kaçağı göç kabul etmiyor. Göçle gelenlerin Müslüman olmasından ve memleketimize yerleşmelerinden korktuğunu gizlemiyor. İlam ve göç-düşmanı siyasi tavır uyguluyor. Göçmenleri nüfus sorununa alternatif olarak görmüyor.
Makedon azınlık sorunları
Yine son 4 yılda Bulgaristan’daki Makedon azınlık sorunları gündeme yeniden geldi. Stk hakkı, politik örgütlenme hakkı isteyen OMO-İlinden gibi Makedon azınlık örgütlerinin haksızlıkları Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıması ve Avrupa Birliği’ni de bir hak ve özgürlük arama merci olarak gördüğü ve çok kararlı ve emin davrandığı dikkati çekiyor. T. Jivkov’un yardımcısı Çakırov’un bir Makedon asılı Bulgar olması da, Bulgaristan Makedonlarının yerliler ve göçmen Makedonlar olmak üzere bir ayrılık yaşadığına kanıtlar sunuyor. Sanki göçmenler Komünist Partisi ve şimdiki hükümetlerin “milli politikasını destekliyor” , Bulgaristan’daki yerli Makedonlarsa azınlık haklarında ısrarlı olmaya devam ediyor.
2020’de Bulgaristan içindeki ve BG-KMC arasındaki gerginlik konusu bütün AB ülkelerine sıçradı.
Topluluk içinde yeni bir bunalıma neden oldu. Batı Balkanlara genişleme yolu kesildi. KMC’nin AB üyeliğine Bulgaristan “vetosu” koydu. Arnavutluk da sorun oldu. AB’nin Batı Balkanlar’a genişlemesinin engellemesi, 4 Aralıkta Avrupa Konseyi Başbakanlar gündeminde olacak. Konu NATO’da görüşüldü. Sonuçta yüksel makamlar görüş olarak parçalandı ve 27 ülkenin 6 Balkan ülkesini daha üye alma kararlılığına STOP geldi. Bu siyasi çizginin Bulgaristan içinde derin kökleri var.
Bulgaristan’da iç azınlıkları eritme siyaseti 142 yıldan beri ilk kez devlet sınırlarından taştı. Batı Avrupa ve NATO çıkarlarına ters düştü. AB’nin genel Balkanlar siyasetini olumsuz etkilediğine tanık oluyoruz. Makedon perdesinin kalkmasıyla, Bulgaristan’da birbirine zıt 2 Makedon etnik topluluğu olduğu ortaya çıktı.
Birinci, Bulgaristan topraklarında – /”Struma” nehri boyunda ve Pirin Dağı Batısında, coğrafik adı “Kuzey Makedonya” olan yörede /Küstendil ve (Yukarı Cuma) Blogoevgrad illerinde/yaşayan yerli Makedon topluluğu. Günümüzde alevlenen bunalım koşullarında onlar Bulgaristan’da yaşayan Makedonların kimliğinin, dil ve kültürünün resmen tanınmasını, anayasaya işlenmesini ve meşrulaşmasını, dolayısıyla nüfus oranlarına göre, Bulgar devlet yapısına katılmak istiyorlar. Makedon dilinde okul ve medya istekleri arasında bulunuyor. 1945 yılında Bulgaristan’da yaşayan Makedon azınlığın bütün azınlık hakları tanınmıştı.
İkinci, Bulgaristan içinde XX. yüzyılda Bulgarlaşmış ikinci bir Makedon azınlık var. Olay 1903 ve 1908 “İlinden Preobrejenya” ve “Kresna” Osmanlı içinde Makedon otonomisi isteyen ayaklanmalardan sonra “eski Bulgaristan’a yani Bulgar Prensliği ve Çarlığına gelen Makedon göçler” vardır demek istiyorum. Bulgaristan’a göçlerin 2. dalgası ise, İki Balkan Savaşından (1912-1913) ve Birinci Dünya Savaşından sonra (1918) Bulgar Çamlığı’nın 1919 Paris /Neully’de imzaladığı Antlaşmanın maddelerinden kaynaklanan Batı Trakya ve Makedonya’dan göç alma zorunluğuna dayanır.
Bu göçle Eski Bulgaristan’a gelenlere toprak ve tarım araçları verilmiş, Birleşmiş Milletler yardım fonlarından alınan paralarla destek olunmuştur. Makedonya topraklarından olan (Kukuş) doğumlu, Peterburg eğitimli Dimitır Blagoev Bulgar Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (yıllar içinde ‘dar ve geniş sosyalistler’, İşçi, Komünist ve Sosyalist Partisi adlarını almıştır) kurucusudur. İç Makedon Devrimi yönetici kadrolarından olan Gotse Delçev de 1872’de Kukuş doğumlu (günümüzde Yunanistan sınırları içindedir) olup, Osmanlı devrinde Selanik’te açılan Bulgar Kilise okulunda ve Sofya Askeri akademisinde yetiştirilmiştir. Aynı eğitim ve politik kimlik yolunu aynı şehirden ve aynı Selanik okulundan gelen Dame Gruev, Yane Sandanski, günümüzde KMC’deki Ştip şehrinde doğan İvan Mihaylov, Todor Aleksandrov ve Ohri doğumlu Aleksandır Protiderov ve ayaklanmacı, komitacı haydutların hepsinin Bulgaristan’da anıtları vardır.
Bunların kavminden Bulgar ordusuna subay ve generaller çıkarken, Makedon kökenli olanlardan monarşi döneminde oldu gibi sosyalizm yıllarında da Başbakan ve bakanlar çıkmış – Georgi Dimitrov onlardan biridir, Georgi Pırvanov (2002-2012) Cumhurbaşkanı seçilmiş, Krasimir Karakaçanov Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı, Angel Cambazki de Avrupa Parlamentosu milletvekilidir. 2021 Mart genel seçimlerine katılmaya hazırlanan “Uyan Bulgaristan!” hareketi Başkanı Bayan Maya Manolova da Küstendil sülalelerindendir.
Kısacası, günümüz Bulgaristan devletine sımsıkı sarılmış, politik iktidardan pay almış, “biz Bulgarlaştıksa, siz de Bulgarlaşacaksınız” korosunda solo söyleyenler grubu görüyoruz. Bu milli kimlik hainleri yalnız Struma nehri boyu ve Pirin Dağı yöresi Makedon yerlilerine “siz Bulgarsınız” demekle yetinmeyip, Kuzey Makedonya’nın kimlik, dil, kültür ve tarihini de tanımayan, sözde “Bulgar doktrini” ve “Bulgar milli çıkarlarından” kopmaz bir parça olan VMRO – İç Makedon Devrim Hareketi – Bulgar Milli Birliği yapılanması görüyoruz. Bu siyasi yapılanma 1913, 1964, 1972-1973 1984-1989 isim ve din değiştirme, ana dil ve kültür yasaklama, Müslüman Türklere karşı soykırım denemesine katılmış, halkımıza ateş açmış ve faşist olduklarını defalarca kanıtlamıştır. Bulgar savcılığı himayesinde olduklarından dolayı hiç biri cezalandırılmamıştır. Bu nedenledir ki 2017 Martından beri Bulgaristan Müslümanları, Hak ve Özgürlük Hareketi ve sivil toplum örgütlerimiz bu partinin meclisten sökülüp atılmasında ve yasaklanmasında ısrar etmiştir.
Bir önceki dönem mecliste VMRO partisinin meclis sözcüsü İskren Veselinov izledikleri siyaset sonucu BG-KMC ilişkileri ile ilgili şöyle dedi:
“Bulgaristan’da tutkuları yatıştırdık, Bulgaristan vatandaşları Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin konumunu destekliyor. KMC komşumuzun kimliği kaynıyor, kendi tarihlerini kabul etmelerini bekliyoruz.
“Makedon dili konusunda drama yok. Makedonlarda katmerleşmiş Bulgar düşmanlığı var. Yunanistan Üsküp’ten devlet adını değiştirmesini istedi, biz de tarihsel gerçeklerin tanınmasında ısrar ediyoruz.”
Burada Bulgarların istediği Makedonlarla ortak tarih köklerinden gelmiş olduklarını tanımaları ve böylece Bulgar asimilasyonuna kapı aralamalarıdır. Bulgar etniğinin entelektüel birikim olarak söndüğünü gören Makedon voyvodaları iç ve dış politikada işleri yokuşa sürmekte ve Sofya yürütmesi için tüm işleri yokuşa sürmekte ve siyaseti sertleştirme yolları aramaktadır. Bulgar yönetiminde kilit makamlara uzanma planları açıktır. 1903-1909 zihniyetiyle Bulgar siyaseti kurma planları boşa çıkarılmalıdır.
Bulgar “vetosundan” sonra, olayların son gelişmesi seyrinde, Avrupa Birliği’nde “veto” hakkının kaldırılması sorunu görüşüldü. Şu an Avrupa Birliğine 4 adet “veto” konmuştur. Polonya ile Macaristan “yasaların üstünlüğünü” kabul etmediklerini beyan ederek AB 2021 bütçesine “veto” getirirken, AB’nin Beyaz Rusya’ya yaptırım kararına da Güney Kıbrıs “veto” getirmiştir. Olay NATO Kurmayında da görüşülmüş ve “veto” hakkının kaldırılmasına önerisine destek bulmuştur.
Bu gelişmenin içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin rolü olağanüstü büyük olmuştur. Avrupa Birliği, 1959’dan beri kapısında beklettiği Türkiye ile NATO üyesi KMC ile Arnavutluk şimdi AB dışında bırakılınca NATO içinde bir T.C., KMC, Arnavutluk üçlüsü doğabileceği endişe yaratmıştır. Amerika’nın sert baskılarıyla yeni bir formül arandığını görebiliyoruz. Bu gelişmelerin temelinde, Bulgaristan’daki kabul etmediğimiz azınlık politikalarının bulunması ilginçtir.
Biz, BULTÜRK, soydaş topluluğu ve Bulgaristan Müslüman Türk azınlığı olarak çok kültürlü, çok etnikli, çok dilli ve çok dinli Bulgar Devletinden yana olduğumuzu defalarca yazdık ve duyurduk.
Aynı önerimiz Avrupa Birliği için de geçerlidir. Birlik içindeki azınlık topluluklarından hiç biri ezilmemelidir.
AB modern demokratik devletler çatısı olmalıdır.
Hukukun üstünlüğüne, insan ve azınlık haklarına, eşitliğe dayanmalıdır. Azınlıkların hepsini iktidar ortaklığına davet etmeden egemen ve bağımsız bir Bulgaristan kurulması ve saygı görmesi olanak dışıdır.
Bulgaristan nüfusu içinde azınlıklar konumuz devam edecektir.
Okuyanlar paylaşsınlar.
Teşekkürler.