Bulgaristan devleti 1990 yılı itibarı ile Komünist rejiminden koparak demokratik rejim (demokrasi) ile tanınmasından bu yana yaklaşık 33 yıllık bir zaman geçti.
Söz konusu zaman zarfında Bulgaristan Devleti ve Bulgaristan halkının sözde dost ve düşmanları kendi şahsi çıkarları doğrultusunda ülke siyasetini ve Bulgaristan halkını emperyalist ideolojilerinin emrinde dizayn etmeye çalıştılar.
Demokratik rejim (demokrasi)’lerin olmazsa olmazları her ne suret ve şartlarda olursa olsun ülkenin ve halkın birlik ve beraberliğe balta vurulması pahasına Bulgaristan da çeşitli grupları ve ideolojileri temsilen siyasi partiler ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) kurmuşlardır.
Bulgaristan anayasasına göre kurulan ve Bulgaristan Devleti ile halkının özgürlük, demokrasi ve insan hakları mücadelelerini destekleyerek bu yolda çalışmalar ve icraatlar yapacaklarını beyan eden siyasi partilerimizin iktidar olanlardan hemen hemen hepsi tüzük ve programlarına rağmen sözlerini yerine getirememiş bize göre hepsi de sınıfta kalmışlardır.
Devletlerin hayatında 33 yıl çok kısa bir zaman olabilir.
İnsanlık hayatında ise 33 yıl bir insan ömrünün Ortalama yarısına eşittir. Bu nedenle demokratik rejime (demokrasiye) intisap ederek uyum sağlanabilmesi için önümüzde uzun yıllara dayalı ümitlerimiz hala var.
Bulgaristan Devleti ve Bulgaristan halkının bölgesinde (Balkanlar) güçlü ve kararlı bir devlet ve halk olabilmemiz için tarihi gerçeklerden (geçmiş, an itibari ile gelecek) ders alarak dost ve düşman adıyla tanımlayıp bildiğimiz devlet ve milletler ile ilişkilerimizi siyasi, ekonomik, kültürel, askeri ve stratejik yönden özellikle geliştirmemiz hatta sıfır düşman ve çevremizde çok dosta sahip olmalıyız.
Özellikle tarihi bağlarının bulunan sınır komşularımızdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Aziz Türk Milletinin destek ve iyi komşuluk ilişkilerine muhtacız.
Bölgesinde ekonomik siyasi askeri yönden olduğu kadar gelecekte enerjinin merkezi haline gelecek (üretim ve nakil) olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti stratejik yönden de bölgeye ve dünyaya ayar verip oyun kuran bir güç haline geldiğini hafızamıza iyi kazıyalım.
Tıpkı tarihte olduğu gibi günümüzde de vandal ve emperyalist ülkeler kendi devlet ve halklarının çıkarlarını korumak için binlerce km uzaklıkta olmalarına rağmen ayakları üzerinde durmakta zorluk çeken bazı devlet yâda devletçikleri egemenlikleri altına alarak ülkelerinde bulunan yeraltı ve yer üstü zenginliklerini fütursuzca el koyup adeta bir kene gibi kanlarını emmekten zevk duyarlar.
Bu tür oyunlara gelerek Bulgaristan Devletimizin vatanımızın ve halkımızın geçim kaynakları ve gelecekleri olan yer üstü ve yer altı kaynaklarımızın 3-5 senelik bir koltuk, saltanat için peşkeş çekilerek feda ve heba edilmesini istemiyoruz.
Gönlümüz buna rıza göstermiyor.
Değerli halkımız ve Bulgaristan Devletimizin gelecek ile ilgili projeleri Bulgaristan devleti halkı ve dostları tarafından gerçekleşmediği müddetçe geleceğimiz emperyalist ve vandal ABD bir takım AB ülkeleri (özelikle Almanya) ve İngiltere’nin sömürüsü altında inlememiz muhakkaktır.
Düşünme, itaat et diyenlere değil; düşün, sor, sorgula diyenlere kulak ver.
BULTÜRK olarak Bulgaristan devletinin güçlü, kudretli kalması Bulgaristan halkının insan haklarına sahip özgür ve müreffeh olarak ilelebet yaşamaları için ülkemizde bulunan Bulgaristan anayasasına göre kurulmuş tüm siyasi partilerimiz ile birlikte STK ve ekonomik kültürel kuruluşların kendi menfaatlerini bir yana bırakarak ülke ve halk için özveride bulunup birlikte hareket etmelerini diliyoruz.
Aksi halde özellikle ülkemizde bulunan tüm siyasi partilerin ve yönetici kadrolarının uzlaşmaz tavırları ve yaptıkları kör dövüşü nedeniyle Bulgaristan Devletimiz ve halkımız onarılması güç bir yara alarak zarar görecektir.
Bunu hiç bir Bulgaristan vatandaşı arzu etmez bizde istemiyoruz.
Son söz olarak tüm siyasilerimizin dikkatlerini dünyada ve bölgemizde halen sürmekte olan korkunç savaş ve işgal hareketlerine çekmek isteriz. Sabahları dua edip akşama kadar bir vahşi gibi yaşayanlar, duanın etkilerini kendilerinde hiçbir zaman bulamazlar. Toplum, adalet esasına dayanmıyorsa, hasta, sapmış ve geçici bir toplumdur. Yok, olmaya mahkûmdur. Toplum değişiyor, insanlar değişiyor, dünya değişiyor. Kalıplaşmış düşünceler değişmiyor.
Zira;
“GÜNEŞ BALÇIKLA SİVANMAZ”
Saygılarımızla