Gülten RAYİMOĞLU
Bugün Bulgaristan Türklerinin tarihine baktığımızda, 35 yıllık bir boşluk, suskunluk ve çarpıtılmış anlatılarla karşılaşıyoruz. Göç, asimilasyon, ekonomik zorluklar ve siyasi manipülasyonlar arasında sıkışıp kalan bu topluluğun gerçek tarihini yazma sorumluluğu bugüne kadar yerine getirilmemiştir. Daha da önemlisi, halkın lider olarak gördüğü bazı figürlerin, gerçekte topluma zarar verdiği ortaya çıkmasına rağmen, bu konuda yazanlar ya susturulmuş ya da bilinçli olarak yanlış bir anlatı üretmiştir. Artık bu sessizlik kırılmalı, geçmişin gizli kalmış gerçekleri açığa çıkarılmalı ve bu süreçte manipülasyon yapanlardan hesap sorulmalıdır.
1. Gerçek Tarihin Yeniden Yazılması Neden Gerekli?
a. Çarpıtılmış Anlatılar ve Sahte Liderlik
Bugüne kadar Bulgaristan Türklerinin yaşadığı olayları kaleme alan birçok kişi, gerçekleri yazmak yerine belli figürleri yüceltmeyi tercih etti. Ahmet Doğan gibi isimler, halkın kahramanı olarak lanse edildi; ancak bu süreçte bu figürlerin topluma verdiği zararlar göz ardı edildi. Ahmet Doğan’ın Bulgaristan Türklerinin kimliğini, ekonomisini ve kültürünü zayıflatma pahasına kendi siyasi çıkarlarını öne çıkardığı artık belgelerle ortaya konmuş durumda. Ancak, bu gerçekleri açıkça ifade eden eserler neredeyse hiç yazılmadı.
b. Toplumsal Hafızanın Korunması
Gerçek tarih yazılmadığında, bir toplum kendi geçmişine yabancılaşır. Bulgaristan Türklerinin çocukları ve torunları, göçün, asimilasyonun ve direnişin gerçek hikayelerini bilmiyor. Bu eksiklik, sadece bireylerin değil, topluluğun kimlik ve dayanışma bilincini de zayıflatıyor. Gelecek nesillerin köklerini anlaması ve güçlü bir kimlik geliştirebilmesi için geçmişin hikayeleri doğru bir şekilde aktarılmalıdır.
c. Uluslararası Farkındalık Yaratmak
Bulgaristan Türklerinin gerçek tarihi, dünya tarafından büyük ölçüde bilinmiyor. Asimilasyon politikaları, zorunlu göç ve siyasi manipülasyonlar gibi olaylar, uluslararası toplumun gündemine yeterince taşınamadı. Bu durum, hak arama mücadelesinde topluluğun yalnız kalmasına neden oldu. Gerçek tarih yazıldığında, bu olaylar uluslararası bir farkındalık yaratabilir ve Bulgaristan Türklerine yönelik destek artırılabilir.
2. Gizli Kalan Gerçekler Neler?
a. Ahmet Doğan ve HÖH/DPS’nin Rolü
Ahmet Doğan, Bulgaristan Türklerinin haklarını savunan bir lider olarak tanıtıldı, ancak gerçekler bunun tam tersini işaret ediyor. Doğan’ın, Bulgaristan devletiyle olan gizli iş birlikleri, halkın asimilasyon sürecindeki zararlarını artırdı. Parti kaynaklarını kişisel çıkarları için kullanması, liderlik algısını zedeleyen en büyük etkenlerden biridir.
b. Göç ve Asimilasyon Sürecinin Gerçek Yüzü
1984-1989 yılları arasında Bulgaristan Türklerine uygulanan asimilasyon politikaları sırasında binlerce insan fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kaldı. Bu süreçte liderlik boşluğu nedeniyle halk yalnız bırakıldı. Göç sırasında yaşanan travmalar ve zorluklar hâlâ tam anlamıyla belgelenmiş değil.
c. Kültürel ve Dini Zararlar
Türk kimliğinin ve kültürünün sistematik olarak zayıflatıldığı bu dönemde, Ahmet Doğan ve çevresinin, kültürel değerleri koruma konusunda kayda değer bir çaba göstermediği açıktır. Camilerin kapatılması, Türkçe eğitimin yasaklanması gibi olaylarda yeterli bir direnç gösterilmemesi, halkın bu süreçte daha fazla zarar görmesine yol açmıştır.
d. Ekonomik Baskılar ve Halkın Fakirleşmesi
Halk ekonomik olarak büyük zorluklar yaşarken, liderlik iddiasındaki yapıların halkı ekonomik olarak güçlendirecek girişimlerde bulunmadığı, aksine kaynakları kişisel çıkarlar için kullandığı belgelenmiştir.
3. Neden Gerçekler Yazılmadı?
a. Siyasi Çıkarlar
Ahmet Doğan gibi figürlerin gerçek yüzlerini yazmak, Bulgaristan’da ve Türkiye’de belirli siyasi çıkarları zedeleyecekti. Bu nedenle, gerçekleri kaleme almak isteyen kişiler ya susturuldu ya da marjinalleştirildi. Özellikle Türkiye’de Bulgaristan’la ilişkileri bozma endişesi, bu konunun ele alınmasını engelleyen bir faktör oldu.
b. Akademik ve Yayıncılık Yetersizliği
Türkiye’de Bulgaristan Türklerinin tarihini ele alan yayınların çoğu ya yüzeyseldi ya da gerçeği çarpıtıyordu. Bu alanda çalışan bağımsız akademisyenlerin eksikliği, doğru bir tarih yazımını imkansız kıldı.
c. Halkın Sessizliği
Göçmen toplumlar genellikle geçmişe dair travmalarını konuşmak istemez. Bulgaristan Türkleri arasında da bu suskunluk, geçmişle yüzleşmeyi zorlaştırdı. Bu durum, gerçekleri yazma motivasyonunu da düşürdü.
4. Bugün Hesap Sorulmalı mı?
a. Yazarlardan ve Akademisyenlerden
Gerçekleri bilerek çarpıtan, halkı yanıltan ve Ahmet Doğan gibi isimleri övgülerle yücelten yazarlardan ve akademisyenlerden hesap sorulmalıdır. Ancak bu hesap sorma süreci, yalnızca bir cezalandırma değil, doğru tarih yazımını teşvik etme amacı taşımalıdır.
b. Toplumun Sorgulama Hakkı
Bulgaristan Türkleri, yıllarca yanlış liderlik anlayışıyla yönlendirildi. Artık bu liderleri ve onların destekçilerini sorgulamak halkın hakkıdır. Toplum, geçmişte yapılan yanlışları anlamadan geleceğini inşa edemez.
c. Geçmişle Yüzleşme
Geçmişteki hataları düzeltmek ve halkın gerçeklere ulaşmasını sağlamak için geçmişte suskun kalanların ve yanlış bilgi yayanların sorumluluğu kabul etmesi gereklidir.
5. Gerçek Tarih Nasıl Yazılabilir?
1. Bağımsız Tarih Araştırmaları: Türkiye’de ve Bulgaristan’da bağımsız tarih araştırmaları yapılmalı ve bu araştırmalar, uluslararası standartlara uygun şekilde yayımlanmalıdır.
2. Sözlü Tarih Çalışmaları: Göç sürecini ve asimilasyon yıllarını yaşamış kişilerin tanıklıkları kayıt altına alınmalıdır.
3. Eleştirel Yayıncılık: Geçmişte yazılmış yanlış eserler eleştirilmeli, doğru bilgilerle güncellenmelidir.
4. Uluslararası Destek: Tarih yazımı sürecinde uluslararası akademisyenler ve insan hakları kuruluşlarından destek alınmalıdır.
5. Toplumsal Katılım: Halkın tarih yazımına katılımı teşvik edilmeli, geçmişi anlamalarına olanak sağlanmalıdır.
Sonuç;
Bulgaristan Türklerinin tarihi, çarpıtılmış anlatılar ve bilinçli sessizliklerle gölgelenmiştir. Gerçek tarih yazılmadıkça, toplumun kimliği ve dayanışma bilinci zayıflamaya devam edecektir. Artık bu suskunluk dönemi sona ermeli, gizli kalmış gerçekler gün yüzüne çıkarılmalı ve geçmişte yanlış bilgi yayanlardan hesap sorulmalıdır. Bu hesaplaşma, bir toplumu ayağa kaldırmanın ve gelecek nesillere doğru bir miras bırakmanın en önemli adımıdır. Gerçek tarih yazılmadan, ne geçmişe ne de geleceğe sahip çıkılabilir.