Gülten RAYİMOĞLU
24 Aralık 1984, Bulgaristan Türkleri için tarihin en acı günlerinden biriydi. O günden sonra bir halkın varoluş mücadelesinin sembolü haline gelen bu gün, aynı zamanda totaliter bir rejime karşı verilen direnişin unutulmaz bir örneği olarak tarihe geçti. 23 Aralık 1984 tarihinde, Bulgaristan Komünist Partisi, “Yeniden Doğuş” adıyla bir asimilasyon politikası başlatarak, Türk halkını zorla Bulgar kimliğine bürünmeye zorladı. Özellikle Kırcaali ve Hasköy bölgeleri, dünya ile ilişkilerinin kesildiği bir askeri abluka altına alındı. Bu süreç, sadece kültürel bir baskı değil, aynı zamanda insan haklarına karşı işlenen ciddi suçların da yaşandığı bir dönemdi.
24 Aralık’ta, Tosçalı, Hallar, Karamusalar ve Amatlar köylerinden gelen binlerce Türk, Bulgar yönetiminin asimilasyon politikalarını protesto etmek amacıyla Eğridere (Mlaçino) köyünde bir araya geldi. Ancak, bu barışçıl gösteriye polis zor kullanarak müdahale etti ve ateş açarak halkı dağıtmaya çalıştı. Göstericiler, kendi kültürlerini, dillerini ve milli kimliklerini koruma mücadelesi verirken, baskıcı Bulgar rejimi onlara şiddet uygulamaktan çekinmedi. Bu direnişin simgesi ise, sadece 18 aylık olan Türkan bebek oldu.
Türkan bebek, 26 Aralık günü Killi köyünde, annesi Fatma Öztürk ile birlikte direnişe katılan kalabalığın içinde yer alıyordu. Ancak, Bulgar askerlerinin açtığı ateş sonucu, küçük bebek o an hayatını kaybetti. Türkan bebek, sadece bir çocuğun kaybı değil, aynı zamanda Bulgaristan’daki Türk halkının direnişinin, acısının ve umudunun sembolü oldu. Bu olay, sadece bir annenin yüreğini yakmakla kalmadı, tüm Bulgaristan Türklerini derinden sarstı ve onları daha da kararlı bir şekilde mücadeleye itti.
Türkan bebek ve diğer şehitlerimiz, Bulgaristan’daki Türk halkının mücadelesinin yalnızca birer figürüydü. O dönemde birçok Türk, zulme uğrayarak kayboldu, kimileri faili meçhul cinayetlere kurban gitti, kimileri de zorla göç ettirildi. Bulgar hükümetinin politikaları, dil yasağı, kültürel baskılar ve zorla kimlik değişikliği gibi yöntemlerle Türkleri yok etmeye çalıştı. Bu baskılar ve insan hakları ihlalleri, Türk halkının bir kısmının Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmasına yol açtı. Yarım milyondan fazla Türk, zulmün ve baskının bir sonucu olarak Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı.
36 yıl sonra, Bulgaristan Türkleri, 24 Aralık’ı bir direnişin ve kayıpların anma günü olarak kabul ediyor. Bu gün, sadece o dönemde kaybolan ya da yaşamını yitirenlerin hatırlanması için değil, aynı zamanda Türk halkının onurlu bir şekilde direnişinin simgesi olarak kabul ediliyor. Zalim bir rejime karşı verilen bu direniş, sadece Bulgaristan Türkleri için değil, tüm dünyada özgürlük ve insan hakları mücadelesinin bir hatırlatıcısıdır.
24 Aralık 1984’teki direniş, Bulgaristan Türklerinin sadece o dönemdeki değil, tarih boyunca süregelen mücadelelerinin bir simgesidir. Bugün yapılan anma etkinlikleri, bu halkın direncinin, geçmişte yaşadıkları acıların ve bu acılara karşı gösterdikleri metinli mücadelenin hatırlatılması açısından son derece önemlidir.
Zira, yaşananları unutmamak ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal belleği canlı tutmak, sadece Bulgaristan Türkleri için değil, tüm insanlık için bir sorumluluktur.