Şükür Yaratana, şu günleri gördük.
Bulgaristan Türk ve Müslümanları “DS” ajanlarından, hainlerden arınmaya başladı. 1990 yılından beri ilk kez olmak üzere baş jurnalci, baş hain ve “saray” kurdu, HÖH/DPS “fahri” başkanı 43. meclise aday gösterilmedi. Hepimizin gözü aydın!. Haberi alır almaz bazı köylerde kurban kesmişler. Allah kabul etsin! İş Allah gelişmeler hayırlara vesiledir.
Bu kararlı gidiş (prosesin, sürecin) ilk fiili adımı 18 Ocak 2013 sabahı genç Oktay Yenimehmedov’un kendini yeri doldurulmaz lider zanneden Ahmet Doğan’a Sofya’da Ulusal Kültür Sarayı (NDK) 9. salonunda tabanca çekmesi ve onu kürsüden çöp torbası gibi savurup atmasıyla başladı. Genç Oktay halk davamızın adalet basamaklarından çıkmaya devam ediyor. Sofya İstinaf Mahkemesi’nde (apalativen sıd) davaları kazandı, aklandı ve serbest bırakıldı. Burgas ili Türk belediye ve muhtarlıklarından 1000 Türk ve Müslüman’ın gönüllü attığı imzalarla 5 Ekim 2014 seçimlerinde BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ADAYI gösterildi. Halkımızın adalet, hak ve özgürlük davası bayrağı dalgalanmaya devam ediyor. Onu aday gösterenler Ruen, Zayçar, Planinitsa ve Lülekovo köyleri, Karnobat ve Ayros ile Sungurları sakinleridir. Koca Balkan’ın Türklük etekleri Sofya Parlamentosuna biri eski milletvekili Hüseyin Hafızov ve ötekisi de Oktay Yenimehmedov olmak üzere, iki genç ve mert aydınımızı gönderme kararlılığı içinde, seçim hazırlığı görüyor.
Burgas köylerinde seçim havası olumludur.
Oktay Yenimehmedov’un milletvekili seçilmesi bir kişinin yerine başka birinin seçilmesi, bir Türkün başka bir Türkü değiştirmesi anlamına gelmez. Sizin de gözlediğinize göre geçen dönem Bulgar parlamentosu “ölü canlılarla, dokunulmazlık statüsü ardına gizlenerek savcılıktan, sorgudan, yargıdan” kaçan kişilerle doluydu. 13 ay yani bir yıl bir ay görev yapan 42. halk meclisinde toplam söylenen 36.600 söz arasında en fazla kullanılan “burada” ya da “yok” sözleri oldu. Milletvekilleri sanki hapishane yoklamasına hazırlık talimi görüyordu. En fazla tartışılan konu “Seçim Yasası” olurken, bu kanunda esas değişiklik yapılamadı. Bütün süre boyunca konuşulmayan konularsa: “Türk öğrencilere ana dilde zorunlu eğitim verilmesi,” etnik Türk vatandaşların özgün kültürlerini geliştirme olanakları yaratılması, ülkede bir Türk yayın evi açılması, Türkçe kitap basılması, bir günlük gazete ve haftalık dergi çıkarılması vs. Türk çocukların ana dilde eğitim veren anaokulları isteği de dile getirilmedi. Kürsü konuşmalarında ”Müslüman kültürü, İslam dini, cami, hak ve özgürlük davamıza damarımdaki son damla kan akana kadar devam edeceğim” sözlerini ise, yalnız ve sadece Burgas milletvekili Hüseyin Hafız kullanmıştır.
Bu anlamda olmak üzere, biz Burgas ilinde, belediye merkezlerinde ve köylerde yapılan seçim görüşmelerinde halkın güncel ve uzun vadeli, yakın süreli ve stratejik önem taşıyan sorunlarının birlikte tartışılmasından, görüşülmesinde ve ortak bir dava olarak kalıcı çözüm için Meclise taşınmasından yanayız. Davamız birdir ortaktır, uzun sürelidir ama hedefleri açık ve aydındır. Yerli Bulgar halkıyla bölüşemediğimiz lokma yoktur. Tarihdaşlık ve vatandaşlık temelinde özgürlük hamlelerimize sarsılmaz temelidir. Koca Balkan dağ köyleri, Karadeniz esintili yamaçlar Türklük ve Müslümanlık yuvası ve kalesidir. Kahramanlarımızın anıt çeşmeleri bu diyarda akıyor. Anma törenleri ile seçim mitingleri beraber yapılırken Türklüğümüzü yaşatma, dinimize bağlılık, halkın ekmek yolunu kolaylaştırma, gelecek kuşakları Türklükle çelenkleşmiş Vatanda birlik ve beraberlik azmi Mevlit dualarında yankılanıyor.
Ancak bu seçim Hak ve Özgürlükler partisinin ajanlardan ve hainlerden arınması, farklı bir yapının oluşturulması, öz davamızın, adalet, hak ve özgürlük kavgamızın omurgasından, Türklüğümüzün köklerinden genç ve aydın, insanımızın arasından gelen ve gönlüne yatmış kadrolara oy vermemiz çok büyük önem kazandı. Bu yolda kararlı ve birlikte hareket etmemiz, bizden olanla bizden olmayanı birbirinden arınmamız, bizden olan kadrolara yol vermemiz, onları seçmemiz, meclise göndermemiz biz Bulgaristan Türklerini içinde bulunduğumuz KARA DELİKTEN çıkaracaktır. Dava halkımızın öz davasıdır, seçimler elimizdeki ilk işe yarar demokratik aracımızdır.
Silistre’de seçeneksiz yüzleşme:
Varna’ya bağlı Drındar köyü nüfusundan olan Kasım Dal ile Ruşen Rıza Silistre’den iki farklı partiden liste başı milletvekili adayı yarışına girdi. K. Dal HÖH Partisi Başkan Yardımcısı görevinde bulunduğu yıllarda zaten 3 defa milletvekili seçilmişti. Halkımıza yararlı herhangi bir iş yaptığını gösterebilmek mümkün değildir. Bu defa Varna ili Türklerine söyleyecek sözü olmadığından olacak ki, Reformcu Blok partisinden Silistre milletvekili aday listesinde birinci oldu. Bulgarların ana taktiklerinden biri Türkleri birbirine kırdırmaktır. Halkımız 25 yıl hain-ajan Ahmet Doğan zulmü yaşadı. Bu zulmün uygulanmasında 5 yıl öncesine kadar HÖH örgüt sekreteri ve başkan yardımcısı sıfatıyla, vaat edip hiçbir şey yapmama taktiklerinde başrolde olan Kasım Dal’dı. Silistreli eski milletvekilleri Doktor Nihat Tabakov ile S.Sever Kasim Dal döneminde savcılığa düştü. Doktor Tabakov Varna hapishanesindedir. Hiçbir zaman hiçbir kimseye yararı dokunmamış olan K. Dal Bulgaristan Türklüğüne yapışmış bir kene gibidir.
“Presa” gazetesinin yazdığı üzere, Kasim Dal’ın Türkiye iş adamlarıyla gizli görüşmeleri hakkında ayrıntılı bilgileri köydeşi Ahmet Doğan’a vermediği için araları açılmıştır. K. Dal, kendi itiraflarına göre, köydeşinin gizli polis “DS” ajanı olduğunu daha 1991’de biliyordu. 1985’te ikisinin kurduğu Bulgaristan Türkleri Milli Kurtuluş Hareketinde 18 kurucudan 12-sinin polis ajanı olduğunu da bildiğini kendisi itiraf etti. Yargılanan ve hapisten çıktıktan sonra 10 Ocak 1990’da Varna şehrinde HÖH partisinin kuruluş toplantısında ajanların başı ve hain olduğunu bildiği Ahmet Doğan’ın yanında yer aldı, onun sayesinde partide kariyer yaptı, politik alana girdi. 25 yıl birlikteydiler. K. Dal’ın son dönem tavırları, gazete sayfalarından taşıyor. HÖH Genel Başkan’ı Lütfü Mestan’a suikast planları üstüne gizli polis ve İç İşleri Bakanlığı haber alınca 8 ay gece gündüz izlendiği ve dinlendiği açıklandı.
İşte böyle bir ortamda, bu defa ne süt içmiş ne de süt yemiş K. Dal ile 1986 yılında Ahmet Doğan tarafından gizli polise jurnallenen R. Rıza, iki köydeş, iki komşu çocuğu, hemşerilerinin yüzüne bakacak durumda olmayan iki partili, boy ve güç ölçmek için komşu illerden Silistre meydanlarına çıkıyor. Unutmasınlar Silistreliler Bulgaristan Türklüğüne çok önemli kadrolar vermiş, derin kökleri olan kültür geleneklerimizi yaşata gelmiş, her zaman davamıza bağlı kalıp mücadele bayrağımızı yükseklerde dalgalandırmıştır. 1964’te Todor Jivkov okullarımızı, liselerimizi, din eğitim merkezlerimizi, kültür ocaklarımızı kapatmaya kalktığında “ben bu işte yokum!” deyip Sofya’yı terk eden BKP Merkez Komitesi üyesi Ali Rafiev Silistrelidir. 1989 Mayıs Ayaklanmasını ulusal çapta örgütleyen av. Salih Başaran Silistrelidir. Tuna boyu Türklüğümüz mert, cesur, derin sabırlı ve çok kararlıdır. Hainlere yamaklık eden “Drındar” gençlerinden her ikisine de oy vereceklerine inanmıyorum. Bizim davamız çok kurban aldı, çok can yandı, çok acılar çekildi ve işin hatır sayılarak gönül eğleme sayfaları çoktan kapanmıştır. Bu defa Silistre’de GERB partisi adayına oy vermek, (kim olursa olsun) çok daha hayırlı olacaktır. Çünkü HÖH / DPS partisi saflarında, ideolojik, politik, halka bağlılık, gizli polis ajanlarından sıyrılma ve tamamen kopma açısından başlayan ve gelişen arınma sürecinde, “Doğan Holding” kanatlarını kesecek tek güç GERB partisi ve HÖH dışı bir iktidarıdır. Şimdiki sorun, HÖH /DPS partisi içindeki “kara kanın” akıtılması, “kara deliğin” kapanması davasıdır. Bu mücadelede yalnız bir yılan yuvasından çıkmış havası yaratan “Drındar” köyünden çıkan tüm kadrolarla – Ahmet Doğan, Kasım Dal ve Ruşen Rıza ile hesaplaşmadan geçer. HÖH partisi bacanak çotanak, dalkavukluk ve yalakalık partisine dönmüştür. “O benim tavuğuma kış dedi!” masallarını bırakın lütfen. Türk ve Müslüman halkımıza zarar ve kötülük yapmaktan, maymunculuklar yaparak engel olmaktan başka hiçbir işe yaramayan kalın enselilerin uzantısı, “Drandar” sofrası etrafına toplanmış eski milletvekili ve yeni milletvekili adayı Kamen Kostadinov, Nikolay Tsonev, Daniel Peevski gibilere “hadi işinize” demek, zaman onlara tek oy vermemek, zamanıdır. Bu işi daha fazla uzatamayız. Onların uzmanlık alanları ne olursa olsun!, niyetleri ne olursa olsun! Hiç birinden asla hiçbir fayda gelmez. Onlar, bizim memleketimizi bu yürekler acısı duruma getiren yeteneksizlerdir. Yalnız halkımızı değil, devletimizi de soyanlar, borçlandıranlar, çökertenlerdir. Bizi ve yakınlarımızı soyup soğana çevirenler, Türklüğümüzün köküne kibrit suyu dökenler, hepimizi bir kaşık çorbaya muhtaç edenler başkaları değil, ta kendileridir, onlardır. Hiç birinin aramızda işi olamaz ve yoktur! Onlardan biri olan eski milletvekili, meclis başkan yardımcısı, HÖH Başkanı L. Mestan’ın parti sorunlarında birinci yardımcısı, şeytan hukuku uzmanı sözüm ona avukat Biser Kirov onların başıydı. Anası neyse danası da odur. Hepsi bir çöplüktendir. Hr. Biserov’un “hırsız ve dolandırıcılar babası” olduğunu tutuklanınca görmeyen kalmadı.
Bir de şuna dikkat edin, her fırsatta Türklere karşı konuşan General Atanas Atanasov, şimdi Kasım Dal’ın (RB) parti yoldaşıdır. Birisi Silistre’den ikincisi Blagoevgrat’tan milletvekili adayı gösterildi. Yani bunların özü sözü birmiş. Sorumu mazur görünüz: “Ben “DS” ajanı değilim!,” demek ne demektir!. “Benim dosyam yok!, ” demek ne demektir? Ya kardeşim Kasım, sen gizli polis şefiyle aynı partidensin, yani en zehirli yılanın babasıyla, ejderha deviyle aynı çanaktan yemek yiyorsun, yoldaş olmuşsun, dava ortaklığın var, kancalaşmışsın. General Atanasov çıkmış TV programına seni savunuyor. Bir gizli polis şefi kendisine hizmet etmeyen birini, kendisinden aldığı bilgileri yararlı bulmayan birini neden savunsun?!. Dilini arı mı sokmuş! Sabah sabah TV’ler senin gizli işlerinle uğraşıyor. Şeref mi? Onur mu?, adlı partinin senin partin olduğunu söylüyorsun. Kime bağlıysan, nereye yumurtluyorsan açıkla da, olay birsin, sen de kurtul, seninle ilgilenenler de rahatlasın. Sözüm yabana, siz gibilerin vicdanlarının dile gelmesi ve kendi mezarınızı kendi ellerinizle kazma zamanı gelmedi mi? Kravatla gezmek, “Opel” ceple gezmek, pura içmek hiçbirşey değiştirmez, çünkü insanın vicdanı ve ruhu yemez içmez, ya vardır ya yoktur. Başka sorum yok. Bildiğim bir şey varsa o da şudur. Vicdanı olmayanlar milletvekili olmamalıdır!
General A. Atanasov 1984–1989 yılları arasında Bulgar karşı istihbarat dairesi – gizli polis “DS” şefiydi. Şimdi Blagoevgrad ilinde Pomak kardeşlerimizden Reformcu Blok partisi için oy istiyor. Yazımın başında adalet basamakları dedim, burada yüzkarasından utanç kuyusunun dibine inen basamaklarından söz etmek istiyorum. Yüzsüzlüğün bu derecesi ancak bizde görülür. Biz bu pirincin taşlarını bu defa da ayıklamazsak, bu iş bir daha kangren olur ve 10 kuşak çözülmez ve pislik arınmaz…
Biz keneleri damarımızdan koparıp atmadan, ezmeden, canlarını çıkarmadan rahatlayamayız. Kim ne derse desin bu dava bizim öz davamızdır. HÖH partisi mutlaka arınmalıdır. Ne Konstatinov’u, ne kumarcı Tsonev’i ne de ne olduğu ve kime hizmet ettiği bilinmeyen Peevski’yi biz saflarımıza davet etmedik, saflarımızda besleyemeyiz, aramızda tutamayız! Biz yani hepimiz onlardan hiç birine oy vermek zorunda değiliz. Kimseye borcunuz yoktur. Oy vermek bir haktır. Kullanımı özgür ve serbesttir. Hiç birimiz bu hazır yiyicileri seçmek mecburiyetinde değiliz. Soydaş oylarımız onlara gidecekse, bırakın oy vermeyelim! Biz onlara oy verdikçe son saatlerini bekleyen hastalar gibi asla hastaneden taburca olamayacağız. Zaman HÖH partisini arıtmak, temizlemek ve yenilemek zamanıdır. Zaman, kendi vekillerimizi seçip Sofya Parlamentosuna delege etme zamanıdır. Biz Ayaklandığımızda, 1989 Mayısında, Vatanımızdan kovulurken onlar konvoylarımızın yanında eli silahlı olanlardı, bize gitsinler de kurtulalım gözüyle bakanlardı, bizi bir kaşık suda boğmak isteyenlerdi. Hiç bir şey unutulmadı ve unutulmayacaktır! Seçimlerde oyunuzu atmazdan önce lütfen düşünün! Yara kaşımakla savmaz, gerekirse ameliyat edelim…
Devam edecek.
Şakir ARSLANTAŞ