Nevzat ÖZTÜRK
Son Bulgaristan seçimlerinde Türkiye’de oy kullananların katılımının ciddi oranda düştüğü gözlemleniyor. 93 bin oya kadar ulaşan katılım, önceki seçimlerdeki coşku ve yoğunluktan oldukça uzak. BULTÜRK’ün boykot çağrısının etkisi, bu seçimlerde kendini hissettirmiş gibi görünüyor. Türkiye genelinde 168 sandığın açıldığı bu seçimlerde, önceki yıllarda her sandıkta ortalama 1200-1500 oy kullanılırken, bu defa o uzun kuyruklar ve 5 saatlik beklemeler yerini daha soğuk bir atmosfer ve derin düşüncelere bırakmış durumda.
Oy kullanmaya gelenlerin yüzlerinde gülümseme eksikti. Çoğu, “doğru mu yapıyoruz, yoksa yanlış mı?” diye düşünerek, bir suçluluk psikolojisi içinde görünüyordu. Bulgarlar, partimizin alındığına dair yaygara yapan hain doğanın adamları, milletimizi bir kez daha kandırmış gibi görünüyorlardı. Halkın içinde bir şüphe oluşmuştu; bu seçim sonrasında Türkiye’deki derneklerin, insanlarımızı daha fazla kandıramayacakları anlaşılmıştı.
Her şeye rağmen, boykot kararımıza büyük bir çoğunluk uymuş durumda. Görünen o ki, insanlara doğruyu anlattığınızda, halkın çoğunluğu gerçeğin peşinden gitmeye istekli. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; halkımızın gözü ve kulağı açıldı. Bu şüphe, derneklerin güvenilirliğini sorgulama noktasına geldi. Hain doğana oy istemek, bir hainliktir ve bunun hesabı da mutlaka sorulmalıdır.
Gelecekte tüm dernekler, Türkiye’de yaşayan çift vatandaşlardan özür dileyecektir. Çünkü bu dernekler, Türk Cumhurbaşkanı seçildiğinde de benzer yanlışları yapmış, insanlarımızı Bulgar komünist adaylara yönlendirmişlerdi. Şimdi, her şeyin tekrar gün yüzüne çıkmasıyla birlikte, yine hain Ahmet Doğan’a oy vermeleri için insanlarımızı yönlendirdikleri ortada.
Bu durum, böyle kalmamalıdır; hesabı Türkiye’de sorulmalıdır. Artık eski Türkiye yok; yöneticilerin de bu hesaplaşmayı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Türkiye’ye girişi yasak olan birinin, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı’na karşı hakaret etmesi ve ona oy kullandırılması, bu konuda ciddi bir duruş sergilememiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bunların hepsinden hesap sorulmalıdır.
Bugüne kadar bunlardan hesap sorulmadığı için, köpeksiz köyde dinesiz gezememelidirler. Özellikle devlet kademelerinde görev yapanların tamamı, bu görevlerinden alınmalıdır. Türkiye’ye girişi yasak olan birine burada çalışma izni vermek, bu halka bir hakarettir.
Bu seçim süreci, bize bir kez daha gösterdi ki, Türk ve Bulgar toplumları arasında köprü kurmak ve güven inşa etmek, ancak doğru adımlarla mümkün olacaktır. Artık halkımız, kendi iradesini ve geleceğini daha dikkatli bir şekilde şekillendirmek zorundadır.