Gülten RAYİMOĞLU
Bulgaristan’ın 250 bin Türk’ü Türkiye’ye göç etmeye zorlaması, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü düşmanlık politikasının bir parçası olarak görülmüş ve bu hareketin, Türkiye’yi Kore’ye askerî kuvvet gönderme kararından vazgeçirmeyi amaçladığı düşünülmüştür (Sander, 1969: 70). Diğer bir görüşe göre ise, Bulgaristan’ın bu hamlesi, Türkiye’deki siyasi iktidar değişikliğinden yararlanarak yeni hükümeti zora sokmayı ve Türkiye’yi ekonomik olarak zayıflatmayı amaçladığı şeklinde değerlendirilmiştir (Altuğ, 1966: 847).
Bulgaristan tarafından Türkiye’nin Sofya Elçiliğine gönderilen nota, Fuad Köprülü’nün eline geçerek detaylı incelemeye alınmıştır. Köprülü, notanın diplomatik nezaketten uzak ve iftiralarla dolu olduğunu belirterek, Sofya hükümetinin iyi komşuluk niyeti gösteren en küçük bir ifade dahi kullanmadığını eklemiştir (Zafer, 28 Eylül 1950: 1-4).
Başbakan Adnan Menderes, gazetecilerin nota hakkındaki sorularına verdiği yanıtta, Bulgaristan’ın 250 bin kişilik bir göç kitlesinin üç ay içinde Türkiye’ye kabul edilmesi talebinin bir emrivaki olarak, Türkiye’yi zora sokmaya yönelik bir davranış olduğunu belirtmiş ve bunun dostane bir yaklaşım olmadığını ifade etmiştir. Menderes, Türkiye’nin mevcut dünya koşullarında dahi böyle büyük bir göç kitlesini kabul etmenin zor olacağını ancak gelen soydaşlar için ellerinden geleni yapacaklarını vurgulamıştır. Yanında bulunan Fuat Köprülü ise, bu durumu bir “sinir harbi” olarak nitelendirerek, amaçlarının huzursuzluk yaratmak olduğunu, ancak hükümetin uyanık ve tetikte olduğunu belirtmiştir (Cumhuriyet, 19 Ağustos 1950: 1-4).
Mecliste söz alan Sinop Milletvekili Server Somuncuoğlu, Bulgaristan’ın bu hamlesinin Kore meselesiyle doğrudan ilişkili olmadığını, bu hareketin arkasında Sovyetler Birliği’nin bulunduğunu savunmuş ve Türkiye-Bulgar meselesinin sadece iki ülke arasındaki bir mesele olmadığını belirtmiştir. Somuncuoğlu, Bulgaristan’ın bu davranışını “Kansız bir Kore” olarak nitelendirmiştir (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: IX, Birleşim: 26: 55, 56).
Milliyet gazetesi, Bulgaristan’da yaşayan Türklere yönelik işkencelere ve göç ettirilenlerin mallarının satılmaması için Bulgar hükümetinin emirler verdiğini, hatta mallarını bırakmaya razı olmaları için Türklerden senetler alındığını bildirmiştir (Milliyet, 23 Ağustos 1950: 1-5).
Anadolu gazetesi ise, Bulgaristan’dan gönderilen 250 bin kişilik göçmen sayısının gerçek olmadığını, bu sayının 800 bin civarında olması gerektiğini belirterek, Bulgaristan’ın Türkiye’yi zora sokmak amacıyla bu planı hazırladığını vurgulamıştır (Ayın Tarihi, 22 Ağustos 1950: 64).
Ali Naci Karacan, Türkiye’nin en büyük şansızlıklarının Sovyet Rusya ve Bulgaristan ile komşu olması olduğunu belirterek, Bulgaristan’ın Türkiye’ye yönelik bu hamlesinin amacı zayıflatmak ve Türkiye’yi yıkmaktı şeklinde bir değerlendirme yapmıştır (Milliyet, 24 Ağustos 1950).
Türkiye’nin Sofya Elçisi Şefkati İstinyeli ise, bu konuda verdiği beyanatta, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sayısının 250 bin değil, 850 bin olduğunu ifade etmiş ve hükümetin bu konuda hassasiyetle hareket edeceğini belirtmiştir (Milliyet, 13 Ağustos 1950).
Abidin Daver, Bulgaristan’ın 250 bin Türk’ün acil olarak Türkiye’ye kabul edilmesi talebinin, Kızıl Bulgar hükümetinin Türkiye ile “yavuz hırsız rolü” oynamak istediğini ifade etmiş ve bu hamlenin, Türkiye’ye karşı yapılmış bir dil sürçmesi olduğunu vurgulamıştır. Ancak, Türkiye, gelen soydaşları kesinlikle geri çevirmeyecek ve ellerinden geleni yapacaklarını belirtmiştir (Cumhuriyet, 12 Ağustos 1950: 1-3).
Balkanlar uzmanı Prof. Wolff, Bulgaristan’daki Türk nüfusunun yıllara göre dağılımını özetlerken, 1940 öncesi 600 bin olan Türk nüfusunun, Güney Dobruca’nın Romanya’dan Bulgaristan’a geçmesiyle 150 bin artarak 750 bine ulaştığını belirtmiştir. Türk kaynaklarına göre ise, bu sayı Pomaklarla birlikte 900 bin ile 1 milyon civarına çıkmıştır (Oran, 2001: 72). Bu veriler, Bulgaristan’ın nota gönderdiği 250 bin kişilik göçmen sayısının gerçeği yansıtmadığını ortaya koymaktadır.
Kasım Gülek, Türkiye’nin bu göçmen meselesini sadece Türkiye’nin meselesi olarak değil, dünya çapında bir sorun olarak görmesi gerektiğini, bu meselenin millî bir dava olarak ele alınması gerektiğini belirtmiştir (Ulus, 2 Ekim 1950: 1-3).
Mümtaz Faik Fenik, Bulgaristan’ın Türkiye’ye sunduğu bahanelerin hiçbirinin gerçek olmadığını ve Bulgaristan hükümetinin tek amacının Türkiye’de hoşnutsuzluk yaratmak olduğunu ifade etmiştir (Zafer, 12 Ağustos 1950: 1-8). Bir İngiliz dergisi ise, Bulgar hükümetinin verdiği kararın alicenaplık maskesi altında komünist bir hile olduğunu belirtmiştir (Zafer, 14 Eylül 1950: 1-4). Bulgaristan notası, Türkiye’de büyük bir tepkiyle karşılanmış ve Sovyet Rusya’nın emriyle gönderildiği düşünülmüştür. Türkiye, 250 bin göçmenin mağdur olmaması için tüm gücüyle yardımcı olma sözü vermiştir.
Bulgaristan Notasının Türkiye’de Yankısı
Reklamlar