BGSAM
Tarih: 17 Haziran 2017
Hayaller ustası 80 yaşında
Bulgar Çarı Simeon Sakskoburggotski 80 yaşını doldurdu. Bulgar tacını giymiş 3. Kişi olan bu şahsiyetin hayatının değerlendirme çizgisini çekme vakti geldi. İsmi Simeon Sakskoburggotski, Kadet Rilski, II. Simeon ve Simeon Borisov vs olan bu şahsiyet 16 Hazitan 2017’de 80 yaşını doldurmuş olsa da, dünyanın görüp göreceği monarşi temsilcileri arasında en gizemlisi olarak kaldı.
O, doğum günü kutlamasını Sofya’da “Aleksandır Nevski kilisesinde ve vaktıyla dedesi Çar Ferdinand’ın kullandığı Varna “Evsinovgrad” şatosunda yaptı. Avrupa krallıklarından seçkinler ve Bulgar monarşi sevdalılarının hepsi bir araya toplandı ve Bulgar Çarı önünde baş eğip elini öptüler.
Bu törenler aynı zamanda haşmetlinin Bulgaristan Topraklarında hükmettiği ve daha sonraki yılların hülasasını çıkarmak için de iyi bir fırsat oldu. Çünkü bu şahıs etrafındaki sorular yanıtlardan defalarca çoktur. Biz bu soruların yanıtlarını bulamayız, fakat bu memlekette yaşamaya devam ettikçe, haşmetliyi yakından tanımak hakkımızdır.
80’nini doldurunca Simeon Sakskoburggotski, altından çekilip hala alınmayan Bulgar tahtına, haklı olarak ve mantık gereği bir daha hevesini ifade edip el uzatıyor. Bu konuda yapılan halk oylaması (referandum) o zamanlar yürürlükte olan Tırnova Anayasına göre, Bulgaristan istila edilmiş olduğundan, komünistlerin istediğinin istedikleri gibi yaptığından ve özgürlüklerden mahrum edilmiş bir ülkede Bulgar toplumu iradesini serbestçe ifade etme hakkını kullanabilecek durumda olmadığından dolayı geçerli sayılamaz. O günden başlayarak, çok uzak bir yerlerde yaşasa da, Simeon Sakskoburgotski Bulgar toplumunda bir faktör olma durumunu asla yitirmemiştir.
Onun taç hakkını tanıyan Bulgar mültecileri arkasında olup onun Çar olmasının Anayasal bir hakkı olduğundan hiç birisinde bir gram şüphe yoktur.
Gerçek şu ki, reşit yaşta olmadığından dolayı Naipler Konseyi onun görevlerini görmüş olsa da, o 1943 – 1946 yılları arasında Bulgar Çarıydı, devlet erkince yapılması gerekenlerin hepsi Bulgar Çarı adına yapılmış, komünistlerin kestiği idam cezalarını o imzalamış, tüm dünya devletlerine savaşı o ilan etmiş, toplama kampları onun emriyle kurulmuş ve hatta Halk Mahkemesi kararlarını da o imzalamıştır. Diyecek bir şey kalmadı. Tarih!?…
Öyle ki, Tahta yeniden oturma arzusunu dile getirdikten sonra Simeon Sakskoburggotski ileri adım atmadı. Yıllarca Avrupa monarşi ortamlarında dolaştı, alış verişlerde bulundu, Bulgar sanatçılarının dış ülkelerde verdikleri konserleri, açtıkları sanat galerilerini gördü, Bulgaristan’la yakından ilgilendi, hiçbir konuda bir gram siyasi görüş beyan etmeden dolaştı durdu…
Onu tanıyan Bulgar siyasi mültecilerinin ortak görüşü şudur: “O bir Çardır ve çelişkili durumlarda taraf olması doğru olmaz!” Onlar kendilerine göre haklılar, bir de şu var, Bulgaristan’da da büyük sayıda vatandaş kendisine inandı. Birçokları “Ah, Çar bir dönse de hepsinden hesap sorsa, hak ettiklerini çektirse” demediler mi. Siz de işitmiş olmalısınız.
O 50 yılda Çar hakkında çok konuşuldu da, benim de Kırcaali’de kaldığım 1980’lerde işittiğim şöyle bir fısıltı vardı. Bütün bu yıllarda yani yarım asır boyunca komünist hükumet Semeon Sakskoburggotski’ye yüklü bir para ödemiştir. Ne yazık ki, 80 yaşındaki Çar ve 2 yılda bir değişen Bulgar hükumetleri bu konuda susuyorlar.
Sonra 1989 geldi.
Todor Jivkov diktatörlüğü yıkıldı. Demokratik Güçler Birliği (CDC) Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) birlikte siyasi sahneye çıktı. Bulgarlar bir kurtarıcı olarak Semeon’dan da sık sık söz etmeye ve hayal kurmaya başladılar. Birçok monarşi partisi kuruldu. Hepsinin programında şunları okumam mümkündür: “Tırnovo Anayasası yürürlüğe konsun ve II. Semeon Bulgaristan’a geri dönsün!” Bulgarların kafasında, eski “görkemli yıllar”, haksız duruma düşürülen, çekip ezilen vatandaşların haklarını sağlayacak ve adalet getirecek kurtarıcı siması oluşmaya başladı. Hatırlayacağınız üzere, bunların olmasını istemeyenler, 1992 Anayasa maddelerine, yeni Bulgar devlet başkanı adayı için 5 yıl Bulgaristan’da yaşamış olması hususunu eklediler ki, amaçlarında Semeon’un yolunu kesmek vardı. Bunu yapanların başında, öteden beri monarşi düşmanlıklarıyla ünlü Bulgaristan Sosyalistleri vardı.
Onlar 1908’de Bulgaristan’ın çarlık yerine Halk Cumhuriyeti olmasını istemişler, Semeon’un babası III. Boris’i öldürmek için 1923’te Sofya’da “Ts. Nedelya” kilisesinin kubbesini havaya uçurmuşlar, ayaklanmışlar, silahlı partizan mücadelesi vermişler vb.
Ne var ki, 1995 yılından beri Bulgaristan’da Çar Semeon’un ülkeye geri dönmesi konusu çok konuşulmaya başlandı. “Üst akıl” önce hademe rolü gören DPS-HÖH Başkanı Ahmet Doğan ile bir başka istihbarat ajanı olan DPS milletvekili İvan Palçev’i Madrid’de gönderildiler ve Çar Simyon’a ilk “aman dön” daveti sunuldu. BSP lideri Jan Videnov iktidarı zamanında yaşadığımız iflas günlerinde II.Semeon’un dönmesine denize düşenin yılana sarılanlar gibi bakmaya başlamıştık. Kültür ve sanat dallarından 101 bilinen isim imza toplayarak “ama dön artık” daveti göndermişti. Fakat yine 1995 yılı ortalarında ansızın bir şey oldu ve davetiye gönderme furyası ansızın kesildi. Bulgaristan Demokrat Partisi (DP) lideri ve Meclis Başkanı Stefanb Savov’un Semeon Sakskoburgotski ile Madrid’de özel bir görüşmesi vardı. DP monarşist bir partidir. Ferdinand ve III. Boris zamanında 8 defa hükümet kurmuş ve Çarlığa bağılısıyla bilinir. 1995’te DP, CDC cephesinde bir güçlü parti olup, Stefan Savov’un Madrid’le sürekli kişisel temas halinde olduğu biliniyordu. Yine o dönem Savov “III. Borisin mezarı ve komünistler onun kemiklerini nasıl yok ettiler” komitesine de başkanlık ediyordu. Bu onun İspanya’ya ilk gidişi de değildi. O birkaç gün sonra Madrid’den döndü, fakat basına demeç vermedi, dut yemiş bülbül gibi sustu. Sonra bir gün o kamuoyu önünde “Şu bizim Simeon’un tüyü pek temiz değil!” dedi. Ve şunlar açıklandı: Savov, Çarın ofisine belirlenen saatte gitmiş. Sekreteri “işi var bekleyeceksiniz” demiş. 2-3 saat bekledikten sonra tam kalkacağı an, kapı açılmış ve içeriden Bulgar dış istihbaratının şefi Lüben Gotsev ve siyaset seçkinlerinden Ginyo Ganev çıkmışlar. Savov “üzerime bir kova kaynak su döküldü” diye anlatıyor.
25 Mayıs 1996’da II. Simeon Sofya uçak alanına ayakbastı. Bir kurtarıcı gibi karşılandı. Sofya, Plovdiv, Veliko Tırnovo ve Varna’da büyük törenler yapıldı. Bütün masrafı “Multi Grup” ödedi. Ona Bulgar kimliği ve pasaportu verdiler. Ahmet Doğan’ın dostu İliya Pavlov cebine bol bol para sıkıştırdı. Fakat o an birden bire umut yıldızı söndü, çünkü parlamento seçimlerini Demokratik Güçler Birliği (ODS) kazandı. İvan Kostov Başbakan oldu.
İvan Kostov idaresinde 15 banka iflas etti, halk kemerleri bir az daha sıktı. Ne var ki, sosyolojik araştırmalar onun 2001 seçimlerini de kazanacağına işaret ediyordu. Fakat “üst akıl” Bulgar sağının iktidar sofrasından kalkmasına karar vermiş olacak ki, ülkede “politik olan ne varsa herşeyi yok edelim” operasyonu gerçekleştirildi ve siyaset sahnesine yeni bulunmuş bir hazine gibi II.Semeon çıkarıldı. Plana “Şipka” adı verildi. Hedefte canlanan geleneğin yok edilmesi vardı.
Milyonlarca Bulgar daha önce görmedikleri eski Çara ansızın bir anda hepsi inanıverdi. Tamamen bilmedikleri, tanımadıkları bir olaya bel bağlamaya karar verdiler. II.Semeon umut bahşediyor, umut tarlarında ise oy bitiyordu. II. Semeon’un partisi yoktu. /Çar partisi olur mu?/
Seçmen oyunu “Oborişte” partisine ve Bulgar Kadınlar Partisine verdi ve Semeon bu oyları toplayarak II. Semeon Ulusal Hareketini oluşturdu ve 120 milletvekiliyle meclise girdi. Bulgar halkı ona neden inanmıştı. Ve tam suların durulduğu bir anda Semeon Sakskobrggotski’nin dış ülkelerde yaşarken Sovyetler Birliği İstihbarat Örgüyü (KGB) ile sıkı işbirliği içinde olduğu, farklı bağlantıları, borçları, kumar tutkusu vb konuşulmaya başlandı.
Şu nokta çok önemlidir. Sanki meclisteki 120 milletvekili “yanmayan lamba” – semboliktiler. Çar özellikle DPS-HÖH ve Ahmet Doğan’la ilişkilerine büyük önem veriyordu. Bulgar Anayasasına göre hükumet kurabilmek için 121 oy gerekli olduğundan bu 1 oyu kendisine şimdiki Ankara Büyükelçimiz Nadejda Mihaylova teklif etti, fakat Semeon DPS’yi tercih etti. “Multi Grup” şefi Pavlov meclis balkonundan inmez oldu. Olaylara BSP daha sert katılmaya başladı ki, olay Ardino (Eğiri Dere) Belediye Başkanı Mehmet Dikme’nin Tarım Bakanı olmasına kadar uzadı.
Simeon Sakskoburggotski hükumeti’nin onayladığı ilk yasalarını hatırlayalım: 1. Gizli polis ajanı ve hain dosyalarının kapanıp rafa kaldırılması; 2. Bulgaristan’da bir US Doların 3 000 (üç bin) leva olduğu 1995-2001 yılları arasında 15 bankanın da kapanmasına neden olan banka müdürlerinin sorumluluktan alı konması vb. Bulgar halkı Simeon Kadet Rilski’nin Bulgaristan’a dönmezden önce kurs gördüğünü, program çiplerinin değiştirildiğini, kendisine verilen emirleri yerine getiren bir kukla olduğunu fark etmeye başladı. Başka bir ifadeyle o Çar tacını çıkarıp kafasına gözle görülmeyen bir şapka geçirmişti. Dört yıl sonra da “zamanını doldurmuş bir hükümdar” durumuna düştü ve alay konusu oldu. Onun Bulgaristan’a geri getirilmesi ve sahnelenen gülünç oyunla memleketimizde gerçek siyasi tartışmaya nokta kondu ve siyaset alanına, perde ardındaki yeden güçler davet edildi. NATO ve Avrupa Birliği üyeliğimizle GERB partileşti ve bugün hesaplarında 56 milyon US Dolar ve Euro olduğu bilinen 24 yaşındaki HÖH-DPS milletvekili Delyan Peevki baş rolle sahneye sürüldü.
Çar’ın kurduğu parti dağıldı. Başbakanlık dönemindeki hırsızlıkları mahkemelik oldu. Hayatı ateşten gömlek olan halkın gözünde sıfırlandı ve gülünç duruma düşürüldü. Neden?
Böylece Simeon Sakskoburggotski’nin Bulgaristan’a bir daha Çar olma hevesleri de “genç aslanlara” yem edildi.
O, şimdi Bulgaristan’da ancak yaş günü kutlayabilir.
Paylaşın bir birinizi bilgilendiriniz…