Sakir ARSLANTAŞ
Tarih: 18 Eylül 2020
Bulgaristan batıyor konusunu işlerken Batı Balkanlar konusunu da işlememiz gerekir. Çünkü 2018-19 yıllarında Batı Balkanlar konusu Bulgaristan dış politikasında ana konu olarak işlenmişti. Varna’dan Arnavutluk’un “Duras” limanına hızlı tren gidecekti, Balkanların doğusundan batısına anayol açılacak ve yolculuk etmek bir şarkı olacaktı. “Belene” NES’lini Kuzey Makedonya Cumhuriyeti (KMC) ile birlikte kuracaktık ve neredeyse bütün Batı Balkan devletlerine elektrik enerjisi verecektik. 2017 yılında GERB lideri B. Borisov ile Makedonya sosyalistlerinin lideri Zoran Zaev “Dostluk ve İşbirliği Antlaşması” imzaladılar ve sözde “tüm sorunlar” birden bire çözülmüştü. Geçen senenin ilk yarısında Avrupa Konsey toplantısı Sofya’da yapılırken, Batı Balkanların Devlet ve Hükümet Balkanları da Sofya’ya davet edildi ve ikili, dörtlü ve toplu birçok görüşme yapıldı. En sonunda herkes yorganı kendi ayaklarına kadar uzatacağına kendi üstüne çekmeye başlayınca durum değişti.
Balkanlar’da merkez Belgrad’a kaydı
Önce Sırplar hemen derlenip toparlandı ve NATO ve Avrupa Birliği (AB) üyesi olmasalar da birden bire çok yönlü siyaset geliştirerek, Balkanların yeni odağı olabilmeyi başardılar. Önce biz Bulgaristan’ı izlerken bazı gelişmeleri gözden kaçırmış olduk, ama şimdi her şey birden bire ortaya çıktı. Bunun nedeni de Bulgaristan dış siyasetinde bir çökme ve yön şaşırma doğurdu ki, sonuçlarını görebiliyoruz.
Tam bu noktada yani Batı Balkanlar siyasetinde Çin’in Bulgaristan’ı sollayıp Belgrad’a oturması ilginç oldu. Avrupa’yı Çin’e bağlayan ipek yoluna Yunanistan, Sırbistan, Macaristan ve Beyaz Rusya başlanırken biz yine oyun dışı kaldık. 2020’de Sırbistan ile Pekin arasındaki ticaret hacmi 2.5 milyar US Doları buldu. Sırbistan’a yapılan direk yatırımlar artık 10 milyar US Doları aştı. Çin Yunanistan, Makedonya, Sırbistan ve Macaristan’ı birbirine bağlayan saatte sürati 200 kilometre olan hızlı yük ve yolcu treni hatları inşa ediyor. Sofya Dış İşleri Bakanlığında görevli personelin iş bilmezliği yüzünden Pekin her konuda Bulgaristan sınırları dışından geçti, jeo-politik projelerin hiç birine takılamadık.
Makedonya ve diğer Batı Balkan ülkelerindeki durumda değişti.
Arnavutluk dağlarında yaşayan Hıristiyan azınlığın Makedon olmayıp, Bulgar etnik azınlık olduğunun Arnavutluk meclisi tarafından tanınması, Sofya’da büyük bir başarı olarak kutlanmıştı.
Ardından Makedonya-Bulgaristan Dostluk ve İşbirliği antlaşması da 3 yıl önce çok pozitif bir gelişme şeklinde algılanmıştı. Fakat bu antlaşmada tarih, dil ve kültür, tarihsel kimlikler gibi konularda sayfalar boş bırakılmıştı. Bulgaristan KMC’nin NATO ve AB üyeliği anahtarlarını elinde tuttuğunu sandı. Fakat kısa bir süre sonra Üsküp, NATO ve AB üyeliğine Atina üzerinden bakan yeni bir pencere açtı.
Öte yandan Washington KMC’ni NATO’ya alma konusunda elinden geleni yapınca Bulgaristan’a iş de kalmadı.
Tarihi konularda birçok pot kırıldıktan sonra, Makedon halkının milli kahramanı Gotse Delçev hakkında başbakan Borisov’un “Boliviya halkı için Çe Gevara neyse, Gotse Delçev her iki halk için odur,” demesi ters karşılandı.
İki ülke arasında “Makedon dili” konusu da açıktır. Bulgaristan’ın “Makedon dili” hakkında “Bulgar dilinin bir yerel ağızı” demesi de Üsküp hükümeti ve kamuoyu tarafından kabul edilmiyor. Çünkü “Makedon dilini KMC devletinin resmi dili olarak kabul etmemesinden Makedon kimliğini kabul etmediği ortaya çıkıyor ve Makedon milletinin Bulgarlardan oluştuğu” iddiası hayat hakkı istiyor.
Bu ayın 22’sinden sonra Bulgaristan Başbakanı B. Borisov Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda bir konuşma yaparak. Bulgaristan dış siyaseti üzerinde bilgi sunacaktır. Hüzünlü bir gerçektir ki, 1878’den beri Bulgaristan ilk kez olmak üzere jeo-politik gelişmelere ayak uyduramayan, doğru yönelemeyen, yetersiz ve bilgisiz bir dış politika izliyor. Bu görüş “Pogled. bg” yayınında yer almıştır. Özellikle Batı Balkanlarla ilgili pek çok şans kaçırılmıştır ve bu fırsatlar belki de XXI. yüzyılda bir daha gelmeyebilir. Örneklerden biri olarak, Yunanistan’ın Dedeağaç limanında US akaryakıtı için kurulacak dağıtım terminalden Bulgaristan üzerinden KMC’ne akıtılacak olan doğal gazı, Makedonya hükümetinin kendisi direk doğal gaz boru hattı çekerek Bulgar aracısız sağlama kararı gösterilebilir. KMC Bulgaristan’la birlikte “Belene” NAS kurma kararından da caymıştır.
İşte bu gelişmeler ışığında iki eli bağlı ortada kalan Bulgaristan, Avrupa Birliği Konseyinin “Genişleme” grubuna, Halk Meclisindeki grupların hepsi tarafından onaylanan bir Memorandum göndermiştir.
Bu belgede aynen şöyle deniyor:
“KMC miras aldığı anti-Bulgar siyasete son vermelidir. Bu belgede Bulgaristan’ın 28 yıldan beri Batı komşusunun bağımsızlık ve egemenliğini desteklediğini, ekonomik, askeri ve diğer yardımlar gösterdiği ve bağımsız bir devlet olarak yok edilmesine çevre devletlerden yapılan baskılara karşı koyduğu belirtiliyor.
Bu belgede, 80 yıldan beri, on binlerce Bulgar’ın yok edilmesi ve 1945 yılından sonra 1980 yılına kadar 100 000 (yüz bin) kişinin huzura bırakılmadığını, kovuşturulduğu yazıyor ve şöyle devam ediyor. “2017’de imzaladığımız antlaşmanın rafa kaldırılması, Karma Komisyonlar çalışmalarının durdurulması, Bulgar yatırımlarının tamamen durdurulması ve tarihsel gerçeklerden söz eden politik liderlerin kovuşturulması kabul edilemez.”
Bulgarlar Makedon kimliğini gündemden indirmeyen sorumlar var. Olayın bizim için de olağanüstü büyük Makedon kimliği ile ilgili resmi yorumu aynen veriyorum:
Bulgarların resmi tarihsel görüşü:
Makedonya, günümüzde Bulgaristan, Yunanistan, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti, Arnavutluk, Kosova ve Sırbistan olmak üzere, 6 devletin sınırları içinde bulunan bir coğrafya ve tarihsel bölgedir. Bundan dolayı, 1992 yılından başlayarak, 28 yıl boyunca yeni kurulan devletin adının resmen Makedonya olmasında ısrar edilen tüm denemelerin üzerinde siyasi yük vardı. Komşu devletlerde, “Makedon” terimi bir milli kimliğe işaret etmek için değil, bir coğrafya terimi olarak kullanılıyor. Uluslararası forumlarda “Makedon” ve “Kuzey Makedon Cumhuriyeti menşeliler” terimlerinin aynı anlamda ve yer değiştirerek kullanılmasından uzlaşmazlıklar çıkıyor. Birinci Dünya Savaşından sonra Makedonca coğrafya bölgesi Yugoslavya Krallığı’na katıldığında, nüfusun daha fazlasını oluşturan İslavlar Bulgar kimlikli olduklarını bildirmişlerdir. O zamanların diplomatik ve tarihsel belgeleri bunu kanıtlar. İki dünya savaşı arasında Belgrat “Güney Sırp” kimliği dayatarak, bu nüfusun Bulgar kimliğinin köklerini kazımaya çalışmıştır. Bu denemeler başarısız olunca, İkinci Dünya Savaşından sonra Yugoslavya Komünist Lideri Yosif Broz Tito, o dönemin Sosyalist Makedonya Cumhuriyetinde (SMC) bir de “Makedon” kimliği dayatmayı seçti. Tito, Komünist Enternasyonal’in (Komintern) 1934 yılında aldığı, “Makedon”, “Tırak” ve Dobruca” milletleri oluşturma kararından esinlenmişti. Tito, geleneksel Bulgar kimliğini bir bölgesel kimlikle değiştirmeyi amaçlayıp bu yeni uydurma “Makedon” tezini öne sürdü. Bu tez, Yugoslavya tarafından daha sonraki yıllarda, komşu ülke ve devletlerin topraklarından, toprak ve azınlık istekleri öne sürmek için düşünülmüştü.
Bu politikayı uygulayabilmek için, komünistlerin kontrolünde bulunan AKEDONYA Milli Kurtuluşu için Ulusal Asamble adalı (АСНОМ) 2 Ağustos 1944 tarihinde ayrı bir “Makedon” dili olduğunu ilan ettiler. 1948 yılında Yugoslav idaresi tarafından Birinci Sosyalist Makedonya Cumhuriyeti Tarih Enstitüsü kuruldu. Bu enstitünün ödevleri arasında evrakları sahteleştirerek, bu nüfusun Bulgar kökleri, dili ve menşei ile ilgili tüm bağları koparıp yok etmek de vardı. Bu uygulama Yugoslavya’nın dağılmasından ve birinci bağımsı Makedon Cumhuriyetinin kurulmasından sonra da devam etti. Stalin baskısıyla Bulgar komünist rejimi tarafından kısa bir süre için olmak üzere Komintern politikası yeniden diriltildi.
Bu siyaset sert şiddet uyandırdı, Bulgaristan’ın sınır bölgelerinde, Sosyalist Makedonya Cumhuriyetinde büyük sayıda kişi tutuklandı. Arşivlerde, 1944-1946 yılları arasında Sosyalist Makedonya Cumhuriyeti politik ve entelektüel elitini teşkil eden 20 bin Bulgar’ın öldürüldüğü korunmuştur. 100 000 Bulgar toplama kamplarına gönderilmiş, sürülmüş, hapsedilmiş veya öldürülmüştür.
Makedonlar ortak tarih tezini kabul etmiyor.
Son durum: Her şey stop etti.
Kimlik oluşturma süreci 1991’de Makedonya Cumhuriyeti, daha sonra da Kuzey Makedon Cumhuriyeti (KMC) topraklarında sınırlandı. Bu sürece Bulgaristan vatandaşları katılmasalar da, Kuzey Makedonca Cumhuriyeti makamları günümüzde de Bulgaristan’da “Makedon azınlığı” olduğunu iddia ediyor. Bu iddiaları yayanlara katılan resmi tarih ve coğrafya, edebiyat, sanat dersleri, bazı medyalar katılıyor ve Bulgaristan ile uzlaşmaz düşmanlık kışkırtılıyor.
Bu gelişmelere rağmen, ortak tarih ve iki ülkede yaşayan insanların yakın kültür ve dil bağları dikkate alan Bulgaristan politik gerçekleri tanıdı ve 1992 yılının Ocak ayında Bulgaristan Makedonya Cumhuriyetini ilk tanıyan ülkelerden biri oldu. İlk yıllarda MC’ne maddi ve askeri vb. yardımlar gösterdi.
Yugoslavya çatışmaları esnasında ve 2001 yılındaki etnik olaylar sırasında Bulgaristan’ın bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve egemenliğine yönelik bölgesel saldırılara karşı konulmuştur. 1999 yılında Makedonya Cumhuriyeti silahlı güçlerine top ve tank verilmiştir. Bulgaristan MC’nin NATO ve AB üyeliği hamlelerini desteklemiştir. NATO’ya karılması planlarını onaylayanlar arasında Bulgaristan birinci yerdeydi. Bulgaristan’ın KMC’nden toprak isteği olmamıştır. Özellikle birkaç kuşak Yugoslavya propagandası altında yetiştikleri dikkate alındığında Bulgaristan Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarının kimlik seçme çabalarına saygılı olmuştur. Ne var ki Bulgaristan KMC’nin milli kuruculuk sürecini gözlerken, bu sürecin ortak tarihinizi yeniden değerlendirilmesi, ortak etnik ve dil köklerimizin reddedilmesi ve Bulgaristan’da “Makedon azınlık” olduğu iddiaları temelinde gelişmesini asla kabul edemez. Devlet tarafından finanse edilen anti-Bulgar ideolojisi olayları ve uygulama Avrupa değerlerine ters olduğu gibi AB üyeliği ile meşrulaştırılamazlar. KMC’nin AB ‘ye katılması yolu ile ilgili Bulgaristan konumu asılsız azınlık, tarih ve dil ve başka isteklerle ilintili değildir. Bu tutumumuz, AB üyesi her ülkenin, kimliğini kendin seçme hakkı da aralarında olmak üzere, bireysel insan hakları reddetmek anlamına gelmez. 1 Ağustos 2017 tarihinde imzalanan ve 14 Şubat 2018 tarihinde yürürlüğe giren DOSTLIUK, İYİ KOMŞULUK VE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI İKİ ÜLKE arasındaki çözümü bulunamayan çözülmesinde bir temel olabilir. Bu anlaşma iki devletin ortak tarihi olduğunu tanıdı ve “dil sorunlarını” da tespit etti. Bulgaristan topraklarında “Makedon azınlık” olduğu iddialarının asılsız olduğunu ortaya koydu. Bu Anlaşma, Prespan Sözleşmesi imzalanmasına, KMC NATO üyeliğine ve AB dosyalarının açılmasına yolunu açtı. Ne var ki, anlaşmanın uygulanması halen tamamen stop etmiştir. KMC hükümetinin, imzalanın antlaşmanın 8 (2) maddesi uyarınca kurulan, Tarih ve Eğitim Sorunları Çok Alandan Uzmanlar Komisyonu çalışmalarının belirsiz bir zaman için kesilmesi kararından sonra her şey durmuştur.
Çözülemeyen sorunlar.
- Ortak tarih meseleleri.
- Makedon Kimliği tanınması meselesi.
- Makedon dilinin tanınması meselesi.
- Bulgaristan’da yaşayan Makedonların bir etnik azınlık olarak tanınması ve Makedon kimliklerinin, dil, tarih ve kültürlerinin tanınması sorunları. Makedon kimliği tanınmazsa Bulgaristan ile Makedonya arasında diyalog tamamen kesilebilir.
Bu da Bulgar devletinin Batı Balkanlar gündeminden tamamen çıkarılacağı anlamına gelebilir.
Konumuza devam edeceğiz, çünkü Bulgaristan Müslümanlarını doğrudan doğruya ilgilendiren bir konudur. Bulgaristan’da yaşayan Makedon azınlığa etnik azınlık haklarının tanınmasından sonra otomatik olarak Bulgaristan’daki diğer azınlıkların azınlık ve kültürel kimlik sorunlarının da tanınması gerekecektir.
Bizi izleyiniz.
“Covid -19”a teslim olmayalım, sosyal mesafe ve sağlığa uygunluk istemlerine uymak zorundayız.
Teşekkür ederim, paylaşınız.