Tarih: 05 Ocak 2020
Hazırlayan: Ayşe HACIOĞLU
Konu: Hukuk başarılarımızın ilki
1984 yılında üzerimize çullanan Bulgar devlet terörü kapanmayan yaralar bıraktı. Bulgaristan’da zorla isim değiştirme şeklinde halkımızın üzerine çullananlarla hesaplaşma artık 35 yıldan beri devam ediyor. Babalarının nefesi tükenenler dava nöbetini aldı. Bulgaristan Türklerine uygulanan soy kırım denemesi, kültürel soykırım ve zulmün özünü çıkarıp tüm insanlara göstermeye çalışanlar artık başarı sayfasını açabildi.
Başarılı duruşmalar ve Sofya Mahkemesinin kararı dünya basınına düştü. “Deutsche Welle” olayı bir reportaj şeklinde verdi. İşte yayınlanan metin:
“Babası ‘Belene’ ölüm kampına gönderildiğinde Safiye Yurdakul çocuktu. İsmi değiştirilmiş, anadilinde konuşması yasaklanmış, ardından ailesi Türkiye’ye göç etmeye zorlandı. Bu, pek çokğunun talihi oldu. Zorla isim değiştirme döneminde büyük sayıda Bulgaristanlı Türk aile aynı kaderi paylaştılar. 1980’li yıllarfa 5 yıl boyunca, zor kullanılarak asimile edilmeye çalışıldıkları dönemde çok ağır günler geçirdiler, zulüm gördüler.
Bayan Yurdakul, bu suçlarla ilgili açtığı davanın yasal süre içinde görüşülmesi ve karara bağlanması geciktirildiğinden dolayı Bulgar savcılığını mahkeme etti. Artık öğrenildiği üzere karar 10 Aralık 2019 tarihinde açıklandı. “lex.bg” yaynında özel olarak yayınlandı. Vatandaşlara zararda bulunma suçundan Devlet ve Belediyelerin Sorumluluğuna ilişkin (ZODOB) Yasasına göre açılan davada Sofya Şehir Mahkemesinde Başkan Bayan Valerya Bankova Başkanlığında alınan kararda Bayan Safiye Yurdakul’la tazminat olarak 40 000 (kırk bin) leva ödenecektir, deniyor.
Bayan Safiye Yurdakul 1985 yılına kadar evebeyinleriyle birlikte Razgrad’a bağlı Kitançevo köyünde yaşadığını, mutlu ve sorunsuz bir çocukluğu yaşarken önce isminin değiştirildiğini ve bu olayın ruh halini sarstığını, yazdı. O zor günlerde kendisine bir tek babasının sıkıntılı anlarda destek ve arka olduğunu, babasının 1985 baharında tutuklandığını, “Belene” ölüm kampına kapandığını ancak 6 aydan sonra olayı öğrendiğini, babasının tutuklanma tarihinden tam bir yıl sonra onu görebildiğini, yazdı. Babasının yazılı tutuklanma emrinde, “Türk bilincine sahip olduğu ve devletin Bulgar bilincini benimsemesi için alınan önlemlerine karşı çıktığı, devlet organlarına karşı kaba davrandığı” yer almaktadır.
Görüşmeye gittiklerinde kızcağız babasını tanıyamamış ve babasının neden tutuklu olduğunu anlayamamıştır. Görülen davada 3 tanık dinlenmiştir. Tanıklardan biri duruşma esnasında görüşmeye gelen kızın babasının boynuna sarılmak için atladığında milisin kızı çok kaba ittiğini, ceza alan babaya yakınlarıyla görüşme yasağı cezası verildiğini anlattı.
Hapishanede hastalanan Safiye’nın babası Vidin ili Rujentsi köyüne sürgün edilmiş, orada da hapse atılmıştır. 1988 yılının bahar aylarında sağlık durumunun iyice kötüleşmesi, aile durumunun çok kötüleşmesi ve durumunda olumlu gelişmeler gözlenmiş olması sonucu baba salıverilmiş ve evine dönmüştür. Bir yıl sonra kapılarına yeniden gelen milisler aile üyelerine kırmızı pasaport verip 12 saat içinde Bulgaristan’ı terk etmelerini emretmiştir. “lex.bg” Bayan Safiye Yurdakul’un elinde çanta ve hasta ana babayla kendini Türkiye’de bulduğunu yazıyor.
Davanın hukuk ve hakikatı kanıtlama açısından zor olduğunu kabul eden yargıç Bayan Bankova, adı sözüm ona “Soya dönüş” adıyla anlatılan bu davada gerçeklerin ispat edilmesinin 28 yıl sürdüğünü gözönünde bulundurarak, zamanın çok uzaması sonucu kararını vermiştir. Ceza davası açılmasına da dilekçe verilmiş ama zaman aşamasına çoktan uğramış olsa da, ceza davası sonuçlandırma süresi geçmiştir.
Mahkeme, her insanın çocukluğunun normal geçmesi için gerekli olan kimlik ve güven duygusunun Safiye’nin ailesinin başına gelen olaylar esnasında, sarsılıp yara aldığını kabul etmiştir.
Mahkeme kararında şyle denmiştir:
“Özgütlük, isim hakkı, etnik kimlik, anadil ve aile hayatının dokunulmazlığı ve insanların zor kullanarak asimile edilmesi gibi değerler söz konusu olduğunda, maadur olanların adalet yokluğu duygusu o kadar güçlüdür ki, hukuk devleti temellerine güveni bütünsel olarak son derece sarsar.”
Bu konuda “Dnevnik” gazetesi şunları yazdı:
Bundan bir yıl önce zorla asimile etme siyasetinin maadurlarından başka birisi uzun süren sorgulama nedeniyle savcılığa karşı davayı kazandı. Bu sorgulama ile ilgili olarak değişik dönemlerde Devlet Konseyi Başkanı Todor Jivkov, İç İşleri Bakanı Dimitır Stoyanov, Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri, Dış İşleri Bakanı Petır Stoyanov, Başbakan Georgi Atanasov sorgulandı.”
Bulgar savcılığı adaletin yerini bulmasını elinden geldiğince engelliyor.
Burada sözü edilen 140 sene süren zulümdür. Bulgaristan Türkleri dilenci değildir. İsim ve din hakkı kutsal insan haklarıdır. Adalet, tüm insanlara haklarını tanımak ve halka saygılı olmaktır.Bulgaristan Müslümanları zalimleri 12 defa geriletmiş ve din haklarını, isimlerini, baba haklarını, Türkçe konuşma hakkını geri almıştır. Müslümanca yaşam tarzı kutsalımızdır. Biz adetleri, töreleri olan bir halkız.
Bulgaristan Müslümanları milli kimlik davasında asla ödün vermez ve vermiyecektir. Çok milletli, çok kültürlü Bulgaristan vatanımızdır. Olmadı, davaya devam.
Okuyanlara teşekkürler.
Paylaşınız lütfen.
Teşekkür ederim.