Nedim AKIN
Ortodoks Bulgar Cemaati tarafından 120 yıl önce inşa edilmiş olan Balat / Haliç kıyısında bulunan Nam-ı diğer Demir Kilise olarak bilinen “Sveti Stefan” kilisesi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sn.Recep Tayyip ERDOĞAN ve Bulgaristan Başbakanı Sn.Boyko BORİSOV’un katıldığı büyük bir törenle 9 yıllık bir aradan sonra, “Hoşgörü bizim geleneğimizde var” sloganıyla İBB tarafından yapılan uzun bir konservasyon ve restorasyon sürecinden sonra yeniden açıldı.
1870’de yapılan Dünyada tek olan Demir Kilisenin
Uzunluğu – 32.5 m Genişliği – 12.5 m.
Kısa bir tarih: Rivayete göre, İstanbul’da yaşayan Bulgarlar 19. yüzyılda Rum Patrikhanesinden ayrılarak kendileri için bağımsız bir kilise yaptırmak isterler. Zamanın Osmanlı padişahına isteklerini arz ederler.
O dönemde Ortodoks kiliselerinde Rumca ayin yapılmaktaydı.
Bu nedenle İstanbullu Bulgarlar kendi dillerinde ayin yapabilmek için Fener Rum Patrikhanesi’nden bağımsız bir kilise kurmak istedilerse de Patrikhane Bulgarların bu isteğine karşı çıkar. Rum Patrikhanesinin tüm itirazlarına rağmen Sultan Abdülaziz Bulgar halkının isteğini geri çevirmeyerek Bulgar kilisesinin kuruluşunu onaylar. Bu açıdan Bulgar halkı kendi kilisesine sahip olmaları nedeniyle Sultan Abdülaziz’e borçlu olduklarını unutmamalıdır.
Bunun üzerine Viyana’da demirden döktürülen kiliseyi, Bulgarlar Tuna Nehrinden geçerek, Karadeniz üzerinden Haliç kıyılarına kadar taşıyarak kiliseyi kurarlar.
100 yılı aşkın bir süreçte zamanın yıpratıcılığı karşısında yenik düşen kilise 2006 yılında kaymasını önleyecek önlemlerden sonra kendisine tekrar bir canlılık verecek dokuz yıllık bir restorasyon sürecinden sonra ilk yapıldığı zamanlardaki ihtişamına tekrar kavuştu.
Kuşkusuz bu ihtişamın yeniden ayağa kalkması İBB’nin maddi ve idari desteğinin yanında;
– Sahne arkasında bunu gerçekleştiren Kültür Varlıkları Daire Başkanı Hüseyin TOK Beyefendi Başkanlığında el emeği göz nuru titiz bir çalışma sergileyen İBB-KUDEB’in Ahşap Atölye Koordinatörü Sayın Demet SÜRÜCÜ Hanımefendi – Usta Ekibinin ve Konservasyon – Restorasyon işlemlerinin genelinde görev alan tüm İBB çalışanlarının -18.03.2009 tarihinde başlayarak 2017 yılsonuna kadar görevlilerinde gösterdikleri azimli ve özverili katkıları ile meydana gelmiştir.
Bulgaristan ve Türkiye iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin daha da sağlamlaştırmasında katkıda bulunduğunuz için, bu konuda Bulgar halkı da Siz çalışanları unutmayacaktır. Bu Konservasyon ve Restorasyon işlerini yapan İlgilinin de dediği gibi “”Bulgar Sveti Stefan Kilisesi 150 yıl daha tamir istemez”” Bizlerde BULTÜRK olarak diyoruz ki, bu hareketiniz Türkiye Bulgaristan ilişkilerinde olumlu etkisi 150 yıl artarak devam edecektir.
Bizler Bultürk yönetimi olarak tüm İBB çalışanlara bir kez daha teşekkür ederiz.
İşte bu restorasyonu gerçekleştiren sahne arkasında kalan kahramanlarımız:
Kilisenin Tarihçesi:
Bâb-ı Âli’den alınan izin
1849’da Osmanlıdaki Bulgar cemaatinin ileri gelenlerinden ve o dönemde milletvekili olan Stefan Vogoridis, Bâb-ı Âli’den bir kilise yapılması için izin alır. Kilisenin yapımı için de ikisi kagir, biri ahşap üç bina ve geniş bir avlusu olan 25 odalı evini hibe eder.
İlk ahşap Bulgar kilisesi
Böylece 1850 de Bulgar Eksarhlığı (önderliği) açılır. Eksarhlığın tam karşısına da ahşap bir kilise yapılır ve kiliseye bağışçının adına ithafen Sveti (Aziz) Stefan adı verilir. Bulgarlar on yıl sonra artık Fener Rum Patriğini dini önder olarak kabul etmeyeceklerini deklare ederler.
Bunun üzerin Fener Rum patriği 1872’de Bulgarları aforoz eder. Bulgarlar da ahşap kilisenin yerine daha büyük ve gösterişli bir kilise yapma iznini Osmanlıdan alırlar.
Her şeyi demirden yapılan kilise
İzni alan Bulgarlar bu kilisenin inşasını Ermeni mimar Hovsep Aznavur yapar. Kilisenin inşası 1,5 yıl sürer. Kilisenin bütün dış cephesi, yan duvarları, pencere kenarları, merdivenleri, kabartmaları, çan kulesi neredeyse hemen her şey demirdendir, bu yüzden kilise Demir Kilise olarak da ünlenir.
Kilisenin yeri denize çok yakın olduğu için kilise, aşınmaya karşı beton yerine tamamen demirden yapılır. Önce deneme amaçlı Waagner şirketinin bahçesinde prefabrik olarak kurulur. Sonra parçalar Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden İstanbul’a taşınır. 1898’de de Sveti Stefan Kilisesi açılır. Patrikhane de 1945’te Demir Kilise’yi tanımayı kabul eder.
Çanlar Rusya’dan
Neo-gotik ve Neo-barok stilde inşa edilen kilisenin sadece mihrap kısmı ağaçtan yapılır ve altın kaplanır. Kilisenin ikonaları için Moskovalı bir fabrikatör ile sözleşme imzalanır ve ressam Lebedev de bu ikonaları resmeder. Kilisenin kulesinde bulunan ve en büyüğü 400 kilo civarında olan altı çan ise Rusya’da dökülür.
500 ton ağırlığında olan kilisenin malzemesi ufak gemilerle İstanbul’a getirilir. Brezilya’da yetişen ve suyun içinde yaşayan ağaçlardan yapılmış 325 kazık Haliç’e çakılır. Komple demirden oluşan parçalar, vidalarla denizin üzerindeki ağaçların üzerine monte edilerek 1898’de kilise ibadete açılır.
Denizin üzerinde olması nedeniyle zaman içinde yapıda korozyon oluşur ve demir erimeye başlar. Haliç’in çevresi düzenlenirken, kilisenin önüne yapılan yol nedeniyle kilisenin üzerine monte edildiği ve su ile yaşayan ağaçlar su alamadığından zeminde çamurlaşma oluşur. Kilise denize doğru kaymaya başlar. Bunun üzerine 2006 yılında kilisenin çevresine 330 beton kazık çakılarak kilisenin denize kayması önlenir.
Zamanında tüm dünyada sadece 2 adet olan demir kiliselerden diğeri zamanla yok olunca Balat’taki Sveti Stefan Kilisesi dünyadaki tek demir kilise olarak kalır. Üç kubbeli ve haç şeklinde olan kilise, dış süslemelerinin zenginliği ile de dikkatleri üzerine çeker. Mihrabı Haliç’e dönüktür. Çan kulesi giriş kapısının üzerinde ve 40 metre yüksekliğindedir. Dokuz yıldır restorasyon nedeniyle kapalı olan Demir Kilise 7. Ocak 2018’de yeniden ibadete ve ziyarete açıldı.
Yolunuz İstanbul-Haliç’e düşerse bu ilginç ve güzel kiliseyi görmenizi tavsiye ederiz. Kilisenin yeni hali!