Musa VATANSEVER
Tarih: 11 Eylül 2021
Bulgaristan meclisindeki döneklerin kaderi
Birinci yazımızın noktalamasında “politik köleler” kavramına açıklık getirme vaadı vardı. “Köle milletvekilleri” dendiğinde el ve ayak bileklerine kelepçe vurulmuş, meclis kapısından imza karşılığı girip çıkan, boynu bükük birilerini hayal etmiyoruz. Onlar tutsak alınmamışlardır, fakat beyinleri ve vijdanları herhangi bir (patronun – parti liderinin) emri altında bulundukça, özgür olmayan kişilerdir. Hepsi sandıktan çıkmış, seçmen vatandaşlar ile politik sistemin üst tabakasında bulunan hükümet, meclis ve yargı organı arasında aracılık yapma görevini üslenmiş olsalar da, bu toplumsal ve kişisel aracılığı daha önce üslenmiş olan ve kendilerini parlamentoya taşıyan politik partinin sözünden çıkamadıklarından gibi, aldkları emirlerin kölesidirler yani bağımlıdırlar.
4 Nisan 2021 ve 11 Temmuz 2021 tarihlerinde yapılan ve 14 Kasım 2021’de yapılacak olan bu yılın 3-üncü meclis seçimine katılacak olan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) ve Var Böyle Bir Halk (İTN) partisi tercihli milletvekili seçimine yine izin vermiyeceklerini bir daha açıkladılar. Demek oluyor ki, sözde halkın (seçmenin) daha doğrusu temel parti teşkilatlarının göstereceği milletvekili adayları arasından “parti yönetimi” – sözün doğrusu “fahri başkan” Ahmet Doğan – istediğini seçerek, tercihli oyla seçilmemek, parti Tüzüğünü asla çiğnememek, döneklik ve ihanet yapmamak şartlarıyla DEKLARASYON imzalatıp işi sağlama bağlar. Bu 1993’ten beri böyledir. DEKLARASYONU imzalamayanlara meclis içinde güven yoktur.
Bu işleri sağlama bağlayan bir de Sofya Halk Meclisi (HM) Tüzüğü ve meclis yasası vardır ki, bunlara uymak da yüzde yüz zorunludur. HM kurallarına göre, seçilen milletvekillerinin bir partiden çıkıp başka bir partiye geçmesi yasaktır. Partisini terk eden “dönektir” (renegat) ve partinin dahasına ihanet edenler ise “haindirler.” Parti grubundan atılan “hain”, bağımsız milletvekili olur. 44. Halk Meclisinde 11 milletvekili BSP grubundan ayrılınca, Bağımsız Milletvekilleri Meclis Grubu kuruldu. Meclis grubuna ihanet eden milletvekillerinin aylık maaşı % 50 oranında kesildi. Tecrit duruma düştüler. Hiç bir öneri sunamadılar, meclis kürsüsünü de kullanamadılar. Mecliste kalsalar da milletvekili politik hakları ellerinden alındı. Bu duruma düşen milletvekillerinin ruhlarını satmak, kulluk etmek, herhangi bir “patrona” aşırı derecede bağlı kalmak da istemediğini gördük. Bu kişilere siyaset sistem modeli içinde onurlu kalanlar diyebilir ve örnek olarak da Razgratli milletvekili Güney Hüsmen ile Blagoevgratlı (Yukarı Cuma) milletvekili Musa Paşov’un milletvekilliğini ve mücadelesini gösterebiliriz.
Yakın geçmişte “Ataka” partisinin milletvekillerinden Valentin Kasabov’un “parti disiplinine kayıtsız koşulsuz uyacağına ve mecliste kendi adına öneri verip eleştiride bulunmayacağına ilişkin teminat senedi olarak 150 bin avro değerinde bir ‘Prompsori Not’ imzalaması istendiğinde” dünya sanki birbirine girmişti. Bu örneği, Sofya parlamentosundaki durumun hiç de öyle dışardan göründüğü gübü kavgalı gürültülü ama, kamaralar çıkınca gül bembe olduğunu düşünmüyoruz.
2013 yılında, sosyalistlerin (BSP) milletvekillerinden Georgi Kadiev, bir yasa tasarısına “hayır” oyu verdiğinde ise, Başbakan Oreşarski hükümet düşmüş ve ogun bu gün (8 yıldan beri) BSP bir daha Bakanlar Kurulu basamaklarından bir adım çıkamadığı gibi, 5 senede milletvekili sayısı 80’den 36’ya düşmüştür.
Olayın özü şöyledir: Kadiev iş hayatına “24 saat” gazetesinde reportör olarak başlamış ve her zaman okurdan, vatandaştan, seçmenden yana tavır almıştır. Sosyalist Parti (BSP) saflarından milletvekili olunca, mecliste parti çizgisine ters düştü. BSP “24 saat” bir daha gazetesinden milletvekili adayı göstermedi.
Bu Bulgar vatandaşları şahıs olarak özgür olsalar da, milletvekili olarak “patron” emri altına girmiş bir kul, köle, esir durumundadırlar. Bu yeni durumun anlamı, milletvekili oyunu aldığı seçmenin menfaatleri için oy kullanamaz, ancak bağlı olduğu partinin siyaseti doğrultusunda oy kullanılabilirdir. Burada belirleyici olan, ilgili politik partinin olaylara ve sorunlara bakış açısıdır.
Örneklemek gerekirse: HÖH-DPS partisi politik yönetimi (Ahmet Doğan) 2016 yılının 16 Kasım günü yapılan Bulgaristan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Moskovaya bağlı olduğu artık tamamen ortaya çıkan Rumen Radev’e oy verilmesini istedi. 2021’i Ağustos-Eylül aylarında R. Radev’in bir Bulgar milliyetçisi ve Türk düşmanı olduğu ortaya çıktı ve işte HÖH-DPS partisinin 14 Kasım 2021 Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin son bildirisi:
“Biz, Rumen Radev’i kesin desteklemeyeceğiz, oyumuzu onun ikinci kez Cumhurbaşkanı olması için kullanmayacağız.”
Seçilen yön kölelikten kurtuluş yoludur…
Fakat seçmen ile iktidar arasında ARACILIK yapmakla geçinen politik partiler ve oligarşi vurgun ağası konumlarından asla ödün vermiyor. Ayrıca aralarından su sızmıyor. “Sis kalkmıyor” derken kast ettiğimiz budur…
Tomar tomar ördekler, Bulgar parlamentosunun (içindeki milletvekillerinin) seçmene bağlı ve sadık olduklarını değil, oligarşi tabakasına kulluk, kölelik ettiklerini gösterir. Kuralları bozanın yazgısının değiştiğine işaret eden sayısız örnek var. Bu cümleden olmak üzere, Bulgar zenginleri, oligarşi başları arasındaki kavga meclise taşındı. Seçmenle yönetenler arasındaki büyük aracı oligarşi oldu. Bu gerçeğin kılıfı politik partilerdir. Örneğin, HÖH-DPS partisi “fahri başkanı” Ahmet Doğan çevresindeki şirketler zincirinde 500 firma birbirine örülmüş ve mafya düğümlenmesi olmuştur. Bu işte çok zenginleşenler var.
Örneğin, 2007’den beri Avrupa Birliği tarim ürünleri teşviklerinden % 80’ini alan, büyük toprak sahipleri, Dobruca buğday üreticileri adıyla bilinir ve bu yıl 10 milton ton hububat ambarlayarak, AB ülkeleri arasında 2. ihracatçı oldular. durumuna geldiler.
Öte yandan yine AB paralarına aracılık eden Bulgar “Karayolları Ajansı” Sofya-Varna “Hemus” iki yönü ana yolu ve tünelli ve viadüklü Vratsa – Vidin Otoyolunda taşaron sözleşmelerini, Yol Yapım Şirketleri yerine, inşaat makinaları sahipleriyle imzalayarak, 1 200 000 leva /bir milyar iki yüz milyon leva/ – (600 milyon avro) dolandırmışlardır. Demek istediğim, işçi sıfatlı seçmenin hak ve hukuku elinden alınmış, Başbakan Borisov hükümetinin 12 Mayıs 2021’de düşmesinden sonra 35 bin yol yapım işçisi maaş alamadığı gibi, ellerinde sözleşme olmadığından dolayıi adalet yolu da kapalıdır. Bir yandan adalet, değişim, dönüşüm, hukukun üstünlüğü, insan hakları, aile hakları vs vs sloganları yükseltilen ülkemizde, totaliterizmin boğucu sisi kalkmadığı gibi, suyu çekilmeyen bataklık da çökmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı R. Radev’in Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlardan istediği nedir?
Cumhurbaşkanı Radev’in, Bulgaristan Türklerinin politik partisi HÖH-DPS Başkanı Mustafa Karadayı’ya, Türkiye mi?, Bulgaristan mı?, anlamında “Vatanınız Hangisidir Bay Karadayı?” sorusunu alaylı alaylı sorarken yaklaşan seçimlerin politik operasyonu başlattı. Memlekette 2017 Martı havası yaratmayı denedi. Tepki aldı. Rezil oldu.
Radev, sağ ve sol Bulgar seçmene ben de sizin gibi “boynuzluk milliyetçiyim” demek istedi. Hedefinde olan Türkleri ve tüm Müslümanları etnik çember içine sımsıkı kilitlemekti.
Askeri jet uçağı karierli Radev, yeni seçim kapısından içeri ilk adımını atarken, başarılı olabilmesi için gerekli bilgi ve deneyim birikimli bir politikacı olmadığını, bir entelektüel alicenaplığına ve zekâsına da sahip olmadığını gizleyemedi.
Şunları da bilmiyor olabilir. HÖH-DPS Bulgaristan Türklerinin 20-inci asır çekilerinden doğan ve birçoklarına göre, 1980’lı yılların sonlarında ve 1990’lı yılların başında Moskova tarafından tasarlanmış ve ABD desteğiyle uygulanmış olsa bile, son hesapta bir Türk Projesidir. 3 500 tankı, MİG-29’ları, SS-23 füzelerine karşı elindeki orak ve tırpanla, kazma ve satırla ayaklanmış mazlum halkımızın zafer tacıdır. Henüz komünizm sonrası oligarşiye karşı başkaldırmasak da, Cumhurbaşkanı da aralarında üzerimize haraç salanların hepsiyle hesaplaşmanın çok yakın olduğunu hisseden Türklerdir. Vatan, her Türk’te her an hesaplaşma davası başlatabilir.
Şu asla unutulmamalıdır: Bugün HÖH-DPS yalnızca Bulgaristan Türk ve tüm Müslümanların, tüm ezilenlerin ve ekmek parası bulamayanların, 11 Temmuz seçiminde oy kullanmalarına izin verilmeyen mahallesi getoluların % 20 politik temsilcisi olmakla kalmayıp, bir de şu güçlerin aracı temsilcisidir. Kulislerdeki (perde ardında) tüzel kişilerin (katma değer vergisi ödeyenlerin) tümünün olmak üzere, bütünsel politik-korporatif yapısı ile devlet kurumları arasındaki güvenilir temsilcidir. Düşmanlara kan ağlatan işte bu işlevsel geröektir.
Demek oluyor ki, Bulgaristan’daki politik konjüktür, sıkı disiplin ve amansız hiyerarşi, HÖH-DPS partisini şu dönem üç ödevi birden gerçekleştiren top model durumuna getirdi: Bu ödevler şunlardır:
Bir: Bulgaristan etnik kontrol mekanizması;
İki: Bulgaristan’da korparatif oligarşinin ortak çıkarları açısından etkileşen ve yöneten korparatif hiyerarşi ve
Üç: Oligarşik perde arkası yapılar ile devletteki halkla ilişkilerin etkin politik aracıdır. Bu, devlet üzerinde etkin politik kontrol mekanizması olarak işlev gören sistem budur. Bulgaristanda politik partilerden hiçbiri benzer sistem oluşturamamıştır.
Cumhurbaşkanı Radev’in Başkan Mustafa Karadayı’ya dil uzatması bu sebeptendir. Olay kıskançlıktan taşmış ve nefret uyandırmıştır. Çünkü HÖH-DPS bu ödevlerin üçünü birden başarılı yöneten bir partidir. Cumhurbaşkanı toplumun birlik ve beraberliğini pekiştireceğine, her adımda etnik düşmanlık ekmektedir.
Radev’e göre, Oligarşi ile devlet arasındaki ilişkilerde paylaşıcı ve denetleyici olan politik sistemden HÖH-DPS’yi sökmek ve ilk fırsatta hendekten aşağa itmek gerekir, ama bunun bir adı da Türkleri Bulgaristan’dan kovmaktır ki, bu da mümkün değildir.
Cumhurbaşkanına göre, Bulgaristan ele geçirilip gaspedilmiş bir devlettir ama o bu işin içinde Moskova, Brüksel ve Vshington pençelerini görmek istemiyor. Acı olayı Türklerin üzerine yıkmak istiyor. Bulgaristan iri burjuvazisinin damarında Türk kanı dolaşırsa ve Türk zekâsı parlarsa hayaletinden korku, onu rahatsız ediyor. Dağılıp çökmüş olan Bulgar toplumu, Radev’in aklından geçen yönde operaston yapabilecek durumda değildir. Sis kalkmamış ve kalkmaya niyeti de yoktur.
Şu da unutulmamaktadır! Politik yönetimi olmayan bir millet var olamaz. Politik yönetimin, sen kalk ben oturayım ya da yönetime kimi istersem onu oturturum formülüyle işlemediğini her gün görüyoruz. Kana’da işsizler borsasından bakan toplar durumlara düştük… 6 denemede hükümet kurulamadı. Bu da beceriksizliğin yıldızlı örneklerinden biri. 14 Kasım seçimlerinden sonra hükümet kurulabileceğine kimse inanmıyor, çünkü HÖH-DPS dışında hiçbir etnik topluluk partisinin milli elit tabakası ve ekonomide dayanak temelleri yoktur. Bu durumda Bulgar politik sisteminin yeniden düzenlenmesi de olanaksızdır, çünkü yok edilmek isteyen, hor görülen, hapislerde tutulan, yurt dışına kovulanların çözülmesinden ortaya çıkacak boşluğu dolduracak istikrarlı ve dayanıklı ekonomik- mali ve politik güç yoktur.
Rusya ve Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerde HÖH-DPS partisinin çok özel yeri ve yapıcı rolü dikkate alındığında, sistem modeli değişikliği, meydana gelecek boşluğu daha da büyütecek ve derinleştirecektir. Ayrıca Bulgaristan’ın NATO ve Avrupa Birliği ilişkilerinde HÖH-DPS’nin huzur ve istikrar sağlayan, önü açık rolü göz ardı edilemez. Bugün Bulgaristan’da sözüne sadık tek parti varsa, o da Türklerin partisidir. Bulgar partileri arasında sözüne inanılacak, sorumluluk taşımaya hazır siyasetçi olmadığından, çöküş devam etmektedir. Çöküşü durduracak irade yoktur. Bulgar devleti kendi kendini yeniden düzenlemeye hazır değildir. 1990’da çöken duman henüz kalkmamış ve yakında kalkmayacaktır. İki ucunu bağlayamayan açlar ve sefiller, çocuğunu okula gönderemeyenler Bulgaristan vatandaşıysalar, oligarşi de Bulgar toplumunun eserlerinden biridir. Orta yol bulunmalıdır.
Devam edecek:
4 Nisan ve 11 Temmuz seçimlerinden alınan dersler.
Okuyanlara teşekkürler.
Lütfen paylaşınız.