Sevilcan YÜCE
Kendi kendime soruyorum:
BİR YÜZYILA KAÇ KAHRAMAN SIĞAR?
Kendime soruyorum:
ONLAR BİZE BİR TEK KAHRAMAN GÖSTEREBİLİR Mİ?
Soruyorum:
FARKLILIKLARIN GÜZELLİNİ GÖREMEYENLERİN ARAMIZDA NE İŞİ VAR!
Bulgar aşırı milliyetçilerin Vejdi Raşidov’un Kültür Bakanı ve Orhan İsmailov’un Savunma Bakan Yardımcısı olmasına kükremesine şaşıyorum. Şu günlerde o denli büyük milliyetçisiniz, o denli küflü ırkçısınız ki, Türklerden hiçbir şey istemiyorsunuz da, Malta’da geçen hafta yapılan EVROVİZYON uluslar arası şarkı yarışmasında Krisi, Hasan ve İbrahim üçlüsü ikinciliği alırken onları neden protesto etmediniz!? Neden lanetlemediniz?
13 yaşında Piyanistler üstadı olan Hasan ile İbrahim’e ödül vermeyin diye neden haykırmadınız!? Neden SMS göndermediniz? Yoksa “Festivali şereflendiren Bulgaristanlı o 2 Türk çocuğudur !” deyenler milyonlar olduğundan altlarında kalır ve eziliriz diye korktunuz mu? Ezilirsiniz İş Allah!
Hasan ile İbrahim aynı yaştaki bütün dünya sanatçı çocukları arasında en iyi piyano çalıyor. ONLŞARA MADALYA VERMEYİNİZ, ONLAR BULGARİSTAN TÜRKÜ, BİZ ONLARIN GERİ ZEKÂLI VE GENLERİ BOZUK OLDUĞUNU KANITLAMAYA VE HEPSİNİ İKİNCİ DERECE İNSAN ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ, BİZ ONLARDAN DEVLET MEMURU BİLE YAPMIYORUZ! Neden demediniz? Utandınız mı yoksa!?
Ağır sıklet Dünya ve Olimpiyat Güreş Şampiyonu, birincilerin birincisi Lütfü Ahmedov Vatanı Bulgaristan’ı kısım kısım altın madalyalarla şereflendirirken, “ama getirmesin istemiyoruz!” Neden demediniz? İki yüzlülerin başısınız siz.
Türkiye ajanı, bilmem ne milliyetçisi, bilmem kiminin uşağıymışız. Türkiye Cumhurbaşkanı R.Tayyib Erdoğan’ın elimizi sıkması ve bizi kutlaması bizim için bir şereftir. Sizin tüm bu asılsız iddialarınızı çürütmeye bir tek örneğimiz yeter de artar:
Tokyo Olimpiyatlarını düşünün. Razgratlı Lütfü Pehlivan Şampiyon Basamağında, altın madalya göğsünde parlıyor. Bulgar milli marşı çalınıyor ama göndere çekilen bayrak Türkiye Cumhuriyetinin ay yıldızlı bayrağıdır. Adı Lütfü Ahmet olduğundan uluslar arası jüri başkanlığı şampiyonu Türkiye vatandaşı kabul etmiş. Lütfü Pehlivan Birincilik peydestalinden usulca iner, jüri başkanına Bulgaristan adına güreştiğini ve Bulgaristan bayrağının göndere çekilmesinde ısrar ettiğini, söyler. Bulgar bayrağı göndere çekildi. Bunu hangi Bulgar yapar be!? Yirminci yüzyılda Bulgaristan’a getirdiğimiz altın madalyaları, birincilikleri, ödülleri saymakla bitiremezsiniz. Bu memleket bizim!
Neymiş efendim 2014 yılında bir Bulgaristan Türkü olan Orhan İsmailov Savunma Bakan Yardımcısı olamazmış. Nedenmiş o? Adı Orhan olduğundan… Türk olduğundan… Başkasından değil komşumuz Romanya’dan örnek alınsın. Geçen hafta bir Alman Romanya Cumhurbaşkanı seçildi. Tüm insanlar kardeştir. Milletin ne önemi var. Önemli olan adam gibi adam olmaktır. Bu memleket bizim.
Her şeyin bir tarihi vardır. Bizim Bulgaristan vatandaşı olduğumuzdan, vatanımızın Bulgaristan olduğundan gocunduğumuz yok! Bu memleket bizim! İnsan doğarken anasını, babasını, memleketini seçemez. BU memleket bizim.
Hüseyin Mahmudov’un serbest güreş Avrupa, olimpiyat ve dünya şampiyonluklarını neden alkışladınız? Al götür madalyalarını Türkiye’ye deyeydiniz… Ne den demediniz? Bir Bulgaristan Türkü Bulgar Bayrağını Bulgar Milli Marşı eşliğinde defalarca göndere çektirirken neden ayağa kalktınız?
Plovdifli Orkestra şefimiz Muhsin Mehmet New York konser sarayını coştururken, ayağa kaldırırken neden onurlandınız? Yoksa öfkeden içiniz içinize sığmıyor muydu?
Naim Süleymanov Bulgaristan adına 3 kez Olimpiyat şampiyonu olurken. Demirlerin altında kalsın ve canı çıksın diye dua eden siz misiniz yoksa!?
Ayıp ettiniz ayıp!
Şimdi de ayıp ediyorsunuz, ayıp.
Biz Avrupa Birliğine neden girdik biliyor musunuz?
Davetimiz şudur:
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim…
Bütün okul kitaplarının kapağına şu cümlenin mutlaka yazılmasında ısrar ediyorum:
BU MEMLEKET HEPİMİZİN?
Geçen yüzyıla ne kadar iş sığarsa o kadarını gönülden ve seve seve yaptık.
Bu memleketin tarlalarına bağlarına bahçelerine, barajlarına, köprülerine, demiryollarına, fabrikalarına, madenlerine, inşaatlarına döktüğümüz ter bir an bir araya toplansa memleket su altında kalır!
Neden döktük biz bu teri?
Her asrın başında Türk, Pomak Çingene, Tatar ve daha ne kadar Müslüman, İslam’a inanan, ana dilini konuşan ve Türk olduğu için gururlanan, Pomak olduğu için başı dik gezen, Roman olduğu için artık dilenmek istemeyen, Tatar olduğu için gönlü kardeşlik arayan ne kadar insan varsa hepsine karşı azılı düşmanlığının yeniden ve yeniden zehirli bir yılan gibi tıslaması, kuduz bir köpek bibi havlaması, ejderha gibi hortlaması için mi? HAYIR!
HER ASRIN BALŞINDA KARANLIK GECENİN YAVAŞ YAVAŞ YENİDEN BAŞLAMASI İÇİN Mİ? HAYIR!
BU DEFA KALKIP KALKIP OTURACAKLAR!
SÜRÜLER HALİNDE GELİP KIÇLARINA BAKARAK GİDECEKLER!
Onlar bizi bilmezler:
Tenceresinde ne kaynatır Türk kadınlar asla bilmezler!
Pomak kadının patatesten 50 çeşit yemek yapmasına akıl erdiremezler!
Çingene kadının yoktan var etme sırrına da akıl erdiremezler.
Tatar kızların on parmağında 10 hüner, onlar birini bilemezler.
Ve bilemediler bilemeyecekler,
Sökmek isteseler de sökemeyecekler,
Bizi bu topraktan!
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen derken!
Bu memleket bizim!
Geliyor sıcacık içimden.
Sevgili dillenmiş gibi
Geliyor hiçbir şey söylemeden
Sen dışarıda bensizdin,
Bense içerde sensiz
Ne önemi var neyi nerede çekmişiz.
Memleketin her yani öksüz bizsiz!
Bizim Romanların % 40’ı cahilmiş.
Anasının karnında ve okul yaşına gelememişler yok bu hesapta.
Ve bu gece peydahlanacaklar da kayıt dışında.
Gurbete gidenler de cahil dönecek bu karanlık dünyaya
Sevinir ırkçı cahilliğimize,
Sanki aşınır Arap’ın rakamı
Ve alfabelerden birinin harfleri
Çingene çocukların kafasında
Ve bizim çok büyük ve onlarda hala olmayan bir özlemimiz var:
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim…
Dün bizim, ne yazık ki yarın da yalnız bizim olacak ve
Yavaş yavaş kalkana kadar düşmanlık dumanları ve gece karanlığı
Hep bizimle yaşayacak…