Deutsche Welle’nin haberine göre, bu yeni bir fikir değil, ama ana hatları şimdi belirmeye başladı- kurallara uymayan AB üye devletleri sübvansiyonların azaltılması ile cezalandırılsın. Bulgaristan da yaptırım uygulanan ülkeler listesinde olabilir.

Kurallara uymayan AB üye devletlerinin AB sübvansiyonlarını bir miktar azaltarak cezalandırma fikri, artık iki yıla yakın bir zamandan beri basında ve siyasi çevrelerde tartışılıyor. Polonya ve Macaristan’da olduğu gibi, çoğunlukla hukuk devleti ilkelerinden sapan, mahkemelerin bağımsızlığını kısıtlayan veya medya özgürlüğüne saldıran ülkeler söz konusudur. Aynı finansal yaptırım, yolsuzluk, iklim değişikliği veya genç işsizliği ile mücadele konusunda yeterli çaba göstermeyen ülkeleri de etkileyebilir. Bununla birlikte bu tür yaptırım, artan göç baskısının yükünü dayanışma içinde birlikte taşımak istemeyen ülkelere yönelik de uygulanabilir. Yukarıdaki adı geçen bazı parametrelere göre Bulgaristan da AB sübvansiyonlarının azaltıldığı ülkeler listesine dahil edilebilir.

Tartışmanın ana hatları artık belirmeye başladı. Avrupa Komisyonu, 2021-2027 mali döneminde kuralları ihlal eden üye devletler üzerinde mali baskı uygulayacağını açık bir şekilde göstermektedir. Avrupa Komisyonu yetkilileri, AB’den sağlanan fonların ancak üye devletin hukukun üstünlüğüne bağlı kalması halinde sağlanacağını bildirmektedir. Bu hem mahkemelerin bağımsızlığı, hem de yolsuzlukla mücadele ile ilgilidir.

Argümanlar mantıklıdır: sadece iyi işleyen bir hukuk devleti ekonomik kalkınma için doğru koşulları oluşturur. Komisyon, yalnızca yapısal fon yardımlarını değil, gerektiğinde diğer bütçe ödeneklerini ve özellikle de tarımsal sübvansiyonları kesmeyi amaçlamaktadır. Yapısal ve tarımsal fonların, AB’nin toplam bütçesinin yaklaşık dörtte üçünü kapsadığı iyi bilinmektedir ki bu da yılda 160 milyar avrodur. Şu an için sadece Erasmus +Programı’na ilişkin ödeneklerin kesilmeyeceği anlaşıldı, çünkü AB, üye devlet hükümetlerinin hataları yüzünden vatandaşların cezalandırılmalarının doğru olmadığını düşünüyor.

Konuyla ilgili Frankfurter Algemaine Zeitung gazetesinde yayınlanan bir yazıda şu anda üç seçeneğin tartışıldığı belirtildi. Birinci seçenek, kararın doğrudan Avrupa Komisyonu tarafından alınmasıdır. İkincisi, komisyon üye devletler tarafından onaylanması gereken bir tavsiyede bulunacak. Üçüncüsü, komisyon yalnızca üye devletlerin büyük bir çoğunluğu tarafından reddedilebilecek bir karar alacak. Üçüncü seçenek daha ağır basıyor sanki ve bu da Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’nın oluşturduğu Vişegrad Grubu ülkelerinin kararı engelleyemeyeceği anlamına geliyor. Bu tür bir olası karar özellikle Polonya ve Macaristan’ı etkileyebilir, fakat aynı zamanda Bulgaristan ve Romanya’yı da etkileyebilir.

Bazı Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri de Avrupa Komisyonu’nun uygulamayı düşündüğü bir sonraki önlemden de etkilenecektir. Yapısal Fonlar ile sağlanan mali kaynakların sadece alıcı ülkenin ekonomik durumuna değil, aynı zamanda genç işsizliği, eğitim, iklim koruma, bilimsel araştırma çalışmaları gibi faktörlerin yanı sıra aynı zamanda ülkenin Avrupa’ya yönelik artan göçün maliyetlerinden kendi payına düşen miktarı karşılamasına da bağlı olması düşünülüyor.

Yapısal Fonlardan kaynak tahsis etme koşulları esnektir, bu yüzden Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin 2021-2027 dönemi için ölçüde daha az finansman desteği alması mümkündür. Bu kaynakların İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi Güney Avrupa’da bulunan ülkelere yönlendirilmesi düşünülüyor. Şu anda Yapısal Fonlardan en fazla finansman desteği alan ülke Polonya’dır – yılda 5,5 milyar avro. En çok destek alan ülkeler sıralamasında Polonya’yı İtalya, Romanya, İspanya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan takip ediyor.

Gelecek hafta AB’nin Bütçe ve İnsan Kaynaklarından Sorumlu Komiseri Günther Oettinger, 2021-2027 dönemi için bütçe çerçevesine ilişkin önerileri sunacak. İngiltere’nin AB’den ayrılmasından sonra açılacak büyük mali boşluk da dahil olmak üzere bununla ilgili tartışmalar kolay olmayacak. Bu nedenle Oettinger açıkça başka finansal kaynaklar da arıyor, örneğin bir süredir Brüksel’de plastik ambalajın vergilendirilmesi üzerinde konuşuluyor. Şimdiye kadar AB esas olarak üye devletlerin katkılarıyla finanse edildi. Kendi gelirleri, çoğunlukla gümrük gelirlerinden elde edilen vergiler, yaklaşık yüzde 20’ye ulaşır. Oettinger, sadece “plastik vergi” yi değil, diğer tedbirleri de dikkate alarak, AB’nin kendi gelirlerini yüzde 40’a yükseltmek istiyor. Örneğin, sera gazı emisyonlarının ticaretinden elde edilen gelirler veya AB ülkelerindeki asgari kurumlar vergisi oranının eşitlendirilmesi gibi önlemler alınabilir.

 

Kırcaali Haber

Reklamlar