Musa VATANSEVER
Açıklanamayan Sır!
Bu sabah saat 10 ile 11 arası işimi gücümü bıraktım ve Moskova askeri törenini izledim. Çok övülen ama birbirine çok benzeyen silahların ne işe yaradığını pek anlayamadım.
Putin törensel kutlama konuşmasında sanki Obama’ya “tek mihverli dünya” olmayacak dedi ve ardından da “askeri bloklara dengeyi bozma olanağı vermeyeceğiz” diye ekledi.
ABD ve AB ülkeleri hükümet ve devlet başkanları törende yoktu. Bulgaristan’dan ise yalnız ÜNESKO Başkanı İrina Bokova hazır bulundu.
Düşünüyorum da son 6 ay içinde Moskova – Sofya bağları kopuyor, “Rusya’dan yüz çeviriyoruz!”, “Rusofil hareket güç topluyor gibi tespitlerimizde tamamen haklıymışız. Öte yandan Rusya da boş durmuyor tabii, Bulgaristan’ın ismi bir kez olsun geçmedi.
Rusya Bulgaristan’dan mal almayı iyice durdurmuş. Kapıkule’nin Bulgar tarafındaki TIR’lar Türkiye üzerinden Rusya pazarını delmeye çalışanların mallarını taşıyor.
Bulgar’ın Rusya yolunun İstanbul’dan geçeceğini kim düşünebilirdi?
Konu kokuyu açıyor. Geçen hafta Bulgar Ortodoks Kilisesi Paş Piskoposu ve Ruhani Akademik heyeti özel bir karar aldı. 1943’te zehirlenerek öldürülen Bulgar Çarı III. Boris’in veliahttı olan ve Bulgaristan’ı 1948’de çocuk yaşta terk etmek zorunda bırakıldıktan tam 50 yıl sonra 2001’de Sofya’ya dönen ve 4 yıl Başbakan olan II. Simeyon Sanks-Kobur-Gottski’yi yeniden Bulgar Çarı olarak vaftiz etti. Tabii bizim Anayasamızda “Bulgaristan bir Çarlıktır” yazmadığından, II. Simeyon şimdilik “tahtsız bir çardır.” Konuya bu kapıdan girmemin nedeni ise, ülkede herkesin “II. Simeyon bir Moskova ajanıdır” demesinde gizleniyor. Bu söylentilere inananlar çok.
İşte bu sebeple olacak, ben Moskova 9 Mayıs Zafer Bayramı törenlerine Bulgaristan adına II. Simetyon’un davet edileceğini ve gideceğini düşünüyordum. Aldanmışım.
Davet edildiyse neden mi gitmedi dersiniz.
Bu sorunun sebebini de Babası Çar III. Boris’in öldürülmesinde aramalıyız. Ortada 72 seneden beri çözülemeyen bir sır var.
Çar III.Boris’i kim zehirledi?
1943’ün 14 ile 15 Ağustos günlerinde Çar Boris Almanya Rastenburg şehri yakınlarındaki Hitlerin yeraltı beton sığınandaydı. Tüm tarihlerin en büyük katili ile 8 saat arasın görüştü. Bu görüşmenin stenografi kayıtları bugüne kadar açıklanmadı ve 2 yıl sonra 9 Mayıs’ta KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM OLMA ANLAŞMASI imzalanmasıyla sona eren İkinci Dünya Savaşı’nda Rus Ordusu’nun eline geçtiği ve açıklanmadığı biliniyor.
Öyle de olsa, Sofya’ya döndükten sonra çok yorgun görünmesine rağmen “Bulgaristan’ın bundan sonra tam TARAFSIZ bir politika izlemesi konusunda Hitleri ikna edebildim!” diyen Çar Boris, 13 gün sonra hayata gözlerini yumdu.
136 yıllık III. Bulgar Çarlığı tarihinde 3 başbakan – Stefan Stanbolov; Aleksandır Stanboliyski ve Andrey Lukanov – bir de Çar – III Boris öldürüldüler. Stanbolov’un kafası satırla yarıldı, Stanboliyski ile Lukanov kör kurşunlara kurban oldu, Çar Boris ise zehirlendi. Bu dört kader kurbanı arasında en fazla III. Boris hakkında yazıldı. Alman Nazi Propagandası şefi Göbels, onun hakkında “Halkı tarafınsan sevilip sayılan bir Çardı” dedi.
Çariçe Yoana eşinin Rastenburg’ta Hitlerle görüşmesinden önceki ruh halini şöyle anlattı: “Hitler Boris’e davetiye gönderdiğinde Bulgaristan müttefik güçlerle temas arıyordu. İngilizler ismimizi işitmek istemiyordu. Bulgaristan bizi hep aldattı diyorlardı. Amerikalılar ise ‘hayır2 demeseler de, ileri adım atmıyorlardı.”
Ölüm haberinin işitilmesinden 3 gün sonra Almanya ileri gelenlerinden Himler şöyle dedi: “Bunalım eğilimi baş gösterdi. Bulgaristan müttefik güçlere katılmaya hazırlanıyor.”
23 Ağustos günü Bulgar Çarı ağır hasta yatağa düştü.Konuyu derinliğine araştıran ama gerçeğe inmeyen Amerikan bilim adamı Maykıl Bol, “Amerikan’ın Bulgaristan’da güvendiği tek şahsiyet hayata gözlerini yumdu!” diye haber yaptı.
Almanya’dan gelen ünlü tıp profesörlerinin kaleme aldığı protokolde – kalp sektesi, ak ciğer yetersizliği, beyin kütlesi – gibi tespitler sıralandı. Boris yaz kış ava çıkar ve Sofya Batısında bulunan Vitoş Dağı’nın en yüksek doruğunda her hafta resim çektiriyordu. Ne ki, başa gelen çekilir, en sağlıklı yıllarında ansızın vefat etti.
İlk konuşan eşi Çariçe Yoğan’a “eşim ecelinden ölmedi, öldürüldü!” deyince herkes konuştu: Alman Profesör Epinger, savaşın sona ermesiyle 1945’te “Çar III. Boris zehirlenmişti..” dedi. Ölüm protokolüne birinci imzayı atan Prof Zeitz “cesette çürük lekeleri vardı. Bunlar zehirlenme sonucu belirir!” dedi.
Kamuoyuna taş söktüren soru: “Ribentrop’ta mı zehirlediler!”
1943’ün 10 Eylül günü Göbels not defterine şunları kaydedecekti: “Bulgaristan’daki duruma asla güvenemeyiz. Hitlerin dediğine göre, Alman doktorlar Boris’in zehirlendiğini kesin tespit etmişler. Yılan zehir ile zehirlenmiş.”
Göbels bir gün sonra da şunları eklemişti: “Hitler Alman tıp uzmanlarının kesin tespitlerini Prens Kiril’e verecek. Onun kanısına göre, Boris İtalya Kral sülalesi tarafından zehirlenmiştir.”
Kötü haberi alan Hitler önce kurdu. Çünkü iyi bir müttefik kaybettiğine inanıyordu.
Çar III. Boris’ın zehirlenerek öldürülmesi olayı Nürnberg Savaş Suçluları Mahkemesinde dava edildi. İfade veren eski başbakan Fon Papen ile Maliye Bakanı Yalmar Şaht Çar Boris’in Ruslar tarafından zehirlendiğini beyan ettiler.
Bu iddia üzerine araştırma yapan bilirkişi Andreas Hilgruber, “Boris’in Amerikalılar veya İngilizler tarafından zehirlenmiş olamayacağı” sonucuna vardı.
Durumun ana çizgileri şöyle beliriyor. Hitler, Boris’ ile anlaşmış olduğunu söylemekten çekinmezken, Boris ise Amerika ve İngiltere ile temas kurma yolları ararken, acaba Moskova’nın Boğazlara inmesine bir tek ciddi engel oluşturan ve bir de Rus Ordusunun Bulgaristan’da üs kurmasına ve savaş gemilerinin Varna limanına demirlemesine izin vermeyen, yani Sovyetlere tek engel olan Boris’i, Stalin mi öldürttü acaba?
Savaş yıllarında Stalin dış ülkelerdeki düşmanlarına karşı acımasızdı ve onları birer birer öldürtüyordu. 1990’da SSCB’nin dağılmasından sonra, 1938 -1953 Stalin diktatörlüğü dönemini kapsayan yıllara ait birçok gizli evrak ortaya çıktı. O yıllarda kısa adı NKVD olan Rusya gizli servislerinin Moskova’da 2 laboratuvarda zehir ürettiği açıklandı. Bu ölüm laboratuvarlarının kurulmasına ilişkin Stalin tarafından imzalanan devlet kararında, “ölümden sonra hiçbir iz bırakmadan, olayın doğal nedenlerle meydana geldiği sonucu doğuran, zehir imal edilecek.” ”Laboratuvar X” ve “Laboratuvar no. 12” olarak bilinen bu tesislerde genellikle “kalp yetersizliğinden ölüm” sonucu veren zehir imal edilmiştir. Bu amaçla mantar zehirleri de kullanılmıştır. Birçok Yahudi veya “Sovyet düşmanı zehirlenerek hayatına son vermiştir.”
Stalin’in hasmı olan Önce İstanbul’a kaçan ve “Büyük Ada” da yaşayan ve daha sonra da Meksika’ya kaçan ve orada öldürülen Troçki’nin yakın koruması olan Wolfgang Sergey İgnatiev de bu labradorlarda üretilen bir tür zehirle zehirlendikten 13 gün sonra “kalp yetersizliğinden” vefat etmiştir.
Şu örnek de ilginizi çekebilir. Yugoslavya lideri Yosiv Broz Tito Stalin’le papaz olunca, “zehirlenerek öldürülmesi emri verilmiştir, gerekli tüm hazırlıkların görülmesine rağmen. Tito öldürülemedi. Çünkü zehirleme operasyonundan 3 gün önce Stalin kendisi -5 Mart 1953’te vefat etmiştir.
Ne de olsa 72 yılda III. Boris’in zehirlenmesi bir sır kaldı ve çözülemedi.