Neriman KALYONCUOĞLU
Tarih: 27 Mart 2017
Konu: Oylarımızdan nasıl korkuyorlar gördünüz mü!
Faşistler demokratik hak ve özgürlüklerimize ölümcül saldırıyor.
Yeni hükümet ilk iş olarak seçim yasasını değiştirip Türkiye’de Büyük Elçilik ve
konsolosluklar dışında seçme ve seçilme hakkımızı kaldıracak.
Bulgar sınırındaki gaddarlık faşist seçmende % 80 destek buldu.
Uyanık olalım!
Bölünmeyelim!
Seçim dediğin gelip geçti. Önemli olan arkada kalan izler. Çıkaracağımız sonuçlar.
Unutmayalım 1989’dan beri parçalanıyoruz ve birbirimize düşürülüyoruz. Biz parçalandıkça faşistler azıyor. Başkalarının çıkarlarına hesaplarına uyarak, onun bunun ağzına bakarak asla ve asla birbirimize düşmemeliyiz? Para için bizi paramparça edenlerin eminim Allah canlarını almaz, ebediyen çekerler. Başımızdaki cahilliği düşündükçe kendimden utanıyorum. Mağlesef Cenaze hocaları eline kaldık. Ne kadar acı bir gerçek!!!
Bir kültür evi, bir kütüphane, öğretmen evi olmayan yerde, politik partilerin ne işi olur?
Dernek kurmamış adamların parti liderliği kaç para eder. Kendi evladına anadilini öğretmeyenlerden halkın evlatlarına ne yarar gelir. Parti adına okumaya gönderdiği çocukların babalarını soyan bir adamın ruhu değişir mi? Acılar gün gün damlayan zehir fıçılardan taştı. İki eşeği bir kazığa bağlayamayanların elinde kaldık.
Son kapılar kapanıyor. Bizim mankurtlar halkımızı aldatmakla, yalandırmakla, dolandırmakla meşgul.
Kapıyı çalan faşizimdir.
***
Kendisine son derece büyük saygı duyduğum Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği – BULTÜTK – başkanı Sayın dostum Rafet Ulutürk yazılarından birinde demokrasinin doğuşunu ve oy verme olayını eski Yunan başkenti Atina’dan şöyle örneklemişti.
Büyük bir çınar ve altında Akdeniz dalgalarının köpükleri gibi bembeyaz, insanın sırtına alıp götüremeyeceği, itip tekerleyerek aşıramayacağı kadar büyük düz bir mermer. Çınar kadim Yunan kültür tarihi kadar görkemli, pür beyaz taş da insanoğlunun yaratabildiği demokrasi tacı ve yanı başında demokrasinin kara incisi bir parça kömür.
Atina sakinleri demokrasi göbeğini bu dev çınarın altında şu beyaz mermerin üzerinde işte şu kömürün ucunu neşter olarak kullanarak kesmişler. O zamanlar bu tarih dolu şehrin Belediye başkanı varmış. Herkes atanmış biri değil de, halkın seçtiği biri olmasını istemiş ve demokratik seçimde onaylama usulünü şöyle icat etmişler.
Seçim sandığı olarak pür beyaz mermeri, oy zarfı olarak da kömürü düşündüğümüzde, oyun kendisi de mermer üzerine çizilen siyah çizgi kabul edilmiş.
Belediye başkanının bir kusurunu gören yıl boyu açık bir seçim bürosu olarak düşünülen çınar altına gidip siyah çizgiyi çekiyormuş. O zaman da oy kullanma yaşı on sekizmiş ve yıl sonunda halk arasından sivrilmiş kanaat önderleri heyeti toplanır ve çizgileri sayarmış. Eğer siyah çizgilerin toplamı Atina sakinlerinin yarısından fazlasına işaret ediyorsa, belediye başkanı General de olsa, hemen tutuklanıp adalardan birine kürek cezasına gönderiliyormuş. Atina’ya yeni yerleşenler çizgi çizme hakkına ancak 5 yıldan sonra elde edebiliyormuş. Demokrasi böyle doğmuş.
Asırlar sonra Bulgaristan’da kapıyı çalan faşizmdir.
***
İnsanoğlu kâğıdı bulmazdan önce yeni nesillere yazarak bırakmak istediğini işlenmiş deri üzerine kaynattığı ceviz yapraklarının suyuna veya süzdüğü kırmızı şarap tortusuna öt özü katarak ebru okkasına kaz tüyünü batırıp nakışlarken, demokrasiyi de unutmadı. Eski Atina idari kültüründe istenmeyen kişileri kelle kaydırmadan indiren demokrasi silahı, git gide ters uygulanarak seçileni tahta çıkarmaya başlamış ve bizim zamanımızda demokrasi şu genel geçerli ama çok istisnalı tanıma sarılmış.
Demokrasi: Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu, dini dili, etnik soyu ne olursa olsun tüm vatandaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir. Demokraside yönetim özgür ve katılımı gönüllü oylamayla seçilir. Oy kullanmak her vatandaşın, anayasal ve yasal, meşru ve kutsal insan hakkıdır. Kimse başka birisi için oy kullanamaz. Vekâletle oy kullanma olmaz. Oy kullanma açık ve gizli olur ve serbesttir, hiçbir kimse oy kullanan kişiye müdahale edemez, baskı yapamaz, müdahale ve baskı uygulama yasalarla yasaklanmış ve özgürlükler güvence altına alınmıştır. Oylamaya engel olma, oy alım satımı bütün ülkelerde ceza kanunlarında temel maddedir. Bizdeki, bu kuralık çok çarpık bir biçimidir.
Yazılanların hepsi çok güzel ama bizim başımızdaki Demokles kılıcı faşizmdir.
***
Görüldüğü üzere, demokrasi gıdası özgürlük olan bir temel insan hakkı olarak vardır. Yineleyerek demek istiyorum ki, özgürlük olmadan demokrasi olamaz. Bizdeki demokrasi bozuntu suyu! Bulgar Prensliği’nde ilk nüfus sayımı 1778’de yapılmıştı. Müslüman Türk nüfus % 52 demişlerdi. Bir yıl sonra yapılan ilk Büyük Halk Meclisi seçimlerinde biricik milletvekili çıkaramamıştık. Değişen hiç bir şey yok. T.C. seçme ve seçilme hakkı olan 350 bin kişiyiz, ama yine bir tek temsilci çıkaramadık. Kader. İşin içine çıkar zehri girince ne edersen et çaresizdir.
Birkaç örnekle süsleyelim: Karadeniz incimiz Burgaz’da bütün bayilerde, dükkânlarda, zerzevat tezgâhlarında, mahalle ve sokakların hepsinde 100 levadan oy satıldı. TV bültenlerinde çarşaf haber oldu. Parayı veren “Yurtsever Cephe” ismi ardına gizlenen faşist güçlerdir. Biliyorsunuz, 21. yüzyılda Bulgar faşizmi Sofya’da ya da Plovdiv’te değil, büyüklük bakımından 4. şehrimiz olan Burgaz’da başkaldırdı. “Skat” TV programı Türk düşmanlığını oradan kustu. 20 yıldan beri hazırlanıyorlar. Saldırıya geçtiler.
6 Kasım 2016 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde % 15 oy koparan bu iğrençlik, iktidar yolundadır. Halkı uyandırmamak için yalan dolan, maaşlara zam ve emeklilerin gelirini katlama sis maskesi içinde gelirken kendini belli etmemeye çalışsa da, tehlike çok büyüktür. Bunların gizli mürekkeple yazılmış PARTİ PROGRAMLARININ birinci maddesinde bütün Türklerin memleketten kovmak var. Bulgaristan’da 1923 ve 1934’te 2 defa faşist darbe yaşadı. Faşist iktidarlar hayatı ateşten gömlek etti. Hayatın sillesini yemeyen kalmadı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında (1941 -1945) kitle göçleri dinmedi. Halk gece gündüz kan kustu. O eski faşistlerin torunları bugün parayı, Batı’dan mı Doğu’dan mı aldıklarından yoksa soyup öldürdükleri ya da soyunca terk edip polise teslim ettikleri sığınmacı ve savaş kaçaklarından çaldıklarından mı saçtılar (henüz açıklanmadı) ama oy başı 100 leva ödediler. Demokrasi satın alınmaz! O halkın iradesidir. Oyunu satan bir halk ne özgürdür ne de demokrasiyi hak eder. Tek sözle bizdeki durum bugün dünden çok daha vahimdir. 100 levaya satılan demokrasi ölüdür.
26 Mart 2017’di günü seçim sandıkları başında Deklarasiyon doldurmamızı isteyenlerin hepsinin bir faşist parti olan “Yurtsever Cephe” tarafından seçildiği ve gönderildiği, hedeflerinin seçmenlere güçlük çıkarıp oy vermelerini engellemek olduğu, “Yurtseverler Birliği” Başkanı Valeri Simyonov tarafından açıklandı. Türkiye’de soydaşların oy kullanma hakkını kullanmayı başarılı bir operasyonla engellediklerini övünerek anlattı. Seçimde en fazla oy alan GERB partisiyle ortaklık kurarken, birinci isteğinin Türkiye’deki Bulgaristanlı Türklere ve çifte vatandaşlı olanların Konsolosluklar ve Büyük Elçilik dışında oy kullanmalarını kanunla yasaklamak olduğunu duyurdu.
İnsan haklarımıza büyük saldırılar geliyor. “DOST Birliği” liderleri Lütfi Mestan ile Orhan İsmailov’un bu tuzaktan haberi olduğu, fakat önlem alınmasını istemedikleri açıklandı.
Faşizm kapımızdadır. Birlik olalım!
***
Bulgaristan’da 44. meclis bileşimindeki maaşları biliyor musunuz?
Meclise 5 parti girdi. GERB. BSP. Birleşik “Yurtseverler”, DPS ve “Volya” (İrade.)
Bir millet meclisinin maaşı kamu sektöründeki 3 ortalama maaşa eşittir.
2016 yılının sonunda kamu sektöründe ortalama maaş 1 33 leva idi. Milletvekili ğç katını yanı 3 099 leva üstüne her mesai yılı için % 1, komisyon üyeliği için % 15, komisyon başkanlığı içim % 35, arabası, yatması kalkması bedava, ortalama maaş da 43. mecliste 4183 le imiş.
Bu paraları şimdiye kadar alanlar 2 senede Türklere karşı 9 yasa çıkardı. Yenileri sırada bekliyor.
Faşist saldırılar şiddetleniyor. Birlik olalım.
***
Seçim günü en fazla seyredilen “bTV” Bursa’ya gönderdiği muhabir Bayan Domusçieva’dan sürekli haber aldı. Kadıncağız haberlerini utanarak, kızararak, bozararak, gözleri boşandı boşanacak, elindeki mikrofonu yakınındaki çöp tenekesine atmaya hazır titrek sesle verdi.
Bursa’daki seçmene uygulanan yasakları, engellemeleri, baskıyı, ayakta bekleyenleri, kuyrukları anlatırken utandı. Sofya’dan gönderilen komisyon denetimcilerinin küstahlığına sık sık değindi. Bir tek “1878’den beri Bulgaristan Türkleri gönlündeki vatan sevgisi sökülemedi, sökülemez” demediği kaldı.
Faşizm geliyor uyanık olalım. Cenaze hocalarıyla anti-faşist mücadele yürütülemez!
Uyanık olalım. Kendi liderlerimizi kendi aramızdan ve kendimiz seçelim.
***
Memleketimize demokrasiyi 1989 Mayısında biz kokturduk. Ancak biz yaşatabiliriz.
Bizim burnumuzda demokrasi kokusu çocuk kokusu gibidir. İnsan ayrımı yapılan bir devlette, zulüm uygulanan her yerde, özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerde demokrasi olamaz.
Irkçı irtica güçlerinin yeni adımı faşizm olacak. Uyanık olalım!
***
Bulgaristan tarihine hak ve özgürlüklerimiz, kültürel topluluk olarak var oluşumuzun zorunluluğu altın harflerle yazılmadan ve bin yasayla anayasaya ve yaşam tarzına perçinlenmeden hiçbir surette baş kaldırıp dirilemez. Anadil yasaklayan, din yasaklayan, kültür yasaklayan güçler iktidara tırmanıyor. 1933’te Almanya’da Naziler iktidar olurken de önce demokrasiyi öldürmüşler ve mezar taşı olarak faşizmi dikmişlerdi.
Bulgaristan’ın çöküşünden faşizm doğuyor. Birlik olalım. Üçüncü parti olduk diye bayram ediyorlar.
***
Okul yasaklayan, kitap basımını yasaklayan, özgürce oy kullanma hakkımızı kısıtlayan
Ve bin bir düzmeceyle kelepçeleyen, faşizmi devlet sınırına taşıyıp yasalarca zorunlu olan oy kullanma hakkını uygulamak isteyenleri engelleyen, 80 yaşında iki büklüm Türk kadınları otobüslerden indirip kakalayan, geri çevirmeye çalışanlar, keçi sakalı ya da tüysüz faşistler,
Jandarmanın gözü önünde istediği gibi at oynatabiliyorsa, bu demokrasi ölüdür.
Yeni olaylar o kadar ciddileşmiştir ki! 1957’de 5 Avrupa ülkesinin Roma’da kurduğu Ortak Pazar’ın bugünkü genişlemiş adıyla Avrupa Birliği’nin 60. yıldönümünde, 27 ülkesinden biri olan Bulgaristan Cumhuriyetindeki meydana gelmesi ve ölü demokrasi gerçekliğinin gün ışığına serilmesi düşündürücüdür. Faşizme kucak açmış, demokratik insan haklarını çiğneyen, demokratik makamları felç olmuş bir ülkenin demokratik devletler topluluğunda işi olamaz. Demokratik düzenlerin ana ilkesi olan insan eşitliği ve temel insan haklarına saygının rafa kaldırılmış olması can çekişen demokrasinin çan sesidir.
Faşistlerin başı Valeri Simyonov’un Bulgar sınır kapısındaki saldırganlığıyla TV ekranlarında övünmesi, faşizme açılan kapı değil de nedir?
***
Bu haberler bende son günlerin boş konuşan ağızlardan yükselen Türkiye’den gelecek “bin otobüs dolusu göçmen seçmen” hikâyesini çağrıştırdı. Halkın umuduyla oynamak çok tehlikelidir. Umut dediğin öyle bir güçtür ki, ters döndüğünde yok eden güç olur. Tarihçiler XX. yüzyıl hakkında Umut Yılıydı derken, aynı yüzyılda barış ve huzur savaşlarında 100 milyon kişinin can verdiğini hatırlatır. Bu canlara kıyan faşizmdir. Otobüs serüveninde çaresizliğimizi sergiledik. Zaferle sonuçlanmayacak hiçbir adım atmamalıyız.
***
- yüzyıl bizim için demokrasi, barış ve huzur için savaşım yüzyılıydı. Demokrasi hep, barış ve huzuru mutlaka açan çiçekler olarak gördük. Umudumuz ölmesin diye, “Çiçekte tohum biter mi? Mutlaka açar!” deyip beklerken umutlarımızı yaşattık. Bu seçimlerin de yanlış hesaplarla yüzkarası olması, toplam 400 bin oyumuzun lağım kuyusuna akıtılması ve Vatanımızda demokrasinin bir kere daha öldürülmesi çok kötü oldu. Demokrasi, 124 yasaklı, kanatları kırpılmış, yasaklı bir ortamda, yalan haber değirmeni “biz demokratik bir ülkeyiz” dolduruşu öğütürken kök salamaz. Bulgaristan’da demokrasi özü totaliteriz esaretinden kurtulamadan, Türk düşmanı sahte vatanseverlerin faşist tuzağına düştü. Anlaşılan bu güçler faşizmin kalesi olan Batı gölgesi olmazsa, totalitarizmin omurgası olan Rus gölgesi olur, önemli olan gölgede olmamız, demokrasi neyimize, Müslüman Türklerden kurtulmamız bize yeter, saçmalığına yenik düştüler. Faşistlerin imanı yoktur. Haklarımıza sahip çıkalım.
***
1933’te Almanya’da Hitleri iktidara taşıyan yalan haberler, kuru vaatlerle esen faşist rüzgârlar, bugün Bulgaristan’da 800 kanundaki deliklerden soluyor. Faşizmi yasaklayan yasalar işlemiyor. Hemen yasaklanması gereken “Ataka”, “VMRO”, Yurtsever Cephe, Yurtsever Birlik ve diğer irili ufaklı faşist yılanların başı ezilmiyor. Biz bugünden sonra artık beyni yıkanmış insanların “demokrasi” dedikleri toplumun yassını tutacağız. Irkçılığı temsil eden % 10’luk tabakanın Bulgar demokrasisinde yeri olamaz, desek de kıllarına dokunan yok. Hepimizin yeni ilhama ihtiyacımız var. Eğer biz etnik, dil, din azınlık toplulukları özgürlüğü yaşatma, daha geniş haklara kavuşma yolunu seçmişsek, tabanımızda sivil toplum örgütleriyle yepyeni rüzgârlar estirmeliyiz. Birbirimize kenetlenmeliyiz. Bizi ancak birlik ve beraberliğimiz kurtarabilir. Demokrasi diye yutturulan toplumsal yapılanma özgürlüğümüzün mezarlığı olamaz. Bu yolu kesmeliyiz. Eski yoldan çıkmalıyız. Yaşadığımız toplumu yeni baştan ve başka bir biçimde örgütlemeliyiz. Halk tabanından alınan kuvvetle faşizmi ezerek, demokratik toplumda yeni direk olmalıyız.
2017’de yeni çok büyük yalanla yüz yüzeyiz: Karşımıza dikilenlerin hepsi halkımızı aldatma suyu içmişler. İmanları yok. Laftan anlamıyorlar. Ömürlerinde bir satranç oyunu kazanmamışlar, kitleye akıl hocalığı yapmaya kalktılar. Bizi yeniden parçaladılar.
Ahmet Doğan kışladığı ayı ininden 26 Mart sabahı çıktı.
Oy kullandı. El kaldırdı. Sanki Hitler zamanları geri dönüyor işareti yaptı.
Faşizmin sağı ve solu yoktur. Uyanık olalım!
Paylaşalım