Neriman KALYONCUOĞLU
İstanbul’da, Asya’yla Avrupa’yı birleştiren o büyülü köprülerin eteklerinde başlar bir masal. Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu yakasındaki ayaklarının hemen dibinden sahile uzandığınızda, mavinin ve yeşilin birbirine kavuştuğu bir dünyada bulursunuz kendinizi. Gündüz başka, gece bambaşka büyülerle doludur bu manzara; her üç köprüyü bir arada görebileceğiniz bir noktadan İstanbul’un kalbine bakarsınız.
Gündüzleri Boğaz, gökyüzünün mavisini kucaklar. Güneş ışıkları, suyun üzerine altın bir örtü serer. Martılar bu sahneyi tamamlayan kahramanlardır; dalgaların üzerinde süzülür, köprülerden geçen araçların oluşturduğu ritimle ahenk içinde şarkılar söylerler. Sahil boyunca yürürken, hafif esen rüzgar yüzünüzü okşar, denizden gelen iyot kokusu ruhunuza işler. Burası, hayatın karmaşası içinde bir mola gibidir; zihninizi boşaltır, kalbinizi hafifletir.
Ama asıl sihir gece başlar. İstanbul, ışıkların dans ettiği bir tabloya dönüşür. Köprülerin zarif çizgileri, renkli ışıklarla boyanır ve Boğaz’ın serin sularında yansımalarını bırakır. Şehrin sokak lambaları, tepelere kadar yükselen yemyeşil ağaçların arasından parıldar. Anadolu yakasının huzurlu mahalleri, gece ışıklarının büyüsüyle sessiz bir şiir gibi karşınızda durur. Gecenin bu sessiz ahenginde, deniz daha derin, köprüler daha anlamlı görünür.
Boğaz’ın her iki yakası, adeta bir aşk hikayesini anlatır. Asya ve Avrupa’nın birleştiği bu nokta, sadece bir geçiş değil, aynı zamanda iki farklı dünyanın bir arada nasıl var olabileceğini gösteren bir metafordur. Deniz, bu aşkın şahididir; onun serin suları gece gündüz hiç durmadan bu hikayeyi taşır.
Boğaziçi’nin her anı değerlidir. Gündüz sahilde yürürken aldığınız nefesle, gece bir bankta oturup köprülerin ışıklarını izlerken hissettiğiniz huzur, insanın ruhunu besler. İstanbul’un bu eşsiz köşesi, insana hem ait olduğu yeri hem de yaşamın geçiciliğini hatırlatır. Çünkü Boğaz’ın bu iki yakası gibi, hayat da her zaman bir denge arayışıdır: Huzur ve hareket, geçmiş ve gelecek, sevda ve özlem.
Eğer bir gün yolunuz İstanbul’a düşerse, bu eşsiz köşede mutlaka bir an durup izleyin. Gündüzün mavisinden gecenin ışıltısına geçerken Boğaz’ın o büyülü nefesini hissetmek, unutulmaz bir deneyim olacaktır. İstanbul’un ruhu burada atar; her dalga, her ışık huzmesi, bu kadim şehrin size fısıldadığı bir hikayedir.
Gece ve gündüz, Boğaz’ın serin sularında parlayan bu eşsiz aşk hikayesinin bir parçası olun. Çünkü İstanbul, en güzel anlarını paylaşmayı bilen bir dost gibidir.