Hamiyet ÇAKIR
Günaydın dostlar, günaydın! İstanbul Boğazı’nın serin esintisinden, martıların neşeli çığlıklarından, dalgaların kıyıya nazikçe vurduğu melodiden selamlar! Bu şehir, her sabah bir mucizeyi andırır; her yeni güne bir şiir gibi başlar.
İstanbul Boğazı, sadece bir su yolu değil; geçmişin, bugünün ve geleceğin birleştiği bir nokta. Binlerce yıllık tarih, bu masmavi suların üzerine işlenmiş gibi. Burada bir sabaha göz açtığınızda, güneşin altın rengiyle denizi boyadığı o an, adeta bir hikayenin başlangıcını müjdeler. Bu, insanın içini heyecanla dolduran bir yenilik duygusudur.
Boğaziçi’nden yükselen bu günaydın, sadece bir söz değil, aynı zamanda bir davet. Bu davet, hayatın telaşını bir kenara bırakıp, Boğaz’ın güzellikleri arasında kaybolmaya çağırır. Martıların dansını izlemek, vapur düdüklerinin yankısını dinlemek, simit kokusuyla dolan sabah havasını içinize çekmek… İşte, İstanbul’da bir sabah, tüm bu detaylarla anlam kazanır.
Dostlar, bu şehirde her sabah bir armağandır. Belki bir köprünün kenarında yürürken, belki bir kahve eşliğinde Boğaz’ı izlerken hayatın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlarsınız. Burada sabahlar sadece yeni bir gün değil, yeni bir umut, yeni bir başlangıç demektir. Boğaziçi, her sabah sessizce fısıldar: “Bugün senin, bu an senin. Gülümse ve hayata sımsıkı sarıl.”
O halde, bu sabah Boğaziçi’nden yükselen bu selâmı alın. İstanbul’un sabah ışıklarıyla yıkanmış yüzünden gelen bu enerjiyle, gününüzü güzelleştirin. Bir vapur düdüğünün ritmiyle hayata karışın, bir martının kanat çırpışındaki özgürlüğü hissedin.
Günaydın dostlar, günaydın! Bugün, İstanbul’un büyüsüne kapılıp kendimizi yenileme günü olsun. Hayat, Boğaz kadar zarif ve deniz kadar derin bir anlam taşır. Her gün yeni bir hikâye yazmak için bir fırsat… İstanbul’dan hepinize selâm olsun!