Dr. Nedim BİRİNCİ
Tarih: 17 Eylül 2020

Burada “biz” dediğimizde, Bulgaristan’da yaşayanların hepsini düşünüyorum.  “Berlin Duvarı” nın düşmesinden sonra Doğu ve Güney Doğu Avrupa çok değişti. Baltık bölgesinde Litvanya, Estonya gibi ülkelerin nüfusun Batı Avrupa’ya gitti. Gençler, nüfusu yeniden üretme zahmetine katlanmak istemiyor. Sönen bir ateşin dikkat dışı kaldığı gibi, olumsuzluklar fazla dikkat çekmez oldu.

Yugoslavya parçalandıkça parçalandı. Eskiden merkez olan Sırplar, Batı Balkanlarda yine odak olmayı başardılar. Bu parçalanma içinde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ile Bulgaristan arasındaki ilişkiler ilginç gelişmeler sundu.

Özellikle 21. Yüzyıla 2004’te NATO ve 2012’de Avrupa Birliği üyesi olunca öncelikli duruma geçen Bulgaristan mevzi kaybetti ve kaydediyor. Bu kayıplar maddi olmaktan fazla manevidir. Devletin komünist geçmişine esir düştüğüne ve kendini kurtaramayıp battığına kanıttır. Batan biziz.

Yazımın konusu budur.

2020 yazının gece olayları Bulgaristan halkından daha fazlasının hükümeti desteklemediğini gösterdi. Başbakan Borisov 2 200 000 (iki milyon iki yüz bin) emeklinin maşına ayda 50 leva kattı ama tutmadı. İktidar partisi GERP üyesi olup devletten maaş alan 420 000 (dört yüz yirmi bin) vatandaş ile iş çevreleri dışında olaylara pasif bakan yok.

Bir de kendini iyice kaçırmış Vejdi Raşidov gibileri var ki, kendisini konu etsem mi, etmesem mi bilemiyorum. Bir taraflıyız, hemşerim sayılır. Koskoca mecliste 240 kişiden, kendini adam yerine koyup, Bulgar kültürüne ve maneviyatına, hizmetlerinden dolayı “Ayrılık Zamanı” romanının yazarı Anton Donçev’e  halk meclisinin şeref plakasını verecek kadar alçak düştü.  Bu sahte eserin Cumhurbaşkanı Rumen Radev tarafından Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a hediye edilmesi de, son dönemde yeni bir kaşınma olayı başladığına işarettir.

Hatırlatalım. Böyle bir uydurma roman yazdırmak BKP MK Politik Bürosu aklına 1963’te gelmiştir. Bu fikir son 71 günde her an yumurta, ölü balık, bozuk yumurta ve erikle taşlanan halen Halk meclisi binası olan BKP MK binasında alındı. Şahsi fikrime göre, Halk Meclisi bu binadan çıkmadan Bulgaristan’a demokrasi falan gelmez. Bu binada alınan kararların hepsi Bulgaristan vatandaşlarına karşıydı ve karşıdır.

Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların Osmanlı devrinde isimlerinin değiştirildiği yalanı önce kimin aklına gelmiş ve Politik Büroya kim tarafından rapor edilmiş bilinmiyor ve açıklanmıyor.

Fakat şu biliniyor. Önce Bulgar yazarlardan Stefan Diçev ile Andrey Gulyaşki ayrı ayrı BKP MK’ne çağrılmış, kendilerinden bu konuda uydurma bir roman yazmaları ve bu iş için ödüllendirilecekleri ve büyük para alacakları söylenmiştir. Bunu onlar kendileri anlattı ve yazdılar. Diçev ve GUlyaşki halk önünde rezil olmak istemediklerini, bu romanın politik ve ideolojik amaçla kullanılmasından kan döküleceğini, Bulgaristan’ın parçalanması tehlikesi doğacağını anlatarak vaz geçmişlerdir.

Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların isimlerinin zorla değiştirilmesi sosyalizm dönemine ait bir olay da değildir.

Pomakların isimlerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden ilk önce 1913’te değiştirildi.  Camilerin minareleri yıkıldı. Camiler kilise yapıldı. İçine papazlar girdi. Yakın ağaçlarda çan sallandı. Pomakların fesleri toplatılarak hepsine kalpak dağıtıldığı, vaftiz ettirdikleri ama tutmadığı hatırlatılmıştır.

Bu hatıra silinmeden, kesin inanıyorum, Bulgaristan’da eğitimli yetişmiş, aydın, entelektüel ve geleceği görebilen bir kamuoyu ve millet asla oluşturulamaz.

1934 yılından sonra, Rodoplar’da devlet eliyle kurulan ve teşvik edilen oluşturulan ve parasal desteklenen  “Rodina Drujba” (Vatan Birlik) gibi örgütler de aynı faşist planlara alet edildiler. Paşmaklı’da (Smolyan) halka çok zulüm edildi.  Çocukların cahil bırakıldı. Bulgar olmayı kabul etmeyen gençlerin eylenmesine engel olundu. İşe alınmadılar. Bu zorbalığı faşizm olarak gören 1944’te “Halk Mahkemesi” zalimleri yargıladı, 1942’de faşist mecliste onaylanan Bulgarlaştırma kanunu yürürlükten kaldırıldı.  “Rodina Drujba” kurucu öncülerinden idam cezası alanlar oldu. Tüm bunlara rağmen 1963’ten sonra herşey yeniden değişti, Bulgar faşistlerinin (Ferdinand ve III. Borisi) azınlıkları Bulgarlaştırma siyasetine dönüldü ve bu gelişmeler Anton Donçev’e “Pomakların isimlerinin XV. Asırda Osmanlı makamlarınca değiştirildiği” yalanı üzerine yalan kitaplar yazdırıldı. 1963’ten bugüne 283 “tarihçinin” tarih karalamaktan geçindiği ve onlardan 200’ü ısmarlanan tarihi, diğerlerinin de gerecekleri yazmaya çalışıyorlar. Sipariş edilen tarihi yazanlardan biri olan akademisyen Georgi Markov Rodoplar’ın Pomak köy ve kasabalarında 1934-1944 yılları arasında isim değiştirip İslam yasaklayarak terör uygulayan “Rodina-Drujba” faşist örgütünün kurucularından ve eylemcilerinden biridir. Ve 1972-1973 ve 1984-1989 yıllarında Bulgaristan Müslümanlarına soy kırım denemesi uygulanırken, Bulgaristan Bilimler Akademisi Tarih Bölümü üyesi ve BKP MK danışmanıdır.

Anton Donçev 1964’te parti ödevini kabul etmiş ve 45 gün gibi çok kısa bir zaman kesiminde, hiçbir araştırma ve soruşturma yapmadan ve sadece uydurma, tamamen sahte belgelere dayanarak, hiç bir gerçek belge araştırmadan Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) tavsiyesi üzerine “Ayrılık Zamanı” romanını yazmıştır. Gerçek şöyle ki, Osmanlı arşivlerinde 1668 tarihinden önce ve sonra “Çepin” yöresinde vergi mükellefi (vergi ödeyen) tebaanın kütüklerdeki ismi aynıdır, değişiklik olmamıştır. (Bilgi olarak sunuyorum. Rodoplar’da 2 Çeçin bölgesi vardır. Bunlardan biri Velingrad ikincisi de Satovça yöresinde bulunur. Burada söz konusu olan Velingrad bölgesi Çeçin’idir.)

Eline sıkıştırılan yüzde yüz sahte evraklardan hareketle, Tatar Pazarcık (Pazarcık) iline bağlı Veligrad vadisinin “Çepin” bölgesinde 1668 yılında Pomakların Osmanlı makamları tarafından “isim ve din değiştirmeye zorlandığı” yalanına dayanarak kitaplaştırılan uydurma olay, 1989’da Müslümanların Türk isimlerinin ve din haklarının iade edilmesiyle lanetlenmiştir. Bu konuda 1963-1089 olaylarının hepsinin uydurma yalan ve terör gerekçesi olarak dayatma olduğu ortaya çıkmış ve sert eleştirilmiştir. Tüm bunlara rağmen bu kitap hemenhemen tüm dünya dillerine tercüme edilmiş, birçok yerde bedava dağıtılmış ve ideolojik amaçlı ve soykırıma hizmet eden bir eser yazdığı ortaya çıkmasına rağmen, Bulgar devleti 1990’dan sonra Anton Donçev devlet tarafından desteklendi ve onurlandırıldı. Bir defa yine Vejdi Raşidov çakma yazar Anton Donçev’in pirinç büstünü yaptı. İkinci A. Donçev Bulgar Bilimler Akademisi katında “akademisyen” ilan edildi ve emekli maaşına halkın parasından ya da 3 000 (üç bin) leva eklendi. Bu da yetmedi A.Donçev hiç haberi olmadığı başka bir işi de yıllardan beri yapıyor. O,  Bulgar Yol İnşası Ajansı “danışman denetleyicilerinden” birisidir. Bundan 2 yıl önce, Sofya – Svoge kasabası karayolu üzerinde yok onarımından sonra, onarım hataları yüzünden devrilen ve 20 vatandaşın öldüğü trafik kazasının olduğu yolun “yüksek kaliteli” olduğuna ilişkin evrakların altında imzası olan, sözüm ona “uzman” kişidir. Olaylar bu kadar yüz karası ve utanç vericidir. Bulgar manevi değerleri bunun için yok oluyor diyoruz… GERB döneminde Bulgaristan Müslümanlara karşı faşist ve totaliter dönemin zulmünü sıkıştırma siyaseti şeklinde sürdürdü.

Şu da var:

1988 yılında Türklerin hak ve özgürlük mücadelesiyle son çarpışmalar devam ederken ve Bulgar devleti parasızlıktan dibe vurmuşken,  diktatör Todor Jivkov dış borç alarak “Ayrılık Zamanı” filmi çekilmesine 14 milyon US Dolar ödedi. Tamamen uydurma filmleştirme uluslararası festivallere götürüldü. Kitap “Nobel Ödülü” için önerildi. Bu “roman” Pomakların 1964 ve 1972-1973 yıllarında isimlerinin zorla değiştirilmesinde ve İslam dininin tamamen yasaklanmasından önemli ideolojik dayanak oldu. Bu vahşi olayda ölenler, yaralı ve öksüz kalanlar, parçalanmış, sürgüne gönderilmiş, “Belene” kampında yatmış, hapislerde 1972-1989 arasında çürümüş büyük sayıda dava, din ve kan kardeşimiz Pomak vardır. Olay milli felakettir.

GERB milletvekili Vejdi Raşidov’un yüzsüzlüğü ve alçaklığı bir tarafa, Anton Donçev’in Bulgar halk meclisinin şeref plakalıyla ödüllendirilmesi, Bulgaristan’da maneviyatın bittiğine, manevi değerlerin yok olduğuna ve ülkede yaşayan halkların arasının açılmasına devam edildiği, milli kültürün çürüdüğü, şerefsizliğin hayatın her dalında üstün geldiği örneklerinden biridir.  Düne kadar isim değiştirme sürecinde sözde başına gelenlerden ah vah eden Meclis Kültür Komisyonu Başkanı Vajdi Raşidov’un bu olayların içinde başrol olması gerçek yüzündeki sahteliği ortaya çıkarmış ve maske inmiştir. V. Raşidov’a bundan sonra Bulgaristan Müslümanlarından oy istememesini tavsiye ederiz… Onun gibiler yüzünden biz batıyoruz!

Devam edecek.

Lütfen bizi izleyiniz.

Bataklıktan ve batmaktan çıkış yolumuz birlik olmamızı zorunlu ediyor. Birlik olalım ve gerçekleri yüzlerine vuralım. Şeref pazarı yoktur. Şerefsizliği lanetlemek kutsaldır.

Korona virüs konusu daha da önemli olmaya başladı. “Covid-19” virüsünden korunalım ve çocuklarımızı koruyalım.

Teşekkürler. Paylaşınız.

Reklamlar