Tarih: 31 Temmuz 2019
Yazan: Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu: Yenilmek bize yakışmaz. Kırca Ali Bulgaristan Türklüğünün Kalesidir.
Naim’in yumruğundan yükselen esinle
Yerel seçime gidiyoruz. 27 Ekime ne kaldı şurada… Bundan sonra yelkenlerde seçim var. Oyumuzu bekleyen Muhtarlar, Belediye Başkanları, belediye meclis üyeleri, yarım kalmış işler. Yeni projeler. Ardından devlet valilerini atayacak.
Toplumun ve yürütmenin temeli bu kadrolardır. Seçeceklerimiz toplumun alt dokusudur. Onlar olmadan devlet devlet olamaz, yürütme organları çalışamaz. Adına demokrasi denen hayat durur, olmadıkları an demokratik düzenin maddi ve manevi sistemi felce uğrar…
Bize ne demeyin…Demokrası ekmek ve su gibidir!
Bulgaristan Türkleri zülüm görmüş, kendine uzun süre zülüm edilmiş, menfaatlerinin bilincinde olan, gövdeli dallı budaklı bir halk topluluğudur. Geçmiş dönemlerde sesiz ve uysal, boynu bükük olmamıza çok çalışıldı. Başaramadılar… Şanlı yürüyüşümüzde çok kurban verdik. Hep kör cahil, kıt kanat geçinen insanlar olarak kalmamıza gayret edildi. Somunda bu duruma geldi. Seffilerin sırasında baştayız. Elimizde ancak çırpınan ve yenilmez ruhumuz kaldı…
Bugün Bulgaristan’da birçok şey bize bağlıdır. Devlet bile yaprak kıpırdasa, saatini Türklerin tavrına göre ayarlıyor. Şu iyi bilinmelidir: Bulgaristan’da yaşayan etnik azınlıklar Türkler burada diye buradadır. Biz olmasak her biri kimseye selam vermeden tasını tarağını toplar, çeker gider. Bu bakıma yine Bulgar milli tarihini süzüp Bulgar ruhunu en iyi anlatan komitacı Zahari Stoyanov’un dediğine dönüyorum: “Bu memlekette Türklerin var oluşu her zaman mukaddes olacaktır.” Demiştir. Bu cümlede mukaddes sözü özel anlam taşır. Takdis edilmiş yani kutsanmış anlamındadır. Mübarek ve kutsal temiz ve hilesiz anlamındadır. Hak edilmiş vatan hakkıdır, anlamı taşır. “Mukaddes” sözü Kuran, Tevrat, Zebur ve İncil’de vardır ve yasalar üstü geçerlidir. Kutsanmış insanlara Tanrı dokunulmazlık bahşetmiştir ki, her konuda tavrımızı belirleyen de bu olmuştur.
İşte bu, mukaddes vatan hakkı bizim hepimizin ortak edinimi, nimeti ve kutsalıdır. 1989’da bizi birleştiren ve şahlandıran bu hakkın kutsallığı olmuştur. Bu hakkın özündeki ise, var olma özgürlüğüdür. Var olma özgürlüğü, gidenler döner anlamını taşır. O zamanla sınırlı olmayan, sonsuz bir özgürlüktür. 20. asırda, dün, bugün Bulgar devletinin bize ettiği zulüm o bakımdan haksızlıktır, suçtur, lanettir, devleti yok edicidir ve ortak geleceğimizi karartan odur. Bu bakıma, bugünkü Bulgar kamuoyunda büyük bir kısım, “Bu memlekette Türklerin var oluşu her zaman mukaddes olacaktır!” öngörüsünü vasiyet eden Zahari Stoyanov’tan çok geri, sönüktür.
Bu açıdan bakıldığında, Bulgaristan’da yaşayan çok etnikli nüfus arasında öncü yerimiz, orta direk konumumuz da hak edilmiş bir haktır. Şu dediklerim, öncü olmak ve orta direk olmak pazardan alınan nimetler değildir. Asırların emeğiyle hak edilmiştir ve şuurlaşmış bir birikimdir. Bizi millet yapandır. Her etnik grup toplumda başı çekmemiz, üretim biçimi geliştiremez, devlet kuramaz, egemen kültürü yaşatamaz, ayrım yapmadan herkesi örgütleyip ardından götüremez. Türklerde olan bu özellikler, sabır, iyi niyet ve soyluluk beraber yaşadığımız diğer etnik azınlıklarda olmadığından dolayı, hepsinin bize ihtiyacı vardır.
Bizi 27 Ekim 2019 yerel seçimlerine birlikte götüren ruhumuzdur.
1990’da ilk kez olmak üzere siyasi parti kurduk. Siyasi partiyi size birçok kişi çok lafla anlatmaya çalışmış olabilir veya çalışabilir. Gerçek şudur.
Siyasi, parti elle tutulur gözle görülür, salatalı sofra kurup rakı mezesi olan bir şey değildir, soğuk su, çay veya köpüklü kahve de değildir, çünkü hepsinden daha büyük, daha yüce, daha dev bir şeydir. Ruhumuz bizde olan ve bizi biz yapandır.
Belki de küresel sporcuların paşası Naim Süleymanoğlu’nun Mestanlı (Momçilgrad) Spor Salonu önünde geçen hafta açılan anıttaki sıktığı yumruktur. Bizim ruhumuz hep vardı ama Bulgaristan Türklerinin mücadele ruhu şimdiye kadar kurduğumuz şehir anıtlarımızda sıkılmış yumruk şeklinde belirmemişti. Anlamı biz yenilmedik. Zulümden kaçtım ama dişimi ve yumruğunu sıktım ve mücadele sembolü olarak geri döndüm anlamındadır. Nayim Süleymanoğlu geri dönen ruhtur. Anlamı büyüktür. Bu, yeter dağıldığınız, yeter parçalandığınız, yeter başka birilerine yaranmaya çalıştığınız ve halkımı yaraladığınız anlamını taşır.
Açılış töreni kalabalıktı. Havada birlik olalım çağrısı vardı.
Ve bizi 1984-1989’daki birbirimize kenetleyecek yumruk sımsıkı sıkılmış ve herkesi yüreklendiriyordu. Bu aynı zamanda bütün ezilenlere birleşme çağrısıydı. “Bu memlekette Türklerin var oluşu her zaman mukaddes olacaktır!” Yükselen Süleymanoğlu yumruğunun bükülmez gücündeki çağrısında, tüm azınlıklar için bir umut belirdi. Adalet, hak ve özgürlük! Bu birlik ve beraberlikten geçen yoldu. Ne ekmek ne su isteyen ama yerel idareleri, 40 karma bölge belediyesinin hepsinde ve yüzlerce belediyede siyaseti ve sosyal politikayı sefillerden, yoksullardan, açlardan yana çevirecek güçtü.
Yeryüzünün spor dünyasına ayak öptüren Naim Süleymanoğlu haklarımız, özgürlüklerimiz ve adalet için sıktığı yumruğu yükselterek bizi etrafına topladı. O küsleri birleştirecek, gençlere yol isteyen, yaşlılara huzur dileyen bir güçle ve ruhla çıktı karşımıza… Devden büyük bir olay yaşandı. O yumruk birleşin çağrısıydı. Kırca Ali Belediyesini almak için saf düzen Meclis Başkanı Karayançeva’ya sıkılmış bir yumruktu. Kırca Ali Kalemiz alınamaz. Kutsalımızdır. Birlik ve beraberliğimizi kimse yenemez çağrısıydı.
Yeni büyük bir atılımın başlangıcı yaşandı. Mehmet Hocalara, Güner Tahirlere, Osman Oktaylara, Kasim Dal ve Lütfi Mestanlara politik mücadele sahnesinden çekilin yönetimi ve bayrağı gençlere devredin çağrısını herkes işitti. Bu çağrıda Dobruca ve Deliormana, Koca Balkan ve Gerlovoya, Orta ve Batı Rodoplara selm vardı, birlik ve beraberlik selamı. Bulgaristan Türkleri ölmedi, hakları ve özgürlükleri üstüne pazarlık yapılamaz çağrısı bütün memlekette duyuldu.
Yerel seçimlere giderken yeni bir Hak, Özgürlük ve Adalet Hareketi başlatıyoruz. Temellerinde birlik ve beraberlik ruhu var. Naim Süleymanov’un Hüseyin Pehlivan’ın, Koca Yusufun, Lütfi Ahmed’ın yenilmez ruhunu yaşatmak, bölünmeden, parçalanmadan, birliğimizi pekiştirerek ilerlemek bizim özümüzde olandır.
Devam edecek.
Paylaşanlara teşekkürler.
Sağlıcakla kalınız.