Filiz SOYTÜRK
Konu: Masallarımızla yöneltilen dikenli eleştiriler
Masallar çocuklara hitap eden, eğlendirmek ya da öğüt vermek amacıyla yaratılmış tamamen hayali, çoğu kez uzun bir hikâye olarak sunulur. Kısası makbuldür.
Masallarda dağlarımızdaki canlı ya da cansız varlıklar insanlar gibi düşünür, konuşur, kimi defa tanrılarla insanların bir araya geldiğinde güç simgesi olan yöneticilere açık veya üstü kapalı eleştirir ya da yaptıkları işlere itirazlar yönetilir.
Bizim de kullandığımız eğitici öykülerin ne zaman doğdukları bilinmez. Eski Yunan devrinde en zeki masalları köleler icat etmiştir. Ve eski eserlerdeki masalları anlatanlar hep Rodoplu, Trakyalı ya da Deliormanlıdır. Masalcılar espri ve zekâ ile birçok şeyi etkileyip değiştirmeyi başarmıştır.
Her masal iki parçanın bir araya gelmesiyle oluşur. Bu parçalardan biri masalın bedeni öteki canıdır denebilir. Beden masalın kendisi can ondan çıkan derstir.
Şimdi 4 masalı analiz edelim:
- Kediyle Tavuklar
Kedinin biri komşu çiftlikte tavukların hasta olduklarını duymuş, doktor kıyafeti giyerek ziyaretlerine gitmiş. Çiftliğin girişinde tavuklara hal hatır sormuş. “İyiyiz,” diye cevap vermiş tavuklar. Hatta sen buralardan uzaklaşsan, daha da iyi olacağız.”
Bu masal kurnazların aklı başında olan insanları asla kandıramayacağını vurgulamak istiyor. Masaldaki kurnaz, örneğin Ahmet Doğan olabilir. O, 1985’te, sözde Sofya’daki Bilimler Akademisi Felsefe Fakültesi’ndeki görevini elinin tersiyle itti. Dobrucaya gitti, köylülere “isimleriniz değiştirilmiş, nasılsınız, bu iş için gerekirse birlikte mücadele ederiz,” diyerek Necmettin Hak ve arkadaşlarının Dobriç’e bağlı Baraklar köyünde kurduğu Bulgaristan Türkleri Milli Kurtuluş Hareketi’nin başına geçti, hareketi ele geçirdi, hedefinden saptırdı ve sonunda kurucularına ve halkımıza karşı bir silah olarak kullandı.”
Bundan 10 yıl önce halkımız akla karayı seçti ve Ahmet Doğan’a “sen buralardan uzaklaşırsan, daha da iyi olacağız, “dedi.
- Adamla Tilki
Kötü bir adam komşusunun tarlasını çok kıskanıyormuş. Ona zarar vermek için bir tilki yakalamış ve kuyruğuna yanan bir çıra bağlayarak ve komşusunun tarlarına salmış. Kuyruğu tutuşan hayvan can havliyle istenilen yere gideceğine ters istikamete doğru koşmaya başlamış ve kötü çiftçinin tarlarına dalarak tamamen yakmış.
Masal kötü insanların çoğu kez tasarladıkları kötülüğün kurbanı olduklarını vurguluyor.
Örneklersek, Ahmet Doğan Bulgaristanlı Türk, Pomak ve Romenleri tamamen kapalı mekânlarda izole etme planları yaptı. Adına “Bulgar Etnik Modeli” dedi ve en sonunda kendisi bir mekana kilitlendi, dışarı çıkamıyor, halkla görüşemiyor, kimseyle selamlaşamıyor. Bizim için düşündüğü kötülük, kabak gibi kendi başına patladı. Yani onun tarlası yandı.
- Avcıyla Keklik
Bir avcı beklemediği misafirine ikram edecek başka bir şey bulamayınca evcil kekliğini kesip pişirmeyi düşünmüş. Avcının niyetini anlayan keklik yalvarmaya başlamış, “Ne olursun, beni kesme! Onca zamandır sana hizmet ediyorum. Ava çıktığında seninle kuşları şaşırtıp sana getiriyorum. Unuttun mu? Demiş. “Hayır, unutmadım, tersine senin soydaşlarına karşı acımasızca davranman bana yol gösterdi,” diye cevap vermiş avcı.
Bu masal kendi soydaşlarına ihanet eden bir insanın herkes tarafından dışlandığını vurgulamak istiyor. Bizde bunun örnekleri Bulgar gizli servisi “DS” lehinde Pomaklara, Türklere ve Çingenelere karşı etnik mensubiyet, anadil, öz kültür, din, adet, dini bayramlaşma ve benzeri konularda hafiyelik yapanları eleştirerek kınamak ve yüzlerine tükürmek için vardır.
Bizdeki gizli hafiyelerin toplam sayısı öncellikle 1984-1989 döneminde 3 016 kişiyi bulmuştur. “Evcil keklik” bizim lehçemizdeki “möre” halkın arasına sokularak hafiyelik yapan ve insanlarımızın başına hapislikten ve sürgünlükten başlayarak 500 bin kişinin Vatan toprağından sökülüp atılmasına kadar, milyonlarca insanın geçimsiz bırakılmasına kadar çok ağır sonuçlar vermiştir. Masalda vurgulanan nokta ise, avcının yani hafiyenin iplerini elinde tutan polisin zamanın geldiğinde müzevirin gözyaşına asla bakmadığı gerçeğidir.
Bizde Türklere karşı hafiyelik yaparak kötülükte bulunma çirkefliğinde baş hafiyeler Ahmet Doğan ile Lütfü Mestan’dır.
- Duvarla Çivi
Duvar onu delip içine giren çiviye seslenmiş. “Hey sen! Neden o kadar çok canımı acıtıyorsun? Sana ne yaptım ki?” “Benim suçum yok. Kabahat beni itende,” diye cevap vermiş çivi.
Çivinin kendini haklı çıkarmaya çalışması, bizim Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) yöneticilerinin onları dalavere yapmaya, halkı kör cahil ve bilgisiz bırakmayı gizleyenlere benzemiyor mu?
Onları sır perdesi ardından yönetilen birileri var hep, onlar iplerinin kimin elinde olduğunu biliyorlar, ama gizliyorlar, bunları halka söyle(ye)miyorlar.
Aynısı, çivinin onu duvara kakanın çekiç, keser, tokmak veya balyoz olduğunu bildiği gibi. Çivi olmaya razı olan yani anan, muhbir, hafiye, müzevir olmaya razı olan tokmağın çilesine katlanmak zorundadır, bir gün gelip halk onu çürütene ve çıkarana kadar…