Meğer bizim alnımızda keriz yazıyormuş da haberimiz yokmuş.
Hiç itiraza gerek yok.
Çeyrek asırdır, burada veya ötede, birileri bizim adımıza dosyalar hazırlıyor ve iki devletin en yürksek makamlarına bunlar sunuluyor.
Bu esnada o makam kabüllerinde illaki boy boy fotograflar çekiliyor ve sonra bunları bütün sosyal paylaşım alanlarında görmekteyiz.
Şimdi soralım bu cumhurbaşkanı veya başbakan yanında bizim adımıza ve gururla poz verenlere;
– Tamam, anladık, bizim fikrimizi almadan yazmış ve çizmişsiniz, sonra bu karaladıklarınızı ne yapacağınızı, yine bizimle danışmadan, delegasyonlar halinde gittiniz ve o makamlara sundunuz.
Bunca hazırlanan ve sunulan dosyadan sonra bizim elimize ne geçti.
Büyük bir sıfır.
O kadar büyük ki bu sıfır, bütün o dosyacıları yutabilecek cinsten, çünkü artık, kendileri de çoktan sıfır olmaya mahküm oldular.
Madem ki, bir işe yaramıyorsun, kardeşim, sen git Maşkılı pazarında karpuz sat,tuzlu Susurluk ayranı sat,ne istersen sat işte…
Yalnız bizim adımıza sakın çaşıya çıkma!
Hani bazı siyasi mahkümlarımız örgütlenipte zorbalardan hesap sormaya kalkışmıştı. Sormasına sordular, dosyalarını da sundular, fakat daha nice büyük siyasi parti, dernek ve federasyon bu çilekeş kardeşlerimizi hiç bir şekilde desteklemedi.
Ben de destekledim, ne de sizler…
Sanki tümümüz o kırmızı ve katil zorbadan hiç çekmedik.
Aramızdaki kıskançlık ve fesatçılık diz boyu.
Bundan dolayı bizim hiç bir işimiz doğru düzgün gitmiyor.
Bir de yalana dolana başvurmak var.
Herhangi bir iktidardaki hükümet, partisinin dipten aldığı mesajdan sonra,yarım yamalakta olsa, bir problemimizi çözüme kavuşturuyor. Bu karar daha resmi gazetete yayımlanmadan önce, bizim “yiğit aktivistlerimiz” hemen bundan kendilerine pay çıkarıyor. Ve teraneler başlıyor; “İşte, biz hükümeti bu konuda sert bir dille uyarmıştık, daha kaç yıl öncesi dosyamızı sunmuştuk.”
Bir de bunu medyalarda; “Müjde!”olarak duyurmaları yok mu…
Bugün yine bir başı boş dosyacının murafetleri önüme düştü.
Herif daha doksanlı yılların başından beri Sofya’nın sarı pavelerini eskitmekte.
Bunun maaşını kim ödüyor, kimin nesi, sözde örgütünün içinde veya arkasında kimle bulunuyor. Bilinmiyor ve meçhül.
Mubarek, ateş böceği sanki.
Bir cumhurbaşkanın huzurunda, bir başbakanın kucağında.
Adeta bizim istikbalimiz için yanıp tutuşuyor, çırpınıp didiniyor.
Verdiği dilekçelerin, düzenlediği imza kampanyalarının hattı hesabı yok.
Diyelim ki iyi niyetli, o zaman neden destek bulamıyor.
Neden siyasi partilerimiz bunun fikir ve görüşlerini desteklemiyor.
En azından, neden o cuhurbaşkanları veya başbakanlar sunduğun dosyalara cevap bile vermeye tahaamül etmiyorlar.
Aynısı diğer dosyaseverler için de geçerlidir.
Beyler,bırakın şu dalkavukluğu!
Sonlandırın şu aldatmacayı!
Bizim sorunlarımızı dosyaların çözeceği yok.
Bu şekilde kendinizi rezil etmeyin.
Bizlerin de onuruyla oynamayın.
Bizim adımıza yollara düşmeyin.
Bir de önümüze set çekmeyin.
Biz de başkentteki o Arslanlı ve Kartallı köprülerin yolunu iyi biliriz.
Ankara’nın Çankaya’sı da bizim.
Daha fazla, kendi kendinize gelin güvey olmayın, çünkü bizim bir yarım asır daha bekleme süremiz kalmadı.
O gönderdiğiniz işe yaramaz dosyalarızı, alın ve başınıza çalın…
Mümin Topçu – dombira.eu