Gülten RAYİMOĞLU

Romanya ile Bulgaristan arasındaki sınır hattını oluşturan Tuna Irmağı üzerindeki en büyük ada olan Belene Adası’nda kurulan Belene Toplama Kampı, ilk kez 1949-1959 yılları arasında açılmıştır. Komunistlere karşı gelenler buraya toplanmışlardır.
Bu dönemde, Bulgar Komünist Partisi’ne karşı gelen Bulgarlar buraya getirilmiş ve hapsedilmiştir.
Ancak, kampın asıl bilinirliği, 1984 sonlarında gerçekleştirilen “ad değişikliği” sürecine dayanır.
Bu dönemde, yaklaşık 500 Türk, Belene Adası’na götürülerek önce Belene Cezaevi’ne kapatılmıştır.

Belene Kampı’nın Ana Kapısındaki Yazı
Kampın ana kapısının iç kısmında, Sovyet iç güvenlik teşkilatının kurucusu Java Dzerjinski’nin şu ünlü sözü yazılıdır:
“Düşman teslim olmazsa yok edilir.” (İİBM, 2009, s. 8).
Bu yazı, kampın amaçlarından biri olan baskı, zorbalık ve sindirmenin ne denli sert bir şekilde uygulandığını simgeler.
Kampın tanıkları, başlangıçta öldürülmek amacıyla götürüldüklerini, ancak burada karşılaştıkları zorlu koşulların hayatta kalmalarını neredeyse imkansız hale getirdiğini anlatmışlardır.

Kamp Koşulları ve Yaşanan Zorluklar
Belene Cezaevi’ndeki yaşam, işkence ve zorluklarla doluydu.
Kamp koşullarını anlatan tutuklular, kötü tuvalet koşullarından, yetersiz beslenmeye kadar pek çok zorlukla karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Koğuşlarda kalan kişi sayısı çok fazlaydı ve temel ihtiyaçlar karşılanmıyordu. “Kampa gelenlere öldürülmek için değil, yaşamlarını zorlaştırmak için getirdiler” şeklindeki ifadeler, buradaki yaşam koşullarını gözler önüne sermektedir.

Koğuşlardaki tuvaletler, çoğunlukla kovalarla sağlanıyordu.
Bunun dışında, yemeklerin kalitesi son derece kötüydü ve genellikle kurtlu ekmekler veriliyordu.
Yaşam şartlarının son derece kötü olduğu kamp ortamında, bazı tutuklular büyük bir çaresizlik içinde intihar girişimlerinde bulunmuşlardır. Belene’de yaşam, tutsakların her an ölümle burun buruna geldiği, korku ve çaresizliğin hüküm sürdüğü bir cehennemdi.

Tutuklu Profili ve Neden Tutuklanma
Belene Toplama Kampı’ndaki tutuklular, yaşları 18 ile 70 arasında değişen, çoğunluğu Türk kökenli insanlardan oluşuyordu.
Bu kişilerin tutuklanma sebepleri arasında şu nedenler öne çıkmaktadır:

  1. Türk kimliği ve etnik aidiyetin reddedilmesi:
    Asimilasyon sürecinin bir parçası olarak, Türk kimliğini kabul etmeyenler tutuklanmış ve toplama kampına gönderilmiştir.
  2. Bulgaristan devletine karşı yürütülen protestolar veya muhalefet:
    Sosyalist Bulgar hükümetinin politikalarına karşı yapılan her türlü muhalefet, özellikle etnik kimliklerini savunanlar hedef alınmıştır.
  3. Bulgaristan’daki sosyo-politik sistemin eleştirilmesi:
    Komünist rejimin baskıcı politikalarına karşı yapılan eleştiriler, kampın oluşumunun bir başka gerekçesi olmuştur.
  4. Zorla yapılan ad değişikliklerine karşı çıkma:
    1980’lerin ortalarında, Bulgar hükümetinin Türk kökenli nüfusu hedef alan “zorunlu asimilasyon” politikaları, ad değişikliği uygulamalarını içermekteydi ve buna karşı çıkanlar tutuklanıp bu kampa gönderilmiştir.

Etnik Soykırım ve Kültürel Yok Etme Politikaları
Bulgaristan’ın yakın tarihindeki ulusal ve etnik azınlıklara yönelik şiddetli politikalar, toplumsal hafızada derin izler bırakmıştır.
Sosyalist Bulgar hükümetinin etnik soykırımı, genellikle “asimilasyon” veya daha yumuşak bir terim olan “zorunlu asimilasyon” şeklinde tanımlanmış, ancak bu durumun gerçek boyutları geniş çapta göz ardı edilmiştir.

1980’lerin ortalarında başlayan ve 1989 yılında 360.000’den fazla Türk kökenli vatandaşın sınır dışı edilmesiyle sonuçlanan bu süreç, Bulgaristan’daki totaliter komünist rejiminin etnik temizlik uygulamaları olarak tarih kitaplarında yerini almıştır.
Bu zorunlu yer değiştirme, uluslararası toplum tarafından etnik soykırım olarak tanımlanması gereken bir olaydır.

Sosyalist Bulgar İdeolojisi ve “Yeniden Doğuş Süreci”
Sosyalist Bulgar hükümetinin, azınlıkları hedef alan asimilasyon politikaları ve “Yeniden Doğuş Süreci” (Bulgarca: vızroditelen protses) olarak adlandırılan bu uygulamalar, Bulgaristan’daki Türk ve diğer etnik grupların kimliklerini silme çabalarını meşrulaştırmak için kullanıldı. Bu süreçte, “soyadı değiştirme” ve “ad değişikliği” gibi uygulamalar, halkın kültürel kimliğini yok etmek ve “Bulgar” kimliğini dayatmak amacıyla hayata geçirildi.

Sonuç: Belene Toplama Kampı’nın Anlamı
Belene Toplama Kampı, Bulgaristan’ın etnik azınlıklara karşı uyguladığı asimilasyon politikasının ve komünist rejimin totaliter baskılarının somut bir örneğidir. Kampın zorlu koşullarında yaşananlar, bu dönemdeki insan hakları ihlallerinin ve kültürel yok etme politikalarının en çarpıcı yansımasıdır.
Belene, sadece bir toplama kampı değil, aynı zamanda bir halkın kimliğini ve direncini savunma mücadelesinin simgesidir.

Reklamlar