İstanbul Bayrampaşa’da “AL BAYRAKTAN GÖK BAYRAĞI SELAM OLSUN” Konulu Konferans düzenlendi.

 

Bayrampaşa’da bir ilk gerçekleşti. İlk defa Mehmet CEYLAN’ın teklifi ile Bayrampaşa’da BULTÜRK’ün de içinde bulunduğu Karadenizden-Balkanlara kadar Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelerek DOĞU TÜRKİSTAN’I gündeme getirdiler.

Bu konferans Bayrampaşa “Mehmet Akif ERSOY” kültür merkezinde yapıldı. Konferans Saygı duruşu ve istiklal marşı ile başladı. Ardından Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri için kuran okundu gözyaşları eşliğinde dualar edildi.

Daha sonra önderliğini ve sunuculuğunu yapan Mehmet CEYLAN bir konuşma yaptı, hemen akabinde Bayrampaşa Dernekleri adına Prilepelileler Dernek Başkanı İrfan Beşkardeş bir konuşma yaptı ve Şiirler okundu. Bayrampaşa’dan toplantıya ilgi gösteren ve katılan Sadet Partisi Başkanı ve Millet partisi İlçe Başkaları oldu. Kendilerine duyarlılığından dolayı ayrıca teşekkür ederiz. YENİ REFAH Partisi Gençlik kolları Başkanı ve yöneticileri, Diğer partilerden AK Parti, İyi Parti temsilcileri de vardı. Ayrıca Bayrampaşa dışından Dünya Türkleri ve Akraba Toplulukları Genel Başkanı Metin Özkan, Rumel Türkleri Vakfı Başkanı Kemal BALTEPE, Gagauz Dostluk ve Dayanışma Derneği Başkanı ve Moldova Dernek Başkanı Necdet ERTURUL’a da katılımlarından dolayı teşekkur ederiz.

Herkes birlik beraberlikten bahsederler fakat hiç kimse görevini yerine getirmez. İşte bu nedenle kendi konuşmaları da askıda kalır. Bu gün Bayrampaşa’da böyle bir toplantıya katılmayan devletin görevlileri ve siyasi liderlerin birlikten haktan hukuktan bahsetmeleri askıda kalır. Halk bunları çok iyi değerlendirecektir. Artık eski Türkiye yok diyenler şunu da çok iyi bilmeliler “ARTIK TÜRKİYE’DE ESKİ HALK DA YOK” Her siyasetçi ne ekerse onu biçecektir. Artık saltanat dönemleri kapanmıştır, son sözü halk söylemektedir. Türk Milleti her zaman gerekeni yapmıştır, gerektiğinde topla tüfekle Çanakkale’de olduğu gibi şimdi bu demokrasi döneminde oyları ile bunu yapmaktadır.

Protokol konuşmalarından sonra asıl ana konuşmacı bu konuda Türkiye’de uzmanların arasına giren İsa Yusuf Alptekin Vakfı” Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Kul Beyefendi Doğu Türkistan’da yaşayan ve Çin zulmüne maruz kalmış Uygur Türkleri, yaşadıkları zulmü Bayrampaşa halkına anlattı.

Dr. Nedim BİRİNCİ

Doç. Dr. Ömer Kul: “Çin’den Ayrılmak İsteyen En Az On Bölge Var”

Çin’in işgali altında bulunan Doğu Türkistan’ın durumu, yaşadığı sıkıntılar ve çözümleri, Bayrampaşa Kültür Merkezinde düzenlediği konferansta,“Çin’in dünyanın en büyük devletlerinden biri olduğuna dair yanlış bir algı olduğunu belirten Doç. Dr. Ömer Kul, “Çin’in çok problemi olduğunu görsek bırakın ilişkileri geliştirmeyi ondan koşar adım kaçarız. En az on bölgede Çin’den ayrılmak isteyen hareketler ve taraftarlar var. Bunlar dışarıya yansımıyor. Komünizm düzeni değişsin istiyorlar”.

Son birkaç yıldır Doğu Türkistan’da yaşananlar meseleyi Çin’in bir içişleri problemi olmaktan çıkarmış, bütün dünyanın gözlerinin bölgeye çevrilmesine neden olmuştur. Bununla beraber bölgede yaşananlara dair birçok provokatif ve manipüle edilmiş haber, haber görseli ve bilgi paylaşımının ortaya çıkardığı bilgi kirliliğini de had safhaya ulaşmış durumdadır.

Dünya üzerinde temel insan hakları ihlalleri bakımında lider durumda bulunan, kayda geçenden daha fazla kayıt dışı ihlallerin yaşandığı bilenen Çin’de BM’nin Çin’i komisyon üyesi olarak kabul etmesi tamiri mümkün olamayacak neticeler doğuracaktır.  Çin Halk Cumhuriyeti, 1949’da Gou-Min-Dang idaresini mağlup ederek iktidara gelen Komünist yönetimin yerine 1971’de BM’nin 5 daimi ülkesinden birisi kabul edilmiştir. Bu durum yaşanalar göz önüne alındığında demokratik ve insan haklarına saygılı bir dünya için büyük bir hata idi. İnsan Hakları ihlallerinin açık ara şampiyonu bir devletin, ne denli hassas görevler yaptığı bilinen bir komisyona kabul edilmesi, bildiğini okumaya devam eden bir yönetimin yaptıklarına rıza göstermek anlamına gelecektir. Suçu birçok defa kanıtlanmış bir yönetime, 11 Eylül olayları sonrasında “terörizm” konusunda yaptığının bir benzerini yaptırmamak adına komisyona alınmamasının doğru tercih olacağını düşünüyorum. Aslında yaşananlar göz önüne alındığından, bırakın İnsan Hakları Konseyi’nde yer almayı, 5 Daimi ülkeden biri olmaktan çıkarılmasının yolları aranmalıdır.  Bilindiği üzere İnsan Hakları Komisyonu; 1946 yılında kurulmuş ve ECOSOC bünyesinde insan hakları normlarının hukuki bir şekle dönüştürülmesiyle ilgili olarak faaliyet gösterir. 1967’ye kadar insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak şikâyetlere mani olmak için yaptırım gücü veya harekete geçme yetkisi olmayan Komisyon, 1967’de 1235 sayılı ECOSOC kararıyla komisyon ve onun alt organı olan azınlıkların korunması ve ayrımcılığın önlenmesi alt komisyonu inceleme ve araştırma yetkileriyle donatılmıştır. Aynı zamanda Komisyona bu tarihte insan hakları ihlallerine yönelik inceleme ve araştırma yapma yetkisi verilmiştir. 1970’de 1503 sayılı ECOSOC kararı ile komisyona insan hakları ihlallerini soruşturma ve tavsiyelerde bulunma yetkisi verilmiştir. 2006 yılı itibarı ile İnsan Hakları Konseyi bünyesi altında toplanmıştır. Netice olarak bu değerlerin hayata geçirilmesi noktasında hareket eden komisyonda Çin Komünist idaresinin, işlemiş olduğu insanlık suçlarına rağmen, bulunmak istemesi irdelenmesi gereken önemli bir husustur. Şayet böyle bir durum gerçekleşirse insan hakları savunucuları olarak, dünya sivil toplum kuruluşlarının BM’yi sert bir şekilde ve ivedilikle protesto etmesi, hatasından dönmesi için faaliyetlerde bulunması gerekir. BM, zaten az olan, inandırıcılığını kaybetmek istemiyorsa 1974 yılındaki hatasını tekrar etmemeye özen göstermelidir.

Bilindiği üzere Komünist Çin, 11 Eylül saldırılarından sonra “teröre karşı birlikte mücadele” kararına ilk imza atan devletlerden biridir. Lakin aradan geçen 12 senelik zaman ortaya şu gerçeği koydu ki Çin, teröre karşı küresel savaş tabirinden; kendi menfaatine, hem kendi halkı hem de idaresi altında inim inim inleyen azınlıkların her türlü faaliyetlerini kısıtlama, kendi yaptıklarını meşru bir zemine oturtma çabası ve insan haklarına saygının olmadığı dikta yönetimini devam ettirme yöntemlerini anlamaktadır. Bu bağlamda yaptıklarını haklı çıkarmak için de uluslararası sözleşmelerde yer alan kanuni boşlukları kullanma yoluna gitmek istemektedir.

Despot Çin idaresi, 11 Eylül sonrasında uygulama sahasına koyduğu bu yöntemleri, şayet kabul edilirse, BM İnsan Hakları Konseyinde gerçekleştirmeyi hayal etmektedir. Yaptıklarının uluslararası toplum tarafından araştırılmaması, eleştirilmemesi, gün yüzüne çıkarılmaması veya en azından konsey toplantılarında alınabilecek kararları manipüle etmeyi arzuladığı görünen bir gerçektir.

Sadece bu yönüyle bile Çin Komünist dikta idaresinin konseye alınması, demokrasi, insan hakları ve sosyal hukuk devleti sevdalıları tarafından esefle karşılanacağının bilinmesini isteriz.

Bizim en büyük eksikliğimiz, Çin’i gerçek manada bilmiyor oluşumuz. Bu anlamda elbette akademik çalışmalar var. Fakat siyasete etki edecek, devletin ilgili birimlerine konuyla ilgili sağlıklı bilgi akışı sağlayacak kurumsal bir yapının eksikliğini derinden hissediyoruz. Net olarak söyleyelim, ülke olarak bir Çin Araştırmaları Merkezi’ne şiddetle ihtiyacımız var. Bu merkezin alt birimleri arasında bir Doğu Türkistan masası kesinlikle olmalıdır. Çin ekonomisiyle ilgili ayrı bir masa, Çin’in etnik yapısıyla ilgili ayrı bir masa ihdas edilebilir. Aynı şekilde Çin-Amerika ilişkileri, Çin-İsrail ilişkileri ayrı masalar oluşturup izleme altına alınabilir. “Çin bugün neyi ifade ediyor? Nasıl bir Çin ile karşı karşıyayız? Çin Komünist Partisi nedir, ne değildir? Çin halkının mevcut sosyolojik durumu nasıl izah edilir?” gibi pek çok soruya net cevaplar alabileceğimiz bir kurumsal yapı kaçınılmaz olarak kendini dayatıyor. Türkiye’nin böyle bir kuruma ihtiyacı var. Teşekkür ederim.

Toplantının sonunda toplu fotoğraf çekilerek tarihe bir not bıraktılar.

Doç. Dr. Ömer Kul kim?

Arsin / Trabzon’da doğdu (1973). Bursa İmam-Hatip Lisesi’nden (1991) ve Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden (1997) mezun oldu. Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Sosyal Bilimler  Enstitüsü’nde “XV-XVI asırlarda Köprülü/Titov-veles Kazası (1453-1544)” başlıklı teziyle yüksek lisansını (2000), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Osman Batur ve Doğu Türkistan Milli Mücadelesi (1941-1951)” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Van Yüzüncüyıl  Üniversitesi Fen-Edebiyat  Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi (1997-2000), Ayrıca Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde Araştırma Görevliliği yaptı (2000-2002-2010-2012). Halen İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde öğretim üyesidir ve Türk Tarihi Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır. İsa Yusuf Alptekin Vakfı Başkanı ve Doğu Türkistan Vakfı Genel Sekreterliği görevlerini de yürüten Ömer Kul, evli ve iki evladı vardır. Ömer KUL’un çalışmaları daha ziyade Doğu Türkistan, Türk Dünyası  ve Çin  üzerine yoğunlaşmıştır.

Doç. Dr. Ömer KUL’un yayınlanmış çalışmaları; 
1- Esir Doğu Türkistan İçin-1 İsa Yusuf Alptekin’in Millî Mücadele Hatıraları (Berikan Yay., Ankara 2010),

2- Esir Doğu Türkistan İçin-2 İsa Yusuf Alptekin’in Millî Mücadele Hatıraları (Berikan Yay., Ankara 2008),

3- Baturlar: Doğu Türkistan Millî Mücadele Tarihi (1930-1949) (Berikan yay., Ankara 2009)

4- On Yıla Sığan Efsanevi Ömür: Osman Batur Han (Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Yayını, İstanbul 2011),

5- 100 Soruda Doğu Türkistan (Rumuz yayınları, İstanbul 2017) başlıca eserleridir.

6- Muhteşem Süleyman’ın I. Viyana Kuşatması (BKY, İstanbul 2006 ),

7- Şu Pontus Dedikleri (Togan Yay., İstanbul 2008)

Reklamlar