ALPTEKİN CEVHERLİ
Arkadaşlarla 8 günlük bir Balkan turu ardından gelen Kurban Bayramı tatili ile birlikte, yeniden bilgisayarımızın başına oturmanın karışık duygularını yaşadığım şu saatlerde, sizlerle 8 günlük Balkanlar izlenimlerimizi paylaşmak istedim…
Fatihlerin torunlarının Balkanlar’da durumunun, şu an için eskiye göre çok daha iyi olduğunu görmek içimize biraz su serpti. Özellikle TİKA’nın ecdat yadigârı eserlere sahip çıkması tek tek hepsini onarıp, yeniden işler hale getirmesi gerçekten de takdire şayan…
Diğer yandan Balkanlarda yaşayan Türklerin hâlâ pek çok sorunu olduğunu da kabul etmekte fayda var… 2017 itibarıyla hâlâ yolu, suyu, elektriği olmayan Türk köyleri var… Bulundukları ülke vatandaşı olmaları münasebetiyle elbette bu yerleşim yerlerine yatırım yapmak birinci öncelikle bulundukları ülkelerin sorumluluğu. Ancak ne yazık ki çeşitli nedenlerle veya bahanelerle Türklere, pek çok Balkan ülkesinde “Niye hâlâ burada yaşıyorlar, gitsinler Türkiye’ye!” mantığıyla yaklaşıldığı için kamu yatırım ve imkânlarından çok da yararlanamadıkları bir gerçek. Bu nedenle TİKA başta olmak üzere Türkiye’mizin kurum ve kuruluşlarının bu konuda bazı yaşamsal yatırımlar yapması bir elzem… Ya da devletimizin,bu ülkelere karşı siyasi gücünü kullanarak soydaşlarımıza, bulundukları ülkeler tarafından ‘zorunlu insanî hizmetlerin’verilmesini sağlaması gerekli. Gelelim ülke özetlerine:
Kosova’da geçtiğimiz yıl Türk bayrağına yapılan saldırı ardından Türk Büyükelçiliği ve konsoloslukları etrafında güvenlik önlemlerinin artması olumlu. Ancak Türk askerinin sınırlarını beklediği, bağımsızlık savaşında UÇK’ya koşulsuz tek desteği vermiş bir ülkeye böyle bir saldırı olmuş olması elbette çok ciddi anlamda irdelenmesi gereken bir konu. Üstelik Türkiye’nin, bırakın diğer Batılı ülkeler gibi sömürüp ihale kapmasını, aynen Osmanlı döneminde olduğu gibi hâlâ Anadolu’dan bölgeye kaynak aktarırken Türk ve Türkçe düşmanlığı oluşması ise ilginç…
Bu anlamda kanımca Arnavut ırkçılığının biraz frenlenmesi, hatta kulağının çekilmesi gerekiyor.
Bu arada Mamuşa’daki Mehmetçiklerimizin ve yerli soydaşlarımızın ana vatana çok selâmları var…
Makedonya’da ise hükümetin değişmesi yerli Türkler tarafından çok olumlu karşılanmış. THP’nin iktidara gelmesinden görüştüğümüz bütün Türkler ümitvar. Türklerin artık yeniden kamu görevlerine getirilmeye başlanması da bu beklentinin boş olmadığını gösteriyor.
Bu arada özellikle Üsküp’te ve Mamuşa’da Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan’a karşı müthiş bir ilgi olduğunu da söylemem gerek. Konuştuğumuz gençler ve çocuklar Türkiye’den geldiğimizi duyunca etrafımızı sarıp hemen ‘Erdoğan’ ve ‘Polat’ diye bağrışıyorlar… (Polat, Kurtlar Vadisi dizisindeki karakter)
Diğer yandan gerek Bulgaristan, gerek Makedonya ve gerekse de Kosova seçimlerinde Türkiye’ye‘yanlış bilgi aktaranların’ve ‘yanlış yönlendirenlerin’ de durumlarının Ankara tarafından bir daha ‘gözden geçirilmesinin zorunluluğu’artık ortaya çıkmış durumda! Bunların sorgulanmasının zamanı geldi de geçiyor…
Gelelim Arnavutluk’a…
Ülke komünizmden ekonomik olarak belki kurtulmuş, ancak kısa sürede gözlemlediğimiz kadarıyla hâlâ “ateizm dini” revaçta. Ülke nüfusunun % 70’i Müslüman olan Arnavutluk’ta İslâm’la ilgili simge değerler neredeyse sıfır…
Başkent Tiran’da Osmanlı’dan kalan Ethem Bey Camii ve çan kulesi mi, saat kulesi mi olduğu pek de uzaktan ayırt edilemeyen tarihi kule hariç, Osmanlı izi merkezde neredeyse hiç kalmamış. Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın Başbakanlığın yanında yaptırmakta olduğu cami tamamlandığında kent inşallah Müslüman kimliğini biraz daha ortaya koyabilecek.
Ama buna karşılık Vatikan’ın öncülüğünde bizim saydığımız kadarıyla 7 büyük kilisenin inşasının da sürdüğünü gördüğümüzü söylemekte fayda var
Rahibe Teresa’nın (Gonca’nın) Truva atı olarak kullanılarak Arnavut gençlerin kafasının maksatlı olarak karıştırılmaya çalışılması ve dağa, taşa, ota, böceğe adının verilerek reklâm yüzü olması ise ayrı bir dert…
İslâm kimliğinin çok daha belirgin olarak gözüktüğü Elbasan’da dahi Amerikan misyoner kilisesinin tam da Kral Camii’nin (Sultan Beyazıt) karşısında açılmış olması ise dikkat çekici.
Elbette Türkiye dışında diğer Müslüman ülkelerden de Arnavutluk’a dini konularda yatırım yapılması şart. Ama bu konuda birinci sorumluluk oraya İslâm’ı götüren biz Türklere düşüyor…
İtalya’nın doğuya (Balkanlara) yönelik etki alanı oluşturma politikasının neticesi olarak Arnavutluk’ta ciddi anlamda mesafe kat ettiğini ne yazık ki gördük. Dinî, etnik yapı ve hatta dil kökeni dahi kendilerinden çok farklı olan Arnavutluk’ta, İtalya ve diğer Batılı ülkelerin bu kadar çalışmasına karşılık, bizden olan bu insanlara Türk halkı olarak çok daha fazla sahip çıkmamız gerekiyor.
Duygulandığım bir konu var ki değinmeden geçemeyeceğim: Makedonya’daki Türkler de ellerindeki kıt imkânlarla Arnavutluk’ta bir kısım dini faaliyetlerde bulunuyorlar.İslâmî temel bilgileri Arnavut gençlere Kur’an Kursu açarak öğretiyorlar… Bunu öğrenince gözlerimizin dolduğunu da ifade etmem gerekir…